HABER MERKEZİ- 24 Haziran’da yapılacak olan seçimlere dair bir açıklama yayımlayan Devrimci Demokratik Sendikal Birlik(DDSB), “Patronların, düzen partilerinin, tüm işçi ve halk düşmanlarının seçim aldatmacasını reddedelim, seçimleri boykot edelim” ifadelerini kullandı. Devrimci Demokratik Sendikal Birlik(DDSB)’in açıklaması şu şekilde;
“Sınıfın Öfkesi Sandığa Sığmaz!
İşçi sınıfının yoğun sömürü altında yaşadığı günümüzde ekonomik krize dair işaretler de kendini gösteriyor. Egemen sınıflar bir yandan ekonomide pembe tablolar çizerken bir yandan da işçi sınıfını daha da yoksul ve geleceksiz bırakacak politikalar belirliyorlar. Bu koşullar altında birçok vaat ve yalanla iç içe işçi sınıfı ve halkın önüne bir kez daha seçim sandığı getiriliyor.
Bizler biliyoruz ki seçimlere gidilirken egemen sınıfların, devletin ve düzen partilerinin gündeminde işçi sınıfı ve onun talepleri yoktur. Seçimler sistemin ve sistem içi kliklerin kendi sınıfsal ve siyasi çıkarlarından başka anlam ifade etmiyor. İşçi sınıfı ve emekçiler ise bu çıkarlara alet edilerek seçimlerde basit bir figüran haline getiriliyor.
Ekonomik kriz ile birlikte işçi sınıfına yüklenen vergiler, yoksulluğu daha da ağır hissettiriyor. İşçilerin ise seçim dönemleri yaklaştığında verilen bu vaatlere karnı toktur artık. Taşerona kadro yalanıyla birlikte binlerce taşeron işçisi açlığa mahkum edilmiş, “güvenlik” soruşturmalarıyla da geleceksiz bırakılmışlardır. Taşeron sorunu ortadan kalkmamış daha da boyutlanarak taşeron işçiler işsizlikle terbiye edilmek istenmiştir.
Patronlara ‘OHAL sayesinde grevleri erteliyoruz’ diyenler, işçilerin tüm hak arama yollarını kapatıp, patronlar karşısında en güçlü silahını, grevi elinden almaya kalkmış, işçileri savunmasız bırakmaya çalışmışlardır. OHAL’de tırmanan güvencesizlik yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde ölümüyle sonuçlanmıştır. Patronlar kârlarına kâr katarken, işçilere, açlık sınırı altında olan asgari ücret reva görülmüştür.
İşçilerin hak arama mücadelesinde en geniş örgütlenme aracı olan sendikalar, büyük oranda düzen partilerinin arka bahçeleri haline gelmiştir. İşçi sınıfının birliğini değil, sendikalara karşı güvensizliği örgütlemektedirler. Ülkede işsizlik tırmanırken, işçi sınıfı kölelik koşullarında çalışırken ve DİSK her geçen gün daha da geriye giderken Kani Beko DİSK Genel Başkanlığı koltuğunu, milletvekili adayı olmak için kullanmıştır. Kani Beko, kendinden önceki DİSK başkanlarının işçi sınıfını kaldıraç olarak kullanma geleneğine layık kalmış, konfederasyonundan istifa ederek CHP’den milletvekili adayı olmuştur.
Sendikalarında, konfederasyonlarında işçi sınıfının haklarını savunamayanların meclis sıralarında savunması mümkün değildir. Meclis egemen sınıfların meclisidir ve işçi sınıfına saldırı niteliği taşıyan her türlü düzenlemenin de adresidir. Meclis patronların çıkarlarını gözetirken Kani Beko gibilere ise buna çanak tutmak, işçi sınıfına saldırıları şirin göstermek düşmektedir.
Taşeron köleliktir diyen CHP’nin, AKP’nin pratiklerinden farkı yoktur. CHP her zamanki gibi kendi belediyelerinde attığı taşeron işçileri görmezden gelerek, diğer partilerin pratikleri üzerinden siyasi rant sağlamaya çalışmaktadır. İşçilerin kurtuluşu ne AKP ne CHP ne de diğer faşist düzen partilerindedir.
