Tarih sınıfların mücadele tarihidir. Devrimler tarihi özel mülkiyete dayalı sınıfları ortadan kaldırma ve toplumsal yaşamda değişim iradesini açığa çıkartma tarihidir. Bu tarihin öznesi ise tarihin ilerleyiş diyalektiğine müdahale ederek toplumsal yaşamı değiştirme iradesi gösteren, tarih sahnesine kendisi için bir sınıf olarak çıktığı günden beri yeniyi temsil etme gücünü açığa çıkararak tarihin akışını değiştiren proletarya sınıfıdır.
Aynı tarih, nasıl ki kendi diyalektik ilerleyişi içerisinde proletaryaya devrimci bir misyon yüklemişse, proletaryanın bu misyonun gerçekleşmesi için ona hizmet eden bir dizi farklı örgütleri vazgeçilmez kılmıştır. Proletarya ancak bundan sonradır ki tarihsel eyleminde yenilgiler almış, geriye dönüşler yaşamış olsa da Paris Komünü, Ekim, Çin, Vietnam ve bir dizi devrimlerle tarihsel öncü rolünü oynayarak misyonunu yerine getirebilmiştir. Hindistan, Peru, Filipinler, Brezilya ve ülkemiz topraklarında tarihsel devrimci rol ve misyonunu yerine getirebilmek içinde mücadelelerine devam etmektedirler.
Ülke topraklarımızda tarihsel değişim iradesinin mayalandığı, diyalektik ilerleyişin 47 yılın öznesi öncüsü, tarihsel görev ve sorumluluğunun bilinciyle devrimci savaşımı yürüten Proletarya Partisi, proletaryanın militan ruhuyla, devrimci sınıf mücadelesi ruhuyla, kolektif emek, kolektif inanç ve adanmışlıkla ‘bir adım daha ileri’ şiarıyla tarihsel bir adım atarak 1. Kongresi’ni örgütlemiştir.
“… biz üzerimize düşenleri yapıyoruz, üzerimize düşen görevleri yerine getiriyoruz. Sıra sizde! Sizler de görevlerinizi yerine getirmelisiniz. Bunu yapmadığınız takdirde, biz yine üzerimize düşeni yapacağız ancak hedefe varışımız gecikecektir” Mehmet Demirdağ
Devrim ancak ve ancak doğru bir perspektif ve örgüt anlayışı sahipliğinde, devrimci hedeflere kilitlenmekle mümkündür. Proletarya Partisi gerçekleştirmiş olduğu 1. Kongresi’yle devrimimizin güncel görev, sorun ve sorumluluklarını, buradan hareketle sınıf mücadelesi içerisindeki yerini, saflardaki ideolojik zaaf ve saldırıların neden olduğu savruluşların gerçek nedenlerini, bunları var eden zeminin ideolojik politik sorgusunu, Lenin yoldaşın ifadesiyle “gerçekliğinin gözlerine bakma” cesareti göstererek, ciddiyetle sorgulamıştır. Bu sorgu “boş bir hayal olan şeyi, gerçek gibi göstermekle, sosyalizmin genel teorisini açıkça ve alçakça çiğnemekten” (İbrahim Kaypakkaya) çekinmeyen, düzenin aşırılıklarını törpüleyerek onu belli sınırlar içinde katlanılabilir hale getirme arayışı ve çabasında olan devrim ve parti kaçkını tasfiyeciliği özelde de sağ-tasfiyeciliğin tüm anlayış ve arayışlarını kongre aracılığıyla ideolojik-örgütsel ve politik olarak teşhir ve mahkum etmiştir.
Proletarya Partisi kuruluşundan bugüne tarihin ve tarihinin tüm devrimci ilkeleri, değerleri ve birikimlerini tarihsel perspektifi MLM teorisinin yol göstericiliğinde, hiçbir tereddüte düşmeden, sahiplenerek daha da ileriye taşıyan olmuştur. Bu tereddütsüzlük nedeniyledir ki 1. Kongre; sınıf bilinçli proletaryanın siyasal dünya görüşünün ilkelerini ve temel istemlerini savunarak egemenlerin mülkiyetlerini yok etme niyetini dün gibi bugün de net bir şekilde, bir kez daha ilan etmiştir.
Tarihin olağan akışını bekleyen değil ona doğrudan eylemleriyle müdahale eden her komünist partiye yakışır şekilde; 1. Kongre zorlukları hangi boyutta olursa olsun ülkemiz sınıf mücadelesinin seyrine uygun, berrak bilinç ve kararlılığını ortaya koyarak yüz yüze kaldığı gerçekleri olduğu gibi kabul ederek mücadeleyi ve yaşamı sürdürme yeteneğinden hiçbir zaman, hiçbir şey kaybetmeyeceğini dosta düşmana bir kez daha göstermiştir.
