Karşı-devrimin ve saldırılarının çok güçlü̈ olduğu, işçi sınıfı ve ezilenlerin hareketinin zayıf olduğu, öncü ve örgütlerinin politik dengeleri oynatacak düzeyde güç̧ kazanmadığı koşullarda bilhassa devrimci fikirlere, devrimci pratiklere ve ezilenleri kurtuluşa götürecek yönelime saldırılar daha ağır ve güçlü̈ gerçekleşir. Böylesi saldırı dönemleri tasfiye ve tasfiyeciliği kaynaştıran bir nitelikte ortaya çıkar. Egemenlerin güç̧ ve kudretin tüm olanaklarını seferber ettiği ve ezilenlerin ne yaparsa yapsın bir sonuç̧ elde edemeyeceği gericilik dalgası içinde eritmeye çalışır. Böylesi gerileme ve gericilik dönemlerinde dağınık ve örgütsüz olan ezilen yığınlar bu saldırıya olabildiğince açıktır.
Egemen sınıflar ise hem çelişkilerinden dolayı hareket etmesini sınırlamaya çalışır ezilenlerin hem de daha önemli olarak ne düzeyde olura olsun örgütlenip bir araya gelmesine engel olur. Yine ezilenleri kurtuluşa götürecek programa sahip özneler güçlü bir şekilde hedefe konur. Zira ezilenlerin hak arama mücadelesi ya da politik mücadelede bir programa sahip olması, bir program etrafında kenetlenmesi en ciddi tehlike olarak tanımlanır. Bu durum onları bir tasfiye dalgasının sonuçlar üretmesine kenetler. Ancak tasfiyeden daha kapsamlı ve sorunu derinleştiren bir başka durumun oluşması amaçlanır ki o da tasfiyeciliktir. Sistem güçleri, onları yedekler ve gericilik dönemlerinde ezilenlerin kurtuluş̧ mücadelesini terk etmiş̧ dönekler, orta sınıf aydınları, yalpalayan reformizm bu saldırıların kurucu ögeleri konumundadır.
Sistemin yılgınlık yaratarak sürdürdüğü saldırılar ilk olarak devrimci programların, devrimci yöntemlerin, devrimci teorinin hedef olmasını getirir. Böylesi dönemler devrimci çizginin, devrimci teorinin, tasfiyecilik saldırısına maruz kaldığı dönemlerdir. Zira karşı-devrimin yarattığı gerileme; duruma, yeni düşünce ve fikirlerin arayışına da kapı araladığı dönemdir. Bu durum eski programların, strateji ve taktiklerin, mücadele yol ve yöntemlerinin de daha güçlü̈ sorguya çekildiği dönemlerdir. Devrimci hareketin ya da devrimci programların zorlandığı ve işinin karşı-devrimci saldırılarla zorlaştığı durumlarda buna yönelik ideolojik güvensizlik, objektif olarak ideolojik düşmanlığa dönüşen bir tutum, pratik ve yönelim kazanır.
TASFİYECİLİK, GERİCİLİĞE YAPILAN DOPİNGTİR!
İçinden geçtiğimiz dönem böylesi bir dönemdir. Bir önceki devrimci programlar ve özellikle silahlı mücadele, illegal örgütlenme anlayışları iğdiş̧ edilmektedir. Ancak daha da önemlisi devrimci örgütün rolü̈ silikleştirilmekte, öncü ve önder karakteri önemsizleştirilmektedir. Lenin yoldaş̧ tasfiyeciliğin “döneklikle, program ve taktiği reddetmeyle, oportünizmle bağlı” olduğunu belirtir ancak tasfiyeciliğin en önemli karakteristiğinin “Parti’nin reddine kadar giden oportünizmdir. Partinin, varlığını tanımayanları saflarında tutarsa varlığını sürdüremeyeceği kendiliğinden anlaşılırdır. Mevcut koşullar altında illegaliteyi reddetmenin, eski Partiyi reddetme anlamına geldiği de o kadar anlaşılırdır” şeklinde tanımlamaktadır. Kuşkusuz tasfiyeciliğin Lenin dönemindeki yapısı ve yürüttüğü tartışmalarla mahkum ettiği biçimiyle bugün tanımlanması, sorunu anlaşılmaz kılacaktır. Zira devrimci örgüt ve devrimci parti ya da komünist parti anlayışının reddini savunmak gerçekleşmiş̧ büyük devrimler ve partinin ispatlanmış̧ tarihsel rolü düşünüldüğünde kolay olmayacaktır.
