Emperyalist kapitalist sistemin merkezine oturan Covid-19 salgının bir kopuş değil ama dünyadaki hakim sistemin ciddi sarsıntılar yaşadığı bir yılı geride bırakıyoruz. Mevcut sistem krizlerine saldırı-işgal denklemindeki çözüm arayışlarına çöken pandemi, bu krizli hali daha da derinleştirmiştir. Emperyalist- kapitalist sistemin iflasın eşiğine gelen başta sağlık ve üretim sistemi, yeni çözüm arayışlarını gündeme getirse de henüz iflas eden sistemin yerine ikame edilmiş bir model bulunmuş değil. Sistemi ayakta tutan merkezlere saldıran kovid, yarattığı yıkıcı etkiyle emperyalistler arası rekabet ve çelişkiyi derinleştirmiş, çelişkinin etki gücünü daha da arttırmıştır.
Pandemi baş gösterdiği Çin dahil olmak üzere hızla emperyalist merkezleri ve ardından tüm dünyayı etkisi altına alarak yayılmış, mevcut krizli yapı bağımlı ekonomilerde daha sarsıcı etkiler yaratmıştır. Kriz ekonomik ve siyasi boyutlarıyla hakim sınıfların kendi arasındaki çatışmayı da derinleştirmiş ve klik dalaşları daha yoğunluklu biçimde yaşanmıştır. Bu krizin hem dünya da hem de ülkemizde faturası işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yüklenmiştir. İşsizlik yoksulluğu derinleştirmiş, pandemi ile birlikte birçok kesim yoksullaşma sınırına gelmiş ve bu nedenledir ki dünya da açlık isyanları baş göstermiştir. Ülkemizde işsizlik ve yoksulluk intiharları tetiklerken, işçi sınıfının kazanılmış haklarını koruma mücadelesi ile geçen bir 2020 yılı olmuştur.
DÜNYA HALKLARI İSYANDA
Pandemi ile keskinleşen krizin gerek dünyada gerekse de ülkemizde açığa çıkardığı tabloya bakacak olursak:
Bu yılın başında önceki seneden devreden bazı isyanlar tüm hızıyla sürüyordu ancak asıl büyük eylem dalgası yaz aylarında başladı ve sonbahara da damgasını vurdu. Bu dalgada ilk büyük çıkış ise Uzak Asya’dan, Hong Kong protestolarıyla geldi.
Fransa’da Sarı Yelekliler özgürlük talepleri ile birlikte ekonomik taleplerle birleşen eylemleri uzun bir sürece yayılmış, Avrupa’nın diğer ülkelerinden de desteklenen eylemler bir süre sonra sönümlenerek sonlanmıştır.
Yine ABD’de polis tarafından gözaltına alınırken katledilen George Floyd eylemleri ülke sınırlarını aşarak tüm dünyaya yayılmıştır. Irkçılık karşıtı eylemlere milyonlarca kişi katılırken, kölelikle özdeşleşen heykeller, büstler ve kiliseler ile bankalar, parlamento binaları ateşe verilmiştir.
İsyanın merkezlerinden biri olan Şili’de protestolar, metro ücretlerine yapılan zamla başladı. Öğrenciler metro istasyonlarını işgal ederek, metrolara kitlesel olarak ücretsiz binerek, turnikelerden atlayarak ve nihayetinde metro istasyonlarını tahrip ederek isyan ateşini yaktı. Öğrencilere uygulanan şiddet, bu kez toplumda biriken öfkeyi açığa çıkardı. Santiago’da başlayan isyan kısa sürede kuzeyden güneye bütün ülkeye yayıldı.
Lübnan’da benzine, tütüne, internet üzerinden telefon konuşmalarına ve WhatsApp’a vergi konmasının ardından ülke çapında başlayan protestolar kazanımlarla sonuçlandı. Lübnan halkı, 2019 protesto dalgası içinde en erken kazanım elde eden ülke oldu. Eylemlerin 5. gününde Başbakan Saad Hariri, “krizin etkilerini hafifletecek bir dizi reformu hayata geçireceklerini” açıkladı. Bunlar arasında milletvekili maaşının yarıya indirilmesi, iletişim sektörünün özelleştirilmesi ve ülkede kronikleşmiş elektrik sorununa kalıcı çözüm getirecek adım atılması gibi önlemler de var.
Yine 2019 yılında başlayarak 2020 yılına devreden isyan merkezlerinden biri de Lübnan olmuştur. Ekonomik taleplerle başlayan eylemler kitlelerin mevcut yönetime tepkisi ile birleşmiş ve uzun bir süreye yayılmıştır. Ekonomik krizin tetiklediği bu eylemler komünist bir önderlikten yoksun, siyasal iktidar perspektifinden yoksun kendiliğinden kitle hareketlerinin sonunu yaşamış ve sönümlenmiştir.
PANDEMİDE ÜRETİM, İŞÇİ SINIFININ CANI-KANI ÜZERİNDEN YÜKSELİYOR!
Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgının ülkemizdeki yansıması da yıkıcı olmuştur. Mevcut krizi derinleştiren, hakim sınıfların yönetme krizini derinleştiren pandeminin açığa çıkardığı yıkıcı tablo işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yüklenmiştir. Salgının yayıldığı dönem boyunca sistemin devamı için üretime ara verilmemiş, işçi ve emekçiler hiçbir tedbir alınmayan koşullarda ölüme terk edilerek üretime zorlanmıştır. Ya salgından ölüm ya da işsizlik ve açlıktan ölümün dayatıldığı emekçilerin bu dönem içinde kazanılmış haklarının gasbı, iş cinayetleri ile ölümler aralıksız yaşanmaya devam edilmiştir.
2020 yılı iş cinayetleri tablosunda iş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda Ocak ayında en az 114 işçi, Şubat ayında en az 132 işçi, Mart ayında en az 113 işçi, Nisan ayında en az 223 işçi, Mayıs ayında en az 166 işçi, Haziran ayında en az 190 işçi, Temmuz ayında en az 164 işçi, Ağustos ayında en az 218 işçi, Eylül ayında en az 211 işçi, Ekim ayında en az 207 işçi ve Kasım ayında en az 294 işçi hayatını kaybetti. 2020 yılının ilk on bir ayında iş cinayetlerinde en az 2032 işçi iş cinayetlerinde katledildi.
İşçi sınıfının kıdem tazminatı, sendikalaşma, grev gibi temel hakları bu dönem içinde gasp edilmeye çalışılmıştır. 2020 yılı içinde işçi sınıfının geliştirdiği direniş ve eylemlerin temel talebi esas olarak ekonomik talepli olmuştur.
PANDEMİ VE GELECEKSİZLİK KISKACINA ALINAN GENÇLİK!
Pandemi tüm diğer kesimlerde olduğu gibi gençliği de ciddi biçimde etkilemiştir. Üniversiteli genç işsizler ordusu her gün biraz daha artarken, zaten eşitsiz olan eğitim sistemi daha da karmaşık bir yapıya bürünmüştür. 2020 yılı eğitim sistemi salgının yarattığı yeni duruma uyarlanarak “uzaktan eğitim”e göre şekillendirilmiştir. Zaten nitelikten, bilimsellikten yoksun alabildiğine gerici olan eğitim müfredatı uzaktan da olsa bu niteliğinden bir şey kaybetmedi. EBA denilen uzaktan eğitim platformu daha yayına geçtiği ilk günlerde yayımladığı Türk-İslam sentezli içeriklerle “dindar nesil” projesine olan bağlılığını kanıtlamış oldu. Online eğitimde yaşanan sorunlardan en önemlisi de bu eğitim platformlarına erişim sorunu olarak öne çıktı. İnternete erişimin ve altyapı yetersizliğinin yarattığı sorunlar, teknik araçlara ulaşamama ile birleşerek ciddi erişim sorunlarına yol açtı. Sayısı 18 milyonu bulan öğrencilerin çok büyük kısmının eğitime ulaşımı kesintili ve istikrarsız bir biçimde oldu. Pandemi koşullarına rağmen önlemler alınmadan açılan okullarda ise artan vaka sayıları tepkilere yol açtı.
Bu süreçte özellikle üniversitelerin online eğitim platformları sık sık çökme yaşadı. Öğrenci gençlik karantinada olsa da bu sorunlara olan tepkisini sosyal-medyada yaptığı büyük eylemlerle gösterdi. Hatta bu tepkiler Erdoğan’ı “disslike” etme (beğenmeme) olarak da gündeme damgasını vurdu ve “Z Kuşağı” tartışmalarını beraberinde getirdi. Pandemi ile geride bıraktığımız bir yıl kapitalist-emperyalist sistemin en geniş kitleler de dahil özelde de gençlik açısından geleceksizlikten başka bir şey vadetmediğini bir kez daha göstermiş oldu. Bu dönem içinde genç kadınlar tarafından tacize, tecavüze ve ataerkil sisteme karşı tepkileri sokağa taşarak; erkek egemen ve cinsiyetçi eğitim politikalarının karşısında buradayız denilmiştir.
2020 yılında yemekhane ve Suruç eylemliliklerinden polis şiddetine karşı yürüyüşlerde patlayan öfkeden, Dersim’de Gülistan için meydanlarda hesap soran örgütlü gençlik mücadelesi gerçekliği söz konusudur. Bu inanç ve cüret geleceği kazanmanın, mücadeleyi her şeyi kazanmaya kodlamanın parolası olmuştur.
“ERKEK” ŞİDDETİ PANDEMİDE DE DURMADI, KATLEDİLEN KADINLAR İSYAN ÇIĞLIKLARINDA YAŞIYOR!
Yine ezilenin ezileni kadınlar pandemiden en çok etkilenen kesimler içinde oldu. Erkek egemen sistemin ürettiği taciz, tecavüz ve şiddet üçgeninde katledilen kadın cinayetleri bu dönem içinde de en yoğun biçimde yaşandı. 19 Aralık’a kadar 364 kadın, eşleri, kardeşleri, sevgilileri veya hiç tanımadıkları bir erkek tarafından katledildi. 2020 yılı kadınlara yönelik saldırıların da boyutlandığı bir yıl oldu. Kadınların nafaka hakkı, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanılmış hakları egemenler tarafından tırpanlanmaya çalışıldı. Bu saldırılara karşı kadınlara sokaklara çıkarak, kazanılmış haklarını savundu. Kadınların direnişiyle bu yasalar geri çekilmek zorunda kaldı, egemenler bu yasaları şimdilik “rafa” kaldırdı.
