Bu mektup 6-9 Eylül 2020’de yoldaşı Fadime Çakıl ile Dersim’de şehit düşen Proletarya Partisi MK üyesi ve Halk Ordusu Siyasi Komiseri Erol Volkan İldem tarafından 18 yaşındayken yaşadığı ilk tutsaklığının 1. ayında kaleme alındı. Annesi Hatun İldem’e yazdığı bu mektup, 18 yaşındaki bir komünistin devrimci iradesini de gözler önüne seriyor. Öyle ki İldem bu tutsaklığında F tipi hapishanelere karşı başlatılan Büyük Ölüm Orucu Direnişinin de bir parçası olarak 248 gün süren destansı bir ölüm orucu süreci de yaşadı.
Bu mektubun muhatabı olan Partizan emektarı Hatun İldem ise oğlunun şehit düşmesinden 1 yıl önce, 2019 yılında yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi.
Ulaştığımız bu mektubu Erol Volkan İldem’in ölümsüzlüğünün 4. yılında okurlarımıza sunuyoruz:
Sevgili anneciğim,
Bildiğin gibi bir ayını doldurduk mahpusluğumuzun, daha nicelerini de dolduracağa benzeriz.
Burada seninle her çarşamba görüşeceğiz artık. Tabii değişiklikler olmazsa. Buradaki yaşama iyiden iyiye alıştık biz. Aslında insan sorumluluk almayı bildikten sonra altına giremeyeceği yük de olmuyor diyebilirim. Biz de omuzlarımızdaki yükü kaldırabilecek güçteyiz. Bu yüzdendir ki yaşama ne umutsuz bakıyorum ne de yılgın. Aksine her zamankinden daha umutlu ve coşkuluyum şimdi. Neden böyle olmasın ki hem, yüreğimizi sınama olanağı bile bulduk. Böyle bir sonuç vermesi ise kötü tabii. Ne yapalım katlanacağız.
Ben yadırgamıyorum aslında şu ana kadar başıma gelenleri. Yaşam koskoca bir çelişkiler yumağıdır ya. İnsanlara da ya karşına çıkan çelişkilerle uzlaş ya da onları çözmeye çalış fakat sonuçlarına katlanırsın deniyor. Ben çözmeye çalışanlardanım. Sonuçları da daha önce defalarca düşünmüştüm. Bu konuda herhangi bir kafa karışıklığı yoktu bende. Küçüklüğümden beri beni tanıyan, büyüten sizsiniz. Ben bu kişiliği sayenizde kazandım diyorum. İnsan gözlerini, kulaklarını açıp izlediğinde dünyayı; bizim burada neden ve niçin olduğumuzu daha iyi anlayabilir.
Bu ayrılığın, benim burada oluşumun sana, size ne kadar acı çektirdiğini biliyorum. Her ne kadar istesem de bunu tam olarak anlayamayacağımı da biliyorum. Fakat aynı şeyleri paylaşıyorum sizinle. Ben mutluyum, mekân olarak nerede olursam olayım, istediğim yerde olduğum için, buraya sıkıca tutunduğum için mutluyum. Ve bu mutluluğumu sizinle paylaşıyorum. Siz varsınız çünkü temelinde.
Senden gelen mektupları ve kartı okumak inan bende ayrı bir sevinç yarattı. Sen de biliyorsun ya, görüşlerimizde bana bir sürü nasihat veriyorsun ve bir sürü de umut. Benim moralimi bozmamak için kendinizi nasıl tuttuğunuz gözümden kaçmış değil. Bilmenizi istediğim, benim de yaşadığım gerçeklikten haberdar olduğum. Biliyorum ki kendi kendini avutmanın pek faydası yok. Bu konuda elden geldiğince katı olmak benim için en iyisi. Umutsuzluk değil bu. Umut şuramda atacak hep, her hücremde yaşam bulacak.
Bana hafta başından bugüne kadar devamlı mektup geldi. Bir açıldık, pir açıldık anlayacağınız. Bu güzel, bunları cevaplamak da tabii. Zamanı geçiyor insanın. Hem ayrı olsak da aramızdaki diyalog capcanlı insanlarla. Dışarıdan kopmaya da pek niyetim yok zaten.
Burada kendimize iyi bakıyoruz diyebilirim. En azından sağlığımız yerinde. Ben de bazı vücut ağrıları var ama çok değil, hissedilir-hissedilmez şeyler. Spora da başladım. Daha iyi olurum bundan sonra. Tempo şimdilik yavaş, ileride artıracağız artık. Birden yüklenmek olmaz. Malum yakın zamanda iyice yüklendiler zaten.
Demek Hatice’ye* çocukluk anılarımı anlattın. İyi ki de ben yoktum yanınızda. Bir sürü gülerdiniz bana şimdi. Canım herkes küçük çocukken bir şeyler yapar. Benim anılarımın özelliği ne anlamıyorum ki.
Sana görüşlerde de söylüyorum ya kendini her hafta geleceğim diye koşullama, ben biliyorum sen gelsen de gelmesen de yanımdasın. Koşullar da malum. Bu beni üzmez, hayal kırıklığı yaratmaz. Sen gelirsin ya, yine de ben söylemiş olayım.
Seninle ayrıntıları konuşuyoruz zaten. Mektupları genellemek lazım. Sen boş durmuyorsun değil mi? Aman ha, süreç hiçbir boşluğu kabul edecek gibi değil. Devamlı bir çalışmayı gerektiriyor.
Size yazdığım mektup gelmez sanırım. Bunlar da geç oldu ama iyi oldu. Umarım ulaşır. Cengiz’in ablası bize mektup yazmış. Dün aldık. Siz de Cengiz’i boş bırakmayın. Teklilerde kalıyor biliyorsunuz.
Mektubu sonlandırıyorum bu kadarla. Gerisi görüş günlerinde.
Hasretle kucaklar, saçlarındaki yıldızlardan öperim.
Oğlun Erol Volkan İldem
27.05.2001
*Erol Volkan İldem tutuklandığında yoldaşı ve eşi olan Derya Aras “aranır” durumdaydı. Bu nedenle mektuplarda Derya Aras hakkında “Hatice” olarak bahsedildiği biliniyor.