[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ramazan Kaya, tekstil sektörünün ihracatta yaşadığı düşüş ve “işçilik maliyetlerinin artmasını” gerekçe göstererek 2023 yılında 100 binin üzerinde işçinin işten çıkarılacağı yönünde açıklama yaptı. Tekstil iş kolunda 2022 yılında başlayan kıyımın devam edeceği anlaşılıyor. Tekstil patronları işten atmaların gerekçesi olarak işçi maliyetlerindeki ve ücretlerdeki artışı gösteriyor. Tekstilde ‘yüksek’ denen işçi ücretleri büyük oranda açlık sınırının altında zaten. Asgari ücret şimdiden açlık sınırının altında kaldı. Tekstil patronları ise tarihin en büyük ihracat ve büyüme rekorlarına imza atıyor. Bu kapsamda “tekstil patronları işçilere nasıl bir fatura çıkarmaya hazırlanıyor?” sorusunu Birtek-Sen (Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası) Kurucu Genel Başkanı Mehmet Türkmen’e yönelttik.
Konuyla ilgili Türkmen, başta Antep olmak üzere birçok ilde işten atmaların başladığını vurgulayarak şunların altını çizdi: “Antep’te biraz daha erken başlamış oldu. Antep’te tekstil sektörü daha çok halı ve iplik sektöründen oluşuyor. Ana gövdesini bunlar oluşturuyor. Halı ve iplikte yaz aylarında başladı işten atmalar. Ve şu an otuz bini geçmiş durumda. Hâlâ da işten atmalar devam ediyor. Yine son birkaç aydır bu durum tekstilin başka alanlarına da yansıdı. Urfa, Malatya, Maraş, Adana, Hatay, Trakya gibi birçok şehirde binlerce işçi işten atıldı. Tekstil işverenlerinin açıklamalarına baktığımızda öne sürdükleri gerekçeler şöyle; enflasyon, alım gücünün düşmesi, buna bağlı olarak ihracatın düşmesi, Avrupa’da resesyon tartışmaları vs… Bir de tüm bunlara ek olarak işçi ücretlerinde ki “artışı” bahane ediyorlar. Bahane ettikleri asgari ücret artışı bilindiği üzere zamdan sonra bile açlık sınırının altında kaldı. Buradan da anlaşılacağı üzere daralmanın faturasını işçilere kesiyorlar. Oysa büyüme rekorları kırdıkları dönem boyunca işçilere bir kuruş pay vermeyen patronlar durum kötüye gittiğinde ise bedelini işçiye ödetiyor. Patronlar için durum çok iyiyken, işler tıkırındayken de bedelini kölece, sefalet koşullarında çalışarak işçiler ödüyor, işler kötüye gittiğinde de bedelini işçi kıyımıyla yine işçiler ödüyor. Patronların durumunun iyi olması ya da kötü olması işçiler için durumu değiştirmiyor ne yazık ki. Patronlar bu durumu fırsata çevirerek işçi kıyımı yaptılar. Bunu iki amaçla yaptılar: Birincisi, asgari ücret zammını ve genel zam talebini bastırmak için. İkincisi de asgari ücret zammı öncesi işçilerin birikmiş zammından kurtulmak için.
On binlerce işçiyi sadece işten atmakla kalmadılar aynı zamanda işçilerin yıllarca çalışarak biriktirdiği tazminatlarını da gasp ettiler. Fabrikaların büyük çoğunluğunda ihbar tazminatı hiç ödenmedi. Kıdemlere gelince ya sadece yarısı ödendi ya da hiç ödenmedi. Bu da bize bir kez daha gösterdi ki yasalarda olan haklar gerçekte uygulanmıyor. Bu haklardan işçiler yararlanamıyor.
Patron diyor ya verdiğimi alırsın ya da yıllarca mahkemelerde sürünürsün. İşçi ise, işsiz ve beş kuruş parasız, ne zaman iş bulacağı bile belirsiz perişan olmaktansa olana razı geliyor. Patronlar da ahlaksızca işçinin haklarını gasp ediyor.
Yeni Demokrasi: Peki, patronların örgütlü biçimde yönelttiği bu saldırıları nasıl okumak ve yanıt olmak gerekir?
