Dünya, emperyalistler arası çelişkilerin yoğunlaştığı ve bölgesel savaşların yaygınlaşarak savaş eğilimiyle çepçevre sarıldığı bir girdabın içindeyken 2024 yılı halklar için mücadele ve direniş içinde geçti.
Emperyalistler, yıl boyunca durmaksızın dünya halklarına savaş, yoksulluk, sömürü ve soykırım dayattı. Durdurak bilmeden devam eden savaş ve soykırımın içinde milyonlarca insan hayatını kaybetti.
Emperyalizmin 2023 yılında da içinde bulunduğu kriz, 2024’te daha da derinleşti. Egemenler, bu derinleşen kriz içinde birçok ülkede isyan ve ayaklanmaların patlak vermesinden, ezilen halkların biriken öfkesinin taşmasından ve derinlerden gelen dalganın yüzeye ulaşmasından korkuyor. Bu korkuları boşa değil. Çünkü zaman, egemenlerin aleyhine işliyor. Dünyanın dört bir köşesinde yankılanan “Direnen halklar kazanacak!” sesi her geçen gün daha gür çıkıyor. Egemenlerin sömürü düzeni, saldırganlıkları ve ikiyüzlülükleri, dünyanın dört bir yanında daha birleşik ve daha güçlü mücadelelerle teşhir ediliyor.
2024 yılına dönüp baktığımızda Hindistan’daki çiftçi eylemlerinden Kolombiya’daki işçi grevlerine, ABD üniversitelerindeki Siyonizm karşıtı protestolardan Bangladeş’teki öğrenci hareketlerine, Yunanistan’dan Tunus’a, Endonezya’dan Kenya’ya kadar dünyanın dört bir yanında yükselen mücadelenin sesini duyuyoruz. Bu direniş hattının göndere çektiği ise anti emperyalist mücadelenin simgesi haline gelen Filistin direnişinin bayrağıdır.
ÇİFTÇİLER DİRENİŞTE!
Ocak ayından itibaren Avrupa’nın birçok kentinde on binlerce çiftçi sokaklara aktı. Almanya, Fransa, Yunanistan, Belçika-Hollanda sınırı, Bulgaristan, İspanya ve Çekya’da gerçekleşen eylemler, farklı taleplerle gündeme gelse de özünde hepsi emperyalist politikaların neden olduğu krizin maliyetini işçilere, emekçilere ve küçük ölçekli üreticilere yükleyen düzenin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Eylemlerin kapsamı ve büyüklüğü, emperyalistlerin savaş ve sömürü politikalarını sürdürmek için bulduğu “çözümlerin” aslında ne büyük bir çözümsüzlük yarattığını gözler önüne serdi. Fransa’da saman balyaları ile yolları kapatan, Brüksel’de traktörleriyle ana arterleri felç eden, Hindistan’da milyonlarca kişiyle sokaklara dökülen çiftçilerin direnişi, 2024’ün en dikkat çekici mücadelelerinden biri oldu.
Türkiye’de de çiftçilerin tüm yılı mücadeleyle geçti. Özellikle yaz aylarında yoğunlaşan eylemlerde ortak sorun, pazar için üretilen ürünlerin “pazarlanamaması” oldu. Ürünlerini düşük fiyata satmak zorunda kalan çiftçiler, ülkenin birçok yerinde traktörlerle eylemler düzenledi. 2023 yılında belli başlı bölgelerde yaşanan bu sorun, 2024 yılında neredeyse tüm bölgelerde ve tüm ürünlerde kendini gösterdi. Borçlu olarak girdikleri 2024 yılını, daha büyük bir borç yüküyle tamamladılar. Denizli’den Batman’a, Balıkesir’den Urfa’ya, Maraş’tan Çukurova’ya, Amasya’dan Konya’ya kadar her yerde çiftçiler tüccarların insafına terk edilen bu vahşi üretim düzenine karşı mücadelenin tek yol olduğunu bir kez daha gösterdiler.
Tüm dünyadaki çiftçi eylemleri gösteriyor ki çiftçiler, ancak kendi örgütlülükleri ile görünmez olmaktan kurtulabilir. Egemenleri sarsan bu dağınık ve parçalı görünen eylemler dahi çiftçilerin, birlik sağlandıklarında nasıl yıkıcı bir güç olabileceklerinin habercisidir.
İŞÇİLER GREVDE!
