Sınıf bilinçli proleterlerin en yüksek birliği olan Proletarya Partisi, önderleri, kadro ve militanları işçi sınıfı ve kitlelerle ayrılmaz bir şekilde birleşmeyi öğrenmedikçe bu adı gerçek anlamda hak etmemiş demektir. Bu aynı zamanda, onun bir grup öncüsü olmaktan çıkıp, kitlelerin kabul ettiği öncü durumuna gelmesi demektir. Bu tespit, Proletarya Partisi açısından kavranıp, bilince çıkarılması, sürekli gündemde tutulması gereken bir gerçektir.
Sınıf bilinçli işçiler, işçi sınıfı ve emekçilerin öncüsü olma görev ve sorumluluğuyla, güçlü donanımıyla, başarılarını büyütür. İşçi sınıfının en ileri genç dinamik kesimi başta olmak üzere ezilen, sömürülen emekçileri, toplumun orta ve geri tabakaları da dahil olmak üzere onları aydınlatmak, eğitmek ve savaştırmak sınıf bilinçli proleterlerin görevidir. Bütün gerici önyargıların ve yaklaşımların burjuva-feodal tutucu alışkanlıkların yıkılması ve lanetlik karanlık rüzgarların alt edilmesi gerekir. İdeolojik ve politik olarak güçlü bir silaha sahip olan sınıf bilinçli işçilerin önder ve öncü rolünü oynayabilmesi için sürekli bir propaganda ve ajitasyon faaliyetini ustalıkla örgütlemesi gerekir. Devrimci çalışmada var olan mevcut güçleri dağıtmadan birleştirerek en ileri, en canlı, en diri, en fazla değişim isteyen kesim içinde başlayarak örgütleme çalışması yürütülür. Bu çalışmanın en önemli araçlarından biri de propaganda ve ajitasyondur. Propaganda ve ajitasyon çalışmalarının örgütleme biliminin temel ilkelerinden biri olduğu bilgisi kavranıp bilince çıkarılmadan, bu bilinç üzerinde yükselen doğru bir pratik çalışma yürütülmeden örgütleme çalışması başarılı hale getirilemez.
Alman proletaryasının usta teoriysen ve pratisyeni Karl Liebknecht “inceleme, propaganda, örgütleme” derken pratik propaganda ajitasyon çalışmasının örgütleme için vazgeçilmez önemini belirtmektedir. Sınıf düşmanlarının, kitlelerin somut koşullarını incelemeden gerçek anlamda etkili bir propaganda ve ajitasyon çalışmasının yapılamayacağını anlatmaktadır.
“Birinci planda her zaman mutlaka pratik propaganda ve ajitasyon çalışması bulunur çünkü, birincisi, teorik çalışma yalnız ikincisinin öne sürdüğü soruları yanıtlar” Lenin. Ayrıca propaganda ve ajitasyon çalışmasının bir ve aynı şey olmadığı ancak ikisi arasında ayrılmaz bir bağın var olduğu da bir gerçektir. Bu kavranmalıdır. Propaganda çalışmasının kapsamı alanında yaşanan gerçeklikler olmakla beraber hedefleri orta ve uzun zaman diliminde gerçekleşecek olanları ifade eder. Propagandanın içeriğinde demokratik halk iktidarının, sosyalizmin, komünizmin, aynı şekilde sınıf savaşımının kaçınılmazlığının ve gerçekliğinin, ülkemizde sınıf savaşımının stratejik olarak almış olduğu biçimin, halk savaşı gerçekliğinin ve bunun günümüzde almış olduğu biçimin, gerilla savaşının yeri vardır, bunu içerir.
