[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Filistinli direniş örgütlerinin 7 Ekim hamlesiyle başka bir safhaya taşınan ulusal direniş, İsrail’in tüm katliamcı saldırılarına rağmen sürüyor. Gazze bombalarla yerle bir edilirken İsrail devleti kayıplar vermeye devam ediyor. Siyonist İsrail’in tüm gücüne rağmen karşısında haklı davanın savunucusu olan Filistin halkı bu davadan vazgeçmemekte, topraklarına sahip çıkmakta kararlı.
7 Ekim’le başlayan süreç içerisinde devletlerin Filistin’e yönelik destek açıklamalarına bilakis emperyalist kimi devletlerin de İsrail’i destekleyen tutumlarına tanıklık ettik. Bunlardan hangisinin daha içten olduğunu soracak olursak elbette ABD-AB kampını örnek verebiliriz. Zira onlar hiçbir çekince olmadan, açık yüreklilikle İsrail’e desteklerini ilan ettiler. Örneğin ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze’de ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etti. Almanya AB’ye İsrail’e destek olma çağrısı yaptı. Bu gibi ülkeler doğrudan destekçilik yaptılar. Zaten bu ülkelerden başka bir adım atmaları da beklenemezdi. ABD-AB’li emperyalistler çıkarları gereği, kuruluşunda rol aldıkları İsrail devletini desteklemekte sakınca görmediler. Geride riyakârca Filistin’e destek olduğunu söyleyen devletler kaldı. ABD-AB’nin açık desteği ne kadar anlaşılırsa Filistin’e sözde destek olan devletlerin riyakârlıkları bir o kadar anlaşılırdır. Onlar bağımlı oldukları emperyalizme hizmet etmektedirler. ABD’ye göbekten bağımlı bu devletler ABD’nin verdiği rolü oynamak ve iş birliğini sürdürmek zorundadır. Bir yandan da bu devletler halktan gelen baskılar sonucu bu ilişkileri açıktan sürdüremezler ve kahraman rolüne bürünürler. Ancak bu süreçte çokça ifşa oldular.
Bazı devletler pişkince Gazze’de devam eden katliamın İsrail’le ticari ilişkileri sürdürmeye engel olmayacağını apaçık ilan ettiler. Birkaçı dışındaki devletler ya İsrail’e desteğini sundu ya da Filistin’e destek sunar gibi görünüp işgalcinin yanında yer aldı. Buna TC’yi örnek gösterebiliriz. Egemen sınıf temsilcileri her açıklamalarında halkı manipüle ederek İsrail karşıtlığında ortaklaştılar. “Filistin’de yaşananlara elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak tarihe bunun hesabını veremeyiz” diyen Erdoğan bu sözleri söylediği günden bu yana açık biçimde “eli, dili, kolu bağlı” kaldı. Aslında eli, dili ve kolu Filistin halkına verilen destekte bağlıydı. Elinin, kolunun İsrail’e hizmette bağlı olmadığını TC’den İsrail limanlarına giden gemilerde gördük.
KATLİAMA LANET, CANİYLE TİCARET
Gazeteci Metin Cihan yaptığı paylaşımda, TC’den İsrail’e giden gemileri ve mal sevkiyatlarını ifşa etti. Buna göre İsrail’e TC’den Burak Erdoğan ve Mecit Mert Çetinkaya ortaklığıyla gemi yollandı. Bunun hemen ardından Erdoğan, gazeteci Metin Cihan hakkında suç duyurusunda bulundu. Gazetecinin sevkiyatlarla ilgili paylaşımlarının silinmesine hükmedildi. Haberlerin silinmesiyle gerçeklerin de ortadan kalkacağı sanıldı! Ancak birçok uygulama üzerinden İsrail’e giden gemilerin hepsi kolayca görülebiliyordu. Buna da hemen bir çözüm ürettiler. İsrail limanlara, gemi bilgilerini gizleme talimatı verdi. Elbette bunun TC için atılan bir adım olduğunu söyleyemeyiz. İsrail, bu adımı kendi güvenliğini sağlamak için atmıştır. Ancak İsrail’le ticarete devam eden Filistin “destekçisi” devletler bundan yararlanacaktır. Böylelikle ticari ilişkileri ifşa edilemeyecek, daha kolay Filistin savunuculuğu yapabileceklerdir.
Başka bir haberde de İsrail’e giden gemilerden birinin AKP Trabzon Milletvekili Vehbi Koç’a ait olduğu ortaya çıkmıştı. Malatya Yeşilyurt Belediye Başkanı’nın aile şirketi Osmanoğulları Gazbeton’un İsrail’in tedarikçisi olduğu tespit edilmişti. Ayrıca Ticaret Bakanı’nın açıklamasına göre TC’den İsrail’e ihracatın yüzde 31’ini TC’ye doğrudan yatırım yapmış firmalar yapmakta. Geriye kalan yüzde 69’luk kesimin hangi kesim olduğu da gayet net anlaşılmakta. Ticaretin büyük kısmının özel şirketler aracılığıyla yürütüldüğü söylenmekte, bu da devletin ticarete devam ettiği anlamına gelmektedir. Ticaret Bakanı sözü evirip çevirmekte, söylediklerinin anlaşılmayacağını düşünmektedir.