Kapitalizmin derinleşen krizi, işçileri ve emekçileri yoksulluğun ve hak gasplarının kıskacına iterken sokaklarda ve meydanlarda adalet ve özgürlük arayışı yankılandı. Fransa’da kamu emekçilerinin iş bırakma eylemlerinden Peru’da madencilerin grevlerine, Güney Kore’de lojistik işçilerinin direnişinden Güney Afrika’da enerji sektöründeki işçi yürüyüşlerine kadar her kıtada mücadele bayrağı yükselmeye devam etti. Egemenler, bu büyüyen dalgayı bastırmaya çalışsa da işçi ve emekçiler, direnişi büyütmeye devam etti.
Avrupa’dan Asya’ya yayılan grev dalgaları, emperyalist politikaların dayattığı kemer sıkma programlarını hedef aldı. Almanya’da demiryolu işçilerinin grevleri, tüm ulaşımı durma noktasına getirirken Hindistan’da on milyonlarca işçinin katıldığı genel grev, küresel çapta yankı uyandırdı. Aynı zamanda, Güney Amerika’da yükselen emek odaklı halk hareketleri, Kolombiya ve Şili’de yüz binlerce insanı sokaklara döktü. Nijerya’da hayat pahalılığına karşı devam eden “We Are Hungry (Açız)” eylemleri, Kolombiya’daki barınma mücadelesi, Kenya’da süren “Köle olmayacağız” eylemleri ve daha birçok hareket… Bu hareketler, sadece ekonomik taleplerle sınırlı kalmayarak adalet, eşitlik ve bağımsızlık hedefleriyle birleşik bir halk direnişi çizgisi oluşturdu. Filistin bayrağı ise tüm dünyada işçi hareketlerinin sahiplendiği ortak sembol haline geldi.
2024 yılında gerçekleşen eylemler bir kez daha gösterdi ki işçi sınıfı, kapitalizmin sürdürülemezliğini teşhir ederken tamamen haklı ve ikna edici, dolayısıyla kendi kaderini eline alabilecek tek güçtür. Bangladeş’te tekstil işçilerinin grevleri, Endonezya’da sendikaların öncülüğünde yapılan kitlesel yürüyüşler ve Türkiye’nin dört bir yanında grev halaylarının yankılanan sesi, bu hakikatleri doğrular niteliktedir. İşçiler, köylüler ve ezilen halklar, sermayenin ve onunla iş birliğindeki çağ dışı düzenlerin karşısında yalnızca direnişle değil, örgütlülükleriyle kazanacaklarının bilincine ulaşıyor. Tüm bu eylemler, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna dair umudu büyütüyor.
Türkiye’de ocak ayında metal işçilerinin, şubat ayında enerji sektöründe çalışan işçilerin, mart ayında sağlık emekçileri özlük haklarının iyileştirilmesi ve sağlık sistemindeki çöküşe karşı bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirerek tüm yurtta destek buldu. Polonez işçilerinin direnişi ile de öne çıkan özellikle gıda sektöründeki işçilerin örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi mücadeleleri, yıl boyunca yoğunlaştı; sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin fabrika önlerindeki direnişleri yüzlerce günü aşarak sürdü. Yaz aylarında ise inşaat ve turizm sektöründeki işçilerin eylemleri dikkat çekti. İstanbul’da dev inşaat projelerinde çalışan işçiler, ücretlerinin ödenmemesi üzerine şantiyeleri işgal etti. Antalya ve Muğla’da otel çalışanları, uzun çalışma saatlerine ve düşük ücretlere karşı birleşerek grev kararı aldı. Aralık ayında tekstil işçileri, Adana, Antep ve İstanbul’da eşzamanlı olarak fabrikalarda üretimi durdurarak çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadeleye katıldı.
GENÇLİK AYAKTA!
2024 yılında dünyanın her yerinde halklara karşı süren hak gaspı, talan ve sömürüye karşı öğrencilerin ve gençlerin örgütleyicisi olduğu protestolar da öne çıktı. ABD’de öğrenciler, artan öğrenim ücretlerine ve borç krizine karşı kampüsleri işgal ederken Hindistan’da gençlik hareketi işsizlik ve eğitimin özelleştirilmesine karşı kitlesel protestolar düzenledi. Avrupa’da iklim krizi mücadelesinin öncüsü olan gençler, hükümetlerin yetersiz politikalarını protesto etmek için yolları ve kamu binalarını bloke etti. Özellikle İspanya ve İtalya’da hem eğitim sistemindeki adaletsizliklere hem de işsizliğin pençesine karşı birleşik bir mücadele hattı ördü.
Bangladeş’te öğrencilerin “Kota Reformu Hareketi” olarak başlattığı eylemler şiddetli biçimde haftalarca sürdü. Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, yüzlercesinin gözaltına alınıp tutuklandığı veya kaybedildiği eylemler büyüyerek geniş kitlelerle buluştu ve Awami Birliği’ne karşı bir harekete dönüştü. Hindistan’da da ilerici ve demokratik gençlik örgütleri Bangladeşli öğrencilerle dayanışma için sokakları doldurdu.