Ajitasyon çalışması ise tarihsel anın, somut ve yakın sorunlar uğruna kitlelerin güçlü etkileme çalışmasını içerir. Ücretlerin artırılması, iş günün kısaltılması, işten atılmaların durdurulması, iş koşullarının düzeltilmesi, köylerin zorla boşaltılması, zoraki göç, yargısız infazların durdurulması, kadınlar üzerindeki sınıfsal-cinsel-ulusal baskıların kaldırılması, demokratik hak ve taleplerin elde edilmesi, kısaca toplumun ezilen sömürülen baskı ve zulüm altında acı çeken kesimlerin, ekonomik-demokratik-politik istemlerini somutun ve anın ihtiyaçlarını talep eder. Bu talepler uğruna kitleleri etkilemeye, mücadeleyi örgütlemeye çalışır. Sınıf bilinçli proleterler, propaganda çalışmasında bilimsel sosyalizmin, devrimci düşüncelerin propagandasını yaparken aynı zamanda demokrasinin ve demokratik düşüncelerin de propagandasını yapar.
Ajitasyon çalışmasının hedefinde en yakın, somut ekonomik- demokratik hak ve talepler olduğu gibi bu taleplerin politik iktidar hedefiyle birleştirilmesini, siyasal ajitasyonla bütünleştirilmesini de amaçlar. Ekonomik talepleri politik iktidar hedefiyle birleştirme perspektifi devrimci anlayıştır, politik talepleri ihmal eden salt ekonomik talepler uğruna mücadelenin örgütlenmesini amaçlayan anlayış ise ekonomist, reformist burjuva anlayıştır. İşçi sınıfının ve emekçi halkın ekonomik alanda yaşadığı sorunlarda ekonomik ajitasyon ve siyasal ajitasyonla yararlanılabilecek birçok konu vardır. Önemli olan bunların zamanında ve doğru tespit edilmesi ve zaman geçirmeden buna uygun propaganda ve ajitasyon çalışmasına başlanılmasıdır. Günlük ve anlık yaşanan ekonomik ve siyasal sorunları bilimsel ve devrimci bir bakış açısıyla izlemek, gözlemlemek, araştırıp-incelemek ve bu sorunların içeriğine ve özüne uygun bir şekilde devrimci sloganları ve şiarları tespit edip, ajitasyon çalışmasını yürütmek sınıf bilinçli proleterlerin vazgeçilmez görevidir.
Sınıf bilinçli proleterler, işçi sınıfının ve emekçi halkın içinde olmak yaşanan sorunları doğru tespit edip bu sorunları kavrayıp bilince çıkarmak kadar bu bilincin kitlelere taşınmasının vazgeçilmez görev olduğunu da bilmelidir. Propaganda ve ajitasyon çalışmasının örgütleme için vazgeçilmez etkili ve güçlü bir silah olduğu gerçeği bilince çıkarılmadan devrimci görevler layıkıyla başarılamaz.
Ekonomik ve siyasal ajitasyon, proletaryanın ve emekçi halkın sınıf bilincinin gelişmesi, güçlü ve etkili bir sınıf savaşımı yürütülmesi için bir ihtiyaçtır. Sınıf savaşımının yol gösterici olması, devrim bilimine sahip olması için propaganda ve ajitasyon çalışması yaşamsal bir gereksinimdir. Özelleştirme sonucu işten atılan işçilerin yeniden işe alınmaları, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, köylülerin ürettikleri ürünlerin yok pahasına devlet tarafından satın alınması, devletin köylülere sunduğu sübvansiyonların ortadan kaldırılması, tarımın ve hayvancılığın tasfiye edilmesi, yoksul köylülerin toprak talebi, polis terörü, işkenceler, yargısız infazlar ve benzeri birçok sorunda, “en alttakilerin” yaşamını dolaysız etkileyen, sarsan tüm ekonomik, demokratik ve politik sorunlarda ajitasyon çalışması yürütülmeden “en alttakilerin” etkilenmesi, Proletarya Partisi’nin örgütleme alanı içine çekilmesi başarılamaz.
Devrimci ajitasyon çalışması işçilerin ve diğer kitlelerin bilincini uyandırır, onları örgütler, disipline sokar. Devrimci dayanışmayı güçlendirir. Sınıf savaşımının zorunluluk bilincini onlara taşır ve onları bu temelde eğitir. Devrimci ajitasyon en yakın ve somut sorunlarda düşmandan zorla ödün koparma ve böylece ekonomik ve demokratik talepler elde ederek, kendi durumunu geliştirmeye hizmet eder.