Tasfiyecilik günümüzde partinin ve devrimci örgütün tüm rolünü̈ sorgulayan, öncü ve önder karakterini kitlelerin gerileyen sınıf mücadelesi ihtiyacına karşılık gelmediğini savunarak ve elbette düşmanın ağır ideolojik baskısı altında bir önceki sloganları, parti ve örgüt şekillenişini, devrimin stratejik yönelimini, illegal yapısını ve ülkenin sosyal-ekonomik gerçekliğine uygun konumlanışı almayarak barışçılık ve legalite kutsiyeti yaratarak ele almasından kaynaklanmaktadır. Düşmanın gericilik dalgasını büyütmesine, örgütsüzlüğü derinleştirmesine, halk kitlelerini devrimin silahlarından tecrit etmesine, kendisine yenilmezlik payesi biçmesine karşı dururken “koşullar teorisi”, “taktik mesele” olarak örgüt ve parti anlayışlarının, konumlanışların ve süreci karşılamaya yönelik devrimci programların sinsi şekilde terk edilmeye başlanmasıdır.
İşçi sınıfı ve ezilenlerin örgütsüzlüğüne, hak arama mücadelesine ya da siyasal taleplerine ve kurulu örgütlülüklerine karşı devlet mekanizmasının sürekli ve güçlü̈ şekilde devlet organizasyonunu yetkinleştirmesi bir olgudur. Karşı-devrimci saldırılarını sürdürme, çelişkileri yönetmeyi bunu daha iyi gerçekleştirmeye sıkı şekilde bağlamıştır. Bu bağlamda sadece yasal düzenlemeler, polis ve asker gücünün pekiştirilmesi, daha fazla silahlanma ile bunu hayata geçirmemektedir. Aynı zamanda para-militer örgütlenmeler, toplumu çürüten ihbarcı ağı-sorumlu vatandaş̧ mekanizması, bölgesel ölçekli ve yurtsever-devrimci örgütlenmelere ve kitlelere karşı cihadist yapılanmaların yedeklenmesi gibi bir dizi olanak yaratmaktadır. Yani tepeden tırnağa karşı-devrim saldırısını askeri-örgütsel-politik-ideolojik ayağıyla güçlü̈ sürdürmenin olanaklarını yaratmaktadır. Bu tabloda devrimci öncü, önder gücün güçlendirilmesi, özellikle savaşçı yapıdan ricat ve “legalite fetişizmi” ve halk kitlelerinin örgütlülük ve mücadele sorunlarının daraltılması tam da devrimciliğin tasfiyecilik ile paralize olmasına neden olmaktadır.
“Karşı-devrimci dönem uzadıkça, Parti uğruna mücadelenin bizim için daha da zorlaşacağına gözlerimizi kapamayacağız.” (Lenin) İçinden geçtiğimiz dönemin en önemli özelliklerinden birisi Proletarya Partisi’nin mevcut programına yönelik ağır kuşatma halidir. Bu ağır kuşatmanın objektif ve sübjektif faktörleri söz konusudur. Objektif faktörleri düşmanın ağır bir kuşatma ve saldırısı altında kalan güçlerin izlediği çizgidir. Bu çizgi karşı-devrimci zora karşı devrimci zorun, karşı-devrimci savaş̧ ve seferberliğe karşı devrimci-savaşın ve seferberliğin “ricat” ile akamete uğramasıdır. Bu durum ülkemiz için sürekliliği gerektiren ve dayatan savaş̧ çizgisinin, düşmanı yıpratmaya ve toplumsal çelişkilere yön vermeye dayalı silahlı mücadelenin taktik adı altında geri çekilme şeklinde siyasi tercih olarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Toplumsal yapımız ve ezilenlerin biriken öfkesinin ve keskinleşen çelişkilerinin bu çizgiyle karşılanmasının zorluğu kadar, bunda ısrar eden Proletarya Partisi’nin de belirlenmiş̧ parti çizgisinin ve parti anlayışının da zorlanması kaçınılmaz olmaktadır. Bu dışta gelişen bir durumdur.
Sübjektif neden ise, Proletarya Partisi’nin yaşadığı sorunlardır. Proletarya Partisi bir önceki devrimci programını kavrayışta yaşadığı sorunların, parti anlayışı ve örgütünü oluşturmada, savaşçı ve illegal yapısını muhafazada ve üretmede maruz kaldığı sorunlara, içinde boy vermiş̧ tasfiyeci anlayışlarla etkin ve güçlü bir çizgi mücadelesi geliştirememiş̧ olmasından kaynaklı içinden geçtiği süreçte doğal bir zorluk yaşamaktadır. Her ne kadar böylesi dönemlerin, temel MLM ilkelere yönelen yapısına karşı devrimci sloganlarını, strateji ve taktiklerini, genel çizgisini, MLM’nin katı ve güçlü̈ savunusunu bir tutum olarak ortaya koysa da sorunlara çözüm üretmeyi beceren örgüt mekanizmasının bu türden saldırılara karşı diri ve net olmasını sağlamış̧ bir durum oluşturulması zorlu olmaktadır.
