HABER MERKEZİ- Enternasyonal Komünist Birlik (EKB)Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremlerle ilgili bir açıklama yayımladı.
tkpml3.net sitesinden yayımlanan açıklamada deprem sonrasında TC devletinin faşist karakterinin açıkça görüldüğü belirtildi. Savaş politikalarına ve patronların çıkarına göre bütçesini organize eden TC devletinin depremden sonra tüm gereksinimlere yetersiz kaldığını vurguladı. “Deprem doğal bir afettir ancak bu denli ağır yıkımlara yol açması kuşkusuz doğal değil, tamamen emperyalizme bağlı aç gözlü egemen sınıfların sömürü sisteminin bir ürünüdür.” denilen açıklamanın tamamı şöyle:
“Enternasyonal Komünist Birlik: Türkiye ve Suriye’de Deprem Nedeniyle Yaşamlarını Kaybeden Çeşitli Ulus ve Milliyetlerden Halkın Acılarını Paylaşıyoruz!
“6 Şubat sabahın erken saatlerinde Maraş’a bağlı Pazarcık’ta 7.7 şiddetinde ve hemen ardından saat 13.24’de Elbistan merkezli 7.6 şiddetindeki depremlerle birlikte Antakya, Osmaniye, Antep, Urfa, Amed, Malatya, Kilis, Adıyaman, Adana, Elazığ ve Suriye’yi de kapsayan büyük bir felaket ve yıkım yaşandı.
“Deprem felaketinin yanında kış mevsiminden kaynaklı bölgede soğuk hava koşullarının da yoksul halkı olumsuz etkilediği, onbinlerce insanın yaşamını kaybettiği ve yaralandığı bilgileri gelmektedir. Ancak enkaz altında kalanlar düşünüldüğünde bu kayıp ve yıkımın çok daha büyük olduğu açıktır.
“Savaş politikasına, patronların çıkarlarına göre bütçesini organize eden Türk devletinin faşist karakteri ve halka karşı düşmanca tutumu deprem sonrasında açıkça görüldü. Deprem felaketinin ardından ilan edilen OHAL halka yönelen bir silah, yaşanan yıkımın üstünü örtmeye çalışan devletin bir aracına dönüşmüştür. Gerçeği halka yansıtmaya çalışan gazetecilere ve devrimci, ilerici kesimlere dönük ambargo, yardımların halka ulaşmasını tekeline alma pratikleri ilk alınan tedbirlerdir. Hükümet ve devlet yetkililerin tutarsız açıklamaları da göstermektedir ki Türk devleti Türk, Kürt, Arap ve çeşitli milliyetlerden halka yönelik duyarsızdır. Depreme hiçbir hazırlık yapmadığı gibi her türlü yardım girişimlerini devlet otoritesini zaafa uğratma gerekçesiyle engellemektedir. Devlet, olanaklarını halkın hizmetine hızlıca sunmadığı gibi dayanışma amaçlı halk inisiyatiflerini engellemekte, göçük altında kalan on binlerce insan yokmuş gibi davranmakta ve bizzat Tayyip Erdoğan tarafından “her geçen gün daha fazla rahatlıyoruz” açıklamaları yapılmaktadır. Halk enkaz altında can çekişirken, soğuk ve açlık içinde ölüme terk edilirken, şehirlerin yeniden kurulacağı vaat edilmektedir. Depremin ikinci gününde yıkılmış şehirlerin inşa edilmesinde elde edilecek rant hesapları komprador burjuvazinin temsilcileri tarafından açık açık dillendirilmektedir.
“Deprem doğal bir afettir ancak bu denli ağır yıkımlara yol açması kuşkusuz doğal değil, tamamen emperyalizme bağlı aç gözlü egemen sınıfların sömürü sisteminin bir ürünüdür. Daha fazla kâr edebilmek için doğayı talan eden, insanı sömüren ve daha fazla rant elde etmeye kilitlenmiş yapılaşma ve kentleşme politikası bugüne kadar insanlığın çok büyük felaketler yaşamasına yol açmıştır. İnsanı ve tüm canlıları en iyi biçimde koruyacak ve kollayacak olan tek şey, sömürü sisteminin ve özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasını amaçlayan devrimci çizgi ve onun inşa edeceği sosyalist sistemdir, Komünizmdir.
