[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
*Bu yazı Proletarya Partisi 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ tarafından kaleme alınmıştır. Yazının ilk bölümü için tıklayınız.
Gerçekliğimizi ele alırsak bize damgasını vuranın zihinsel ataklık değil, zihinsel tembellik olduğunu görürüz. Biz unuturuz, karıştırırız, planlamayız, iki işi bir arada düşünemeyiz, olgulara çok yönlü yaklaşmayız, süreçleri tüm bileşenleriyle ele almayız, ya her şeyi aklarız ya her şeyi karalarız ya da net ayrışımlar yapmadan hem ak hem kara deriz… Böyle olmamız bir yönüyle doğaldır, çünkü belli bir toplumun ürünleriyiz. Böyle olmamız bir yönüyle de akılalmazdır. Çünkü biz devrimciyiz, komünistiz. Bu doğallıkla akılalmazlığın birlikteliği bizim çelişkimizdir. Eğer çelişkinin doğurduğu hareket ileriye doğruysa zihinsel tembellik geriliyor zihinsel ataklık ilerliyorsa durum iyidir. Ama durumumuz esasta böyle de değil. Birçok yoldaş zihinsel tembelliğinin, uyur-gezerliğinin, uyur-koşarlığının, düşünme, planlama özürlü olduğunun henüz farkında değil. Böyle olunca sorunun çözülmesi de mümkün olmaz, olmuyor.
Sürekli unutuyorsak, karıştırıyorsak, planlarımız yaşama uymuyorsa ya da daha kötüsü plan yapmıyorsak karar alırken üzerinde çok düşünmüyorsak, hep aynı hataları yapıyorsak, ya hep ya hiç, ya da öyle de böyle de farketmez diye düşünüyorsak, bir taşla iki kuş vurmak bir yana onlarca taş atıp sonunda da kendimizi vuruyorsak, güne “haydi Kerim, Allah Kerim” diye başlıyorsak, akşama kadar somut bir sonuç almadan dolaşıyorsak, işlerimizi yumurta kapıya gelince yalap şelap yapıyorsak, kişilere göre değerlendirmelerde bulunuyorsak, “acaba”, “neden”, “niçin”, “nasıl” “ne zaman”, “plan”, “sorgulama”, “denetim” sözcüklerini yolda görsek tanımayacak haldeysek, elimize kalem almıyorsak, aldığımızda da tekerlemeler yazıyorsak … Bunların gerisinde yatan bir neden var. Bunları sürekli yaşayıp, bunları yaşadığımızı da hemen unutarak bu sorunları çözemeyiz, çözemiyoruz da. Her yaşadığımızı sorgulamalı ve nedenlerini bulmalıyız. Belirtiler bunlarsa hastalığın adı zihinsel tembelliktir. Yaşananlar bunlarsa önce düşünmediğimizi, uyur-gezer ya da uyur-koşar olduğumuzu kabul etmeliyiz ki çözümün yarısını gerçekleştirmiş olalım. Düşünmeden, uyur-gezer ya da uyur-koşar devrimcilik, komünistlik olmayacağını kavramalıyız ki sorunun çözüm yoluna girebilelim.
Düşünmeyi nasıl öğreneceğiz ve bu yeteneğimizi nasıl geliştireceğiz? Evet soru budur. Çünkü düşünmek, bizim anladığımız anlamda eleştirel, sorgulayıcı, planlayıcı, eyleme yönelik düşünmek, bir dünya görüşünün, MLM’nin bakış açısıyla, yöntemiyle düşünmektir. Bu tür bir düşünme öğrenilecek, sürekli öğrenilecek ve geliştirilecek bir düşünme biçimidir.
Bu konuda birinci yöneleceğimiz kaynak ustalardır, MLM’yi “dogma değil eylem kılavuzu” olarak ele alıp onların yazdıklarını, düşünme yöntemlerini kavramaya çalışarak incelemektir. Lenin devleti, emperyalizmi, partiyi nasıl ele aldı? Hangi yöntemle düşündü, sonuçlara nasıl vardı? İşte ustaları bu gözle okumalıyız. Göreceğiz ki onlar bir olguyu her yönüyle, koşulları içinde, iç ve dış ilişkileriyle, çelişkileriyle, gelişim süreciyle birlikte ele alarak ve hep devrim cephesinden yaklaşıp ne yapmalı sorusuna yanıt bulma çabasıyla düşündüler. İşte biz de böyle düşünmeliyiz. Bu yöntemi öğrenmek için salt ustalarla da yetinmemeli, çok zengin tarihsel ve güncel kaynaklardan yararlanmayı da bilmeliyiz. Önce olguları incelemek, sonra politikayı belirlemek yöntemini içselleştirmeliyiz.
İkinci olarak, her konuda mutlaka plan yaparak, plan yaparken her ayrıntıyı, olasılığı hesaba katmayı, planlarımızı uygularken de yaratıcı ve esnek olmayı, birleştirmeyi sağlayarak düşünme yeteneğimizi geliştirebiliriz.
Üçüncü olarak hatalarımızın, eksikliklerimizin, pratiklerimizdeki aksamalarımızın, yanlış politikalarımızın üzerinden atlamayarak, bunları yok saymayarak, tesadüflere, anlık, tekil “kaza”lara bağlamayarak tüm çıplaklığıyla masaya yatırıp sorgularsak, niye böyle oldu diye kendimizi aklama mantığıyla değil, doğruları bulmak anlayışıyla sorunlara yaklaşırsak çok değerli dersler elde edebiliriz ve düşünme yeteneğimizi geliştirebiliriz.
