[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Sınıf mücadelesine katılmış her genç komünist, bu mücadelenin gerektirdiği temel özelliklere sahip olmak zorundadır. Eğer bu özellikler taşınmazsa yapılan işin adı ne olursa olsun kendisi devrimcilik, komünistlik olmaz, ya da ciddi eksiklikler taşıyan, devrimi gerçekleştirmeye yetmeyen bir devrimcilik, komünistlik olur. Kimse Komünist Partisi’nin ve onun önderliğindeki yan örgütlerinin dışında kalarak sınıf mücadelesinin gerektirdiği temel özelliklere sahip olamaz. Aynı şekilde bu örgütlerin ne kadar içindeyse, yani örgütlü yaşamı ne kadar içselleştirebilmişse buna denk düşen bir biçimde bu özelliklere sahip olma şansını yakalayabilir. Bunlardan hareketle şuraya varırız: partiye, örgütlü yaşama kişisel dünyamızda ne kadar yer ayırırsak sınıf mücadelesinde yetkinleşmenin, gelişmenin birinci ve üzerinden atlanılamaz koşulu partiyle bütünleşmek, partiyle özdeşleşmektir. Partiyle bütünleşmek, özdeşleşmek demek partinin her sorununu kendi sorunumuz, her faaliyetini kendi faaliyetimiz, her değerini kendi değerimiz bilmektir. Bununla aynı anlama gelecek şekilde kendimizin her olanağını, zamanını, bilgisini partiye adamaktır. Kısacası partiyle yaşam dışında soluk almamak ve her alınan soluğu parti için harcamaktır. Yaşamının bir bölümünde devrimcilik, komünistlik yapmak, geri kalanında düzenin koşulladığı ortamlarda devrimci, komünist olmayı bir yana bırakarak “yaşamak sade yaşamak”, böylesi bir tavır “yosun solucan harcıdır” diyor Ahmet Arif. Yaşamın bir kısmını yosun, solucan olarak yaşayıp geri kalanında devrimcilik, komünistlik yapılamaz. Yapılmaya çalışılırsa olmaz mı? “Abdestsiz namazı ben kıldım oldu” demiş Bektaşi. Ama abdestsiz namazla sevap, tüm yaşama damgasını vurmayan devrimcilikle, komünistlikle devrim kazanılamaz. Sınıf mücadelesinin gerektirdiği temel özelliklere sahip olunamaz. Bu nedenlerle eksikliklerimizi, zaaflarımızı aşmak istiyorsak önce devrime ve partiye sarılmamız gerekir. Hem bunu yapmayayım hem de her şeyim dört dörtlük olsun düşüncesi ahmakça bir küçük burjuva mızmızlanmasıdır.
Sınıf mücadelesinin gerektirdiği özellikler koşullara paralel olarak sürekli değişirler. Ama yine de her devrimcide, komünistte her zaman olması gereken temel bazı özellikler vardır. Bunlar devrimciliğin, komünistliğin olmazsa olmazlarıdır: Atak olmak, bilgili olmak ve fedakâr olmak. Bu yazıda esasta kendi özgülümüzden hareketle bu özellikleri açmaya, bunlara ulaşmak için yapmamız gerekenleri ortaya koymaya çalışacağız. Ama şunu da en başta anımsatarak: Sorunları ancak onları çözmek isteyenler -gerçekten çözmek isteyenler- çözebilir. Bunun ölçütü de gösterilen çabanın boyutudur.
ATAK OLMAK: YARATIN, BELİRLEYİN, DÖNÜŞTÜRÜN, YÖNLENDİRİN!
Devrim uygun nesnel koşullara müdahaleyle gerçekleşir ve nesnel koşullar ne kadar uygun olursa olsun gerekli müdahaleyi gerçekleştirmek oldukça zorlu bir çabayı gerektirir. KP’nin ve devrimin diğer aygıtlarının inşası, yetkinleştirilmesi, kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi, düşmanın zorunun alt edilmesi, tüm kurumlarının yıkılarak yerlerine yeni kurumlarının geçirilmesi. Bunlar kendi kendilerine olmazlar, kolayca da olmazlar. Devrim bir müdahale olayıdır en başta. Bu müdahale yıkmak ya da kurmak amaçlı olabilir. Ama devrimin her adımı mutlaka müdahaleyi gerektirir. Bu müdahaleyi yapacak olansa KP’dir, onun bireyleridir, biziz. Devrim için gerekli tüm müdahaleler belirli bir programa, çalışma tarzına ve eylem çizgisine uygun olarak gerçekleştirilir. Yani devrimin gerektirdiği müdahaleler gelişigüzel, birbirinden kopuk, hedefsiz vb. olamazlar. Örgütlü ve planlı müdahaleler gerekir.