“Türk egemen sınıfları ve devletinin, emperyalizme bağımlı yapısı ile ne kadar zayıf, kırılgan bir ekonomik sisteme, alt yapıya sahip olduğu açığa çıkmıştır. Faşist devlet, halka yönelik saldırılar için, Kürt ulusu ve ezilen halklara düşmanlık için devletin baskıcı mekanizmalarını, NATO’ya layık bir savunma sistemine büyük bütçeler ayırmaktadır. Bu yapısıyla “büyük devlet”, “büyük lider”, “dünya devleti” propagandası yaparak halk kitlelerini şovenizmle beslemekten geri durmamıştır. Yaşanan deprem ise devletin kurduğu otoritenin, büyüklüğünün aslında sadece “kâğıttan bir kaplan” olduğunu göstermiştir. Tüm zayıflığı ortaya çıkmıştır. Daha da önemlisi halkın çıkarları için verecek hiçbir şeyinin olmadığı, yapacak hiçbir yatırımının, yapılacak bir düzenlemenin olmadığını göstermiştir. Halkın daha fazla sömürülmesi, daha fazla yoksulluk içinde kalması, daha fazla kan ve gözyaşına boğulmasını sağlayacak acımasız bir çarklı gibi işlemektedir.
“Türk devletinin bugünkü yönetiminde olan Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP faşist ittifakı, bu yıl içinde yapılması planlanan seçim sürecini de gözeterek, güç dengelerini lehine sürdürmek için baskı mekanizmasını daha fazla sertleştirme hesabı yapmaktaydı. Şimdi halkın zaten ekonomik ve sosyal çöküntü ile oluşmuş öfke ve tepkisi depremle birlikte daha fazla artmıştır. Bu onlar için yönetme krizinin derinleşmesi anlamına gelmektedir. Bu yönetme krizini yönetmek için ise faşist baskı mekanizmasını daha da sert hale getirecektir. Halka daha fazla saldıracak, siyasal özgürlükleri daha da kısacak, depremin yarattığı ekonomik faturayı halka kesmek için elinden geleni ardına koymayacaktır.
“Deprem felaketi halkın örgütlenmeye ve devrime ne kadar ihtiyacı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Felaketlerin en büyük mağduru her zamanki gibi halk olmaktadır. Halk büyük bir acı ve çile içindedir. Ağır katliamlara maruz kalmakta, daha fazla açlığa ve yoksulluğa sürüklenmektedir. Halka bu durum bir “kader” olarak sunulmaktadır. Oysa halkın kaderi kurtuluşu sağlayacak mücadelededir. Halk elbette kendi kaderini çizecek bir bilince, örgütlenmeye ve siyasi programa kavuşmalıdır. Kurtuluş ancak bu şekilde olanaklı olacaktır. Daha güçlü örgütlenmek, daha bilinçli eyleme geçmek halkın kurtuluşu için zorunludur.
“Deprem felaketi ve yarattığı sonuçlar Türkiye devriminin bazı zorunluluklarını da açığa çıkarmıştır. Devrim acil ihtiyaçtır. Ancak daha da önemlisi devrimin yolunun nasıl olacağı, halkın hangi yolda örgütlenerek yürüyeceği meselesidir. Çürümüş ve sadece kâğıttan kaplan olan bu sistemi ortadan kaldırmanın yegâne ve tek yolu HALK SAVAŞI’dır. Silahlara ve zora dayanmayan bir devrim mücadelesi kitlelerin gücünü ve kudretini açığa çıkaramayacaktır. Halkın çaresizliğini ortadan kaldırmak için, bir kurtarıcı bekleyen ve ona mahkûm edilen durumu değiştirmesi için TKP/ML önderliğinde Halk Savaşı güzergahında örgütlenmesi ve mücadele etmesi gerekmektedir. Parça parça iktidarı zapt etmek ve Demokratik Halk Devrimi ile tüm iktidarı ele almak halkın tam ve kesin kurtuluşu sağlaması anlamına gelecektir.
“Biz, Enternasyonal Komünist Birlik (EKB) olarak, Türkiye, Kürdistan ve Suriye’de depremde yaşamını kaybeden her milliyetten halkın acılarını paylaşıyor, yokluk ve yoksullukla boğuşmak zorunda olan, on binlerce ailenin yaralarının sarılması için halkın dayanışmasının örgütlenmesi, devletin otoritesinin yerine halkın otoritesinin şimdiden inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tüm ilerici, devrimci, demokrat, anti-emperyalist kesimlerin enternasyonalist ruhla harekete geçmesini, ezilenlerin dayanışmasını ve mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz!
“Enternasyonal Komünist Birlik, depremde mağdur olan Türk, Kürt, Arap ve çeşitli milliyetlerden mazlum halkın yanındadır.”
Şubat 2023″