Örgütlü olmanın bilinci güçlendikçe, örgütlü güç düşmana karşı etkili bir yönelime ve hesap sorma bilincine dönüştürür. Kendi gücüne güvenme başlar. Sınıfsal duruş, taraf olma, örgütlü olma bilinci güçlendikçe politik iktidarı ele geçirme bilinci ve cesareti gelişir.
Devrimci yayınları, bülten, bildiri, yazılama, pullama gibi “basılı” faaliyetleri örgütlerken güncel somutluktan, gerçeklikten gücünü alarak sözlü propaganda ve ajitasyon çalışmalarının etkili bir şekilde yürütülmesi gerekir. Son dönemde bu yönde atılan bazı olumlu adımlar var. Ancak proletaryanın devrim bilimini kuşanmış, Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisiyle donanmış öncünün salt yazınsal ve sözlü propaganda ve ajitasyon çalışmasını örgütleyerek bu alanda görev ve sorumluklarını yerine getirdiği ve getireceği söylenemez. O aynı zamanda silahlı propaganda ve ajitasyon çalışmasını da ustaca örgütler. Bu silahın, bizim gibi yarı-sömürge yarı-feodal ülkelerde daha etkili, sarsıcı ve politik iktidar hedefine yönlendirici etkisi olduğu açık ve inkâr edilmez bir gerçektir.
Devrimi gerçekleştirmiş ülkelerin, devrimi gerçekleştirme iddiasında olan hareketlerin devrimci pratikleri bu tezin doğruluğunu ispatlayan olumlu deney ve tecrübelerle doludur. Sürecin, kitlelerin, düşmanın gerçekliğinin bütünlüklü olarak değerlendirilmesi, zamanın ve yerin doğru tespit edilmesi, hedefin isabetlice seçilmesi ve somut çelişkilere yanıt olunması bu tecrübelerin ortaya çıkardığı gerekliliklerdir.
“Silahların eleştirel gücü”nün sarsan, uyandıran ve harekete geçiren yönü tasfiyeciliğin bozucu ve kirletici havasının etkili olduğu bu süreçte vazgeçilmez önemdedir. Çok yönlü ve etkili araçların sürekli tarzda kullanılmasının dönüştürücü etkisi vardır. Kitlelerin yönünü henüz görünmeyene, yeni olana çevirir. Örgütlenen küçük çaplı legal ve illegal eylemliklerde kullanılan slogan ve materyallerin etki sınırları ilk başta dar ve zayıf olabilir. Bu “darlığın” ve “zayıflığın” göreli ve geçici olduğu, süreç içinde genişleyen, etkileyen ve büyüyen bir güç olabileceği bilinmelidir. Her zaman ilk adım “zayıf”, görece etkisiz ve güçsüz olur. Ancak bu “zayıf “ve “etkisiz” güç, adımlarını sağlam, kararlı, etkili ve sürekli attığı sürece her bir adımında genişleyen etkili bir güç durumuna dönüşür. Yaşanan suskunluğu kırmak, parçalamak, devrimci, militan ve gerçekçi olanı yaşatmak için mütevazi adımları başlatmak, büyütmek devrimci mücadele için yaşamsal bir ihtiyaçtır. Aslolan bu adımların neden ve niçin atılması gerektiği bilincini kuşanmak ve bunun cüretini göstermektir.
Atılan adımın etki büyüklüğü onun nicel değil, nitel gücündedir. Nasıl ki devrimci bir örgütün gücü, nicel sayısında değilse onun nitel bilinç ve örgüt gücündeyse aynı şekilde örgütlenen her bir direnişin, saldırı eyleminin, legal-illegal kitle gösterilerinin gücü ve etkisi onun haklılığında ve meşruluğundadır.
