[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Kitle çalışmaları ve bunun içinde ajitasyon/propaganda (A/P) çalışmaları sınırlı belirli alan ve faaliyet özgülünde tanımlanmak zorundadır. Bu tanımlama genel politik çizgimizle uyum gösterse de doğrudan ondan ortaya çıkarılabilecek bir şey değildir. Faaliyetin alan ve kapsamı daraldıkça veya belli bir çelişkiye odaklanıldıkça o özgülde doğru politikaların oluşturulması gerekecektir. Kitle çalışmaları ve A/P çalışmaları bu doğru politikalar üzerinde gerçekleştirilecektir. Çünkü her bir parçadaki çalışmayı değişik kanallardan genel taktiklerimize ve stratejimize bağlayabiliriz.
Buradan da anlaşılacağı gibi A/P yöntem ve araçlarımızı ortaya çıkaracak olan da belirleyeceğimiz politika ve hedeflerdir. Politik hedefler ortaya konmadan, çalışmanın kapsam ve somut ayakları belirlenmeden faaliyetlerimizin istikrarlı ve sonuç alıcı olması mümkün olmayacaktır. Bu yüzden belirlenen zaman dilimi içerisinde hangi sonuçların elde edilmek istendiği ortaya konulmalıdır. Belki bu planları değiştirmek gerekecektir; fakat her halükârda belirlenmiş hedefler, çalışmanın tempo ve başarısının hem itici güçlerinden hem de ölçütlerinden biri olacaktır. Bu olmadan ne başarıdan ne de başarısızlıktan somut verilere dayanarak söz edebiliriz. Tam olarak ne olduğu anlaşılmayan, neyi amaçladığı bilinmeyen “görevler”e göre faaliyet yürütecek, dolayısıyla başarı ve başarısızlıklardan gerçek dersler çıkarılmayacaktır. Oysa bir alanın koşullarına ve KP örgütlülüğünün gücüne göre niceliksel anlamda küçük bir kazanım başarı sayılabilecekken, başka bir alanda aynı türden bir kazanım hata, daha büyük bir kazanım başarısız sayılabilecektir. Bunlardan hangisinin gerçekleştiğini değerlendirebilmek için elimizde soyut “görevler” değil, somut politik ve örgütsel hedefler olmalıdır.
Öyleyse bir köşe taşı olarak doğru politikanın belirleyiciliğini tespit etmeliyiz. Ancak bu olduğunda yetersiz örgütsel güç ve olanakların yarattığı engeller tali duruma düşebilir. Doğru bir politika, örgütsel güç ve olanaklar da hesaba katılarak oluşturulur. Fakat doğru politika olmadığında var olan örgütsel gücün de işe yaramayacağı, zamanla erozyona uğrayacağı bellidir. Bu aynı durum kitle çalışmalarımız, A/P çalışmalarımız için de geçerlidir.
Doğru politikalar üzerinde yükselmediğinde en yetkin araç ve yöntemler dahi başarısız kalmaya mahkûmdur; bu durumda belki çok sınırlı katkılar olacaktır. Fakat eğer doğru politikalar belirlenebilmişse bu araç ve yöntemlerin katkısı katbekat artacaktır. Araç ve yöntemler önemsiz değildir. Tersine çoğu kez ciddi bir sorun olabilmekte, kimi tarihsel kesitlerde kritik işlevler kazanabilmektedir. Ancak bugün politikayı netleştirmeden araç ve yöntemleri tartışmanın kısır döngü olacağını bilerek konuya yoğunlaşmalıyız.
Politikayı tartışmak, kitleleri örgütleme siyasetiyle eş anlamlıdır. Bu noktada Mao’nun aşağıdaki belirlemesi kendi pratiklerimiz açısından da açıklayıcı özellikler gösterecektir: “Kitlelerin gücünü örgütlemek bir siyasettir. Peki, bunun tersi bir siyaset var mıdır? Evet, vardır. Bu siyaset, kitle bakış açısından yoksundur; kitlelere güvenmede ya da onları örgütlemede yetersiz kalır”
Devrim mücadelelerinin ivme kazandığı dönemlerde olduğu gibi, en geri dönemlerde de kitle çalışmaları farklı biçimlerde sürecektir. Her dönem, bu çalışmaları bulunduğu noktadan ileri sıçratacak dinamikler belirlenerek devam edecektir. Bu bazen durağan bir görüntü ve geri bir biçim arz etse de aslolan doğru potansiyeller üzerinde yoğunlaşmak ve geleceğe hazırlık yapabilmektir; çünkü durağanlık ve gerilik KP’nin ideolojisi ve çalışma ruhunda değil, kitlelerin bilinç, deneyim ve örgüt gücünde bir zemine tekabül eder.