Mehmet Türkmen: Biz Birtek-Sen olarak bununla ilgili bir kampanya yürüttük. Kampanyamızın en önemli taleplerinden biri de kıdem tazminatlarının güvence altına alınması oldu. Patronların işçileri kıdemsiz atmasının önüne geçecek bir düzenleme. İşçiler hangi nedenle işten atılırsa atılsın aynı gün haklarının ödenmesi zorunlu hale getirilebilir. Eğer işçiyi patron haklı bir şekilde işten atıyor ise bunu işveren işçinin haklarını ödedikten sonra mahkeme yolunda kanıtlamalıdır. Bunu kanıtlamanın yükümlülüğü ise patronda olmalıdır. Bu düzenleme çok basit bir uğraşla yapılabilir. En azında işçilerin çok yaygın yaşadıkları bu mağduriyeti ortadan kaldırır. İşçiler toplu halde atılsa bile istifaya zorlanıyor ve hiçbir hakları verilmeden zorla kağıtları imzalatıp çıkartıyorlar.
Kampanyamızın ikinci bir talebi de işsizlik fonunun patronlara yağmalatılmasına son verilmesi ve işsizlik fonundan bütün işçilerin faydalanacak şekilde bir düzenleme yapılması. Bilindiği üzere işsizlik fonunun yüzde 70’i patronlara aktarılıyor teşvik adı altında. Kursiyer işçi, mesleklendirme programları, çıraklık eğitim programları, doğrudan patronlara verilen teşvikler, yeni yatırım ve yeni işçi alımlarında verilen teşviklerin büyük bir çoğunluğu işsizlik fonundan ödeniyor. İşçilerin çalıştığı süre boyunca işsiz kaldıklarında kullanabilsin diye maaşından kesilen fonda ki paralar bile patronlara aktarılıyor ne yazık ki.
İşkur’un yaptığı bir açıklamaya göre 2022 Aralık ayında sadece kayıtlı olan üç buçuk milyon işçinin sadece yüzde 12’si işsizlik maaşından yararlanabiliyor. Sekiz milyondan fazla olan toplam işsizlerin sadece yüzde 5’i işsizlik maaşı alabiliyor. Neden? Çünkü işsizlik fonu patronların cebine akıtılıyor. O nedenle biz işsizlik fonunun patronlara yağmalatılmasına son verilmesini, sadece işsizler için kullanılmasını ve bütün işçilerin iş bulana kadar yararlanmasını savunuyoruz. Ve bunun için mücadele ediyoruz.
Yeni Demokrasi: Tekstil işçilerini bekleyen kıyımın ve ağır çalışma koşullarının önüne nasıl geçilebilir? Tekstil işkolunda sendikalar ve işçiler nasıl bir mücadele çizgisi izlemelidir?
Mehmet Türkmen: Buna karşı ne yapmak lazım sorusunun cevabını yapılmayanlar da aramak lazım(!) Çünkü işçi kıyımı yaşanan fabrikaların bir kısmı sendikalıdır. Bu fabrikalarda sendikalar işçi kıyımının önüne geçmek için mücadele etmek bir yana, işçilerin işten atılırken tazminatlarını almaları için bile yardımcı olmadılar. Urfa da Öz İplik İş Sendikası Özaktestil de örgütlü. Bu fabrika da işçiler tazminatsız atılıyor ya da yüzde 40’ı verilerek gönderiliyor. Sendika bırakalım işçilerin tazminatlarını almasına yardımcı olmayı, patronun ekmeğine yağ sürerek temsilcilerle beraber işçileri olana razı etmek için mücadele ediyorlar. Yine Malatya da Teksif ve Öz İplik İş’in örgütlü olduğu fabrikalar da işten atmalar yaşanırken sendikacılar işçilerin telefonlarına dahi cevap vermiyorlar. Verdiklerine de “biz patronla kötü olmak istemiyoruz” cevabını veriyorlar.
Durum böyle ve yapılması gerekenler bu sendikalarla çok zor. En başta yapılması gereken, örgütlü ve yetkili olan halihazırdaki sendikalardaki bürokratik, sarı sendikal anlayışın değişmesi gerekiyor.
Bu da ancak işçilerin gerçek anlamda örgütlülüğüyle değiştirilebilir. Yani işçilerin iradesine, inisiyatifine dayanan, işçilerin karar aldığı, işçilerin yönettiği gerçek ve mücadeleci bir sendikal örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Bizim Birtek-Sen’i kurma amacımız da buydu. Sarı sendikal anlayışa karşı mücadeleci bir sendikal anlayışı inşa etmek. O nedenle biz bu anlayışı ancak işçilerin inisiyatif alarak ve örgütlenerek yıkacağını biliyoruz. Bu nedenle biz tekstil işçilerine sizin vesilenizle tekrardan seslenmek istiyoruz; gerçek bir sınıf sendikası temelinde örgütlenmekten başka çıkar yolumuz yok!