1996-2001 yılları arasında Afganistan’da iktidar olan Taliban’ın egemenliği, 11 Eylül saldırısını bahane eden ABD’nin Afganistan işgali ile son bulmuştu. Aradan geçen 20 yıllık süreç içerisinde iç savaşın hiç bitmediği Afganistan’da Taliban’la anlaşan ABD hızlı bir şekilde Afganistan’dan çekildi. Bu çekilmeyle birlikte güçlü bir direniş ile karşılaşmayan ve hızla ilerleyen Taliban bir kez daha egemen konuma geldi. 20 yıl öncesinde Taliban’ın uyguladığı şeriat yönetimini deneyimleyen, o dönem zulüm, baskı ve ellerindeki tüm hakları alınan Afganistan halkı korku ve panik halinde ülkeden canları pahasına kaçmaya başladı.
Hakimiyeti sağlayan Taliban her ne kadar biz 20 yıl önceki gibi değiliz değiştik dese de tüm gericiliği ve şeriat kanunları ile ilk yaptığı icraat yine kadın düşmanlığı oldu.
Afganistan’da yaşananlara baktığımızda savaş, yoksulluk, zulüm, katliam var. Her daim emperyalist saldırıların ve iç savaşların bitip tükenmediği bir ülke gerçekliği var. Bununla birlikte de güçlü direnişlerin olduğu bir tarih var. Bugün Taliban’ın hakimiyeti ve yeniden bir dizayn söz konusu. Afgan halkının da geçmişten Taliban’a dair deneyimleri var.
EMPERYALİST KAPİTALİST SİSTEM KADINLARA ÖZGÜRLÜK SUNAMAZ!
Burjuva medya ve birçok feminist kadın örgütlenmesi, ABD işgali altındayken iktidarın yasakçı olmadığını, kadınların ülkede can güvenliğinin olduğunu, Taliban’ın katliam, gözyaşı ve gericilik getirdiğini söyleyerek emperyalist işgalleri meşrulaştıran bir yanı geliştirmektedirler. Oysa bugün gerici, şeriatçı olarak Afganistan’da hüküm süren Taliban’ın oluşmasında da büyümesinde de emperyalist güçler başrolü oynamıştır. Rus Sosyal Emperyalizmi tarafından işgal edilen Afganistan’da o dönemin koşullarında kadınlar, yaşamda ve iş hayatında daha aktif ve daha fazla hakka sahip olsalar da sınıfsal ve cinsel sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalmaktaydı; ancak bu daha ince yöntemler ve modern bir şekilde sürmekteydi. Rus Sosyal Emperyalizmi’nin işgali sonucu ABD-NATO etkisi ile birlikte gerici örgütlenmelerin palazlanmasına zemin oluşturulmuş ve göz yumulmuştur. Timsah gözyaşları ile Afgan kadınlarının zulüm gördüğünü söyleyenler bu zulmün mimarlarıdır. Ve özleri itibari ile de sömürge, yarı- sömürge olarak girdikleri ülkelerde sözde demokrasiyi, insan haklarını, kadın haklarını vs. getirdiklerini dile getirseler de en geri yanları ile burada var olur ve o geri yanları korumak için politikalar geliştirirler. Kısacası emperyalistler ilerici söylevlerde bulunsalar da işgal ettikleri coğrafyalara en gerici politikaları uygulayarak oraların gelişmesini engellerler. Bu emperyalistlerin sömürge, yarı- sömürge ülkelerde kendilerini güçlendirmek için uyguladıkları stratejinin bir parçasıdır.
DOĞRU TESPİT DOĞRU SONUCA ULAŞTIRIR
Evet Taliban gerici ve faşist bir niteliğe sahiptir. Şeriat hukuku uygulayarak en başta kadınları hedef almaktadır. Kuşkusuz Afgan kadınları Taliban’a karşı haklı ve onların burjuva temelde bile olsa hak mücadelesi savunulmalı, onlarla dayanışma gösterilmelidir.
