HABER MERKEZİ- Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) yüklenici şirketlere verilen yolcu ve uçak garantileri dolayısıyla beş yılın sonunda ödediği tutar 347 milyon dolara çıktı.
Birgün’den Nurcan Gökdemir’in haberine göre; İstanbul Havalimanı’nın işletmeye açıldığı 2019 yılında uçmayan yolcu ve uçaklar için şirketlere aktarılan tutar bir yıl önceye göre iki kat artarak 133 milyon dolar oldu.
Müteahhitlerin cebine aktarma uygulamasına dönüşen Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinde ortaya konulan hedefler havalimanlarında da tutmadı. Köprü ve otoyolların yanı sıra havalimanlarında yolcu ve uçak trafiğinin verilen garantinin altında kalması nedeniyle 2015’te 42, 2016’da 47.4, 2017’de 60, 2018 yılında 65 milyon dolar olan garanti ödemeleri, 2019 yılında 133 milyon dolara çıktı. Böylelikle Hazine’den müteahhitlere uçmayan yolcu ve uçaklar için beş yılda 347 milyon dolar aktarıldı.
Özel şirketlerin işlettiği Antalya, Atatürk, Dalaman, Adnan Menderes, Esenboğa, Milas-Bodrum, Zafer ve İstanbul Havalimanları için verilen dövize endeksli garanti ödemelerine ilişkin bilgiler DHMİ’nin Faaliyet Raporu’nda yer aldı.
2044’E KADAR GARANTİ
DHMİ’nin KÖİ projelerinden yap-işlet-devret modeli ile yapılanlardan altısının işletme süresi sona erdi. Ancak Esenboğa Havalimanı’nı 2023 yılına kadar TAV Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş, Zafer Havalimanı’nı 2044 yılına kadar IC İçtaş Zafer Uluslararası Havalimanı Yatırım ve İşletme A.Ş, İstanbul Havalimanı’nı ise Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon şirketlerinin kurduğu İGA işletecek.
2019 yıl sonu itibarıyla havacılık sektöründe gerçekleştirilen 17 KÖİ projesinin toplam yatırım tutarının 10,8 milyar dolar olduğu bildirildi. İstanbul Havalimanı’nın tüm etaplarının tamamlanması ile birlikte bu tutarın 16,3 milyar dolara yükseleceği belirtildi.
DÜNYA EKONOMİSİ BAHANE EDİLDİ
Ülkede KÖİ uygulama sözleşmelerinin tutarları itibarıyla sektörel dağılımına bakıldığında, en büyük payın havalimanı projelerine ait olduğu bildirilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Havalimanı altyapısı ve hizmetlerinde KÖİ projelerinin başarıyla uygulandığı ve ekonomik açıdan olumlu sonuçlar doğurduğu ifade edilebilirse de dünya ekonomisinin içine girmiş olduğu yeni paradigma çerçevesinde normlar gözden geçirilerek ülke yararı açısından realiteye uygun pozisyon alınması gerekmekte.”