[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Rusya’nın Ukrayna işgali bir yılı aşmış durumda. Geçen bu bir yıllık süreçte dünya birçok siyasi ve ekonomik krize tanık oldu. Kovid-19 pandemisinde “normalleşme” adımlarının atılmasıyla beraber gerçekten normale döndük ve il normalimiz de bu savaş olmuştu. Bu aslında emperyalizmin normalinden biridir. Pandeminin yaratmış olduğu ekonomik daralmalar ve kısıtlamalar ekonomilere ciddi zararlar vermişti. Emperyalizm bu daralmaları aşmak adına sömürü arayışlarını artırmaktan geri durmamıştır. Rus emperyalizmindeki hamle bu ve benzeri sebepleri içermektedir. Rusya, NATO kuşatmasına karşı Ukrayna hamlesini gerçekleştirdiğini her defasında dile getirdi. Fakat işgalin arkasındaki neden ABD emperyalizminin zayıflayan hegemon konumda olduğu gerçeği var. Tarihsel Ukrayna-Rusya geriliminden de faydalanan Rus egemen sınıfı, Ukrayna üzerinden ABD emperyalizmine gözdağı da vermiştir.
DARALAN EKONOMİDE ZAYIF KULAÇLAR
Rus emperyalizminin Ukrayna işgalinin ardından en fazla gündeme gelen konulardan biri ekonomik yaptırımlardı. Ekonomik yaptırımların krizlerin önünü açacağını ise Rusya ve NATO, elbette AB tarafı da bilmekteydi. İşgalin ilk günlerinde “Rusya’nın hazır olduğu” söylemleri belli ölçülerde karşılık bulsa da ambargo ve yaptırımlar kapitalizm için elbette bir engeldir. Enerji bakımından ihracatta güçlü konumda olan Rusya’nın ambargoya karşılık vermesi AB ülkelerini ciddi derecede etkilemişti. Fransa, Almanya bu yaptırımlardan en çok etkilenen ülkeler oldular. Kapitalizm için engeldir dedik çünkü anarşik üretiminin sonucunda dönüşümün olmaması krizin habercisi olacaktır. Aylar sonra Putin’den gelen itiraf da bunu destekler niteliktedir. Rusya devlet haber ajansı TASS’ta açıklama yapan Putin, “Rus ekonomisine uygulanan gayri meşru kısıtlamaların orta vadede gerçekten de olumsuz bir etkisi olabilir.” dedi. Yine devamında tüm bu ambargolara rağmen “Rus ekonomisinin” ambargo ve yaptırımları güçlü karşıladığını savundu. Her ne kadar Putin hem zayıf hem de güçlü gibi çelişik ifadelerde bulunsa da Rusya’nın işgalden kaynaklı ekonomik kayıplara uğradığı bir gerçek. Bu kayıpları ise Rus halkına daha fazla vergi, zam olarak döneceği bir gerçektir. Rusya Merkez Bankasının Batı ülkelerinde toplam 300 milyar dolar dondurulmuş rezervi bulunuyor, bunun 200 milyar doları AB ülkelerinde… AB, en son yaptığı açıklamada bu 200 milyar doları Ukrayna’nın yeniden yapılandırılmasında kullanacağını belirtti. Ticari ilişkilerin kesilmesi, Rusya’ya ait varlıklara el konulması ve bunun sürdürülmesi hiç kuşkusuz Rusya’nın ekonomisini zarara uğratmaktadır. Tüm bunların yanında Rusya’nın bu sorunu aşabilmek için Çin ile ilişkilerini geliştirmesi de ekonomik durağanlığa karşı bir adımdır. Çin enerji bağımlılığını Rusya üzerinden karşılamayı tercih etmiştir. Bu adım enerji emtialarında ve özellikle petrolde ABD dolarının belirleyiciliğine karşı ilk hamlelerdendir. Ardı sıra gelişen Fransız Total şirketinin Çin ile ticaretini yuan üzerinden gerçekleştirmesi, ABD’nin rezerv para doların da katkısıyla elinde tuttuğu hegemon güç konumuna karşı hamleleri içermektedir.
GERİLMİŞ İLİŞKİLER VE SAVAŞ
Savaşın getirmiş olduğu ekonomik yaptırımlar siyasi gerilimlere sahne olmuş ve savaş söylemleri daha fazla dile getirilmeye başlanmıştır. Bunun yakın zamanda bir örneği Karadeniz’de ABD’ye ait İnsansız Hava Aracı’nın (İHA) Rus savaş uçağı tarafından düşürülmesi oldu. Rus hükümeti, ABD’nin işgalin başından beri aktif olarak orada değiliz açıklamalarına bir yanıt olduğunu söylüyor. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinden bu yana Karadeniz üzerinde Rus-ABD savaş uçaklarının karşılıklı sataşmalarıyla geçiyordu. Ukrayna işgali ise bu gerilimi tırmandırmış istihbarat faaliyetleri için İHA’lar da devreye girmişti. Karadeniz açıklarında batırılan Rus gemisinin özellikle ABD’nin Ukrayna’ya verdiği bilgiler sayesinde olduğu belirtiliyor. Ayrıca İngiltere’nin Ukrayna’ya zayıflatılmış uranyum içeren mühimmat sağlaması gerginliği artırdı. Rusya buna karşılık nükleer başlık taşıyabilen İskender füzelerini Belarus’a konumlandırma kararı aldı. Emperyalistler arası savaş çığırtkanlığı Ukrayna gündemi üzerinden daha fazla yükselmiş durumda. Ekonomik kriz tüm dünyada hissedilirken dünya halkları üzerinde savaş söylemlerini geliştirmeleri ise olağandır. Bu krizin yükü daha fazla vergilendirme, çalışma saatlerinin artışı, borçlanma gibi ağır yükleri ve koşulları getirmektedir. Halkın üzerinde baskı oluşturma aracı da korku atmosferini daha fazla yaymaktır. Zaten borç yükünü kaldıramayan yarı feodal yarı sömürgelerin iktidarları çöküş alametleri göstermektedir. Kapitalist-emperyalist merkezlerde de krizin görünürlüğü suni gündemlerle örtülmek istenmektedir. Fakat yoksulluğun ve huzursuzluğun bu denli artışı yayılmaktadır.
