“Vurulup düşmüşsün,
Yatarsın kan revan,
Yatarsın boylu boyunca,
Buz tutmuş bedenin,
Çözülmemiş yumruğun”
Düşmanın çatışmadan sonra sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğraflarınız tam da bu dizeler gibiydi. Yan yana uzanmış ve çözülmemiş bir yumrukla vurulup, düşmüştünüz… Yeleğin içine dikilmiş parti amblemi kanınızla kızıllaşmış, 46 yıllık tarihimizin resmi gibiydi. Halk Ordusu’nun ismi işlenmişti silahın kabzasına, ona kumanda eden partimiz işlenmişti bilincimize…
Her bahar, yoldaşlardan gelecek sesin heyecanıdır aynı zamanda. Devletin gerilla alanlarına dönük saldırılarında, Dersim’de kış boyu süren operasyonlar ve alınan kayıplar; kaygıyla baharı ve baharda gelecek haberi beklemeyi yaratmıştı. Aliboğazı, düşmanın saldırı merkezlerinden biriydi. Kış boyu belli aralıklarla yapılan operasyonlardan sonuç alamamış ve her bahar olduğu gibi bu baharda da kapsamlı operasyon yapacaktı. Bu gerçeklikti kaygılandıran… Beşler’in ardından, 12’ler kucaklamıştı ölümü Aliboğazı’nda. Şimdi Çiğdem ve Nergiz yoldaşların kanı aktı aynı yerde…
6 Mayıs 2016 günü Geyiksuyu’nda çatışma çıktığını öğrendiğimizde, akla gelen ilk soru “kimler var?’’ olmuştu. Sonra iki gerillanın şehit düştüğü haberi ve yine aynı sorular, kim olabilir, yaralılar var mı, çatışma bölgesinden çıkabildiler mi diye arka arkaya sıralanan daha bir dizi yanıtsız soru… Önce şehit düşen yoldaşların kimler olduğunu öğrendik; Haydar Argal (Sinan) ve Murat Tekgöz (Rıza). Düşmanın verdiği bilgiler de alanda başka gerilla gücünün olduğu ve operasyonun devam ettiğiydi.
Yoldaşların şehit düşmesinden sonra, Haydar ve Murat yoldaşların nasıl şehit düştüğünü dinledim. Haydar yoldaş yanına Murat yoldaşı alarak düşmanın indirme yaptığı alana karşı konumlanmış, geride kalan yoldaşların bir an önce alanı terk etmesi talimatını vermişti. Saatler süren operasyon ve çatışmanın ardından iki yoldaş şehit düşmüştü. Grubu, operasyon alanından çıkarmak ise Çiğdem yoldaşa kalmıştı. Uzun süredir merkez faaliyetinde olan yoldaşın arazi bilgisi güçlüydü, kavrayışı hızlı bir gerillaydı Çiğdem yoldaş. Ne yapması gerektiğini bilmenin soğukkanlılığıyla düşünmüş ve yoldaşları operasyon alanından nasıl çıkaracağına hızlıca karar vermişti.
Çatışmanın yaşandığı ve düşmanın yığınak yaptığı alanın ormanlık arazisi, Çiğdem yoldaşla birlikte grubun en büyük avantajı olmuştu. İki günlük açlık, uykusuzluk ve yorgunlukla yoldaşlar alandan çıkarmayı başarmış ve başka bölgede bulunan grubun yanına gelmişti. Yoldaşların şehit düştüğü, çatışma seslerinin kesilmesinin ardından anlaşılmış ve daha fazla kayıp vermemek için düşünmeye ve hareket planını çizmeye başlamıştı Çiğdem yoldaş.
“Kayaların dibinde oturmuş sürekli ses dinliyorduk. Düşmanın ne kadarlık bir alanı tuttuğunu, ne yöne gitmemiz gerektiğini düşünüyordum. Birden düşmanın konuşma sesleri o kadar yakınımızdaydı ki, oturduğumuz yerden dinliyorduk. Sonra mevzilendiğimiz kayaların kenarından, üstünden atlayarak geçtiler ve bizi görmediler” diye anlatıyordu. Zaman ilerledikçe yorulduklarını, ateş yakamadıkları için yanlarındaki yiyeceklerle idare etmeye çalıştıklarını söylüyordu. Kimsenin açlığı ve yorgunluğu sorun ettiği yoktu. Herkes şehit düşen yoldaşları ve düşman ablukasının nasıl yarılacağını düşünüyordu. “Bir ara araziyi karıştırdım ve yönümüzü bulmak için dolaşmak zorunda kaldık. Zaten yorgunduk ve bu dolaşma hiç iyi olmadı. Sonra kendimizi …. köyüne attık ve alandan çıkmak için yardım istedik. Hızlıca yapılan planlama ve örgütlemenin ardından, operasyon bölgesinin dışına çıktık. Biz çıktıktan sonra düşman çekilme güzergahımızı çözüp ciddi bir güçle yoğunlaşmıştı. Ancak biz alanı terk edeli çok olmuştu” diye devam ediyordu anlatmaya…
Yoldaşlar şehit düşmüş, geride kalanlar düşmanın kuşatmasını yarmış bir şekilde gelmişlerdi yoldaşların yanına… İlk kucaklaşma bu duygu yoğunluğuyla olmuştu.