Her adımı büyütmek, güçlendirmek bir görevdir. Ancak unutulmamalıdır ki yüzler, birler olmadan oluşmaz, binler de yüzler olmadan oluşmaz. Sınıf bilinçli proleterler bir yandan kendi partisini örgütlemeyi, yönetmeyi öğrenirken diğer yandan kitleleri örgütlemeyi ve yönetmeyi öğrenmeye başlar. Bu iki halka ve görev iç içedir, bütünlüklüdür. Biri diğerinin varoluş zeminidir. Aynı şekilde sınıf bilinçli proleterlerin önderliğinde ve öncülüğünde legal-illegal eylemlikler örgütlenebileceği gibi ilerici, dönüştürücü olduğu müddetçe diğer sınıf ve hareketlerin önderliğinde örgütlenen eylemlikler içinde de yer alınmalıdır. İçinde olmak, dışında olmaktan her daim daha önem arz eder. İçinde olunmadan etkileme, değiştirme ve örgütleme gücü elde edilemez. Dışında kalınan önemli her süreç ve eylemlilik, burjuvazinin etkisi altına bırakılmış alanlar olarak görülmelidir.
Örgütleme bir etkileme sanatıdır. Etkileme gücü olmayanın örgütleme gücü olamaz. Ve bu güç maddi bir güce dönüşemez. Etkilemeyi sistematik ve düzenli tarzda yapan bilinç, örgütleyici güç durumuna dönüşür. Etkileme gücü örgütlendiği alanın sınırlarını çoğu zaman aşar. Bu nitelikle ilgili bir olaydır. Bazen eylemin, hareketin gücünü örgütleyenler örgütleme sınırlarını yeterince ölçemez.
Somutluk üzerinde yükselen yeri ve zamanı doğru tespit edilmiş, hedefi netleştirilmiş ön hazırlıkları tamamlanmış propaganda ve ajitasyon faaliyetinin örgütlenmesi durumunda, muazzam derecede bir enerjinin güce dönüşmesinin önünde hangi engel varlık gösterebilir? Beyni ve yüreği etki altına alan devrimci coşku ve heyecanı yükselten bir şiirin, müzik parçasının, filmin, tiyatronun, roman ve öykünün, etkili ve sarsıcı bir konuşmanın, renkli ve büyük bir illegal pankartın, hedefe kilitlenmiş bir Partizan öfkesinin gücünü kim inkâr edebilir? Hapishanelerde, miting ve yürüyüşlerde, düşmana cesaretli ve yiğit bir karşı koyuşun, militan bir karşı duruşun, kurşun gibi delici sloganın gücünü kim inkâr edebilir?
Propaganda ve ajitasyon, somut gerçeklik üzerinde etkili olur. Zaman seçimi doğru ve gerçeklik üzerinde yükselen her propaganda ve ajitasyon çalışması, kitlelerin örgütleme potansiyelini, zeminini yaratır. Görüşleri tarihin kendisi tarafından, gerçeğin her adımında doğrulananlar yenilmez. Sınıf bilinçli proletarya, sınıf savaşımını geliştirmek, onu yaygınlaştırmak, etkili kılmak için mücadelesini her alanda daha bilinçli ve örgütlü yürütmek zorundadır. Başarı elde etmek istiyorsa güçlüklerin ve zorlukların bilincinde ve tehlikelerin, engellerin ayırdında olmalıdır.
Her sınıf bilinçli devrimci, kendi gücü oranında görev ve sorumluluklarını yerine getirdikçe, bilinç ve çabasını kolektifin parçası haline getirdikçe kitleler aydınlanmaya, örgütlenmeye, savaşmaya ve eğitilmeye başlar. Gericiliğin direnci, tasfiyecilerin ihaneti devrimci çabayı durduramayacaktır. En büyük kaçkınlık ve ihanet, bilimin ve gerçeğin yasalarından, proletaryanın ve ezilen dünya halklarının devrim ihtiyacından ve vicdanından uzaklaşmaktır. Bütün eksikliklere, geriliklere ve elverişli olmayan koşullara ve eşitsizliklere rağmen yeter ki adımlar bilinçli ve cesaretli atılsın yeter ki zorluklara ve güçlüklere yılgınlık gösterilmesin.
“Tarihin lokomotifi olan devrimler, ezilenlerin ve sömürülenlerin bayramıdır” der Marks. Ezilenlerin bayram mücadelesinin harcı kan ve ateşten, tuğlaları ter ve emekten örülecektir. Zor olduğu kadar onurlu ve yüksek devrimci duygu ile dolu olacaktır.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 47. ve 48. sayılarından alınmıştır.