1986 yılı Kasım ayı sonlarında 3. Konferansını yapacak olan TKP/ML’li militanlar konferans hazırlıklarını başlamak için umudun tohumlarının atıldığı Dersim’e giderler. Partizanların bölgede olduğunun ihbarını alan devlet güçleri, bölgeye askeri yığınak yaparak, operasyona geçerler. 21 Kasım’da bölge tamamen kuşatılır. Kuşatmayı fark eden delegeler bölgeyi terk etme çabasına girerler. Gece boyunca seyir halindeki birlik, acil ihtiyaçlarının temini için yolları üzerindeki bir eve girerler. Aynı anda bölge üzerinde helikopterin dolaşması ve gittikçe yaklaşan düşman birliklerini fark etmeleri üzerine evi terk ederler. Belli bir mesafeye çekildikten sonra arazinin kuytuluk bir yerinde mevzilenirler.
Evi basıp arayan düşman, boşaltılmış olduğunu görünce arama ve operasyonlarını o çevrede sürdürür. Askerlerin Partizanları fark etmesiyle çatışma başlar. Tüm güçleriyle operasyona çıkan devlet güçleri, hemen çatışma alanında yoğunlaşarak gerilla mevzisini dört bir yandan yoğun bir bomba ve ateş çemberine alırlar.
Mevzideki gerillaların çemberi yaracak yeterli silah ve cephanesi yoktur. Bir çoğunda av kırmaları vardır. Güçler bakımından bu dengesizliğe karşın, sabah erkenden başlayan çatışma geniş bir alana yayılarak saatlerce sürer.
22 Kasım’da yaşanan bu çatışmada Konferans delegeleri; Hüseyin Tosun, Rıza Sökmen, Zeki Uygun, İbrahim Polat, Ünal Küçükbayrak, A. Rıza Boyoğlu, M. Kemal Yılmaz ve savaşçılar Kamile Öztürk ve İsmail Doğan şehit düşerler.
ESE’DEN YÜKSELEN ZAFER SLOGANLARIYDI!
“Yaşadığımız toprakların gerçeğine uyarlanmış Halk Savaşı Stratejisinin geliştirilmesi aynı zamanda Halk Savaşı’nın bütünlüklü ve bölgesel planlarının üretilmesi demektir. Mevcut durumumuzda zafere değin uzanacak bütünlüklü ve bölgesel planlamaların olmadığı koşullarda attığımız her adımın neye hizmet ettiği belirsiz kalacak, sapmalar kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bu nedenlerle, teori ve stratejimiz kitapların, yazıların arasında hapsolmaktan kurtarılıp, doğru ve yeterince kavranışı sağlanarak kafalarda iktidara getirilmeli, canlı, yaşayan bir öz olarak, her sorunda rehberimiz denek taşımız olmalıdır.
MLM teoriye ve Halk Savaşı stratejisine göre şekillenmeyi her pratiğimizde merkeze oturttuğumuzda, yaşadığımız toprakların gerçeğine uyarlanmış Halk Savaşı stratejisinin bilinçli bir pratik, inceleme-araştırma ve canlı, kolektif bir tartışmayla oluşturma görevini kavradığımızda, her olguyu bu bakış açısıyla sorgulayıp değerlendirdiğimizde, her adımımızı teori ve stratejinin ışığında attığımızda, ancak o taktirde Demokratik Halk Devrimi zafere ulaşacaktır.” ( M. Demirdağ)
22 Kasım 1986’da Proletarya Partisi ağır bir bedel ödemiştir. Parti en zor koşullardan süzülüp gelerek varlığını devam ettirmiş ve savaşçı çizgisinden ödün vermemiştir.
İşte Proletarya Partisi tarihinde ağır bedellerden birinin ödendiği tarihlerden bir diğeri de 23 Kasım 1997’dir. Tarihimize Ese Yaylası şehitleri olarak not düşülen çatışma sonrasında TKP/ML’nin şehit düşen 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ, TİKKO gerillaları Ümit Dinler, Duran Salman, Dilek Konuk ve Ümit Çağlayan San şehit düştüler.