1. Kongre; MLM’ye ve devrime bağlı görünmeye çalışıp, sınıf ayrımlarından, sınıf mücadelesinden, devrimden söz eden, “Partili” olmayı, kendileri için ebedi bir dokunulmazlık sayan bir asalet rütbesi sanan zayıflıkların ve zaafların eskiterek çözdüğü, devrimciliğin ve devrimcilik üretmenin uzağına düşmüş, “burjuvazinin (saflarımızda ki) siyasi müfrezesi olan” (Lenin) yüreksiz burjuvalarla uzlaşmamış, partimizin temel ilke ve kurallarını bozarak proleter dokusunu değiştirmeye çalışan, onu proleter devrimcilikten uzaklaştırarak zayıflatmayı hedefleyen, devrimci şiddet ve araçlarından alıkoyarak liberalize etme amacında ki sağ-tasfiyeci ideolojik-politik yönelimleriyle, onların “utanmazca tahriflerini, şarlatanca yalanlarını, rezilce iftiralarını ve haince provokasyonlarını” mahkum etmiştir.
Bu boyutuyla 1. Kongre; ideolojik öncüllerinin tarzı olan revizyonizmin, ilkesiz ve konjonktüre göre değişen siyasal tutumlarını, siyasal ortamdaki iniş ve çıkışlara uydurulan teoriler geliştirmeyi konumlara uygun düşen çıkarların, bunun ifadesi düşünce ve politikaların temsilcisi ve taşıyıcısının tüm izleri etkileri saflardan silip atma iradesidir.
1. Kongre partinin programını, tüzüğünü, ilkesel yaklaşımları ve temel politikalarını ortaya koyup resmileştirerek de tarihsel önemde adım atmıştır. Söz konusu tarihsel adım kuşkusuz tek başına parti programı, tüzüğü, ilkesel yaklaşımları ve temel politikalarını resmileştirmesi şeklinde algılanmamalıdır. Bu resmiyet aynı zamanda içeriden ve dışarıdan yoluna çıkan tasfiyeci kırılmalara ve dalgalara cevap olduğu için de tarihseldir.
Artık amaç için atılan her adım büyütülmeli, amaca hizmet eden araçlar zenginleştirilmelidir. Hiç kimse bunları başarmanın kolay olacağını iddia etmemektedir. Yine hiç kimse de bugün mümkün olan her şeyin dün zorlanmış imkansızlıkların sonucu olduğunu da inkar etmemektedir. Bu nedenle parti her koşulda daha ileri ve çözücü sonuçlarla çıkmanın mümkün olduğunu, istenilen ve hedeflenen zamanda olmasa bile tüm sorunlarını kongresinde gündemine alarak politik ve örgütsel sorunlarına planlı müdahalelerde bulunarak bir dizi kararlar almıştır. Devrimci inanç ve iradenin, örgütsel bağlılığın sınandığı bu dönemde, kongre kararlarını ete kemiğe büründürmek ‘tek vücut halinde birleşen” kadrolar başta olmak üzere tüm örgüt üye ve taraftarların omuzlarında olacaktır. Kongre her şeyi çözebilen platform değil esasen çözümün aklı, anahtarı, yol gösterenidir. Çözüm “… boyun eğmeyi reddederek başından itibaren, tavizsiz bir şekilde proleter devrimciliğe sarılmak, böylece en ileri unsurlarla birleşirken, geri unsurları da ilerletmek…” (İbrahim Kaypakkaya) sistemli ve düzenli çalışarak adım adım ilerlemek, içerisinden geçtiğimiz tarihsel süreç ve gelişmelerin özgünlüğü dikkate alarak adımlarımızı hızlandırarak büyütmektir. Sürecin yönelimini bütünlüğü içerisinde anlamak ve gereklerini yerine getirerek irade koymak temel bir yerde durmaktadır. Aksi her pratik Mehmet Demirdağ yoldaşın söylemiyle partinin hedefe varış süresini geciktirecektir.
TASFİYECİLİK TASFİYE EDİLMEDİKÇE İLERLEME SAĞLANAMAZ
İdeolojik kimliği, sınıfsal konumu ve tarihsel-siyasal amaçlarıyla düzen-devrim hesaplaşmasında devrimci konumlarından uzaklaşıp yenilerek değersizleşenler, kendi niteliklerine uygun değersizleşmenin felsefesini sosyal ve toplumsal yaşamın bütün hücrelerine yansıtarak, yaymaya çalışmaktadırlar.
