[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Yazıyı dinle “]
Dünya gündemini bir süre Rusya’daki Wagner isyanı, Fransa’da halkın polis şiddetine karşı hareketi, Yunanistan’daki seçimler meşgul etti. Emperyalist rekabet ve çekişmeler artarken dünya ekonomilerinin durgunluğa girmesi yani resesyon hali tartışmaya açıldı. En son, somut olarak Alman ekonomisinin resesyona girdiği açıklandı. Almanya’da GSYH bu yılın birinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,3 küçüldü. Böylece ilk çeyrekteki daralmanın ardından Alman ekonomisi üst üste iki çeyrekte küçülme yaşayarak resesyona girmiş oldu. Birinci çeyrekte özel harcamalar, halkın satın alma gücünün azalmasının etkisiyle bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,2 azaldı. Ayrıca kamu harcamaları yüzde 4,9 geriledi.
Haziran ayında Almanya gündemini yüzde 6,4’e çıkan enflasyon, asgari ücret tartışmaları ve yeni göç yasası oluşturdu. Mayıs ayında yüzde 0,1 azalan enflasyon haziran ayında yükselişe geçti. Avrupa Merkez Bankası’nın yaptığı faiz artırımlarından Alman ekonomisi de nasibini aldı. Halihazırda mevcut para sıkılaştırma politikaları ülke ekonomisini etkiledi. Satın alma gücünde büyük düşüş yaşandı. Bu düşüşe karşın asgari ücret tartışmalarında bahsedilen ücret beklentilerin altında kaldı.
BÜYÜK EKONOMİ, DÜŞÜK ÜCRET
Alman ekonomisi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. 2019’da yapılan bir araştırmaya göre Almanya’da toplam servetin yüzde 55’i yüzde 10’luk en zengin kesimin elinde toplanıyor. Bu veri bize ekonominin büyüklüğünden hangi kesimlerin yararlandığını gösteriyor. Zenginin daha da zenginleştiği, emekçi halkın alım gücünün ise günden güne düştüğü bir durumun içindeyiz. Aslında durum, belirli geliri olan orta ölçekli şirketler için de iç açıcı görünmüyor. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği’nin (DIHK) tüm sektörlerden toplam 21 bin Alman şirketiyle gerçekleştirdiği ankete göre şirketlerin büyük kısmı ülkede yüksek enflasyon ve sıfır büyüme bekliyor. Ankete katılan şirketlerin neredeyse dörtte biri önümüzdeki 12 ay içerisinde iş durumlarının kötüleşmesini beklediklerini belirtti. DIHK Yönetim Kurulu Üyesi Ilja Nothnagel nitelikli işçi eksikliğinin şu anda Alman şirketler için en büyük ikinci iş riski olduğunu belirterek “Almanya’da toplumun yaşlanması göz önüne alındığında kalifiye işçi eksikliği, gelecekte şirketler için ana yapısal zorluklardan biri olmaya devam edecek” ifadesini kullandı. Nothnagel, iş gücü piyasasındaki sıkıntıyı azaltmak için Almanya’ya işçi göçünün artırılması gerektiğini de belirtti. Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra yeni göç yasası kabul edildi. Almanya’nın neden bu kadar nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyduğu ayrı bir konu ve buna değineceğiz.
Ekonomi resesyon halindeyken işçi-emekçi kesimler bu durumdan olumsuz etkilenmeye devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda büyük grev dalgalarına ev sahipliği yapan Almanya’da düşük ücretler gündemdeki yerini koruyor. İstihdam edilen 45,7 milyon kişiden yaklaşık 6 milyonunu (yüzde 13,1) doğrudan etkileyecek olan asgari ücret tartışmaları birçok sorun ortaya çıkardı. Asgari ücret tespit komisyonu yüzde 3,4 zamla saatlik asgari ücrette 41 cent zam önerdi. Buna göre önümüzdeki yılın başından itibaren asgari saat ücretinin 12,41 euro olması bekleniyor. Pek çok sendikanın talebinin aşağısında kalan bu rakam, ekonominin içinde bulunduğu koşulları göz önünde bulundurursak yeterli bir rakam değil. Avrupa’nın en büyük ekonomisinde yaklaşık 6 milyon kişinin ücretini belirleyen bu rakam asgari ücretle çalışan kesimler için pek bir şey vadetmiyor.
GÖÇMENLERE AÇILAN KAPI
Almanya’da nitelikli iş gücünde büyük açıkların olduğu bilinen bir gerçek. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere işçi eksikliği en büyük ikinci iş riski olarak nitelendiriliyor. Nitelikli iş gücünün bulunamaması ülke ekonomisini etkiliyor. Çoğu iş kolunda işçi açığı mevcut. Almanya’da her altı meslek dalından birinde nitelikli iş gücü açığı var. Nitelikli işçi sıkıntısı çekilen meslek dallarında son bir yıl içinde var olan açık dörtte bir oranında arttı. Yaklaşık 200 meslek dalında iş gücü açığı yaşanıyor. Bu mesleklerden 105’i yaşlı ve bakım hizmeti, sağlık alanındaki meslekler ve zanaat meslekleriyle ilgili. 200 meslek dalının neredeyse yarısı da nitelikli iş gücü açığını oluşturuyor. Nitelikli iş gücünde oluşan açık, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle daha da arttı. Ukrayna’dan Almanya’ya göç edenler çalışmak için iş başvurusunda bulundular. Bu başvurular genelde kalifiye olmayan alanlaraydı. Suriye’den Almanya’ya sığınan mülteciler de aynı şekilde yeterli dil gerektirmeyen, düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Böylece nitelikli iş gücünde rekor oranda artışlar yaşandı.
