HABER MERKEZİ- Dilovası’da kurulu olan Diler Demir Çelik Fabrikasında çalışan işçiler, fabrikada tespit edilen pozitif vaka sayısının 60’ı geçtiğini duyurdu. Virüsün Dilovası’ya fabrikadan yayıldığının konuşulduğunu aktaran işçiler, “İlk vaka tespit edildiğinde izolasyona alınsaydık bugün bu duruma gelmezdik. Salgın kontrolden çıkıyor çünkü patronların kârı daha önemli” dedi.
Türk Metal’in örgütlü olduğu Diler Demir Çelik Fabrikasında 500 işçi çalışıyor. İlk vakanın tespitinden sonra da çalışmaya devam eden fabrika, geçtiğimiz pazartesi günü çelikhane ve bağlı hatları durdurma kararı aldı. Diğer bölümler ise çalışmaya devam ediyor.
60’TAN SONRA SAYMAYI BIRAKTIK
Gazetemize konuşan işçiler fabrika yönetiminden ve Türk Metal’den vakalarla ilgili kendilerine net bir açıklama yapılmadığını söyledi. Yaptıkları testlerin sonucu pozitif çıkanlardan sürekli rakamların arttığı bilgisini aldıklarını aktaran işçiler, buna rağmen ancak geçtiğimiz pazartesiden sonra sadece bir bölümün kapatıldığını dile getirdi. Bir arkadaşlarının durumunun ağır olduğunu bilgisini aldıklarını aktaran işçiler, “Patron gerçeği gizliyor. Herkes bir rakam veriyor. Ama biz 60’tan sonra saymayı bıraktık. Sağlık Bakanlığı, devlet yetkilileri açıklama yapıyor ama bugün artık bu bölgede koronavirüs kontrolden çıkıyor. Çünkü patronların kârı daha önemli görülüyor” diye konuştu.
HALKIN SAĞLIĞI TEHLİKEDE
İşçiler, şunları söyledi: “İlk vaka tespit edildiğinde izolasyona alınsaydık bugün bu duruma gelmezdik. İşçiler olarak ölüme gönderiliyoruz. Ölmek mesele değil, bu virüsün Dilovası bölgesine Diler işçisi nedeniyle yayıldığı söyleniyor. Türkiye’nin gerçeği fabrikalardır. Sadece bizim değil, tüm halkın sağlığı tehlikede.”
Bilgi almak için aradığımız fabrikadan ise “Kimseyle bu konuyla ilgili görüş veremiyoruz” yanıtı verildi.
KÂR HIRSI NEDENİYLE ÜRETİM ZORLAMASI KORKUNÇ BİR TABLO YARATTI
Gebze’deki fabrikalarda artan vakalara ilişkin açıklama yapan Emek Partisi (EMEP) Gebze İlçe Başkanı Hasan Atik, işçilerin patronların kâr hırsı nedeniyle üretime zorlanmasının korkunç bir tabloyu beraberinde getirdiğini söyledi. Diler Çelik’te yaşananların sadece bir örnek olduğunu söyleyen Atik, “Onlarca fabrikada sayı her gün artıyor. Ayrıca işçiler doğal olarak evlerine, mahallelere, ilçelere de virüsü taşıyor. İstanbul’dan, Sakarya’dan da işçilerin geldiği düşünüldüğünde Gebze düğüm noktası haline geliyor” dedi. EMEP olarak virüsün görüldüğü ilk günden itibaren, salgının önlenmesi için çalışması zorunlu işyerleri dışında tüm üretim ve hizmet üretimine ara verilmesini, işçilerin ücretli izne çıkarılmasını ve yaygın test yapılmasını istediklerini hatırlatan Atik, şunları söyledi: “Sendikalar da bu dönem rollerine uygun davranmalıdır. İşçi ve emekçiler ise beklentiye girmemeli, kendi sağlıkları için mücadele etmeli. ‘Bekleyelim görelim’ deme vakti çoktan geçti, insanca bir yaşam ancak işçi ve emekçilerin ortak mücadelesiyle mümkün.”
FABRİKALARI GÖZETMEYEN ANLAYIŞ HALK SAĞLIĞINI TEHLİKEYE ATAR
Zorunlu olanlar hariç üretimin durdurulması gerektiğini dile getiren Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, “Yaşamamız için gıda, su, elektrik ve doğal gaz gibi enerjiye ihtiyacımız var. Demir çelik üretiminin yaşamsal bir özelliği yok ve zorunlu olanların dışında. Dilovası’daki gibi yaygın olan boya ve metal sanayi üretimine ara verilebilir yerler” dedi.
Çalışma Bakanlığına bu talebi bir kez daha ilettiklerini ve hükümetin yeniden gözden geçirmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti: “Çünkü üretimin devam etmesi fabrika havzalarında işçilerin sabah servislerinden başlayarak, üretim yerlerinde, çay molalarında, yemekhanelerde hastalığı birbirlerine bulaştırmaları; vardiya sonrası ailelerine, apartmanlarında yaşayanlara, temas ettiği kişilere bulaştırması anlamına gelir. Memleketin büyük bir çoğunluğu emeğiyle geçinen, fabrikalarda çalışan insanlar. Hele hele Kocaeli havzasında Kovit-19’un görülme olasılığı diğer illere göre daha yüksek. Böyle bir gerçeklik varken bizim üretim alanlarını görmeden önlem alma planımız gerçekçi değil, doğru da değil.” Çalışması zorunlu olan yerlerde de çalışma sürelerinin 3 saate kadar düşürülmesi gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, “8-12 saatlik üretimler işçiler başta olmak üzere aileleri ve çevreleri için büyük tehlikedir” dedi. Üretim alanlarını görmeyen bir anlayışın halk sağlığı açısından da birçok problemi beraberinde getireceğine dikkat çeken Yılmaz, Çalışma Bakanlığının, iş müfettişlerinin ve sendikaların yüzünü buraya dönmesi gerektiğini kaydetti. TTB dışında pek az kurumun konuşmasının eksiklik olduğunu ifade eden Yılmaz, “Yarın buralarda istenmeyen sonuçlarla karşılaşabiliriz” diye konuştu.
İŞYERİ HEKİMLERİ FABRİKALARIN DURUMUNU BİLDİRSİN
İşyeri hekimlerinin durumuna da dikkat çeken Yılmaz, şunları söyledi: “Çalışma Bakanlığına da bildirdik. İşyeri revirlerinin durumu kötü ve acilen gözden geçirilmesi gerekir. Düzgün triyaj yapılmıyor. Herkes iç içe, doktorun kişisel koruyucu malzemesi yok. Hekimin de sağlığı can güvenliği tehlikede. İşyeri hekimlerine de çağrımız var; kişisel koruyucu malzemeleri temin edilmeden çalışmamaları gerekir, işverenler bunu sağlamakla yükümlüdür. Öte yandan doktorlarımızın da uygunsuz çalışma koşullarını, fabrikalardaki hastalık durumlarını bize bildirmelerini istiyoruz. Bildirilsin ki önlem alınsın.”
Yılmaz, Kocaeli halkına da şöyle seslendi: “Fabrikalarda çalışan işçiler onların kardeşleri, çocukları, eşleri, anneleri ve babaları… İşçilere sahip çıkmaları gerekir. Bunun için salgını önce işçilerin kendi arasında sonra da halkın işçilerle dayanışmasını artırarak yenebiliriz. Bu süreçten en az zararla ancak böyle çıkabilirler.” (Evrensel)