[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında yapılan protokoller sonucunda okullarda eğitim gören öğrenciler için manevi danışmanlık hizmeti adı altında bir proje başlatıldı. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında yapılan protokolle, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında 842 ilkokul, ortaokul, liseye “manevi danışmanlık” hizmeti adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur’an kursu öğreticisi atandı. Aynı şekilde Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Müftülük arasında yapılan Eğitimde İş Birliği Protokolü kapsamında tüm lise, ortaokul, ilkokul ve ana okullara imam gönderilmeye başlandı. 2017 yılında uygulamaya konulan yönetmelikle imam hatip mezunlarının ilkokul, ortaokul ve liselerde “manevi danışmanlık” adı altında hizmet vermesinin önünün açılmasının ardından MEB ile Müftülük arasında yapılan protokollerle, kent genelinde bulunan 2 bin 496 okulun üçte birinde görevlendirme yapıldı. Okullara gönderilen yazıda, “öğrencilerin millî, manevi, ahlaki, insani, kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan, geliştiren akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetiştirilmesine katkı sağlamak” amacıyla manevi danışmanlık protokolünün imzalandığı kaydedildi. Daha önce KYK yurtlarına yapılan atamalar sonrası intihar vakalarının artmasıyla geri çekilen bu uygulama yine gündemde. Bu gerici politikaların ne gibi sonuçları olduğunu Enes Kara gibi birçok gencin maruz kaldığı baskılar yüzünden sistemin kurbanı olmalarından gördük. Bugün birçok okulda rehber öğretmen ve psikolojik danışman kadroları eksik haldeyken ve bu alana destek sağlanamazken bunun çözümü olarak manevi danışmanlık hizmeti adı altında din öğreticilerini atamak, halihazırda olan sorunlara çözüm üretemeyen egemenlerin gençlerin geleceğini daha da karartmasına sebep olacaktır.
Proje bünyesinde gerçekleştirilecek etkinlikler kapsamında sayılan; “adab-ı muaşeret kurallarının daha iyi öğrenilmesi amacıyla taziye ziyaretleri, ramazan ayı özelinde ramazan etkinlikleri, teravih buluşmaları, yatakta bakım gerektiren hastaların hastanede ziyaretleri, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik Spor Bakanlığı’na bağlı Gençlik Merkezleri’nde buluşmalar, okulda veya çevresinde çocuk iftarlarının düzenlenmesi, mübarek gün ve gecelerde aileler ile birlikte kandil buluşmaları, cami bünyesinde zeka oyunu uygulamaları, online sohbet, kısa ve özlü menkıbeler ile peygamberleri ve yolundan gidenleri anlamak, resfebe tekniği ile hadisleri öğretmek, bayram için cami süslemek, çocuklardan mehter takımı oluşturmak” gibi tavsiye edilen ve planlanan etkinlikler, eğitim çağındaki çocukların ve gençlerin sosyal ve kültürel çalışma adı altında fiziksel ve zihinsel gelişimleri ile uyumlu olmayan dini etkinliklere yönlendirilmesi, üstelik bu etkinliklerde herhangi bir pedagojik donanımı bulunmayan din görevlilerinin görev alması çocuklar açısından birçok hak ihlaline de yol açmaktadır ve bunun yanında çocuklar henüz bunları fark edemeyecek yaştayken bilinçleri köreltilmeye çalışılmaktadır. ÇEDES’de yer alan “örnek öğrencilerin diğerlerine ağabeylik, ablalık yapması” düzenlemesi cemaat ve tarikat işleyiş ve usullerinin okullarda yerleştirilme çabası olup bu cemaat ve tarikat kurumlarında sıklıkla rastlanan akran zorbalığının meşrulaştırılması riskini de taşımaktadır.
GENÇLİĞE DAYATILAN DİN
Eğitim gibi üstyapı kurumları egemenler için her daim sömürü düzeninin ömrünü uzatmanın, gerekirse onu iyileştirmenin araçları olmuştur. Gençliğin öfkesinin sisteme yönelmesini engellemede, gençliği sömürü düzenine yedeklemede eğitim egemenler için önemli bir yerdedir. Dolayısıyla egemenler her dönemin ihtiyacına göre, düzenin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik krizlere göre eğitimde düzenlemelere gitmektedirler. Bilimin gelişmesine, teknolojinin etkisine, her bakımdan küçülen (iletişim, ulaşım ve bilişimdeki yüksek hız) dünyamıza paralel olarak geçmişe nazaran bugünkü gençlik kalıplardan, geleneksel olandan, dinden uzaklaşmaktadır. Sistematik düşüncelerden uzaklaşan gençlik ideolojilere bile mesafeli durmak isteğindedir. Bu genel durum hem olumluluk hem olumsuzluk içerirken gençliğin “vatan”, “din” temalı alışılagelmiş, kalıplaşmış söylemlerden uzaklaşma eğiliminde olması egemenler açısından sorun oluşturmaktadır. Halkın manevi afyonu olan dinin gençliğin bilincini bulandırmak için egemenler tarafından daha titiz işlenmesi içinde bulundukları kriz koşullarından azade değildir.
