Tekirdağ Çerkezköy’de bulunan İndomie Adkoturk fabrikasında çalışan işçilerin grevi devam ediyor. Çoğunluğu kadın işçilerden oluşan fabrikanın önünde 90’a yakın işçi grevde ve bu işçilerin yine büyük bir bölümü kadın. Kadınlar, grevin sürdürücüsü olarak hem toplumsal baskıya hem de fabrikadaki mobbing ve tacize başkaldırdıklarını ifade ediyorlar. İşçilerden Nurdan Bolat ve Sevcan Dervişoğlu ile grev sürecine dair röportaj gerçekleştirdik.
İndomie Adkoturk işçisi ve Tek Gıda-İş fabrika sorumlusu Sevcan Dervişoğlu, “3 yıldır bu fabrikada çalışıyorum. Sendika temsilcisi olarak atandığım bilgisi fabrikayla paylaşılınca işten çıkarıldım. Fabrikanın ilk işten çıkardığı işçilerden biriyim yani. İşten çıkarıldıktan sonra geri dönmek için yaptığımız direniş yaklaşık 130 gün sürdü. Arkasından zaten 23 Ağustos’ta greve çıktık. Bunun ardından da grevimizi duyurmak mücadelemizi geliştirmek için girişimlerimiz oldu. Buna rağmen ilgili kurumlardan herhangi bir çözüm girişimi olmadı” dedi.
YENİ DEMOKRASİ — Neden işten çıkarıldınız?
SEVCAN DERVİŞOĞLU — İlk olarak sebep sendikalı olmaktı tabii ki. Beni işten çıkarmaları şöyle gelişti: Sendika yetki aldığında, içerde örgütlenmeye başladığımızda ben de temsilci atanmıştım. Bunun öğrenilmesinin ardından da zaten sendikalı işçilere düşman olan fabrikanın hedefi haline geldim. Pandemi döneminde işçileri işten çıkarma yasağı olmasına rağmen beni “hijyen kurallarına” uymadığım gerekçesiyle Kod-29’dan çıkışımı verdiler. İlk önce tutanak imzalatmaya çalıştılar. Ben bunu kabul etmeyince de alanda yetkili olmayan güvenlik ekibinden 3 kişiyi bana göndererek iş akdime son verildiği bildirildi. Tehditvâri şekilde fabrikayı terk etmem istendi. Süreç böyle gelişti. Yani ilk çıkarılan 8 kişiden biri bendim. Benden birkaç gün önce de diğer temsilci işçiyi işten çıkarmışlardı. Yani sendikalı olduğunu düşündükleri işçileri tek tek Kod-29 bahanesiyle işten çıkardılar. Bunu da diğer işçileri korkutmak, sendikadan uzaklaştırmak için yaptılar. Şunu da söylemek gerekir, bu yaşananlardan önce de zaten sendikal baskı vardı. İçerideki insanları takip etmek, mobbing, e-devlet şifrelerini zorla alıp sendikaya üye mi değil mi diye kontrol etmek, tacizler, senesi dolan işçinin tazminatı ödememek için işten soğumasını sağlamak (yani ona baskı yapmak, esnek çalıştırmak ve yıldırmak) vs. vardı. İşçilerin Whatsapp kare kodlarını okutarak mesajlarına bile baktılar burada. Posta başlarına yakın kişileri, hedefe aldıkları işçilerin peşine taktılar; işçilerin gizli gizli fotoğraflarını çektirdiler. Bir nevi işçiler arasında güvensizlik yaymayı da hedeflediler. Özetle bu sürecin sonucunda 8 kişi işten çıkarıldık ve arkasından devamı da geldi; sendikal baskı, mobbing hala da devam ediyor.
YD — Direniş ne zaman başladı?
DERVİŞOĞLU — İlk 8 işçinin çıkarılmasının ardından direniş başladı. Fabrika önünde ses cihazımızla eylemler yaptık. Bizden sonra gruplar halinde işçiler çıkarılınca direnişimiz de büyüdü. 130 günlük direnişin arkasından da 23 Ağustos’ta greve çıktık. Şu anda da grevimiz devam ediyor, inançlıyız, kazanacağımızı biliyoruz.