Onları, Ankara’da gençlik faaliyeti buluşturmuştu; Gül ve Hasret yoldaşların ayrılıkları kısa sürdü. Beşler’in şehit düşmesinin ardından gerilla alanına ilk giden kadın yoldaşlardandı Hasret. Gerilla yaşamına adapte olmak zaman almış ancak zorlanmamıştı. Gül yoldaş içinde durum benzerdi. Alışmak ve adapte olmakta zorlanmamıştı. Sigarayla arasındaki mesafeyi gerillada tütün sararak kaldırmıştı. Küçücük ellerinin arasına alarak sardığı tütünü içmekte zorlandığı her halinden belliydi ama bırakmamakta da ısrarcıydı. Alanda öne çıkan, gelişmeye, daha fazla sorumluluk almaya aday kadın yoldaşlardı. 12’lerin ardından daha fazla görev ve sorumluluk almış, daha fazla faaliyete katılmış ve yoldaşların bıraktığı görevleri de yerine getirmenin bilinci ve sorumluluğuyla hareket ediyorlardı. Fedakarca ve özveriyle.
Çiğdem yoldaşla yol kesme eyleminin ardından görüşmüştük. Noktada bir sürü erzak vardı. Halk yanındaki eşyaları gerillaya bırakıp gitmişti. Eylemin heyecanı hala üzerindeydi. Bir süre sonra helikopterlerin sesini duyar duymaz araziye nasıl çekildiklerini gülerek anlatıyordu.
Son karşılaşmamızda hem 12 yoldaşın şehit düşmesinin yarattığı ağırlık hem de partinin yaşamış olduğu sürecin bir dizi soruları vardı. Yoldaşların cenaze törenlerinin nasıl geçtiği, sahiplenmenin nasıl olduğu sorularından sonra partinin sürecine dair bir sürü soru vardı. Alandaki hizip temsilcisinin sorunlara yaklaşımını, duruşunu, parti sorunlarını kavrayışını aktarırken, alandaki sorumlu yoldaşların “duymayacağı” bir ses tonuyla yaptıkları esprileri anlatıyorlardı. Tüm tartışmaları, söylemleri, iddiaları bir de bu taraftan yorumlamak da hiç gecikmemişlerdi. Bütün yaratıcılıklarıyla yapıyorlardı bunları. Takvimli ajandalarının yirmi yedinci gününe düştükleri notları anlatıyorlardı gülerek… 2017 baharında alan olarak hizbe tavır takınmanın zamanı geldiğinde de hiç tereddüt etmemişlerdi. O aşamada bütün savaşçı yoldaşlara tartışmalar ve partide yaşanan gelişmeler aktarılmış ve yoldaşların tavır takınması istenmişti. Tüm yoldaşlar gibi Nergiz ve Çiğdem yoldaşlar da parti çizgisi etrafında kenetlenmede zerre tereddüt göstermemişlerdi. Yoldaşlar, Komsomol’un partiye aldığı tavrı tartışıyordu. Eski Komsomol militanları olarak en çok bunu sorguluyorlardı. Sorunların nedenini ve neler yapılabileceğini tartışıyorlardı.
Yoldaşların kendi talepleri ve partinin çağrısıyla buluşan gerillaya katılım zamanı geldiğinde hiç tereddüt göstermeden adım attılar. Uzun bir yoldan Dersim’e gelmişti Gül yoldaş… Yolculukta yorulmuştu, ancak dinlenmeye zaman yoktu, gitme ve vedalaşma zamanı gelmişti. “Şimdi mi?” sorusunu sorarken yüreğinde ki heyecan, yanındakilerle vedalaşırken gözlerine dolan özlem yükü duruyor o “hoşçakalın” dediği yerde…
Görüşmek umudu ve dileğiyle kucaklaşmıştık son görüştüğümüzde… 23 Nisan günü Aliboğazı’nda yaşanan çatışma haberinin ardından, “acaba?’’ sorusu yine gelip çökmüştü yüreğimize. Ankara’da birlikte adımladıkları mücadele yolu, Aliboğazı’nda da ayrılmamıştı. Ölümü de birlikte, yan yana ve omuz omuza karşılamışlardı.
Hiçbir fedakarlık ve özveriden kaçınmadan görevlerine sarıldılar. Anın görevlerini kavrayarak cesaretle yürüdüler patikaları. En büyük mirasları da bu oldu. Onlar; korkunun, kendini korumanın, düşman karşısında titremenin kol gezdiği zamanlarda korkuyu geride bırakarak yürüdüler. Ölümü bu bilinçle karşıladılar. Şimdi yoldaşların cesareti ve kararlılığını kuşanmanın, görevleri tanımlamanın, bugün değil yarınlara yürümenin cüretini kuşanmanın zamanıdır…
Bir Partizan