Faaliyetimizi, kitleler içerisindeki konumumuzu ileri sıçratacak dinamikler esas olarak kitle gerçekliğidir. Kitlelerin çelişkileri, bunlar içerisinde öne çıkan ve daha yakıcı olanı tespit etmek, nasıl ve hangi araçlarla, yöntemle çözüleceği hakkında anlayış oluşturmak faaliyetimizi ileri taşıyacak dinamiklere uzanmayı sağlar. Kitleler içerisinde yürüttüğümüz devrimci çalışma kitlelerin düzenle olan çelişkilerini açığa çıkartmaktan, çözümler geliştirip kitlelerin sahiplenmesini, bunun için devrimci pratiğin parçası olmasını sağlamaktan uzaktır. Kararlı biçimde fedakâr bir çalışma yürütülmesine rağmen kayda değer bir gelişme yaşanmıyor, kitlelerle bağlarımız güçlenmiyorsa bu, kitlelere uzaklığımızı gösterir. Kitlelerin eğilimlerini belirleyen, onlara yön veren çelişkileri görmediğimiz, kavramadığımız için bütün zamanımız kitlelerle geçse bile onlardan, onların gerçekliğinden uzak olduğumuzu söyleyebiliriz. Bulunduğumuz alanlarda kitlenin ekonomik, sosyal, siyasal durumunu; alandaki demokratik kitle örgütleri ve karşı devrimci örgütlenmeleri incelemek, kadınlar ve gençler hakkında doğru bilgilere ulaşmak ve bu incelemeler ışığında hedefler belirlemek gerekir. Genel bir kitle çalışmasının yanı sıra örneğin kadınlara ya da alanda bulunan işçilere, gençlere yönelik daha özel çalışmalar yürütülmeli. İl, ilçe, mahalle veya fabrikalarda yürütülecek çalışmalara ilişkin politikaların alanlarda faaliyet yürüten militan ve onların yer aldığı birim-komisyon-komiteler tarafından değil de daha üstten oluşturulması gerekir gibi yanlış, yanlış olduğu kadar kendi rolünü sıradanlaştıran anlayışlar mevcut. Zaman zaman dile getirilen “politikamız yok”, “politika oluşturulmadı” ifadeleri bu yanlış kavrayışın sonucudur. Merkezi veya genel politikalar elbette olur, olmalı, buradan hareketle yerellere doğru bir özgülemeye de gidilmeli fakat alanlardaki çelişkilere hâkim olmak ve uygun politikalar oluşturmak, araç ve yöntemler geliştirip alan faaliyetini belirlemek her durumda doğru çalışma tarzıdır. Bu tarz ertelenmemeli, savsaklanmamalıdır.
Doğru politikalar üzerinde gelişmeyen ve bu politikalarla belirlenmiş hedeflere yönelmeyen çalışmalar kendiliğinden, rastgele yapılmış bilinçsiz çalışmalardır. Devrimci çalışma yürüten yoldaşlarımız genellikle bu tarz bir çalışmanın parçası olmuş, bu tarz bir çalışma içerisinde biçim almışlardır. Çinli komünistlerin “nereye gittiğini bilmeyen pratik insanı” dedikleri faaliyetçi gerçekliğine sahibiz. Bu şekillenişin altında ideolojik-politik gerilik yatmaktadır. Politik çalışmanın önemi yeterince kavranmadığı, kitlelerin rolü bilince çıkartılmadığı için bu tarza çivi çakılmaktadır. “Eğer bir kişi ideolojiye ve politikaya önem vermeyip güncel çalışmalara dalarsa, yönü olmayan bir ekonomist ve bir teknisyen haline gelir.” ÇKP belgelerinden aldığımız bu cümle faaliyetimiz açısından önemli ve uyarıcı olmalıdır. Kitle çalışması, derken doğru politikaların yön verdiği çalışmaları kastediyoruz. Doğru politika gerçeğe dayanan politikadır. Bununla birlikte stratejimize hizmet eden, ona bağlı politikadır. Şehirlerde veya kırsal kesimlerde yürütülen ve doğru politikaya bağlı gerçekleşen çalışmalar, Halk Savaşına hizmet eden çalışma özelliği kazanır. Bu bakımdan “nereye gittiğini bilmeyen pratikçi insanın çalışması” bütün iyi niyetine rağmen Halk Savaşımıza hizmet etmekten de uzaktır.
Devrimci kitle çalışmasında kitle örgütlerinin önemi büyük olmasına rağmen bu ilişkinin kavranışı içerdiği önem düzeyinde olmamıştır. Kitle hareketi için odak olma özelliğine sahip olması, yüzü kitlelere, kitle hareketine dönük komünist militanlar açısından bu imkâna daha bütünlüklü ve yoğun biçimde yaklaşmayı gerektirir. Pratiğimizde kitle örgütlerine karşı daha çok tek yanlı, dar yaklaşım söz konusudur. Örneğin kitle örgütlerinin üstlenmesi, onlar eliyle yerine getirilmesi halinde daha kalıcı, etkili olacak çalışmalar, bu örgütler dıştalanarak veya bu örgütler dahil edilmeyerek; ama sonuçta bu örgütlerin yerine kendini ikame ederek PP’nin faaliyetçileri tarafından kotarılmak istenirse bu, kitle örgütleri ile kitle çalışması ilişkisinin yanlış kavrandığını gösterir. Emekçi-yoksul halkımızın yaşadığı mahallelerde yaygınlaşan uyuşturucu ve çeteleşme sorunu karşısında benimsenmesi gereken politika bu örgütlerin sorunu sahiplenmesi ve kitleye taşıması olmalıdır. Komünist militanlar politikalarıyla, kitle faaliyetiyle bu çalışmanın içerisinde yer alır, kitle hareketinin parçası olurlar. Bunun ilerisine geçip “çeteleri kazıma”, “uyuşturucu kullananı rehabilite etme” vb. vaatlerde bulunurlarsa çeteleşme ve uyuşturucunun sistemle ilişkisini muğlaklaştırma dışında devrimin görevlerini ihmal etme gibi bir duruma düşmüş olurlar.
Kitleleri incelemeyi ve genel politikalarımızı bugünde somutlamayı öğrenmeli, güçlü bir kitle çalışması için ustalaşmalıyız. Tarih ve gelecek komünistleri bugünle, bugünkü görevlerine olan yaklaşımıyla sınar; çünkü gelecek bugündür, bugüne sarılalım, geleceği örelim.