Dördüncü olarak, kendimize yönelik eleştirilere kulaklarımızı tıkamayıp, kimden gelirse gelsin kendimizi denetleyip doğru eleştirilerden, bu en değerli yardımlardan yararlanarak eksiklerimizi görebilir ve nerelerde yanıldığımızı, bunların nedenlerini görerek düşünme yeteneğimizi geliştirebiliriz.
Beşinci olarak, her sorunda mümkün olduğunca çok yoldaşın görüşlerini alarak, tartışarak kendi eksiklerimizi görüp böylelikle de daha geniş bakış açıları kazanarak düşünme yeteneğimizi geliştirebiliriz.
Burada saydıklarımızı uygularsak ve bunları yeni yöntemlerle zenginleştirirsek düşünmeyi öğrenmek ve bu yeteneğimizi geliştirmek yolunda ilerlemeler sağlarız. Düzenin bize aşıladığı zihinsel tembelliği alt edip ataklığa geçebilir, böylece de devrimin gereksinim duyduğu müdahalelerin zorunlu ilk aşamasını başarabiliriz.
BEDENSEL ATAKLIK: TUTTUĞUNUZU KOPARIN, OLMAYANI YARATIN!
Bedensel ataklık coşkucu, planlı ve verimli bir şekilde pratik görevlerimizi tam anlamıyla yerine getirmektir. Tuttuğunu koparmak, olmayanı yaratmak, planlananları tamamen ve hatta aşarak yaşama geçirmektir. Devrimin gerektirdiği müdahaleler, maddi yaşama etki eden girişimler pratik çabalarla mümkün olabilir. Bunun yolu da bedensel ataklıktan geçmektedir.
Hiçbir devrimci, komünist devrim için yapacağı bir görevi koşulları varken yapmamazlık edemez. Bu kendimize biçtiğimiz sıfatlarla çelişir. Bunların etiketler, hem de sahte etiketler olduğunu gösterir. Devrim için harcanacak bir dakikayı devrim için harcamamak o dakikayı karşı-devrim için harcamaktır. Devrimin gerektirdiği bir işi yapmamak karşı-devrime hizmettir. Bu nedenlerle devrimin gerektirdiği bedensel ataklıktan yan çizenler karşı-devrime kan taşımaktadırlar. Devrim için çalışmayan karşı-devrim için çalışıyordur. Bu gerçek apaçıktır.
Bizde birçok yoldaşın canla başla, gece gündüz koşturduğu bir gerçektir. Bu inkâr edilemez bir olumluluktur. Bu çabaların sonuç alıcı olması, hatta daha az çabayla daha çok sonuç almanın yolunu açmaksa esasta yukarıda değindiğimiz zihinsel ataklık sorunuyla ilgilidir. Yine GB’mizde görevlerini yerine getirmek için çaba harcamayan, emek vermeyen, ter dökmeyen, her işi kıyısından, köşesinden tutmaya çalışan, görüşmelerine sürekli geciken yoldaşlar da vardır. Koşulları uygun olduğu halde bir işe dahi girmeyen, sabah ezanını duymadan uyumayan, güzellik uykusu almadan uyanmayan, gazete, dergi almak için yola gitmeye üşenip okumayan yoldaşlar da vardır. Böyle yoldaşlar tembel, asalak bir yaşamı sürdürmektedirler. Ve bu özelliklerini aşamayıp sürdürürlerse değil GB’de barınmaları, kişisel yaşamlarını dahi kendi ayakları üzerinde sürdürmeleri mümkün olamaz.
Her zaman söyleriz, dünyayı değiştirmek için yola çıktık. Bu sözü düşünelim: Dünyayı değiştirmek; milyarlarca insan, binlerce yıllık karşı-devrimci düşünceler, düzenin binbir zor aygıtı… Dünyayı değiştirmenin bitmez-tükenmez bir enerji, boşa harcanmayan bir tek an ve oturmaksızın bir koşturmayla (ama bilinçli bir koşturmayla) yalnızca ve ancak bunlarla mümkün olacağı açıktır. Yan gelip yatarak, kaplumbağa hızıyla çalışarak, ağustos böceği gibi cır cır öterek devrim olmaz, böyle çalışmakla devrimci, komünist olunmaz. Bu tür yaşayanlar ancak ve ancak devrime, partiye ayak bağı olur.
Bu nedenlerle bedensel ataklıktan yoksun yoldaşlar mutlaka düzelmek zorundadırlar. Bu düzelmenin yolunun en esaslı açılışı, bu tür yoldaşlara karşı liberal tutumlar almaktan vazgeçerek hatalarının üzerine tereddütsüz bir şekilde gitmektir. Hiçbir hataya göz yummamak, her hatayı eleştirmek, sorgulamak her yoldaşın temel görevlerinden biridir. Bunun aksi davranışlar ilk olarak partiye, ikinci olarak da hata yapan yoldaşlara zarar vermektir. Hata yapan yoldaşları eleştirirken hatalarını tüm çıplaklığıyla göstererek kavratmaya çalışmalıyız. Yoldaşlara hatalarını gösterirken her zaman onları kazanmak, ilerletmek amacıyla hareket etmeliyiz, yöntemimizi buna uygun belirlemeliyiz. Aynı zamanda hatalı yoldaşları eleştirmeyi salt birkaç yoldaşa bırakmamalı, uygun yer ve zamanlarda hepimiz böyle yoldaşları eleştirmeliyiz ki, yoldaşlar gerçekliklerini daha iyi kavrayabilsinler.
Hatalarında ısrar eden, tekrarlayan yoldaşlara karşı örgütsel tedbirler almak da bir yöntemdir ve gerektiğinde tereddütsüzce bu yönteme başvurulmalıdır.
(Devam edecek…)