Lenin yoldaşın “Parti için ideolojik mücadeleye önem verdiğinde, insan doğrudan bir savaş̧ ilanıyla harekete geçer, kendini gizlemez” tutumu partimizin çizgisinde somutlaşsa da bu çizginin gerektirdiği politikaların ve ideolojik tutumun bütünlüklü kavranması ve etkin bir militanlıkla hayata geçirilmesinde zorluklar ortaya çıkmaktadır. Zira hem Proletarya Partisi’nin hem içinde hem de dışında MLM’ye yönelen saldırılara, süreci karşılamaya odaklı ideolojik-politik yaklaşımdan uzaklaşmaya karşı savaş̧ ilanı ile ideolojik mücadele düzeyi henüz istenilen seviyede değildir. Bu durum parti anlayışımızın savunulması ve inşa edilmesinde, parti çizgisini politik bir güce çevirmede, politika üretmede, her türlü̈ sapmaya karşı keskin ideolojik mücadelenin sahiplenilmesi ve karşıtlığın proletaryanın çıkarlarının daha keskin belirginleştirilerek oluşturulmasında bu bağlamda bir bütün proleter devrimci çizginin etkinliği ve güç̧ olmasında sorunlar ortaya çıkabilmektedir.
İdeolojik mücadelenin ve buna bağlı olarak Proletarya Partisi’nin güçlendirilmesine dayalı çizgi genel olarak, bölücü̈, grupçu ve karşı-devrime karşı devrimci ve ilerici güçleri birleştirici olmamakla mahkum edilmekte, eleştirilmekte ve genel tasfiyeci sürecin yarattığı çizgiye dair saldırıdaki keskinlik göz ardı edilmektedir. Partinin hem basınç̧ altında tutulmaya çalışıldığı Halk Savaşı çizgisine yönelik güçlü̈ ve kararlı sahiplenme, hem de sürecin keskinliğine yönelik savaşçı bir ideolojik mücadele çizgisi, bu ağır ve karşı-devrimci dalganın ortasında yetkinleşmeyi getirecektir. Partimiz dün çizgisinde, ülkemizde silahlara dayanmaksızın partinin komünist niteliğini korumada yaşayacağı zorlukların kavranmasında, illegal parti yapısının sıkı ve güçlü̈ şekilde korunması ve daha güçlü̈ inşa edilmesine yönelik problemleri aşmaya yönelik daha açık bir bilinci vardır. Böylesi ağır dönemler hiç̧ kuşkusuz eskinin devrimci karakterini yadsıyan arayışlar kadar, bu akıntıya karşı duran ve dün kavranamayan meselelerin daha güçlü kavranmasına olanak sunmaktadır. Uzlaşma ve barışçılık ile bulanıklaştırılan her şeyin netleştirilmesi, berraklaştırılması yaşanan çelişkilerin keskinliğiyle uyumludur. Düşmanın saldırı dalgasının yarattığı çelişkilerin ve atmosferin kaçınılmaz sonucu olmalıdır. Çelişkilerin ve sınıfsal çıkarların bu düzeyde keskin çelişkilerle seyrettiği koşullarda, uzlaşmacılığa ve tasfiyeciliğe dayalı bir yaklaşım zayıf olanın belirlenen olmasını getirecektir. Zayıflık; tabi olmayı, olana ayak uydurmayı değil güç̧ kazanma koşullarını arayan etkili ve güçlü bir ideolojik konumlanmayı getirmelidir. Bu kavranmadığında ne ezilenlerin çelişkisindeki keskinliğini ne sürecin keskinliğini, ne egemenlerin topyekün saldırı ile daha güçlü̈ donanmaya yönelik eğilimini ve yaratacağı sonuçları kavramak, buna karşı duruş̧ sergilemek olanaklı değildir.
İşçi sınıfı ve emekçi halkın her türlü̈ mücadelesi ile birleşme ve onları ileri taşıma görevi vardır. Ancak ezilen yığınların mücadelesine proletaryanın tarihsel ve politik çıkarlarıyla yaklaşmaksızın, bu mücadeleleri daha ileri taşıyacak bir devrimci programa sıkıca bağlanmaksızın, güçlü parti örgütleri inşa etme yaklaşımını benimsemeksizin bu mücadelelerin içinde ileriyi temsil eden, her şeyi isteyen politik çizgiyle iktidar kuşatmasına girmeyi ve iddiayı taşımak olanaklı olmayacaktır. Yaşanan krizin ve onun doğuracağı sonuçların daha büyük saldırı ve daha güçlü̈ çelişkiler ve elbette devrim için daha önemli olanaklar yaratacağına yönelik bir duruş̧ ve konumlanış̧ açısından bu önemlidir. Zira egemen sınıflar, ezilenler için bugünden daha zor bir tufanın içine doğru sürüklendiğinin işaretlerini vermektedir. Daha güçlü̈ tufanlara dayanıklılık ise hiç̧ kuşkusuz bu zorlu ve gerileme dönemlerinde inşa edilebilecektir.