Devrimci siyaseti herkesçe kabul edilebilir bir kıvraklıkla, düzen sınırları içerisinde bir muhalefet olarak, düzenin aşırılıklarını törpüleyerek belli sınırlar içinde katlanılabilir hale getirme arayışı ve çabalarının çizgi haline getirilmesi reformizmin karakteridir. Devamında da KP’nin gerekliliğini yadsıyarak, partisiz ‘devrimcilik’ ve partisiz ‘devrim’ savunusu, daha net ifadeyle devrimci örgüt ve pratiğinden kaçışsa tasfiyeciliğin devrimci saflar da neden olduğu tahribatın başlıcalarındandır.
Reformist-tasfiyeci anlayışların neden olduğu bu tarihsel tahribat, yarattığı etkilerle olduğu kadar yol açtığı karşı tepkilerle de genel bir kargaşayı doğurarak yakın döneme ve bugüne damgasını vurmuştur. En uç boyutlarda düzene dahil olma ya da düzenin savunucusu haline geldikleri savruluş sırasındaki ezberse; yükselinen örgütün omurgası, temel teorik görüşlerin doğruluklarını sorgulayarak, reddidir.
Bugünün devrimci-demokrat saflarında cisimleşmiş biçimleri; saflarımıza düşünsel ve politik yansımaları, farklılıkları ve sapmalarıyla kapsamlı bir hesaplaşmaya girişilmediği sürece, sorunların aşılmasında atacağımız adımların etki ve sürekliliğinden söz edilemez. Burjuva ezberleri bozmaksa tarihsel amaçlarına kararlıca yürüyen, adıyla değil eylemleriyle komünist olma onurunu hak eden devrimimizin bilinçli, örgütlü öncüsü olan KP’sinin ve onun önderliğinde proleter devrimciliğin içselleştirilmesine dair tüm tereddütleri dışlayan yaşam, komünistlerin çok yönlü, etkin ve sürekli mücadeleleri ile mümkündür. Mümkün ve hatta zorunlu olan; reformist ve tasfiyeci anlayışlarla mücadele süresi ya da sonrasın da saflar da nicel daralmaya, moral bozukluklarına, geniş halk kitlelerinde ise KP’sine karşı geçici güven sarsılmasına neden olan aykırılıkların ve kararsızlığın tasfiyesidir. Bu zorunluluğu Lenin yoldaş “… bölünme, partinin, ideolojik, teorik ve devrimci gelişme ve olgunlaşmasını önleyen tek vücut olarak, gerçekten örgütlenmiş olarak ve gerçekten proletarya diktatörlüğünü hazırlama amacını güden pratik çalışmalarını engelleyen fikir kargaşalığından yeğdir” diyerek ifadelendirmiştir. Mümkün ve hatta zorunlu olan bir başka şeyse reformizme karşı sürekli bir mücadeleyle birleştirilen, KP’sinin tüm parti örgütlenmelerinin illegal temeller üzerinde inşasının sağlam ve sarsılmaz inatla sürdürülerek MLM ilke ve anlayışları doğrulsun da eğitilmesidir.
“Proleter Devrimcilerde Elbette Kendilerine Yakışan Yolu Tutacaklardır.” İbrahim Kaypakkaya
Parti önümüzdeki süreç ve yönelime dair savaşçı ve militan bir parti ve örgütlenmesinin gerçekleştirilmesini esas yönelimi olarak belirlemiş, bunun sağlam savaşçı bir partiye uygun militanlaşmakla mümkün olacağını vurgulamış, alınan kararların hedeflenen yönelimin yaşam bulması için de alınan kararlarda, atılan adımlarda yoldaşlaşma çağrısı yapmıştır.
Çağrının önceliği sınıfın siyasi ve örgütleyici gücü olan parti ile bütünleşmek, safları militanlaştırmaktır. Anlamı, devrimin ağır ve zorlu sorumluluğunu yüklenerek kolektif kimliği ile yürümektir. Görev, partinin her tür ihtiyaçlarına cevap verebilecek donanımı, kitlelere parti yöneliminin ve kararlarının taşınması, parti birikimini, kültürünü, değerlerini ve ilkelerini kavrayıp kavratarak koruyup geliştirmek, sağlam-direngen, disiplinli-planlı, kolektif yaşamı etkin kılmaktır. Zor ve zorluklarsa kolektif iradenin yönlendiriciliği ile sabırla ve özenle güncel ve genel amaca kilitlenerek aşılacaktır. İlkeli ve sağlam ideolojik konumuyla parti kendi sorunlarının çözümünde mesafe kaydettiğinde, küçük burjuvazinin saflarda tarz ve yöntemleri etkisizleşecek, parti safları dönemin burjuva etkilerinden sürekli arınarak militanlaştıkça örgüt ve önderliğin sınıf mücadelesindeki yeri süreklileşecektir.
