Partizan, Dersim’deki yerel seçimlere dair tavrını açıkladı.
Partizan tarafından yapılan açıklamada Dersim’de hiçbir adayın desteklenmeyeceği belirtilirken “Dersim İttifakı”na, Partizan isminin kullanılmasına, yerel seçimlerin, belediyelerin halk nezdinde neye tekabül ettiğine dair birçok konuya açıklık getirildi.
“Dersim’de Seçim Tavrımız” başlıklı açıklamanın tamamı şu şekilde:
Halkımız,
Sürece dair genel politikamız, gelişmeler hakkındaki değerlendirmelerimiz ve nihayet sonuçlandırdığımız görüşmeler sonucunda seçime DEM Parti lehine katılma koşulumuzun olduğu Dersim’de bunun için yeterli şartların oluşmadığı, burada da halkın çıkar ve beklentileriyle uyuşmayan yaklaşımların egemen olduğu gerekçesiyle seçimi protesto edeceğimizi halkımıza ilan ediyoruz. Hiçbir adayı desteklemiyoruz. Halkımızın bir süredir açıktan gösterdiği, yer yer eylemle ifade ettiği tepkinin yerinde olduğunu, bu tepkiye dayanan bir örgütlenmenin temel bir gereklilik olduğunu görüyoruz. Çalışmalarımızda bu tepkinin hakkını vermeyi görevimiz kabul ediyoruz.
ORTAKLAŞMA ZEMİNİ YOK!
Komünistler devrim mücadelesini geliştirmek için bütün araç ve olanaklardan yararlanmaya çalışırlar. İlkelerimiz ve bakış açımız bunu gerektirir. Devrime hizmet kitlelerin çıkarları, nesnel eğilimleri doğrultusunda politika belirlemekle olasıdır. “Devrim için” değerlendirilmeyen, halkın beklentilerine ve nesnel çıkarlarına uymayan her şey olmazsa olmaz güven ilişkisine darbeler vurur. Özellikle seçimler burjuva-feodal devletin belirlediği kurallarla kapışmayı içerdiği için bu çok daha önemlidir. Nitekim en son kayyımlarla gerçekleşen saldırı bu gerçekliğin kesin bir ispatıdır. Halkın iradesine vurulan darbeler olarak kayyımlara karşı izlenen başarısız politika ciddi bir güven sorunu yaratmış durumdadır. Halihazırda yurtsever Kürt siyaseti her türden saldırı ile devletin kurallarıyla imha edilmeye devam ederken bu gerçeklik doğrultusunda düşünmek bir zorunluluktur. Hele ki ideolojik zayıflık varsa ve devrim inancında sarsılma yaşanıyorsa seçim oyunu aralanmış reformizm kapısını sonuna kadar açacaktır.
Dersim’deki seçim sürecinde de bu anlayışla hareket ettik. İlkin şunun bilinmesini istiyoruz. Ortak bir çalışma beklentisiyle son ana kadar görüşmelere açık olduk ve hatta bu yönde talepte bulunmak zorunda da kaldık. Burada sunacağımız tespitler ve görüşlerimiz dostlarımızla yaptığımız biraz da zoraki görüşmelerin sonucunda paylaşılmaktadır.
Dersim şaşırtıcı olmayan ama gene de ilginç gelişmelere, tartışmalara sahne oldu. Özgünlükleri ve öteden beri kurulu ilişkiler dolayısıyla Dersim’deki politikamızı netleştirmek için dostlarımızın yaklaşımlarını önemseyerek hareket ettik. Sonuçta ulaştığımız nokta dostlarımızın bizden çok uzakta düşündükleri, hareket ettikleri, grup çıkarlarını halkın eğilimlerinin ve beklentilerinin önünde tuttukları; dolayısıyla onlarla beraber hareket etmenin koşullarının oluşmadığıdır. Kuşkusuz, özel olarak DEM Parti’de temsil bulan politik davanın kaybetmesi, gerilemesi halkın çıkarları açısından baktığımızda olumlu bir durum değildir ya da olmayacaktır. Ne var ki bu davanın gerilememesi ve hatta gelişmesi için davaya uygun politikalar, çalışmalar ve kadrolar olmalıdır. Bu süreçteki gelişmeler bunlardan uzak olunduğunu göstermiştir. Özel olarak bu davaya karşı bir çalışma izlemeyeceğimizi, önceliğimizin halka düşmanlık içinde olanlara karşı örgütlenmek olduğunu söylemeliyiz. Dava için uygun adımlar atılmadığı, dar grup çıkarları açısından bakılıp hareket edildiği için seçim sürecine dahil olmadığımızı ilan ediyoruz.