Aralık ayının son günlerinde, Sırbistan’ın Novi Sad kentindeki tren istasyonunda 15 kişinin ölümüne neden olan kazanın ardından hükümete karşı öğrencilerin başlattığı eyleme on binlerce kişi katıldı. Öğrencilerin çağrısı üzerine çiftçiler, işçi-emekçiler, sanatçılar meydanda toplandı.
Dünya çapında anti emperyalist bir çizgide birleşen gençler, emperyalist politikaların karşısında bir direniş odağı oluşturdu. Sadece kendi haklarını değil, aynı zamanda toplumun genelindeki adalet ve özgürlük taleplerini de savunarak Filistin ile dayanışma eylemlerinden kadın hakları ve işçi grevlerine kadar çeşitli mücadele alanlarında yer aldı.
YAŞASIN ÖĞRENCİ İNTİFADASI!
2024 Nisan ayından itibaren dünya genelinde, ABD’den Avustralya’ya, İngiltere’den Fransa’ya öğrenciler ve akademisyenler, Batı destekli İsrail’in kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde 2,3 milyon Filistinliye karşı yürüttüğü soykırıma ve bu soykırıma kurumların suç ortaklığına odaklanan küresel, sınırlar ve kültürler ötesi bir seferberlik başlattı.
Başlangıçta Columbia Üniversitesi öğrencileri, özellikle Gazze’de devam eden soykırımla karşı karşıya olan Filistin halkıyla dayanışma içinde olmak için kampüs alanında bir direniş kampı kurdular. Kısa sürede bu direniş kampları ABD’deki diğer üniversiteler ve kolejlerde, ayrıca Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa’da da yayılmaya başladı.
Bu eylemler Filistin’le dayanışma bağlamında eşi görülmemiş bir yankı uyandırdı. Soykırıma, Siyonizm’e ve emperyalizme karşı örgütlenen seferberlik neredeyse bütün ülkelerde hükümetlerin zorbalığıyla karşı karşıya kaldı. Binlerce öğrenci ve öğretim üyesi yaralandı, tutuklandı ve eğitim kurumlarından uzaklaştırıldı.
Hükümetler ya doğrudan suç ortağı ya da iş birlikçi oldukları için İsrail’in gerçekleştirdiği soykırımı durdurmak için gerekli adımları atmazken öğrenciler tüm dünyaya bu suç ortaklığını durdurmanın gerekliliğini haykırarak kendi kurumlarının suç ortaklığına karşı etkili ve stratejik taleplerle bir araya geldiler. Filistinliler ya da dünyanın herhangi bir yerindeki ezilen topluluk olsun fark etmeksizin oluşan bu birlikler sınırsız vahşeti, cezasızlığı, faşist saldırıları ve baskıyı reddeden yeni bir kuşağın acil bir meydan okuma ve kararlılık dalgasıdır ve yükselmektedir.
KADINLAR SOKAKTA!
İran’dan Arjantin’e, İtalya’dan Türkiye’ye kadar milyonlarca kadın, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, kadına yönelik şiddete, ekonomik sömürüye ve erkek egemen sisteme karşı sokaklarda birleşti. İran’da “Jin, Jiyan, Azadî” sloganlarıyla devam eden kadın direnişi, yalnızca bölgede değil, dünya çapında bir özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sembolü haline geldi. Güney Amerika’da Arjantinli kadınlar, kürtaj hakkını genişleten yasanın korunması ve derinleşen ekonomik krizden en çok etkilenen kesim olan kadın işçilerin haklarının iyileştirilmesi için kitlesel yürüyüşler düzenledi. Hindistan’da kadın bir doktorun tecavüze uğrayıp katledilmesinin ardından tüm ülkeyi saran ve dünyada yankılanan eylemler yapıldı.
Tüm dünyada kadınlar, emeklerinin değersizleştirilmesine karşı mücadeleyi büyüttüler. Bangladeş’te tekstil işçisi kadınlar, düşük ücretlere karşı fabrika önünde barikat kurarak direnirken, Polonez işçisi kadınlar emek mücadelesinin ön saflarında aylardır direniyor. İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledilmesi üzerine binlerce kadın kampüsleri, sokakları doldurarak öfkesini isyana dönüştürdü.
YAŞASIN KÜRESEL İNTİFADA!
