İSTANBUL- Yeni Demokrat Kadın (YDK)’ın çocuk istismarına karşı başlatmış olduğu panellerin ilki paneli bugün İstanbul Ataşehir’de bulunan PSAKD Cemevi’nde gerçekleştirildi.
“Çocuklar Uyurken Sessiz Kalınır, Ölürken ve İstismar Edilirken Değil!” Av. Gül Altay, Av. Diren Cevahir Şen, Psikolog Burcu Çolak ve YDK temsilcisi birer sunum gerçekleştirdi.
Panel, ilk olarak katılım sağlayan tüm kadınların “İstismar denilince akla gelen ilk şey nedir?” sorusuna dair düşüncelerini anlatmasıyla başladı.
Kadınların cevapları ise şu şekilde oldu: “Çevreye güvenmiyoruz!”, “Çocuğa yönelik cinsel saldırı”, “Çocuğu kullanmak”, “Sadece tecavüz değil ki çocuğa yönelik tonla saldırı var”, “Uyuşturucu gibi mesela”, “AKP geldikten sonra daha çok arttı. Tecavüz, taciz, kadın cinayetleri hepsi arttı.”
İlk sözü alan psikolog Burcu Çolak istismarın geniş bir tanımı olduğunu vurgulayarak şu şekilde devam etti: “Öncelikle ‘istismarı’ tanımlayalım. Bir yetişkinin, bir yetişkine kullandığı şiddet vs. istismar değildir kesinlikle. 18 yaşından küçük anne ve babanın bakıma mahkum olan çocuğun fiziki veya psikolojik her hangi bir zarar görmesi istismardır.
İzni olamadan çocuğa dokunmak, izni olmadan soyarak banyo yaptırmak cinsel istismardır. Toplumumuz da çok yaygındır çocuğu maskotmuş, ayıcıkmış gibi görmek, yanağını sıkmak, ısırmak! Aslında bu durum çocukların cinsel istismara maruz kalıp kalmadığını anlamasını zorlaştırıyor. Temas içermeyen cinsel istismar türleri var; çocukla temas kurma ve flört etme. Yetişkin birisinin çocukla temas kurması, ilişki içerisine girmesi istismardır.
Kişilerin ruhsal sorunlarına bakamayız bu durumda. Erkek olarak bu hakkın kendinde olduğunu düşünüyor. Halk böyle düşündüğünde devlette sorumluluk almıyor. Faillerin hepsi erkek bu çok yaygın, 4 çocuktan biri cinsel istismara maruz kalıyor. İdam ve hadım istemek gibi taleplerde istismarın dinamiklerini görmemizi engelliyor. Bizim yapabileceğimiz şeyler idam ve hadım gibi çağ dışı cezalandırma yöntemleri talep etmemek. Toplumun yarası demek bile normalleştirmek oluyor, toplumun yarası değil önlenebilir bir şey. Etrafımızdaki çocukların sınırlarına saygı duyabilmek, en önemlisi onların konuşabileceği ortamlar yaratmak (güvenli, yargılamayan, suçlamayan) ve onlara iyi dokunmayı ve kötü dokunmayı öğretebilmek, çocuk bedeninin kullanıldığı görseller kullanmamak. Ceza indiriminin olmaması, şiddetten hayatta kalmış çocukların güçlendirilmesi, adalet sistemi içinde yıpratılmaması, koruyucu tedbirlerin alınması, aile içi şiddetten başlayarak çocuğa karşı tüm şiddetlerin meşrulaştırmadan suç kapsamına alınması.”
“ÖNLEM ALINSAYDI, BU BOYUTA EVRİLMEZDİ”
Psikolog Çolak’ın ardından söz alan Avukat Diren Cevahir Şen, istismarın hukuki boyutlarına değindi. Şen sözlerine şöyle başladı: “Türkiye de son dönemde çok fazla duyuyoruz çocukların istismar edildiğine dair haberleri. Yakın bir süreçte Ümraniye’de kuran kursunda birden çok çocuğun cinsel istismara uğradığı ortaya çıktı.