Bilincin sürekli devrimci bilimle beslenmesi ve özümsenmesi de her devrimci için temel bir başka uğraştır. Mücadeleyi, gündelik olarak yürütülen faaliyetin, örgütlenen eylem ve etkinliklerin ötesine taşıyanlar, mücadelenin şekillendirdiği kimlikle de sürekli bir mücadele eden olmalıdırlar. Aksi yaklaşımlar hedeflenen devrimci sonuçlara ulaşılmasına engel olacaktır.
Artık proleter devrimciler kendilerine yakışan yolu tutmuşlar; dağın fırtınalarda yıkılamazlığını kanıtlayarak davaya, partiye, yoldaşlara, halka bağlılığın gereği; teorik, politik ve pratik ilgilerini proletarya hareketinin tüm temel ve taktik, tarihsel ve güncel sorunlarında yoğunlaşarak çözüm için adımlar atmışlardır. Herkes bu gerçeğin bilinciyle hareket etmeli, parti, örgütleri, örgütçüleri korunmalı, genel ilkeler planında işlenmiş bulunan ağır günahların hesabını sorma bilinci kuşanılmalıdır.
“Genel olarak söylemek gerekirse, fikirler hiçbir şeyi iyi bir sonuca vardıramazlar. Fikirleri iyi bir sonuca vardırmak için pratik bir gücü kullanan insanlar gerekir.” Karl Marks
Bu tarihsel adımı bir adım ileriye taşımak, partinin ısrarına ortak olmak, taraftarından üyesine bir adım daha ileri adımlamakla mümkündür.
Bu tarihsel adımı bir adım daha ileriye taşımak ayağa kalkarak partinin etrafında kenetlenip, yazgısıyla ortaklaşırken, durmadan yılmadan asla pes etmeden savaşına kan taşımak, kan olmakla mümkündür.
Bu tarihsel adımı bir adım ileriye taşımak; ölümsüzleşenlerin, “biz bunu yapacağız” şiarını MLM ilke ve anlayışlarını bayrak edinen ısrarın, sınıf düşmanlarına olan kin ve öfkesini miras bilerek o mirası daha güçlü kuşanmakla mümkündür.
Bu tarihsel adımı bir adım ileriye taşımak; 1972’de Kaypakkaya yoldaş tarafından herkesin gözü önünde yükseklere çekilen ihtilalin bayrağı olan kızıl bayrağın kızıllığını bozan bütün lekeler, ciddi ve titiz bir çabayla bir kez daha silinip atılmışken, onu daha da yükseklere taşımada ısrar etmekle, ısrarı güçlendirmenin ısrarla bütünleşerek sağlam ve kalıcı mevziler elde etmekle mümkündür.
Bu tarihsel adımı bir adım ileriye taşımak; sınıfın örgüt ruhunun ve disiplininin dinlenme bilmez, kesintisiz, uzun ve inatçı yol göstericiliği ile savaşçı ve militan bir parti örgütlemekle, örgütlenirken savaşmak, savaşırken örgütlenmek ısrarına yoldaş olmakla mümkün olacaktır. Verili koşullar ne kadar aleyhimizde olursa, yarınlar en olumsuz koşullarda bile mücadeleyi sürdürme inanç ve kararlılığına sahip, anın karamsarlığına kapılmadan, zorluklara teslim olmadan mücadeleyi ileriye taşıyanların olacaktır.
Kongrede alınan kararlar, devrimin güncelliği doğaldır ki sözün eylemle bütünlüğüdür. Eyleme geçmeyen, eylemle doğrulanarak bütünleşmeyen sözler önemsizdir. Daha dün “Daha sıkı, daha sağlam, daha kararlı bir savaş” için parti önderliğince söz söylenmiş, ileriye doğru gerçek ve güçlü kararlıca adım atılmıştır. Bugün sıra tarihin akışına yön verecek Partinin saflarında olanların, sözün gereklerini yerine getirerek, sözü eyleme dönüştürecek tutum almalarını gerektirmektedir.
“Yeni bir savaşım için saflar yeniden düzenlenmiştir… yol seçilmiştir” diyordu Lenin ve biz bu yolda yürüyeceğiz!
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 38. sayısından alınmıştır.