Bu süreçteki gelişmelere ve tartışmalara dair değerlendirmemiz aldığımız tavrın nedenini açıklayacaktır.
DOSTLAR İTTİFAKTA GÖRSÜN
Her siyasi aktör tarafından Dersim özellikle yerel seçimler söz konusu olduğunda ayrı bir önem kazanıyor. DEM Parti açısından “Kürdistan’ın kaybedilemeyecek önemli bir kenti”, EMEP ve SMF vb. açısından “sosyalizmin kalesi.” Bağımsız aday olarak seçimlere girecek olan eski CHP vekili Hüseyin Aygün ve ortakları açısından ise “Dersim Dersimlilerindir, devrimci ve sosyalistlerden kurtarılmalıdır.” H. Aygün ve ortaklarının kitlelerin çıkarları bakımından değerlendirilecek pek bir özellikleri olmadığından bu kesimle ittifak ya da birlikte hareket etme olanağı başından beri gündemimizde olmamıştır. DEM Parti, SMF ve EMEP ise bu kapsamdaki tartışmalarda muhatap aldığımız dostlardır. Yaklaşımları ve genel tutumları tarafımızdan izlenmiş ve değerlendirilmiştir. Elbette daha başlangıçta her kurumla ilgili belirli fikirlerimiz ve tutumlarımız söz konusudur. Buna göre genelde ve özel olarak Dersim’de hem SMF ile hem de EMEP ile doğru bir çizgide ittifak ya da ortak hareket için yeterli şart bulunmamaktadır.
Bütün faaliyetlerini seçimlere göre belirleyen, aslında seçimlerle sınırlı bir alana sıkışmış olan SMF ve EMEP her yerel seçimde kıran kırana bir kavgaya giriyor, bu kavga bazen birbirleri arasında bazen de ikisinin birleşip DEM ve öncellerine karşı geçmişten günümüze sürüp geliyor. Milletvekilliği seçimleri söz konusu olduğunda 1-2 vekilliğe tav olup kolaylıkla DEM ve öncelleri ile ittifak kuranlar Dersim Belediyesi’ni almak uğruna birbirlerine kılıç sallamaktan çekinmiyorlar. İlkelerden ve devrimci değerlerden uzak ya da uzaklaşmış bir çizgide dar grup çıkarlarına göre hareket etmekte olduklarından tutarsızlıkları ve pratikleri uzun bir zamandır halkın beklentilerine aykırı gelişmektedir, halkın çıkarları çoklukla anlaşılmamakta veya önemsenmemektedir. Hatırlanırsa 2023’te yapılan milletvekilliği seçimlerinde söz konusu parti ve örgütlerin tamamı “Emek ve Özgürlük İttifakı”nı kurmuşlardı. Ancak daha seçimlere girilirken bu ittifak çatırdamıştı. Halbuki bu ittifakın sadece seçim ittifakı olmadığı, bir mücadele ittifakı olacağı bütün aktörler tarafından dillendirilmişti.
Bu konu şunu gösterdiği için önemlidir: Söz konusu ittifakların zemini devrimci, demokratik ilke ve anlayıştan uzaktır, bu ittifaklar samimiyetsizdir. Bu anlayışların bir araya gelişleri mücadeleyi geliştirme ve kalıcı sonuçlar alma kaygısı taşımamaktadır. Halkın gerçek gündem ve sorunlarından kopuktur. Bundan kaynaklı çözüm geliştirmekten uzaktır. Sorunların çözümünü sisteme dokunmadan sistem içerisinde aramaktadır. Bilinmelidir ki sorunun kaynağı sistemin kendisidir. Bu kaynağı kurutmadan sorunların köklü çözümü olanaksızdır. Bundandır ki bugüne kadar belediye seçimlerinde ve hatta “belediyecilikte” bu kurumlar tutarlı demokratik bir politika geliştirememişlerdir.