Ensar Vakfı’nın da bugün kapatılması ve tüm yetkililerinin yargı önüne çıkartılması gerekirken karşımıza 1 kişi çıkarttılar. Ve bakan çıktı bir kereden bir şey olmaz dedi. Daha birkaç gün önce MEB mevzuatından toplumsal cinsiyet eşitliği mevzuatını çıkarttılar.
Taciz tecavüzü doğuruyor. Basit ve nitelikli denilen tacizlere önlem alınmış olsaydı. Gelinen aşamada bu boyuta evrilmezdi.”
“KORKMAMAMIZ, SONUNA KADAR GİTMEMİZ LAZIM”
Av. Gül Altay’da istismarın bir hastalık olarak görüldüğünü fakat bunun bir suç olduğu vurgulayarak, istismar saldırısının %6’sının aile içerisinde, %9’unun da dışarıda gerçekleştiğini ifade etti.
Altay sözlerine şöyle devam etti: “Çocuk istismarında iyi hal indiriminin çok iyi incelenmesi gerekiyor. Failler suçun ne olduğunu bilerek yapıyor. Suçu işlemelerinin sebebi icinsel dürtüleri değil, şiddet eğilimleri. Çocuklarımızın neler yaşadığını çok iyi gözlememiz lazım. Suçlu bizim çocuklarımız değil, o fiili işleyen kişiler. Şikayetçi olmamız lazım, korkmamamız lazım, sonuna kadar gitmemiz, mücadele etmemiz lazım.”
Son olarak söz alan YDK temsilcisi Gülsev Kaya da istismarın bireysel değil toplumsal bir sorun olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Kaya sözlerine şöyle devam etti: “Biz çocuk istismarında dünyada 3. sıradayız ve her 4 çocuktan biri istismara uğruyor. Biz suyun üzerindeki köpükle uğraşıyoruz ama sorunun kökenine inmemiz lazım. Buradan belirli bir bilinçlenme ve adımla çıkmamız lazım ki yol alabilelim. Bir adım ilerisini görerek çıkmanın çok değerli olduğunu düşünüyoruz.
En çok istismarı aile içerisinde görüyoruz. Bunlar başvurularla ortaya çıkan tablo başvurmayanların çıkardığı tabloyu siz düşünün. Bizler devletten bir şeyler beklememeliyiz. . Şunu söyleyebiliriz devlet istismarcıları koruyor. Çözüm ne, ne yapmamız lazım. Yalnızca çocuk istismarı meselesinde değil kendimizden başlayarak çözüm noktasında ne yapacağımızı tartışmak lazım. Önce bunu sorun olarak görmemiz lazım ve adım atmamız lazım, bilinçlenmemiz lazım. Sorunlarımızın neler olduğuna dair bilgi sahibi olmamız lazım. Benim istismara dair bir bilincim varsa yanımda istismar olduğunda buna sessiz kalmayacağım demektir bu. İkincisi istismara sistemin kaynaklık ettiğini görmemiz lazım. Kendimiz çocuğumuzu okula getirip götürerek istismarı önleyebilir miyiz? Hayır. Okul içerisinde neler yaşandığını bilmiyoruz. Siyasal olarak bizim bunun bilicine ulaşmamız lazım. Biz mahallemizde istismara uğrayan bir çocuk gördüğümüzde ses çıkarıyor muyuz? Ya da uyuşturucu satıcısı gördüğümüzde sessiz kalıyor muyuz? Bizim bu noktada karşı ses çıkarma durumumuz zayıfladığı için sistem güçleniyor. İstismarcıları yaşam alanlarımızda barındırmamız lazım.”
Panel, YDK temsilcisi Gülsev Kaya’nın sunumunun ardından kadınların panelistlere sorular sormasının ardından sona erdi.