HABER MERKEZİ- Avrupa Göçmen Emekçiler birliği Maraş merkezli meydana gelen depreme dair bir açıklama yayımladı. Açıklamada henüz depremden etkilenen bölgelere devlet erişiminin olmadığı, kırsal alanlara erişimin kısıtlı olduğuna değinildi.
Ağır kış koşullarında halkın çok daha zorlu şartlar altında olduğuna, devletin her doğal olayda olduğu gibi bu sefer de halkı daha fazla zulüme maruz bıraktığından bahsedildi.
Ayrıca depremi engellemenin mümkün olmadığına ancak bunun getirdiği tahribatı engellemenin mümkün olduğuna ancak egemenlerin bunu bile bile kâr hırsından kaynaklı hiçbir önlem almadıkları belirtildi.
Açıklama sonunda depremden etkilenen kesimlerle dayanışma çağrısı yapıldı.
Açıklamanın tam hali şöyle:
“6 Şubat saat 04.17’de Maraş Pazarcık merkezli 7.7 şiddetinde ve hemen sonra saat 13.24’te Elbistan merkezli 7.6 şiddetindeki depremlerle birlikte Antakya, Osmaniye, Antep, Urfa, Amed, Malatya, Kilis, Adıyaman ve Adana’yı kapsayan büyük bir felaket oluştu. Felaket ve yıkım Suriye kentlerinde ve Rojava’da da yaşandı. Resmî açıklamalara göre şimdilik bin 498 kişi hayatını kaybetti, binlerce bina yıkıldı. Henüz felaketin yarattığı yıkımın boyutları açığa çıkmamıştır. Resmî makamların ilk açıklamalarının çok üstünde bir can kaybı olduğu, depremin etkilediği birçok şehrin, kasabanın ve köyün büyük çaplı yıkıma uğradığını belirtmek gerekmektedir. Depremin yıktığı şehirler yanında özellikle kırlık bölgelerdeki yerleşim yerlerine ulaşılamadığı görülmektedir.
“Depremin yarattığı yıkıcı sonuca iki faktör daha eklenmektedir. Birincisi, ağır kış koşullarıdır. Bu durum ulaşımdan, kurtarma çalışmalarına ve halkın çok daha zorlu şartlar altında kalmasına neden olmaktadır. İkincisi ise devletin bu tür felaketlere karşı donanımsız ve yetersizliğidir. Savaş politikasına, patronların çıkarlarına göre bütçesini organize eden devlet, yaşanan her doğal felaket sonrasında olduğu gibi yetersiz ve duyarsızlığa kodlanmış mekanizmasından dolayı halkı yine ölümle, çileyle, acıyla baş başa bırakmıştır. Yani deprem ve yıkıcı sonuçları devletin açısından “fıtrat” ve “takdiri ilahi”dir. Buna boyun eğmeli, kabul etmeli ve rıza gösterilmelidir. Zulüm, ölüm, acı ve çile üreten sistem bu yaklaşımla halkımıza kabul ettirilmeye çalışılmaktadır.
“Depremi engellemek olanaklı olmasa da yarattığı felaketi ve yıkımı engellemek kesinlikle olanaklıdır. Deprem kuşağında olan, defalarca deprem felaketi yaşamış bir coğrafyada egemen sistemin bu soruna karşı aldığı tedbirler, buna karşı hazırlıklı mekanizmalar oluşturmada düzeyi, imar-yapılaşma-kentleşme politikası adeta gerçekleşen yıkımın habercisi olmuştur. Bilerek, görerek ve yüksek kâr hırsıyla hareket eden rantiyeci patronları daha fazla doyurmak için özel düzenlemeler yaparak bu sonucu doğuran bir sistem söz konusudur.
“Daha önce Erzincan, İzmit, Bolu ve Van depremlerinde halkımızın yaşadığı acı, çile ve kitlesel katliam bu defa da Pazarcık ve Elbistan depremiyle yaşanmıştır. Türk, Kürt ve Arap ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız büyük bir felaketin ortasındadır. Hepimiz bu acıyı yüreğimizde hissetmeli, en güçlü şekilde sorunlara duyarlı olarak, gücümüz yettiği oranda şu an yaşanan sorunlara çözüm üretecek bir duyarlılık ve dayanışma içinde olmalıyız.
“Kuşkusuz bu durum, üzerimizde ciddi ve daha güçlü şekilde örgütlü hareket etme basıncı oluşturmalı, geniş kesimlerin duyarlılığını doğru ve etkili şekilde organize etme sorumluluğuna dönüşmelidir. Şunu biliyoruz ki böylesi büyük yıkımın birinci derecede sorumlusu olan devletin halka sunacağı bir çözüm yoktur. Onlar şimdiden yıkımla birlikte nasıl büyük bir rant yaratacaklarının, gelecek yardım paralarını bütçe açıklarını kapatmak için nasıl kullanacaklarının, temel ihtiyaç ürünlerinden nasıl büyük kâr elde edeceklerinin hesaplarını yapmaktadırlar. Türk egemen sınıflarının siyasi temsilcileri bu felaketten nasıl bir siyasi çıkar üreteceklerine odaklanmaktadırlar. İlk duyarlılıkları dahi “provokasyon” yaratanları tespit etmek, kolluk güçlerini “manipülasyon” yapanlar için harekete geçirmek, mahkemeleri çalıştırmak ve yalanlarını gizleyecek yasakları üretmek üzerinedir. Bu yüzden halkımızın yaşadığı felakete çare olacak tek şey kendi dayanışmalarını sağlayacak örgütlenmelerini en güçlü şekilde harekete geçirmek, halkın duyarlılığını bu şekilde bir güce ve çare üreten niteliğe kavuşturmak olmalıdır.
“Tüm demokratik, devrimci, ilerici güçleri, göçmen emekçileri, duyarlı yerel güçleri Pazarcık ve Elbistan depreminde katledilen, yaralanan, çaresizlik ve acı içinde olan halkımız için duyarlı olmaya, dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.
“Tüm örgütlü bileşenlerimizi, derneklerimizi, komitelerimizi, gençlik ve kadın örgütlerimizi organize olarak dayanışmayı örgütlemeye çağırıyoruz.
“AGEB – Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği
“06 ŞUBAT 2023”