Aynı sonuç bugün de söz konusudur. Başarısız olunan her pratikten genellikle halkı sorumlu tutan bu anlayışlar her seferinde ve elbette bugün de halkın gerisinde kalmışlardır. Halkımız olayları ve olguları daha berrak şekilde analiz edip sonuçlar çıkartmaktadır. İttifak bileşenleri birbirine gene pamuk ipliğiyle bağlanmıştır. Zorlama ve “kazanmak için zorunluluk”la şekillenmiş bir ittifak söz konusudur. “Dostlar alışverişte görsün”, bu ittifakın içeriğini halkımız görmektedir ve tepkisini açıkça göstermektedir. Seçim sonuçlarına ne derecede etki edeceği elbette tartışmalı bu tepki sonuç olarak yerindedir, haklıdır.
İttifak görüşmeleri her defasında adaylık tartışmalarına boğularak sadece bu konu üzerine bir kavgaya dönüşmektedir. Elbette ki her siyasi hareket aday belirleyebilir ve ittifaka belirlediği adayları sunabilir. Eğer seçimlere bir ittifakla girecekse bu konu yani aday konusu tartışma dışı kalamaz. Ancak tartışmalarda adaylar konuşulacak en son konu olmalıdır, öncelikle hangi saiklerle bir araya gelineceği hangi amaç için neler yapılacağı konularında anlaşılmalıdır. Oysa Dersim’de kurulan ittifakta gördüğümüz bu değildir, dar grup çıkarlarının belirleyici olduğu bir pazarlık usulü ile hareket edilmiştir. Bu anlayışlarla devrimci mücadelenin gelişmeyeceği, kitlelerin örgütlenemeyeceği açıktır. Tam tersine bu durum ideolojide dejenerasyona yol açmaktadır. Halktan kopuşu derinleştirmektedir.
Yukarıda aktardıklarımızın anlaşılabilmesi için yerel seçimler sürecinde şu ana kadar gelişen durum hakkında hâkim olduğumuz kadarı ile kurumlar arasında cereyan eden olaylara bir bakalım.
Bu seçimler sürecinde hem SMF ve DEM Parti hem de EMEP ve DEM Parti ayrı ayrı görüşmeler yürütmüş bu görüşmelerden ittifak oluşturmaya yönelik sonuç alamamışlardır. Bundan sonra DEM Parti Dersim’de seçimlere kendi adayları ile gireceğini kamuoyu ile paylaşmıştır. DEM Parti’nin bu açıklamasından sonra SMF ve EMEP ittifak kurduklarına yönelik bir açıklama yaparak diğer hareketlerin de bu ittifaka katılmaları yönünde çağrı yapmışlardır. EMEP ve SMF ittifakının kamuoyuna yansımasından sonra DEM Parti genel merkezinden bir açıklama yapılmış ve “Dersim DEM’siz, DEM Dersim’siz olmaz” demiştir. Bu açıklamadan sonra karşılıklı tartışmalar başlamıştır. EMEP ve SMF’nin kurduğu ittifaka dair Yeni Yaşam Gazetesinde Doğan Durgun tarafından yazılan yazıda “TUNÇeli ittifakı” denilmiş, Sırrı Sakık tarafından bu ittifaka yönelik ithamlarda bulunulmuştur. DEM Parti kendisine rağmen kurulan bu ittifakı “devlet zihniyetinin” bir yansıması gibi tartışmıştır. Bu tartışmalar birkaç gün devam etmiş daha sonra parti merkezlerinin açıklamaları ile “Dersim’de ittifak sağlandı” denilmiştir. Yürütülen onca tartışmadan sonra tarafların hiçbir özeleştiri geliştirmeden ittifak kurması Dersim halkı açısından tepki ile karşılanmıştır.