Ancak bu emperyalizmin, burjuvazinin, Rus Sosyal Emperyalizmi’nin, ABD emperyalizminin sahte özgürlüğünü haklı ya da ehven-i şer göstermeye dönüşmemelidir. Taliban faşizmi, emperyalizmin bir uzantısı ve sonucudur. En az emperyalizm kadar gerici ve kadın düşmanıdır.
Sorunlar birbirinden ayrıştırılabilmelidir. Taliban işgale karşı savaşmıştır ancak bir yandan da emperyalizmle ilişki kurarak Afgan halkının çıkarları doğrultusunda değil emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda politika geliştirmiştir. Gerici sınıfsal ve ideolojik karakteri iktidara geldiğinde onu faşizmi kurumsallaştırmaya yönlendirmiştir.
Faşizmin ya da gericiliğin, laiklik savunusu ya da onun şeriatçı olması asıl mesele değildir. Asıl mesele sınıfsal karakteridir. Kadınlara yaklaşımını da belirleyen bu sınıf karakteridir. Kadınlara düşman olan Taliban işçilere dost değildir, ezilen uluslara ya da inançlara dost değildir. Şeriat hukuklu faşizm, burjuva anayasalı faşizmden öz olarak farklı değildir. Önemsiz de değildir, burjuva haklar niteliğinde bile olsa kadın hakları, örgütlenme, ifade hakları bizim mücadelesini vereceğimiz konulardır. Ancak vereceğimiz mücadele iktidar mücadelesine, faşizmin yenilmesine odaklanmalıdır. Tek bir sorundan ya da kimlikçi ya da burjuva liberal teorilerin gözlüğünden bakılmamalıdır. Öyle bakılırsa tam da sorunun yaratıcısı emperyalist gericilik ilerici görülür, kurtarıcı görülür, kadın savunucusu görülür.
Burjuva feminist algı Afgan kadınların yanında olmak adına emperyalizmin servis ettiği algıyı işlemektedir. Bunun Afgan kadınlara hiçbir faydası yoktur. Bu ancak Afgan kadınların emperyalizm gerçekliğini kavramamalarını sağlar ve Taliban’ın gitmesi için emperyalizmden medet umar hale getirir. Afgan kadınlarının kurtuluşu Afganistan’ın özgürleşmesi ile mümkündür. Afganistan’ın kurtuluşu ise devrimci bir mücadele ile mümkündür. Unutmamak gerekir ki dünyanın neresinde olursa olsun sınıfsal kökenlerine inilmeyen ve sınıfların yok olmasını hedeflemeyen sorunların içinde debelenir dururuz.
Türkiye’de şeriat ile yönetilmediğini propaganda ederek bir hukuk devleti görünümü veren egemenler en gerici politikaları ile kadın düşmanlığını körüklüyor. Kadınlar katlediliyor, tecavüze uğruyor. Devlet tecavüzcüyü koruyor. Kadınlar emek sömürüsü kıskacında yok edilmek isteniyor, çocuklar istismara ve tecavüze uğruyor. Kadınların, mücadele ile kazandığı bütün hakları zor ve baskı ile ellerinden alınıyor. Bütün bunlar sistematik ve sinsi bir şekilde uygulanıyor.
Özcesi Afganistan’da yaşanan tüm bu gelişmeleri kadın kimliğine sıkıştırmak esasa yönelmeyi, kimle ve nasıl mücadele edeceğimizi de muğlaklaştırmaktadır. İşçi ve emekçilerin, ezilen ulusların, ezilen inançların ve kadınların ortak bir düşmanı vardır, esas olan ise bu ortak düşmana yönelmektir. Bugün başta kadınlar olmak üzere Afganistan halkı, emperyalizmden ve onun gerici politikalarından medet ummayarak bütün kinini ve öfkesini egemenlere yöneltmeli ve halk iktidarını kurmalıdır.