Onunla birlikteyken devrimi, Partiyi, örgütlenmeyi, önderlik etmeyi vs. tartışmadan edemezdik. Her zaman öğreneceklerimiz vardı. Kuşkusuz o bunlardan ibaret değildi. Yaşamın her alanıyla ilgiliydi. Onun meraklı bir okuyucu olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Okurdu, bunun sebebi merakıydı. Bu alelade bir merak değildi. Kapitalist sistemde gelişme gösteren idarî ve çalışma yöntemlerine dair okuduğunu hatırlıyorum. Bunların Marksist-Leninist örgütlenmede neye tekabül ettiği hakkında sohbet etmişti. Bazı öğrenme ve yönetme biçimlerinin bizim örgütlenme anlayışımızda da uygulanabileceğini açıklarken “Meselenin insanlar arası ilişki olduğunu kavradığımızda kitlelerden öğrenmenin yolunu da öğrenmeye başlarız” gibi cümleler kurduğunu hatırlıyorum.
O kafası açık bir yoldaştı. Her şeye karşı ilgiliydi ve öğrenmekte çok başarılıydı. Bugün ve aslında ondan sonra etrafımda gördüğüm en büyük eksiklik ondaki bu öğrenme arzusu ve başarısıdır. Bunun merakla doğrudan ilgili olduğunu düşünüyorum.
Bu merakın sadece öğrenme süreci ile ilgili olmadığını söylemeliyim. Ondaki merak örgütü nasıl geliştirebileceğimizi de içeriyordu. Kitle perspektifi yüksek bir yoldaştı. Kitlelerle ilişki kurmakta politikanın önemini tamamen farkındaydı. Bu bakımdan “Yurtlar Kalelerimiz Olmalıdır” yazısındaki anlayış dikkate değerdir. Yurtlar yoksul, emekçi halk çocuklarının, gençliğinin kalabalıklar halinde ve yaşamın türlü biçimlerinin yoğun olarak yaşandığı yerlerdi. Komünistler, devrimciler yurtlarda halk gençliğiyle her biçimde bir araya gelebilir, her şeyi paylaşabilir, her konuda konuşabilirdi. Halk gençliğinin kalabalıklar halinde “evleri” olan yurtlarda geçirdikleri zaman devrimciler için örgütlenme olanaklarının sınırsızlığı anlamına geliyordu.
Yoldaşın gene kitlelere dönük anlayışını ortaya koyan bir özelliği de sloganlarla kurduğu ilişkiydi. Onun örgüte ait, onu tanımlayan ve harekete geçiren slogan arayışına tanıklık ettim bir defasında. Buluşmuş yürüyorduk. Üç yoldaş çeşitli sorunlarımız ve durumumuz hakkında sohbet ediyorduk. O yeni sloganlar bulmak gerektiğinden söz edip aklına gelen birkaç kelimeden ibaret cümlelerden söz etti. Bunlardan slogan olur mu, diye sordu. İlginç ve güzel bir uğraş başladı üçümüzde de. “Dünya Devrimi İçin Halk Savaşını Geliştir” sloganını ilk kez bu sohbetimiz sırasında kullandığımızı hatırlıyorum. Mehmet sloganı birkaç tekrardan sonra bize de söylettirdi. Gayet iyi, olur dedik… Onun aklında ama, bundan çok gençlik birliği ile ilgili bir slogan bulmak vardı. “Dünya Devrimi İçin Halk Savaşını Geliştir” sloganı Peru Komünist Partisi’nin belgelerinde gördüğümüz, okuduğumuz bir slogandı. Eylemlerde hiç kullanmamıştık ve bir slogan ritmine sahip değildi. Sözler vardı sadece, bize düşen slogan ritmi bulmaktı ve bu da zor olmadı. “Devrime Gençlik Birliği ile İlerle”, “Savaşarak Öğren Örgütle İlerle” gibi sloganlar bulup bir ritim yakalamaya çalışıyordu Mehmet. Arada “Bu nasıl oluyor?” diye sloganı atıp bize soruyordu. Oldu, olmadı gibi yorumlu cevaplar verip devam ediyorduk. Nihayet “öğren, savaş, ilerle” kelimeleri çıktı ağzından. “Bak bundan iyi olur” deyip sürdürdü. Ritmi yakalamıştı. Tekrarlardan sonra “Savaş, Öğren, İlerle Gücümüz TMLGB” sloganını buldu. Neşeliydi artık. Bunun uzun yıllar atılacak bir slogan olacağını anlamıştı sanki. Bunu ve “Dünya Devrimi İçin Halk Savaşını Geliştir” sloganlarını ilk korsan gösteride atacağız, dedik. Bunun için önce bir hazırlık yapmak gerekirdi. Yeni sloganları örgütümüze benimsetmek ve attırmak kolay olmazdı çünkü. Yakın zamandaki korsan için az bir zamanımız vardı. Dört veya beş kişiye öğretirsek olur, deyip anlaştık. İlk korsan gösteride bu sloganlardan birinde sıkıntı yaşamadık. Dört-beş kişi bütünlük yakalayıp kitleye güçlü bir şekilde sloganı attırdık. Ritmi güzeldi ve hemen benimsendi. “Dünya Devrimi İçin Halk Savaşını Geliştir” sloganında ise bir aksama oldu. Sloganları attıran yoldaş bu sloganı attıktan hemen sonra başka bir işle meşgul olup kalabalıktan çıkınca sloganının ritmi yakalanamadığı için olsa gerek slogan karışık atılmaya başlandı. Ne dendiği anlaşılmaz hale geldi. Sloganları attıran yoldaş durumu fark edip dönerek bilindik sloganlarımızdan birini haykırdı birden: “Patron Ağa Devletini Yıkacağız, Halk İktidarı Kuracağız!” Bu slogan duyulduktan itibaren kitle bir ağız haykırmaya devam edebildi. Öyle ki slogancı yoldaş korsan dahilindeki aksayan işi düzeltmek için korteji tekrar terk etse de kitle bu sloganla belirlenenden bir otuz metre kadar daha fazla yürüdü! Yeni slogana alışmak için kısa bir süre daha geçmesi gerekiyordu! O kısa süreden itibaren iki slogan da gençlik birliğinin alamet-i farikası oldu. “Savaş, Öğren, İlerle, Gücümüz TMLGB” sloganını bugün pek duyamasak da hem içeriği hem de kendi kısa tarihinde genç komünistler tarafından sahiplenilmiş olması onun gelecekte bayraklarımıza yazılacağını, göğü yırtan fırtınanın ezgisi olarak duyulacağını söyleyebiliriz. Bunun için savaşmak, öğrenmek ve ilerlemek gerekiyor…
Savaşmak, öğrenmek ve ilerlemek! Mehmet yoldaşın yaşadığı gibi yaşamak, onun merakına sahip olup bıkmadan öğrenmek ve devrim ve Parti için örgütlenmek zorunluluğunu hissederek kafa yormak. Yapmamız gereken bu. Bunun için onun bıraktığı mirasa, öğrenme ve kafa yorma mirasına tutunmak yeterlidir. Onun meraka dayanan “Savaş, Öğren, İlerle” sloganı bize örgütlenmek için ilham vermeye devam ediyor. Işıklı yolu yolumuzdur…
Bir Yoldaşı