TKP/ML’nin şehit düşen 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ, 1970 Dersim doğumludur. Yaşamının birçok alanına damgasını vuran başarma azmi, okul yıllarında da kendisini gösteriyordu. Liseyi üçüncülükle bitirip İTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği’ni kazandı. Proletarya Partisiyle örgütsel ilişkiye üniversitede geçti. 1987’de gerçekleştirilen 3. Konferans sonrası Gençlik Örgütü TMLGB’nin yaratılmasında öğrenci gençlik alanında önemli rol oynayan ve tarihimizde Yel Dağı Şehitleri arasında yer alan abisi Ali Demirdağ’ın onun örgütlenmesinde önemli katkısı oldu. 1 Mayıs Harbiye Direnişi’nde tutuklandı ve bir süre Bayrampaşa Özel Tip Hapishanesi’nde kaldı. Daha sonra TMLGB önderliği içerisinde yer aldı.
Yaşamının sonuna dek tüm süreçlerde en zorlu görevleri üstlendi ve bunların altından kalkmada, partiyi en zor günlerde her türlü kavga kaçkınlığına ve tasfiyeciliğe karşı korumada aktif tavır alanlardan oldu. Onun kısa yaşamı baştan sona öğrenilmesi gereken nice derslerle doludur. Kuşkusuz O, her devrimcide olmayan bazı özelliklere sahipti. Bu özelliklerin başındaysa zekasını, yeteneklerini ve birikimini en iyi şekilde kullandığı politik önderlik geliyordu. Partiyi en zor süreçlerde yönetme, yönlendirme ve sorunların çözülmesinde gösterdiği inisiyatif, onda MLM biliminin bu topraklara uyarlanmasında etkili taktiklerin uygulanmasını da beraberinde getirmiştir. Mehmet Demirdağ, Proletarya Partisi’nin önderi olarak, kavgaya tüm gücü ve bilincini vermiş, yolu ölene kadar proletaryanın yolu olmuştur.
6-9 Eylül Ovacık’ta ölümsüzleşen Nubar ve Rosa yoldaşların ardından 1-4 Ekim tarihlerinde Özgür ve Asmin yoldaşlar kucakladı kavgayı. Bir kez daha görevin diğer anlamı ölümsüzlüğü kucaklamaktı. Tıpkı diğer görevler gibi bu görevi de hiç tereddütsüz aldılar ve hiç tereddütsüz yerine getirdiler. Nice çarpışmalardan geçilerek geride bırakılan yılların birikim ve tecrübesi ile yöneldiler göreve. Hedef, anın belirlediği görevi başarmaktı ve alınan bu görev de büyük bir inanç ve kararlılıkla başarıldı. Kavga bir bayrak devriydi ve bedeli kan-can pahasına yürütülen kavganın geleneğinin böyle yaratılacağını çok iyi biliyordu yoldaşlar. Silahlar elden ele böyle geçecek, öncekiler sonrakilere, andakiler yarınlara, mücadele böyle süreklilik kazanacaktı. Kuşaklar kavgada böyle buluşacak ve böyle sürüp gideceğini biliyorlardı. Bildiklerini, bir kez daha hayata geçirmede tereddüt etmediler.
Yaşanan kayıplar ağırdır. Genç yaşamlarına sığdırdıkları savaş ve önderlik deneyimi, birikimi kayıplarımızın yarattığı boşluğu da anlatmaktadır. Yoldaşlarımız savaşın çeşitli kesitlerine tanıklık etmiş, sayısız düşman çemberini yarmış, sayısız düşman hedefine yönelmiş, kendinden önce ölümsüzlüğe yürüyen her bir yoldaşın devrettiği görevi de kuşanarak yürümüştür. Savaşın en amansız safhasında korkunun sofrasında ekmek yiyip, yılgınlığın suyundan içenlere ve olunmaz denilen zamanlara meydan okuyarak savaş iradesini korumuşlardır.
Verilen ağır kayıplar, geçilen zorlu süreçler göstermiştir ki, Proletarya Partisi ezilen kitleler varolduğu ve ezilenler doğru strateji, üretken taktik ve politikalarla örgütlendiği sürece devrim yolunda hızla ilerleyecektir. Sistemin yaptığı tüm hamleler boşa çıkarılmak zorundadır, parti ve kitleler varoldukça Demokratik Halk Devrimi mücadelesi zafere kadar ilerleyecektir. Bugün gerekli olan Parti politikasının kitlelere taşınarak, örgütlülüğün büyütülmesidir. Zorlu yürüyüşümüzde toprağın koynuna verdiklerimiz her daim bilincimizde, yüreğimizde yer almaya devam edecektir.