Merhaba Anne;
Yıllar sonra ilk kez yazıyorum sana, belki sen beni görmeyi umuyordun ama yıllar sonra ve bir kez daha elde sadece mektup var. Bu konuda sonuna kadar ihmalkâr olduğumu ve bana ne desen haklı çıkacağını biliyorum. Başka meselelerde anlaşamıyoruz belki ama bu konuda boynum kıldan ince… Görüşme şansının bu kadar az olduğu koşullarda en azından bunu yapmam gerekirdi.
Bunu yapmamış olmamı seni/sizi düşünmediğime, umursamadığıma bağladığına eminim. Fakat beni biraz tanıyorsan böyle olmadığını sen de bilirsin. Belki yıllarımız ayrı geçti ve senin büyüttüğün çocuk değilim artık ama bir yerde bildiğin oğlunum hâlâ… Belki görüşemedik, yazmayı ihmal ettim, senin/sizin isteklerinizi, benden beklentilerinizi göz ardı ettim ama aklımın ve yüreğimin bir parçası hep seninle/sizinleydi. Sevildiğimi bilerek ve severek yaşadım yıllarımı bundan emin ol… Sanırım benim sevgiye karşılık verme tarzım farklı ve tabii kendime yol edindiğim yaşamın zorluk ve zorunlulukları… Bir de kabul ettiğim gibi ihmalkarım biraz…
Her şeyin dışında mektup yazma işiyle de başım hoş değil… Söyleyecek sözüm olmadığı için değil, çok şükür geveze sayılırım ve ne mutlu ki bana sözümü tüketmeden yaşıyorum. Fakat mektup işi ayrılıktan, hasretlikten başka bir şey hatırlatmıyor, yetmiyor, yarayı sağaltmıyor. Benim için mektup, bir ince sızı gibi… Böyle olunca da ne yazmak geliyor elden ve ne de bir yerden mektup almak istiyorum. Küçük de olsa bir haber hele de iyi bir haberse, bir lokma ekmek kadar tatlı geliyor.
Lafı bağlamak gerekirse eğer, şimdiye kadar yazmadım diye küsme bana. Ya da şairin dediği gibi “oğul tadında bir mektup” yazamadım diye kızma bana…
Senden/sizden yana her fırsatta haber soruyordum. Genel olarak da iyisi ulaşıyordu bana. Ama bu sefer başka şeylerin yanında hastalığının haberini de aldım. Sonrası endişe, yürek sancısı. Yanında olmak, sana sarılmak, moral vermek isterdim. Yani mümkün olmayan hayaller sardı ilk… Belki yanında değilim böyle bir zamanda ve yan yana olmak bizim için hayal. Ama aynı hayali görmek bile moral olmalı sana… Sana olan sevgimi belki sana sarılıp gözlerinden öperek gösteremiyorum. Ama yoklasan yüreğini tam da orada görebilirsin sevgimi. O zaman şu ayrılığın da hükmü kalmaz, o zaman ben de destek olabilirim sana…
Duyduğum kadarıyla ilk başta tedavi olmak istememişsin… Bu kadar çabuk teslim olmak yakışıyor mu sana? Benim tanıdığım annem hayatın karşısına çıkardığı zorluklar karşısında inatçı hatta umursamaz bir kadındır, istediğini koparıp almak için gereken neyse onu yapar. Ve peşini bırakmaz. Şimdi ne oldu da bu kadar çabuk salıyorsun kendini? Senden hâlâ bir şey istemeye hakkım varsa, bu hakkı veriyorsan bana, bu işte sonuna kadar direnmeni, iyileşmek için elinden geleni yapmanı istiyorum. Ben senin bunu da başaracağına inanıyorum. Bırakma kendini, yanındakileri, beni bırakma…
Zor zamanlar yaşıyoruz. Bizim haberleri alıyorsun zaten. Ama sadece biz değil memleket hatta dünya zor zamanlar yaşıyor. Sanki tutuşmuş her şey ucundan. Bir taraftan ateş bir taraftan kül oluyor. Hayat bizi acılarıyla örseleyip eğitiyor, acılarımızdan usanmamayı öğrendik. Ama bizi asıl güçlü yapan her şeyin iyi olacağına dair umudumuzdur. Bunun için bütün çabamız. İnat et, çabala sen de, sen de her şeyle birlikte iyi ol…
Bir de biliyorsun teşkilat da bir süredir zor zamanlar yaşıyor. Hoş bizim teşkilatın zor olmayan zamanı da azdır. Bu işler içinde benim tavrımı merak ediyormuşsun. Tabii ki doğru tavrı alıyorum, yani benimle bir kez daha övünebilirsin. Tabii bu konuda da senden alacağımız desteğin önemli olduğunu düşünüyoruz. Partinin sürecine tarafsız yaklaşmayacağına eminim elbette. Ne de olsa sen hep benden tarafsın ve ben her zaman seninle bir kişi fazlayım… İşin şakası bir yana kendi tarihimizi yaşıyoruz işte. Benden eski olanlar bu işe biraz aşina, biraz alışıktır ama genç olduğumuz için haliyle şaşırıyoruz. Tabii hayat şaşırarak yaşanmıyor malum. Senden öğrendiğim gibi gereken neyse, inatla yapmaya çalışıyorum.
Anne;
Yıllar sonra bu ilk mektubu böyle kısa kabul et… Yeniden yazacağım elbette ancak koşullar ve zaman neye kadar müsaade eder bilmiyorum. Şimdilik emin olmanı istediğim şey oğlun iyi ve sağlıklıdır. Hatta bu iyi olma hali bazen beni bile şaşırtıyor. Ya da bilmiyorum belki bu yeni nesillerde biraz zayıflık var… Seni kandırmak için söylemiyorum, gerçekten iyiyim. Dediğim gibi sen de iyi ol, iyileşmek için mücadele et, senden en çok bunu istiyor, bunu bekliyorum.
Burada tanıdığın yoldaşların da selamlarını iletiyorum. Teşkilatta ün sahibi olanlardan birisin malum. Hatta onca çabama rağmen genel olarak senin gölgende kalıyorum. Benim bundan yana bir rahatsızlığım yok tabii.
Seni, sizi çok seviyorum. Bundan bir an bile şüphen olmasın. Mektubu kendi kötü yazımla yazıp göndermek isterdim öylesi daha sıcak olurdu. Ama böyle idare edeceğiz.
Bizim kıza zorluk çıkarma ve bir an önce iyileş. İyi haberlerini bekliyorum. Kendine iyi bak, hasretle sımsıkı kucaklıyor gözlerinden öpüyorum.
Oğlun… /Ağustos 2017