FİNLANDİYA HAMLESİ
Finlandiya savaşın başlamasının ardından, 18 Mayıs 2022’de NATO’ya başvuruda bulunmuştu. İsveç’in de NATO’ya başvurmasıyla Rusya kuşatmasında adımlar atılmıştı. Özellikle Türkiye Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliğini onaylama konusunda kendi oyuna pay biçerek bir masa kurmaya çalıştı. Macaristan’ın 27 Mart’ta Finlandiya üyeliğini kabul etmesinin ardından Türkiye’nin kararı bekleniyordu. Bu üyeliklerde Türkiye uzun süre gürültülü bir biçimde ayak diremesine rağmen Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği “hayır” oyu çıkmadan onaylandı. Türkiye’nin onay için daha özel şartlar koyduğu İsveç’e onay ise seçim sonrasına bırakıldı. Fakat NATO üyesi olan TC’nin İsveç oylaması da gürültüsüz bir şekilde olacak gibi görünüyor. Finlandiya’nın katılımı bugünkü düzlemde Rusya için beklenmedik bir tablo değil. Rus emperyalizmi bunun üzerinden savaş borazanını ise daha güçlü çalacaktır.
ARABULUCU ÇİN Mİ OLACAK?
Rus emperyalizminin ABD karşıtlığı üzerinden uyuştuğu ülkelerden biri de Çin. Ezelden gergin olan Çin-ABD ilişkileri özellikle Ukrayna işgalinde Çin’in Rusya’yı desteklediği söylemleriyle tırmanmaya devam etti. Çinli özel şirketlere yönelik yaptırımlar uygulayan ABD, savaştan önce de artan Çin tehdidine önlemler almaktaydı. Ukrayna ile başlayan ambargolarda Çin herhangi bir yaptırım uygulamamış aksine ticari ilişkilerini güçlendirmişti. Çin ve Rusya’nın yakınlaşması durumunda ise ABD cephesinden Tayvan kışkırtması gerçekleştirilmektedir.
Çin yakın zamanda Rusya-Ukrayna savaşının bitirilmesine dair 12 maddelik bir belge açıkladı. ABD’nin “taraflı arabuluculuk” biçiminde yorumladığı bu girişimin şu an için pratik bir karşılığı yok. 21 Mart’ta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Putin Moskova’da buluşarak savaşın bitirilmesine dönük 12 maddeyi tekrarladı. Putin, “Çin’in planı savaşı bitirebilir ama Batı ve Kiev barışa hazır değil” açıklamasında bulunarak sorumluluğu üzerinden atmış oldu. Rus emperyalizmi savaşı bitirme çağrısını elbette kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleştirecektir. Çin tarafından oluşturulan 12 maddelik belgede de Rusya’nın çıkarları korunmaktadır. 12 madde içerisinde dikkat çeken de “ekonomik yaptırımların kaldırılması”ydı. Bu da Rusya’nın yaptırımlardan ciddi derecede canının yandığını göstermektedir. Çin belli oranda ticari ilişkileri geliştirse de Rusya’nın ticaret sahası daralmıştır.
Şi Cinping’in Moskova ziyareti sırasında Japonya Başbakanı Fumio Kişida da Zelenski ile Kiev’de bir araya geldi. Çin’in Asya’daki rakibi olarak bilinen ABD emperyalizminin ortağı Japonya’nın Kiev ziyareti de elbette ABD’nin ve NATO’nun etkisine işaret etmektedir. Kişida, NATO fonu aracılığıyla, Ukrayna’ya 30 milyon dolar değerinde “ölümcül olmayan ekipman” tedarik edilmesini de taahhüt etmiştir.
Emperyalistlerin saflarını inşa etme yolundaki adımlarını güçlendirme girişimleri devam edecektir. Kapitalist-emperyalist sistemin yaşadığı krizin sonuçları daha büyük yıkım, hüsran ve sefalet içermektedir. Krizi aşacak çözüm kapıları ise sınırlanmış durumda. Bu sınırlılık hali savaş çağrılarını güçlendirmektedir. Emperyalistler çıkarları üzerinden kamplaşarak dünya halklarını çiğneyip geçmektedir. Bu tartışmaların, bölüşümlerin, toplantıların hiçbirinde halkın çıkarlarına dönük bir şey yoktur. Kapitalist ekonominin türlü problem erteleme politikaları ve kurtarıcı modelleri tükenmiştir. Eskinin tekrarı açmazları beraberinde getirmektedir. Bu koşullar içerisinde Ukrayna gibi ihtilaflı alanlarda savaş gürültülerine daha sık rastlamak mümkündür. Dünya halklarının önündeki görev ise anti emperyalist cephede örgütlenme ve egemen sınıflarına karşı mücadelenin büyütülmesidir.