İçeride de üyelerimiz var fakat baskı çok yoğun olduğu için işçiler de tereddütler yaşıyorlar. Örneğin patronun, “gittiğiniz hiçbir yerde iş bulamazsınız, hepinizi fişleriz”, “hepinize dava açarız” yönünde bir baskıları var. Çevredeki fabrikaların patronlarıyla iş birliği içinde olduklarını biliyoruz. Buna rağmen 90 kişiye yakın işçiyle grevimizi sürdürüyoruz.
‘YENİ GELEN HER İŞÇİ MÜCADELEYE GÜÇ KATTI’
Direniş sürecinin aslında sendikanın yetkiyi almasının ardından başladığını belirten Adkoturk işçisi Nurdan Bolat, “İşçi çıkarma yasağı varken 21 işçiyi Kod-29’dan çıkarıldı. Ben de 30 Haziran’da çıkarıldım” dedi.
NURDAN BOLAT — İşten çıktıktan sonra sosyal medya hesapları kurduk. Yeni gelen her işçi mücadeleye güç kattı burada. Daha sonra grev kararı aldığımızda fabrikada bin bir türlü ayak oyunları döndü. İşte piknikler düzenlendi, kahvaltılar düzenlendi, işçilerin aklını çelmeye ve sendikal mücadeleden ve bizden uzaklaştırmaya çalıştılar. Bütünüyle göz boyama. Bununla birlikte 270 işçi, grevden önceki gece fabrikaya çağrılıp paletler üzerinde yatırıldı. Greve katılmamaları yönünde çeşitli tehdit ve baskıya maruz bırakıldı işçiler. Grevin başladığı gün de dışarı çıkarılıp tekrardan içeri girişleri yapıldı. Biz de ilk gün katılımın az olmasına üzülmüştük, 60 kişiydik fakat şimdi 90’a yakınız. Bugün direnişimizin 39. Günü. Direnişle beraber 169 gündür buradayız. Kazanacağımıza inanıyoruz.
Sendikalı olmak Anayasa’nın verdiği bir hak. Burada şöyle bir problem de var devlet yasaları uygulamıyor. Burada haksızlığa uğradık, grev günü çevik kuvvet polisiyle karşılaştık. Grev yasal bir haksa çevik kuvvetin burada ne işi var. İşçiler nasıl oluyor da rehin alınıyor? Karşımızda çok engel var fakat biz inşallah bu grevi zaferle taçlandıracağız. Öyle umuyoruz ve inanıyoruz. Bu sendikayla içeri gireceğiz.
‘EN ÇOK KADINLARIN İHTİYACI VAR HAKLARINA SAHİP ÇIKMAYA’
Bize moral verecek birçok etkinlik yapıyoruz grev alanında, şarkı söyleyip oyun oynuyoruz mesela. Servis zamanı arkadaşlarımız içeri girdiğinde onları burada sloganlarla karşılıyoruz. İstiyorum ki içerideki bütün kadın arkadaşlarım özellikle kadın arkadaşlarım çünkü hem işyerinde emekçi hem evde emekçi en çok onların ihtiyacı var haklarına sahip çıkmaya. Kendi haklarının farkında olsunlar istiyorum. Biz onların sesi olmaya burada devam edeceğiz. İnanıyorum ki bir gün hepsi bu kapıdan çıkıp gelip yanımızda duracak.
YD — Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
BOLAT — Bu grev alanında olmak burada hakkımızı savunmak bambaşka bir duygu. İlk fabrikam, ilk defa işten çıkarıldım ve hiç hak etmediğim bir şekilde Kod-29 ile çıkarıldım. İnsan burada kendi hakkını ve sınırlarını kendi belirleyebiliyor. Çünkü ben aile çevremden de baskı aldım. Hani sen bir kadınsın ne işin var o kadar erkeğin arasında diyenler gibi. Ama ben burada çalışıyorum eğer burada çalışıyorsam burada hakkımı da ararım. Grev yasal bir haktır. O yüzden yeri geldi çok zorlandığımız zamanlar oldu yalan yok ama şimdi bir kulağımızdan giriyor diğerinden çıkıyor çünkü çok netiz. Haklı olduğumuzu biliyoruz. Buradayım ve bu saatten sonra hangi fabrikaya gidersem gideyim hakkımı bileceğim.