2020’de devlet desteğiyle, erkekler eliyle gerçekleştirilen, katledilen kadınların isimleri, kadın mücadelesinde simgeleşti, sokaklarda sloganlaştı. Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, Cemal Metin Avcı tarafından, Denizli’de üniversite öğrencisi Tuğba Tokbaş, Eray Hakver isimli erkek tarafından, Adana’da Hülya Güllüce, Abdullah Kaya adlı erkek tarafından, Antep’te Duygu Delen Mehmet Kaplan adlı erkek tarafından, Urfa’da Nurbari Mircihan infaz yasasıyla salıverilen Salih Mircihan tarafından, Diyarbakır’da Remziye Yoldaş, hapishaneden firar eden Veysi Yoldaş tarafından, Isparta’da üniversite öğrencisi Güleda Cankel, Zafer Yılmaz adlı erkek tarafından, Muş’ta Fatma Altınmakas tecavüze uğradıktan sonra, K. Altınmakas adlı erkek tarafından katledildi. Batman’da İpek Er, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradı, şiddete maruz kaldı. Mus Orhan çok kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi, bu baskıya dayanamayıp intihara sürüklenen İpek Er hayatını kaybetti. İsmini saydığımız kadınlar, 2020 yılında katledilen yüzlerce kadından sadece birkaçı.
2020 yılında faili belli “şüpheli” kadın ölümleri ve kaybedilen kadınlar da kadın katliamları ile paralel bir şekilde arttı. Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku 5 Ocak’tan bu yana “bulunamıyor.” Yine T. Kürdistan’ında devletin haksız savaş yöntemlerinden biri olan tecavüzlerin devlet desteği ile nasıl yaşandığına tanıklık ettik.
DEVLET 2020’DE HAPİSHANELERDE DE KATLETMEYE DEVAM ETTİ
2020 yılında geçilen 14 yılının tutuklu ve hükümlü sayısının yaklaşık altı misli artarak, 291 bin 546 olduğu tespit edilmiştir. Hapishanelerde 604’ü ağır olmak üzere toplam 1605 hasta tutsak bulunuyor. Yine hazırlanan raporlarda hastalık, şiddet, ihmal gibi gerekçelerle 49 tutsağın yaşamını yitirdiği tespit edildi. En az 8 mahpus Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Adil yargılanma hakkını, keyfi ve yasadışı baskı ve yasakların önlenmesini de içeren temel hakların korunmasını sağlamak amacıyla açlık grevine başlayan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Avukat Ebru Timtik açlık grevinin 238. gününde, Mustafa Koçak ise açlık grevinin 297. gününde ölümsüzleşmişlerdir. Özgürce müzik yapabilmek ve adil yargılanma hakkı için Grup Yorum üyelerinin başlattığı, ölüm orucu sonucu Helin Bölek, 3 Nisan 2020 tarihinde (ölüm orucunun 288. gününde), İbrahim Gökçek ise 7 Mayıs 2019 tarihinde (ölüm orucunun 323. gününde) ölümsüzleşmişlerdir.
Egemenlerin ağırlaşan kriz dönemini yönetmek için giriştiği topyekün saldırı dalgasının merkezlerinden biri de Kürt ulusuna dönük saldırılar olmuştur. Başta gerilla alanları olmak üzere askeri saldırılarını aralıksız sürdürdüğü 2020 yılında, gözaltı ve tutuklamalar, kayyumlar ve daha bir dizi saldırı ile hem kazanımlar gasp edilmeye hem de teslim almaya dönük çok yönlü saldırılar gerçekleşmiştir.
2020 yılının Eylül, Ekim ve Kasım aylarında Proletarya Partisi’nin Dersim’de aldığı kayıplar, ölümsüzlüğe uğurladığımız yoldaşlarımız 2021 yılına daha kararlı, daha inançlı ve daha iddialı hazırlanmamızın parolası olmalıdır. Şimdi yeni yılı, yoldaşlarımızın güvenine ve inancına karşılık verme, onların mevzilerini düşmana daha fazla öfke ve kine dönüştürerek karşılama zamanıdır. Onların iddia ve kararlılığını daha ileri taşıma zamanıdır. Proleter Devrimci Çizgide Nubar, Özgür, Deniz, Şerzan, Asmin, Muharrem ve Rosa gibi Halk Savaşını yükseltme zamanıdır. Proletarya Partisi’nin önderliğinden taraftarına, kadrosundan militanına kadar bu bilinci ve sorumluluğu üstlenme ve Yeni Demokratik Devrim, sosyalizm ve komünizm davasına önderlik etme kararlılığı ile yeni mücadele yıllarına hazırlanacak, kavgayı kuşanacaktır.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 24 Aralık 2020 tarihli 77. sayısından alınmıştır.