Hatırlanacağı gibi faşist diktatörlüğün işgal planı Gare’de bozguna uğramıştı. Müjdelenecek “zafer” gerillanın direnişiyle kırılmış, işgal saldırısı dördüncü gününde sonlanmıştı. “Tasarlanan” müjde ve zafer olsa da tadılan hezimet ve “yenilgiydi”. Geri çekilirken intikam naraları ileriye doğru fırlamış, bozgun havası, “bin parçaya bölmezsek” diye başlayan tehditlerle dağıtılmaya çalışılmıştı. Öyle ki, Gare bozgunu faşist diktatörlüğün birbiriyle yarış halindeki temsilcilerinin intikam hayalini, tehdit dağarcığını genişleten bir işlev gördü!
Kuşkusuz faşist diktatörlüğün başarıya duyduğu ihtiyaç tehdit ve intikam naralarıyla geçiştirilemeyecek bir aciliyete sahiptir. Bu sebepledir ki Gare fiyaskosundan dahi “başarı” devşirilmeye çalışıldı. Gerillaya yönelik tasfiye ve imha operasyonlarının bir ayağı olarak planlanan işgal saldırısının Gare’de “hedef küçülterek”, “keşke ölselerdi” denilen savaş esirlerini hedeflemesi “başarı” beklentisinden bağımsız değildi. Aralarında MİT yöneticilerinin de bulunduğu esirlerin sözde kalmadan öldürülmesi üzerinden PKK’yi zor durumda bırakacak, suçlayacak sonuçlar yaratılmaya çalışıldı. Ancak ne esirlerin hava saldırısında öldürüldükleri gerçeği gözlerden kaçırılabildi ne de başarısızlıkla “suçlanan” operasyon burjuva feodal muhalefeti istenilen düzeyde hizaya sokabildi. Gare fiyaskosuyla, HDP’nin kapatılması başka bahara ertelense de gözaltı ve tutuklamalarla fiili olarak kapatmanın yolu açık tutuldu. AKP-MHP kliği ırkçı, şoven dalgayı kabartacak rüzgarı yakalama hedefiyle daha fazla baskı ve katliam vadeden saldırganlığını harekete geçirdi. Gerillayı imha ve tasfiyeyi hedefleyen işgal planı Metina’dan Zap ve Avaşin’e yayılarak bir kez daha devreye sokuldu.
Gare bozgunu, faşist diktatörlüğü yeni bir maceraya “mecbur” bıraktı. Ancak açıkça ilan etmeliyiz ki faşist diktatörlüğü bekleyen bir kez daha zafer değil bozgun olacaktır. Kazanmaya yazgılı olan gerillanın canfeda direnişidir.
Bahsini ettiğimiz elbetteki amaçlaştırılmış bir işgal, sadece yenilginin harekete geçirdiği bir “intikam macerası” değildir! İntikam almak isteyeceklerine şüphe yoktur! Ancak her türden saldırının, imha ve işgal operasyonunun dayanağı Kürt düşmanlığıdır. Kürt ulusunun elde ettiği her türden kazanım tehdit parantezine alınmıştır. Ve kuşkusuz Kürt ulusunun en ileri kazanımı olan örgütlü gücü ve gerilla mücadelesi tehdit sıralamasında öncelikli durumundadır. Faşist diktatörlük “başarısını” sadece ve sadece gerillaya vurduğu darbelerle, verdirdiği kayıplarla ölçmektedir. Bu sebepledir ki Kürt ulusal mücadelesinin örgütlü güçleri, gerilla mücadelesi saldırıların hep odağındadır. Faşist diktatörlük tüm ekonomik, siyasi ve askeri gücü harekete geçirerek gerilla mücadelesini “bitirmeye” ahdetmiştir. Ne var ki “bitirdik” yalanı da geri çekilirken ileriye fırlayan tehdit naralarından farksızdır. Hükümsüz ve soluksuzdur. Öyle ki, gerilla direnişiyle sadece “bitirdik” yalanını çöpe atmakla kalmıyor, söyleyenlerin nefes borularını tıkayarak siyasi krizini de büyütüyor. Kürt düşmanlığında katıksız ittifak halinde olan savaş ağalarının cilaları pul pul dökülmeye, bilinen suçları tüm iğrençliğiyle rögar kapağından taşmaya başladı. Yenilgileri kuşkusuz ne “tripot ve kamerayla” ne de mafya “hesaplaşmalarıyla” değil gerilla mücadelesiyle, halk savaşıyla gelecektir.
“BİTİRDİK” NARALARI YAKINMAYA DÖNÜŞTÜ!