7 Ekim’den kasım ayı sonuna kadar TC’den İsrail limanlarına 400’e yakın gemi mal götürüldü. Limak Holding ve Sabancı’ya bağlı limanlardan İsrail’e düzenli sevkiyat yapılıyor. Zorlu Holding, İsrail’e elektrik sağlıyor. İsrail’e elektrik sağlayan Zorlu Holding’e üstüne üstlük Erdoğan tarafından ödül veriliyor! Zorlu Holding ödülü emperyalizme ve onun yardakçılarına hizmette kusur etmediği için hak etmiş olmalı.
İsrail ekim ayında, TC’nin en fazla ihracat yaptığı 15. ülke olarak TÜİK kayıtlarında yer aldı. Kasım ayında da ilişkiler devam etti. TC’nin İsrail’e ihracatı, 301,9 milyon dolar oldu. TC’nin İsrail’e ihracatında çelik sektörü 43,9 milyon dolarla ilk sırada yer alıyor. Ayrıca TÜİK verilerinde bile kısmen silah ihracatı yapıldığı da görülüyor. Ekim ayında TC’den İsrail’e giden ürünler arasında 105 bin dolarlık “silahlara ait diğer aksam-parçalar” da yer alıyor. İlişkiler hem ticari hem de askeri olarak devam ediyor. Her ne kadar egemen sınıf temsilcileri Filistin’e destek verdiklerini iddia etseler de onların destekleri halkı manipüle etmek, gerçekleri saklamak içindir. Düzenledikleri mitingler, verdikleri söylevler hepsi birer palavradan ibarettir.
Kürsülerde kükreyen Erdoğan, İsrail’e karşı hiçbir adım atmamıştır. Siyonist İsrail devletine edilmedik laf bırakmazken yaptıkları tek şey ancak halkı boykota çağırmak olmuştur. Kendileri ilişkileri tam gaz devam ettirirken halktan boykot istenmiştir. Starbucks gibi yerler taşlanırken devlet milyon dolarlık ticaret yapmaktan vazgeçmemiştir.
ARAP DEVLETLERİ NORMALLEŞEMİYOR
İsrail’le ilişkilere devam eden tek ülke TC değildir. Birçok Arap ülkesi de TC gibi ilişkilerine ara vermeden devam etmektedir. “Normalleşme” süreçlerinin askıya alınmasını buna eklemeyeceğiz zira Arap devletlerinin buna zorunda kaldıkları bir durum ortaya çıkmıştır. Gazze’ye saldırılar durduğunda bu süreç yavaş yavaş yeniden başlayacaktır. Reuters’a yapılan açıklamalarda BAE’nin savaş bittiğinde geniş bir diyalog zeminine geri dönme olasılığı için Arap devletleri tarafından alınan pozisyonu “ılımlı hale getirmek” için çalıştığı dile getirildi. Birçok Arap devleti daha şimdiden sonrasının planını yapmaktadır. İsrail’le ilişkileri nasıl geliştireceklerini hayal etmektedirler.
Bu devletlerin ikircikli söylemleri bir yandan halkın öfkesini almak diğer yandan da arka planda İsrail devletiyle ilişkileri önünde bir engel olmadan sürdürme isteğinden kaynaklıdır. Arap devletleri üzerinde göz ardı edilemeyecek halk baskısı vardır. Hâlâ bazı Arap ülkelerinde Filistin’e destek eylemleri devam etmektedir. Bu yüzden Arap devletleri de TC gibi iki yüzlü bir tutum takınmaktadır. Onların bu tutumu bağımlı oldukları devletlerden kopma gibi bir durumun olmamasından kaynaklıdır. Hem ABD’ye bağımlı yapıları hem de dışarıdan gelecek paraya olan ihtiyaçları onları bu duruma itmektedir. Yani anlaşılan çıkarları ne ise onu savunmaktadırlar.
Anlaşılacağı üzere bölge devletleri de Filistin meselesinde riyakâr davranmaktadır. Gerçekleri manipüle ederek halkta bilinç bulanıklığı yaratmaya çalışmaktadırlar. Ne İsrail’le gizlenen ilişkiler ne de onların riyakârlıkları halkın gerçekleri kavramasına engel olacaktır. Bugün Filistin’in yanında yer alan, onun anti işgalci tavrına koşulsuz destek olanlar bellidir. Biz de haklının yanında, doğru yerde konumlanarak Filistin halkının verdiği meşru savaşı desteklemeliyiz.