Müdahale etmek; yaratmak, belirlemek, dönüştürmek ve yönlendirmektir. Bunların hepsi etkin olmayı, atak olmayı gerektirir. Duran, uyur-gezer ya da uyur-koşar olan, aklı başında olmayan, aklı işinde olmayan, emek harcamayan, ter dökmeyen bunları başaramaz. Devrim nasıl müdahaleye bağlıysa, devrimci olup olmamak da müdahaleci olup olmamaya bağlıdır. Devrimciliğin birinci temel bileşimi müdahaleciliktir; yaratıcılık, belirleyicilik, dönüştürücülük ve yönlendiriciliktir.
Bir nesnenin canlı olup olmadığı, yaşamsal işlemlerinin var olup olmadığı, sürüp sürmediği ile anlaşılır. Devrimcinin, komünistin varlığı da buna benzer bir şekilde, kendi niteliğine uygun işlevleri yerine getirip getirmediğine, yaşamdaki etkilerine bakılarak anlaşılır. Eğer bir devrimcinin, komünistin bulunduğu ortamda onun yarattığı, belirlediği, dönüştürdüğü ve yönlendirdiği eylemler, kurumlar, kitleler, politikalar yoksa, varlığı ve yokluğu çok farketmiyorsa orada devrimcilik, komünistlik de yoktur. Müdahalenin boyutu devrimciliğin, komünistliğin boyutunun şaşmaz göstergesidir.
Müdahale etmek, yani yaratmak, belirlemek, dönüştürmek ve yönlendirmek iradi çaba gerektirir. İradi çaba harcamak; hareket etmek, emek harcamak, kafa yormak demektir. Etkin özne olmak, kısacası atak olmak demektir. Yaşama karşı, düzene karşı sürekli atak halinde olmayan, ona saldırmayan, saldırmak için donanmayan müdahale edemez. Atak olmak en özlü ifadesiyle enginleri fethetme ruhuna sahip olmaktır.
Etkin özne olmak, yani atak olmak gerçekte birbirinden kopartılamazsa da daha kolay inceleyebilmek için iki bölüme ayırıp inceleyebiliriz: Zihinsel ataklık ve bedensel ataklık.
ZİHİNSEL ATAKLIK: DÜŞÜNÜN!
Zihinsel ataklık, en kısa ve yalın tanımıyla kafayı kullanmaktır, düşünmektir. Yorumlar, çıkarsamalar, yargılamalar, planlar yapmaktır. Her ne kadar “insanın en temel özelliği düşünmektir”, “insan düşünen hayvandır” denilmekte ve böylelikle de düşünmenin kolay, herkeste olan sıradan bir özellik olduğu vurgulanmaya çalışılmaktaysa da çıkarlarını yığınların düşünmemesine dayandıranların egemen olduğu ve bu egemenliklerini binlerce yıldır sürdürdükleri dünyamızda ezilen yığınların gerçekte düşünmesinin önünün alınması için egemen azınlıkça binbir yol, yöntem kullanılmaktadır ve böylelikle de egemenlerin istediği doğrultuda düşünmeleri ya da en azından onlara karşı çıkacak bir düşünsel düzeye ulaşamamaları amaçlı bu çabalar büyük başarılar sağlamıştır. Bu gerçeklik ezilenlerin bilinçli kesimleri olmamıza rağmen büyük oranda bizim için de geçerlidir. Bir olguyu ele alıp her yönüyle incelemek, bir süreci tüm bileşenleriyle değerlendirmek, bir eylemi her olasılığı hesaba katarak planlamak, bunları bir yana bırakalım herhangi bir konuda düşüncelerimizi derli toplu ifade edebilmek, egemenlerin kurdukları düzenin üzerimizdeki sonucu olarak hiç de kolay değildir. Her yoldaş salt kendini gözden geçirirse dahi bu gerçeği görebilir.
Oysa bizim devrim yapmak için yaşama müdahalede bulunmamız gerekmektedir. Bu müdahaleyi en doğru, en verimli ve en etkili bir şekilde yapmamızın yolu ise iradi çabamızın hedeflerini, yöntemlerini, biçimlerini belirlememizden geçmektedir. Peki bu belirlemeleri nasıl yapacağız? Düşünerek, yorumlar, çıkarsamalar, yargılamalar, planlar yaparak. Demek ki müdahalenin ilk adımı düşünmektir, zihinsel olarak atak olmaktır.
(Devamı gelecek…)
*Proletarya Partisi’nin 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ, 25 yıl önce bugün Türk ordusuyla girdiği çatışmada şehit düşmüştür. Komünist önder Mehmet Demirdağ’ı hakkında yazılan anı-anlatılar dışında kendi yazılarından da tanımak ve anlamak önemlidir. Bu nedenle Demirdağ’ın kaleme aldığı bu yazı gazetemizde üç bölüm halinde paylaşılacaktır. Ölümsüzlüğünün 25. yılında komünist önder öğretmeye devam ediyor.