2024 yılı, Filistin halkının ulusal kurtuluş mücadelesi ile dayanışmanın dünyanın dört bir yanında güçlü bir şekilde yankılandığı bir yıl oldu. “Yaşasın Küresel İntifada” sloganı, direnişin ve dayanışmanın ortak sesi haline gelerek Filistin direnişinin ne denli meşru olduğunu bir kez daha gösterdi. ABD ve Avrupa’nın büyük şehirlerinde düzenlenen protestolar, İsrail’in işgal, soykırım, sömürü ve apartheid politikalarına karşı geniş çaplı boykot ve protesto kampanyalarıyla birleşti. Özellikle New York, Londra ve Berlin gibi merkezlerde öğrenciler, işçiler ve aktivistlerden oluşan kalabalık kitleler Siyonist İsrail devletini destekleyen şirketlere karşı boykot çağrılarını yükseltti. Hindistan’dan Güney Afrika’ya, Yunanistan’dan ve Güney Amerika’ya, İrlanda’dan Türkiye’ye düzenlenen tüm dayanışma yürüyüşleri ise anti emperyalist mücadeleyle Filistin özgürlük mücadelesini birleştiren küresel hattın güçlenmesini sağladı. Filistin direnişi ile dayanışma açık bir mücadeleye konu oldu ve dünya halklarının anti emperyalist mücadelesinin bayrağına dönüştü. İsrail’in savaş ve sömürü politikaları ile birlikte tüm emperyalistler ve yerli iş birlikçilerini teşhir eden bu eylemler, yalnızca dayanışma değil, aynı zamanda küresel bir intifadanın parçası oldu.
ULUSAL MÜCADELELERE SALDIRILARA KARŞI DAHA FAZLA DİRENİŞ!
Latin Amerika’da Mapuche halkı, topraklarına yönelik işgale ve devlet şiddetine karşı büyük çaplı eylemler gerçekleştirirken Afrika’da Batı Sahra halkının bağımsızlık mücadelesi yeni bir boyut kazandı. Asya’da ise Keşmir halkı Hindistan devletinin baskıcı politikalarına karşı sokakları doldururken bu eylemler, ulusal bağımsızlık mücadelesinin yalnızca bir özgürlük arayışı olmadığını, aynı zamanda emperyalizme ve sömürüye karşı bir direniş hattı oluşturduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Hindistan’da Adivasilerin (yerli halk) şanlı direnişi Maoistlerin öncülüğünde tüm dünyaya ders oluyor. Gerici Hint devleti Maoistlerin etkili olduğu bölgeleri onlardan “arındırmak” amacıyla yıl boyunca Adivasileri katletti. Maoistlerin halk desteğini azaltmayı, Adivasilerin yaşam alanlarındaki madenlerden yüksek kâr sağlamak için bölgeyi insansızlaştırmayı amaçlayan Hint devleti onlarca Maoist gerillayı da katletti. Hindistanlı Maoist lider K. Murali (Ajith) bu yıl Türkiye’de düzenlenen Uluslararası Maoizm Sempozyumu’nda bu saldırıların Maoistleri de Adivasileri de neden bitiremediğini şu sözlerle anlattı: “Bu durum karşısında, en acımasız baskılara rağmen, Orta Hindistan’da devrim ateşi yanıyor, halka umut ve coşku veriyor. Bu mücadelenin gücü, Hindistan halkının en alt kesimi olan Adivasiler arasındaki köklerinden ve dünyanın en ileri ideolojisinin rehberliğinden gelmektedir.” İşte bu yüzden bir kez daha: Yaşasın Maoizm!
Türkiye’de ise Kürt ulusuna yönelik saldırılar, kayyım atamaları ve artan baskılar karşısında kitlesel direnişler yıl boyunca devam etti. Özellikle Amed, Dersim, Van ve Mardin gibi şehirlerde halk, belediyelerine atanan kayyımları protesto etmek için meydanları doldurdu, sokaklar isyanın ateşi ile aydınlatıldı. “İrademe Dokunma” sloganıyla düzenlenen yürüyüşler, mitingler ve eylemler birçok şehre yayılarak büyüdü. TC’nin Kürt ulusuna yönelik saldırıları ülke sınırlarıyla sınırlı kalmadı. Irak ve Suriye Kürdistanı’nı, özellikle Rojava’yı hedef alan saldırılarıyla yüzlerce kişiyi katletti. Yine geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kimyasal silahlarla gerilla alanlarını hedef aldı.
Emperyalizm ve iş birlikçilerinin korkusu olan anti emperyalist mücadele yükseliyor. Tüm dünya halklarının kendi ülkelerinde geliştireceği anti emperyalist mücadeleyi örgütlemek bugün en acil görevimizdir. Devrim mücadelemizi her cephede geliştirme sorumluluğu ile yeni yılı karşılıyoruz.
İsyan ateşlerinin tüm dünyayı saracağı yeni bir yıl için mücadelede ısrar, ısrar, ısrar!