2022’nin sonlarında aranan işçi sayısı yaklaşık 2 milyona ulaştı. Yani bahsedilen iş gücü açığı aslında kalifiye işçi gerektiren dallarda mevcut. Toplam 153 meslek dalında iş gücü açığı çekilmiyor hatta bu alanlarda iş gücü arzı talebi aşabiliyor. Nitelikli iş gücü arayışı ise her geçen gün artıyor. Yapılan bir araştırmaya göre her yıl 400.000 kalifiye göçmene ihtiyaç duyuluyor. Göçmenleri Almanya’ya çekmek için de Alman devleti bu yeni yasayı ortaya koydu. Nitelikli iş gücü yıllardır tartışılagelen bir konu olduğundan “Mavi Kart” gibi uygulamalarla iş gücü arayışı devam ediyordu. Böylece Almanya’yı iş gücü açısından daha cazip hale getirmek için tasarlanan yeni göç yasası kabul edildi. Bu yasayla hem ülkelerindeki koşullardan bıkıp gitmek isteyenler için yeni bir kapı aralanmış olacak hem de Alman devleti ihtiyaç duyduğu işçilere kavuşmuş olacak. Pandemi ve Ukrayna kriziyle azalan nitelikli iş gücü bu yolla sağlanmış olacak.
GENÇ İŞÇİ ARANIYOR
Bu yasada asıl dikkat çeken konu genç ve nitelikli işçinin aranıyor olmasıdır. Yurt dışından 400.000 işçiye ihtiyaç duyulmasının sebeplerinden biri de yaşlanan nüfus ve doğurganlık oranındaki azalma. Yaşlı nüfus giderek artarken genç nüfusta azalmaktadır. İş gücü açığının genel veya esas nedeni de bu. Araştırmalara göre doğum oranındaki düşüş devam edip ülkeye göçmen gelmezse nüfusun 70 milyonun altına düşecek.
İş gücü açığının yaşanmasındaki diğer bir etken de düşük ücretler ve zor çalışma koşulları. Eskiden olduğu gibi iş gücü açığı sadece teknolojik alanlarda değil yaşlı bakımı gibi hizmet sektöründeki mesleklerde de mevcut. Bu alanlarda çalışan insanlar çalışma koşullarından şikâyetçi oldukları için meslek değiştirmeyi tercih ediyorlar. Net aylık maaşın 2265 avro olduğu koşullarda çalışacak işçi bulmak bu yüzden zorlayıcı oluyor. Hem nüfusu dengede tutabilmek hem de iş gücü açığını kapatabilmek için Alman devleti ülkeye girişleri kolaylaştırma yolunu seçiyor.
YASADA NE VAR?
Yeni yasayla beraber ülkede oturum hakkı kolaylaştırılıyor. Bir mesleği olduğuna dair herhangi bir belgesi olanların ülkeye girişi kolaylaştırılacak. Puan sisteminin belirleyici olduğu yeni düzenlemede mesleki tecrübe, dil bilgisi, yerleşme durumu ve yaş dikkate alınacak.
Ayrıca 2012’den beri AB dışından olup Almanya’da ikamet eden ve üniversite mezunu olanlara sunulan Mavi Kart için gereken maaş sınırı düşürülecek. Yani Mavi Kart alabilmek için gerekenler hafifletilecek. Ayrıca yeni bir iş arayanlara, vize anlamına gelen “Fırsat Kartı” verilmesi planlananlar arasında. Buna göre, yabancı olup işi olmayanlara, geçimlerini kendilerinin sağlaması koşuluyla bir yıl boyunca iş arama hakkı tanınacak. Almanca dil bilgisinde istenen seviye A2’den A1’e düşürülecek. Kısa tabirle “ben çalışmak istiyorum” diyen biri Alman devleti tarafından hoş geldin denilerek karşılanacak.
YENİ YASA YENİ SÖMÜRÜ
Yeni yasa Alman devletinin yoksul ülke halklarına, özellikle de gençlerine göçmen olmaları için yaptığı bir çağrı. Ülkede düşük ücretlerden memnun olmayan kesimlerin bu alanlarda çalışmak istememesi göçmen emeğiyle kapatılacak. Yani Alman devleti göçmen emeğini kullanarak kendi çıkarlarını gerçekleştirecek. Müjdelenerek verilen bu haber aslında devletin sömürü biçimlerinden bir tanesi. Özellikle Türkiye gibi ülkelerden Almanya’ya göç bu yasayla hızlanacak. Ülkemizde özellikle genç kesimlerde vücut bulan yurt dışı arayışı artık daha fazla yaygınlaşacak. Zira bunun önü resmi olarak da açıldı. Türkiye’deki koşullardan memnun olmayan bir yığın genç emperyalist bir ülkenin sömürü ağına davet edildi.
Alman devletinin senelerdir göç akışını hızlandırmaya çalıştığı somut bir gerçeklik. Yeni yasa bunu ne kadar karşılayacak şu an belli değil ancak; Almanya’ya gitmek için başvuruda bulunanlar bir umutla gittikleri yabancı bir ülkede bir yabancı olarak sömürülecekler. Elbette toplumsal bir bakış açısına sahip olanlar yurt dışına gitmenin gerçek bir çözüm olmadığının farkındadırlar. Bireyler için de genel olarak bu yolun bir çıkış olmadığını, önümüzdeki dönemin kapitalist ekonomiler için bunalımın derinleşeceği bir dönem olacağını belirtmek gerek. Kapitalist sistem hiçbir yerde özgürlük sunamaz durumdadır. Özgürlük sunulan değil, kavgası verilerek kazanılacak bir değerdir. Göç yasası kapitalistlerin özgürlüğü için göçe zorlananların esaretinden başka bir şey sunmamaktadır.