SMF’nin Ovacık’tan başlayan “sosyalist belediyecilik” serüveni önce kaçar adım Ovacık’ı CHP’ye terk etmiş, Dersim Merkez belediyesine gelmiş, şehri her anlamda enkaza çevirmiş, halkın devrimcilere olan güvenini sarsmıştır. Sonra bu seçim sürecinde de Dersim halkından kaçarcasına soluğu Kadıköy’de almıştır. “Sosyalist belediyecilik”, “komünist başkan” ve “kooperatif sosyalizmi” gibi popülist söylemlerle kitleler üzerinde manipülasyon yaratılmıştır. Bedava ulaşımdan bedava suya, öğrenci burslarından köy tarımının geliştirilmesine kadar aslında hiç yapılmamış şeylerle bir yanıltma yaratarak yarım asırdır bu topraklarda mücadele yürüten devrimcilere olan halkın güvenini sarsmıştır. “Kaypakkayacılıktan” sosyal şoven TKP bayrağı altında mücadeleye kitleler kandırılmaya devam edilmektedir. Tüm bu süreci daha öncesinde eleştiren EMEP ve DEM Parti’nin hiçbir şey olmamış gibi ittifak kurmaları tüm bu olumsuzluklarda birleştikleri anlamına gelmektedir.
İttifaka dahil edilen tasfiyeci grubun “Partizan” adını kullanmasına onay verilmesi de ilkesizliğin bir başka göstergesidir. Dostlarımız bu grubun Partizan’ı temsil edemeyeceği gerçeğini umursamamaya devam etmektedir. Savundukları çizginin, anlayışların ve var oluş biçimlerinin Partizan’ın en bilindik ilkeleriyle, tarihsel birikimiyle uyuşmadığı gerçeği bir yana Dersim’de bir karşılıklarının da olmadığı ortadadır. Bunun temel nedeni Dersim halkının Partizan’ın kim tarafından ve hangi ilkelerle temsil edildiği konusundaki tutumudur. Bu tutum göz ardı edilmiştir. Sorun açık biçimde politik bir sorundur. “Dersim’de Partizan’ın tavrı nedir” sorusunun karşılığı nedir? Dersim halkının gördüğü ve bildiği ile ittifakın sunduğu arasındaki çelişki nasıl açıklanmaktadır? Bu sorunun yanıtı konuya dair açıklamalarımızı ve sunduğumuz eleştirileri doğrulamaktadır. Bu somut gerçeklikten hareketle bir kez daha dostlarımızı “Partizan” adına dair yaptığımız açıklamayı ve beklediğimiz tavrı almaya davet ediyoruz.
“Partizan” adı belli bir çizgiyi ve tarihsel birikimi temsil eder. İttifaka dahil edilen grup bundan kopmuş durumdadır. Bu grubun “Partizan” adıyla muhatap alınmasının ilkesizlik olduğunu ve dostlukla bağdaşmadığını tekrarlıyoruz. Bu yanlış tavrı bulunduğumuz ve yer aldığımız her ortamda ve her platformda eleştirmeye ve reddetmeye devam edeceğiz.
Çağrımızdır,
Dersim halkına özeleştiri verilip bu olumsuzlukların hesabı sorulmadan oluşturulmuş, halkın güvenini kaybetmiş güçlerin bu ittifakının bir geleceğinin olmadığı açıktır. Salt seçim kazanma olasılığına yaslanan ittifakların parçası olmak gibi bir anlayışta olmadık. Güçlü ve zorunlu bir özeleştiri gerektiği ve özelde Dersim halkının yoğun bir tepkisi ile karşı karşıya olduğu halde samimi ve dürüst bir tutum almayı ihmal eden bu ittifak ile aramıza net bir çizgi çektiğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Tüm halkımızı da seçim tercihlerinden ayrı olarak bu yanlışlara karşı tavır almaya ve devrimci tutum ve çizgide ısrarımızın bir parçası olmaya çağırıyoruz.