İlk vedamızı 14 yaşında yapmıştık.
Gökçe Anadolu Lisesini kazanmıştı Dersim Merkez’de. İçim buruktu, artık eskisi kadar çok konuşamayacak ve görüşemeyecektik. Bu durum beni bir hayli üzmüştü.
İlkokulda bir dönem aynı sırayı paylaşmış, aynı bahçede koşup oynamıştık. Sporun birçok branşına yetenekliydi, tenise, voleybola, krosa ayrı bir ilgisi vardı. Birlikte voleybol oynardık ders aralarında.
Yine bir gün okul bahçesinde kaydıraktan düştüm, kaşım açıldı, yüzüme süzülen kanı, yaramı temizleyen olmuştu Gökçe. Ve ben o gün anladım ki bir daha eli asla omuzumdan düşmeyecek. 8 yıl boyunca da öyle oldu.
Yıllar geçmiş, biz büyümüştük. Lise yıllarında Dersim’de bir sokakta karşılaştık, koşarak bana doğru gelip sarıldı. Elinde bildiriler vardı, ilk anda ne olduğunu anlamamıştım. O gün bana uzun uzun anlattı Dersim liseli gençlik faaliyetini, Partizan’ı ve YDG’yi. Beni etkilemeyi başarmıştı aslında.
Sonraki günlerde buluşmak üzere Gökçe ile sözleşmiştik. Bir sonraki buluşmamızda yanında bir arkadaşıyla geldi, onun da adı Fadime’ydi (Rosa). Fadime ile de o gün orda tanıştım. Öyle sıcak ve samimilerdi ki bana her şeyi anlatıp benimsetmeye çalışıyorlardı. Ben de her şeyi sorup öğrenmek istiyordum. Bana lise faaliyetlerini anlatan Dersim Liseli Gençlik Dergisini, Tohum kitabını ve gazete verdiler.
O gün Dersim benim için bambaşka anlamlar taşıyan bir yer olmuştu artık. O günün ardından başta kendimi olmak üzere her şeyi sorgulamaya başladım, sonra derginin sayfalarını karıştırdım ve birden kendimi Tohum kitabını okurken buldum. Benim hikayem o gün orada, Gökçe ve Fadime ile başlamıştı. Bir dahaki haftayı iple çektim ve hafta sonu onlara koşup daha çok öğrenmek, daha çok çalışmak istediğimi söyledim. Gülümsediler bana ve o gün ben de artık onlardan biriydim.
Gökçe’yle çocuk yaşta başlayan arkadaşlığımız yoldaşlığa dönüşmüştü, artık yoldaştık ve bu o arkadaşlıktan çok daha üstün bir bağlılıktı. Gökçe’nin gerillaya katıldığını duyunca heyecanım 2 kat daha artmıştı ama hiçbir zaman kendimde o cesareti bulamamıştım. Fadime ve Gökçe için “cesur yürekli özgürlük savaşçıları” demiştim hep.
Geçen yılların ardından ilk Fadime’nin ölüm haberini aldım. Bu acı çok zordu, tarifi imkânsız, yoldaşım Fadime, dağların Rosa’sı vurulmuştu. Gökçe aklıma geldi birden, “ben böyleysem o nasıldır diye” düşündüm. Aradan 20 gün geçtikten sonra Gökçe’nin de Fadime’nin düştüğü yerde düşmesi acımı da öfkemi de katlamıştı. Sonra kendime bir söz verdim gidenlerin ardından ne olursa olsun özgür yarınlar için savaşıp onların düşlediği dünyayı kurmak için elimden geleni yapacağım. Ve artık şimdi, onlardan devraldığımız görevleri üstlenmenin zamanı.
Bir Yoldaşınız