Düzen partileri aynı zamanda patron partileridir. Bunun kanıtı sadece patronların çıkarlarını savunmaları değildir. Düzen partilerinde milletvekillerinin çok büyük bir bölümünün patron olması dahi gerçeği ifade etmeye yetmektedir. Şu an her biri bir yığın demagojiyle, “vatan-millet” edebiyatıyla çok “ulu” amaçlar ifade etseler de gerçekte tek amaçları vardır; o da işçi sınıfı ve emekçilerin sömürüsünde en fazla payı kapabilmek…
İşçi sınıfı ve emekçilere ‘alelacele’ parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri dayatılırken bir yandan da ekonomik kriz tartışılıyor. Dövizdeki artış düşürülemezken, faizler yükselmeye, ekonomideki açıklar büyümeye devam ediyor. Ekonomide kötü şeyler baş göstermeye başlamışsa bunun katbekat fazlası işçi sınıfına yansıyacaktır. Bugün dahi her şeyin pahalılaştığı, alınan ücretin ihtiyacı karşılamaktan çok uzak olduğu koşullar yaşanırken, işçi sınıfını gelecekte daha kötü günlerin beklediği aşikardır. Egemen sınıflar ekonomideki kötü gidişatın ve krizin yükünü her zaman olduğu gibi işçi sınıfının sırtına yıkmaya çalışacaktır. Daha bugünden patronlar işçi sınıfına saldırılarını yoğunlaştırmış durumdadır.
Egemen sınıf kliklerinin, işçi sınıfı ve emekçilere düşmanlıkta ortaklaşan bir çizgiyle, kendi aralarında ittifak kurmaları, birbirleriyle seçim üzerinden iktidar yarışına girmelerinin işçi sınıfına kazandıracağı hiçbir şey yoktur. İşçi sınıfı hak ve kazanımlarını parlamento ya da seçimlerde elde etmemiştir. İşçi sınıfı grevle, direnişle, omuz omuza vererek, uzun yollar kat ederek, meydanları doldurarak, fabrikaları işgal ederek, yüzlerce gün çadırlarda direnerek, patronların, çetelerin, devletin polis ve jandarmasının her türlü saldırısına karşı kararlı bir biçimde karşı koyarak tüm haklarını elde etmiştir. Seçimler ve parlamento her dönem işçi sınıfının taleplerinin sümen altı edildiği, tepkisinin köreltildiği, örgütlülüğünün etkisizleştirildiği bir rol oynamış, işçi sınıfının üretim alanlarında ve sokakta kazandığı haklarının yok edildiği alanlar olmuştur.
Soma’da katledilen işçiler için mahkemelerde bir adım dahi yol alınamazken işçileri tekmeleyen, yerlerde sürükleyen, insanların kollarını kıran Cumhurbaşkanı danışmanı Yusuf Yerkel milletvekili adayı olmaktadır. Seçim ve parlamentonun gerçeği bu kadar açık ve yalındır. Parlamento esas olarak işçi ve halk düşmanlarına, patronlara, bürokratlara açıktır ancak işçi sınıfına ve işçi sınıfının temsilcilerine kapalıdır.
İşçi sınıfı ve ezilen kesimlere reva görülen kölelik koşulları, baskı ve zulüm seçim sandığıyla ortadan kalkmayacaktır. Sandık sömürü çarkının bir parçasıdır. İşçi sınıfının mücadelesi seçim aldatmacalarını aşacak, sınıfın öfkesi sandığa sığmayacaktır. Oy atmakla yoksulluk bitmeyecek, sömürü çarkı ortadan kalmayacaktır. Emeğimizi gasp edenlere, geleceğimizi karartanlara karşı geleceğimizi kendi ellerimizle yaratabiliriz. Kurtuluşu sandıkta değil, sınıf mücadelesinde arayalım. Sömürüye, baskıya, zulme karşı cevabımızı oy atarak değil sınıf mücadelesini yükselterek gösterelim. Patronların, düzen partilerinin, tüm işçi ve halk düşmanlarının seçim aldatmacasını reddedelim, seçimleri boykot edelim.
BİRLİK MÜCADELE ZAFER!
DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!
KURTULUŞ SANDIKTA DEĞİL, SINIF MÜCADELESİNDEDİR!
SEÇİMLERİ BOYKOT ET, MÜCADELEYİ YÜKSELT!