İzmir, Eskişehir gibi şehirlerdeki gençliğin görece dinden, geleneksel kalıplardan daha uzak, seküler yaşadıklarını söyleyebiliriz. Bu yanıyla manevi danışman görevlendirmelerinin ve ÇEDES öncelikle buralarda uygulanmaya başlaması tesadüf değildir. Koltuğunu sağlamlaştırmak isteyen iktidar, izlediği sağcı-muhafazakâr politikaları bu eğilimde olmayan gençlik arasında yaymayı hedeflemektedir. ÇEDES ile çevre duyarlılığının artacağı ve ahlaki değerlerin korunacağı iddia edilmektedir; ancak bu projenin amacı, iktidarın gelecek kuşağı kendi istekleri doğrultusunda yetiştirmek ve manevi danışman adı altında atadığı din öğreticilerini kullanarak çocukların beyinlerini yıkamaktan başka bir şey değildir.
İktidarın bu politikalarını İstanbul’daki 200’ü aşkın okulun oğul Bilal Erdoğan ile çok sayıda iktidara yakın ismin yönetiminde yer aldığı Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) tahsis edilmesinden anlayabiliriz. Örneğin TÜGVA, 23 Mayıs 2023 tarihinde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği yazı ile İstanbul’un farklı ilçelerindeki toplam 237 okul ile bu okulların spor salonlarının 16 Haziran ile 28 Temmuz arasında kendilerine tahsis edilmesini istedi ve İstanbul Valiliği de talebe onay verdi. Yine başka bir örnek olarak TÜGVA’nın İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda, “Bu sene altıncısını gerçekleştireceğimiz TÜGVA İstanbul Ortaokul Yaz Okulu projemiz kapsamında imzalanan iş birliği protokolü 25 Şubat 2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İş birliği protokolü çerçevesinde tüm ilçelerimizde ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik sosyal, kültürel, sanatsal, sportif, teknolojik mesleki alanlar başta olmak üzere birçok proje eğitim programı, seminer, konferans, etkinlik ve organizasyon gerçekleştirmekteyiz. Bu kapsamdan Cüz\Kur’an’ı Kerim eğitimleri başta olmak üzere… listede yer alan okulların ve spor salonlarının 19 Haziran ile 28 Temmuz tarihleri arasında hafta içi 09.00 ile 17.00 arasında tarafımıza tahsis edilmesini talep etmekteyiz” ifadelerinin yer aldığını görmekteyiz.
KAZANACAĞIMIZ ÖZGÜR YARINLAR VAR
İktidar aracılığıyla egemenler din gibi gerici politikalarla gelecek kuşağı istekleri doğrultusunda şekillendirmek için bu tarz projeler geliştirmektedirler. Bunun için müftülüğün eğitim sistemi üzerinde daha fazla söz sahibi olmasının önünü açmaktadırlar. Genç kuşağın dinden uzaklaşmasını bu tarz müdahalelerle engellemek istemekte ve değişen toplumsal ahlaki yapıyı geleneksel, dinsel, feodal bir boyuta oturtmak istemektedirler.
Egemenlerin dini, gençliği burjuva feodal düzen içerisine hapsetmenin bir aracı olarak kullandıklarını biliyoruz. Tek başına dine inanmayı veya ateist olmayı ilerici/gerici biçimlerinde ele almanın eksik olacağını biliyoruz. Egemenler gençliği köleleştirmek, burjuva feodal düzenin bir kaldıracı haline getirmek için her dönem farklı politikalara, hamlelere başvurmaktalar. Eğitim sistemi içerisinde dini pratikler yeni değil elbette. Bu son hamlenin özelliği iktidarını sürdürmekte dini etkin biçimde kullanmaya çalışan bir iktidar gücünün elinde gerçekleşmesidir. Bu gibi hamlelerle geniş bir muhalif kesimde güçlü bir nefret duygusu uyandırdığını bilen iktidarın bu yolda ısrar etmesi fütursuzluğunda hiçbir şeyin değişmediğini de göstermektedir.
Düzenle olan çelişkilerimizin derinleştiği ve daha da derinleşeceği, daha fazla geleceksizliğe hapsedilmeye çalışılacağımız bir süreçte egemenlerin her türlü gerici politikalarını bertaraf edelim ve bizim olan özgür geleceğimiz için örgütlenelim! Bize bu enkazı yaratan düzenin her türden egemeninden bahar dolu yarınlar beklemeyelim, kazanacağımız özgür yarınlar için bugünden harekete geçip mücadeleyi büyütelim!