Faşist diktatörlük bozgun halindedir. İşlerin yolunda gitmediği birbirine karşı mevzilenen kliklerin geliştirdiği hamlelerden, daralan sömürü ve rantın kırıntıları için tutuştukları “savaştan” anlaşılmaktadır. Gare yenilgisini tadan faşist diktatörlük bir kez daha güçlerini, gerilla üzerine imha ve tasfiye seferi düzenleyerek tahkim etme telaşındadır. Ancak işgal seferi Gare bozgunundan farksız bir başlangıç yapmıştır. Faşist diktatörlüğün savaş makinesi, onlarca helikopter ve savaş uçağıyla, SİHA-İHA ve binlerce işgal gücüyle harekete geçirilmiştir.
Metina, Zap ve Avaşin’den gerillayı “söküp atmayı” hedefleyen operasyonun kapsamı “Kandil’de çay içme” keyfini yaşatacak cinstendir. Ne var ki Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamaları (2 Mayıs) bozgun havasının sürdüğünü göstermektedir. İşgal operasyonunun, Hulusi Akar’ın arazinin zorluğundan, gerillanın kullandığı silahlardan yakınan itiraflarıyla en başından zorda olduğu ortaya çıkmıştır. “Bitirdik” naraları yakınmaya dönüşmüştür. Gerillanın savaş kararlılığına çarpan işgal ordusunun başarısızlığı şimdide arazinin zorluklarıyla örtülmeye çalışılmaktadır. Arazi elbetteki faşist işgal ordusu için zorluklarla çevrilidir. Her ağaç, dağ, tepe, kayalık gerillayla birlikte savaş halindedir. Gerilla silahları savaşmak için kuşanmıştır. Bu işgal ordusunun “komutanı” tarafından bilinmeyen bir sır değildir. Hulusi Akar’ın itiraf edemediği “sır” gerillanın yaratıcı biçimde savaşa konumlanması, kararlı bir feda ruhuyla işgal ordusuna yerinde çakılı bırakmasıdır. İşgal ordusunu zorlayan arazi değil gerillanın tükenmeyen direnişine, haklılığa ve inanca dayanan savaşımıdır. Nitekim HPG’nin yayınladığı 10 günlük (23 Nisan-3 Mayıs) savaş bilançosu tabloyu fazlasıyla özetlemektedir. 116 gerilla eyleminin yapıldığı, 2 drone ve 6 helikopterin darbelendiği, 147 işgalcinin öldürüldüğü, onlarca mevzinin ve askeri malzemenin imha edildiği, silahın kaldırıldığı detaylı bir bilançoyla açıklanmıştır. Altı gerilla bu 10 günlük savaşta ölümsüzlüğe uğurlanmıştır. Savaş bilançosu işgal ordusunun arazinin değil gerillanın direnişi karşısında zorlandığını açık seçik biçimde göstermektedir.
İŞGAL SALDIRISI YENİLGİYLE SONLANACAKTIR!
Metina-Zap ve Avaşin’e yönelik işgal saldırısı bir ayı aşmış, savaşın seyri 10 günlük bilançonun izinden ayrılmamıştır. Uzun sürecek savaşın faşist diktatörlüğe çıkaracağı bilanço sadece ağır olmayacak, yenilgiyle sonlanacaktır. Gerilla güçlerinin, Gare bozgununun ardından gelmekte olanı beklercesine hazırlandığı işgal operasyonu, başlangıç aşamasına çakılı pozisyonda kalmaya devam etmektedir. Metina-Zap ve Avaşin’de yere teker indiremeyen uçakların ve helikopterlerin havalandığı 8. Ana Jet Üssü, SİHA ve İHA üssü, arka arkaya havadan vurulmuş, gerillanın savaş kabiliyeti ve yaratıcılığı bir kez daha test edilmiştir.
Yere teker indiremeyen “komutanın” uçan tenekelerin kalktığı havaalanından ve pistlerden olması nasıl bir yakınmaya dönüşür bilinmez! Ancak çölde ve dağda savaşan gerilla şimşek gibi “göklerden” yağmanın sırrına bir kere ermiştir. Zaferler hep haklı olanların yenilgilerinden doğmuştur. Ödenen ağır bedellerin, büyük kayıpların, geçilen zorlukların ardından gelmiştir. Harekete geçirilen büyük ordulara, yeri ve gökyüzünü kaplayan savaş makinelerine, tekniğe karşı elde kırmayla başlayan savaş gelişmektedir. Faşist diktatörlüğün üstün silah ve savaş gücüne yaratıcılık, inisiyatif, haklılık ve inançla mevzilenen gerilla mücadelesi zorlukları alt ederek gelişecek, “yıkılmaz” sanılanı yerle bir edecektir.