Dersim bizler açısından özel bir öneme sahiptir. Dersim halkı birçok zulme, katliama ve asimilasyon politikalarına maruz kalmıştır. Bundandır ki haklı ve meşru isyanların da ardı arkası kesilmemiştir. Dersim dağları nice yiğitlere kucak açmıştır. Açmaya da devam etmektedir. Elbette bu bakımdan egemenler açısından da özel bir öneme sahiptir. Dersim halkını yozlaştırmak, sistem içine çekmek, asimile etmek için bir dizi politika uygulanmıştır ve uygulanmaktadır. Bu saldırı, sindirme ve baskı altına alma politikaları yer yer egemenler nezdinde başarılı olmuş gibi gözükse de Dersim halkının devrimci duruşunun biçimsel olarak gerilediğini ama özünde değişmediğini söyleyebiliriz.
Genel seçim havasına dönüştürülen yerel seçim sürecinde, politikalarımızı halka ulaştırmak üzere Dersim’de çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Dersim’de gittiğimiz evlerde, kurduğumuz ilişkilerde, yaptığımız sohbetlerde birçok politik tartışmaya dahil olduk. Dersim halkının sürece, oluşturulan ittifaklara ve politik kurumlara dair bilgisi beklentimizin üzerindeydi.
Çalışmalarımızda Dersim halkının devrimci-demokratik kurumların oluşturduğu ittifaklara dair bakış açısını gözlemledik. Genel eğilim tüm devrimci demokrat kurumların ortaklaşması yönündeydi. Bunun üzerine uzunca tartışmalar yürütüldü. Birliğin neden gerçekleşmediği, bu yönde harcadığımız çaba ve sergilenen tutumlar üzerine sohbetler gerçekleştirdik. Düzen partilerinin Dersim’de kazanma olasılıklarına yönelik halkın büyük bir tepkisi vardı. Halk genel olarak devrimci-demokratik kurumları destekliyor ama parçalı yapıdan kaynaklı düzen partilerinin kazanmasından kaygı duyuyordu.
Dersim halkı içerisinde düzen partilerine yönelen bir kesim vardır. Yaşanan bu durum biz devrimcilerin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Dersim halkının büyük çoğunluğu düzen partilerinden kopuşu gerçekleştirmiştir. Dersim’de yakıcı bir şekilde hissedilen işsizlik sorunu mevcut. Vaatlerle kandırılan Dersim halkının bir kesimi, iş bulma umuduyla düzen partilerine üye olmakta, onları desteklemektedir. Oysa ki onları işsiz bırakan yine bu sistemdir. Ama düzen partilerine üye olan kesimler bile tepkilerini dile getirmekten, mecbur bırakıldıkları bu durumun sistemin ürünü olduğunu ifade etmekten çekinmemektedir.
Dersim halkı son süreçte bir dizi operasyon, gözaltı ve tutuklama terörüne maruz kalmıştır. Dersim halkının devrimci duruşunun bilincinde olan egemenler, Dersim’de baskı, sindirme ve korku salma politikalarını pratiğe geçirmiştir. Bu pratiklerin amacı Dersim halkını örgütsüzleştirme, devrimci-demokratlardan uzaklaştırma ve apolitikleştirmektir. Yüzlerce kişi gözaltına alınmış, tutuklanmıştır. Bu sebeplerden göç eden binlerce insan vardır. Bu da elbette Dersim halkını belli oranda geriletmiştir. Dersim’de çalışma yaparken egemenlerin her fırsatta uyguladıkları GBT’lerden, aramalardan hakimiyet altına alma politikasını hissedebiliyorsunuz.
Dersim’de belediyeye atanan kayyım da halkta bir algı yaratmıştır. Aslında yaratılan bu algı bilinçli bir şekilde egemenler tarafından yapılmaktadır. Halkın iradesine el koyan egemenler, bu yolla da halka “sizin seçiminiz değil, bizim istediğimiz olur” mesajını vermektedir. Buna karşı geliştirilmeyen her bir direniş, halkı daha çok pasifize etmekte ve umutsuzluğu hakim hale getirerek düzen partilerinin kazanma olasılığı kaygısını yükseltmektedir.
Sürdürülen mücadeleyi gemlemek için yıllardır sistematik bir biçimde gerçekleştirilen Dersim’deki orman yangınlarına da halkın tepkisi büyüktü. Bu konuda yaptığımız sohbetlerde Dersim halkı, ormanlara çıkmanın yasaklandığını ya da her an bombalanma korkusuyla buralara çıkamadıklarını, hayvanlarını otlatamadıklarını belirttiler. Dersim halkı için kutsal olan doğanın ve orada yaşayan canlıların bu şekilde tahrip edilmesinin onlarda büyük bir öfkeye yol açtığını gördük. Yangınları söndürmek için alana gitmek isteyen Dersim halkı saldırılarla karşılaşmıştı. Görüştüğümüz birçok kişi orman yangınlarının söndürülmesinin bilinçli bir şekilde engellendiğini açıkça ifade ediyor.
Kurduğumuz ilişkilerde Kaypakkaya düşüncesinin bu toprakların her bir zerresine sirayet ettiğini gördük. İbrahim’in yoldaşları olduğumuzu söylediğimizde “domane ma amey” diyerek sarılıp ağlayan, “nerelerdesiniz” diye kızan, şehit düşen yoldaşlarımızın anılarını anlatıp gözleri dolan analara şahit olduk. Bunlar bizleri de çok etkiledi ama aynı zamanda şehitlerimize olan bağlılığımızı ve kavgaya olan inancımızı güçlendirdi. Kaypakkaya düşüncesinin bu topraklarda bu kadar hakim olması egemenler tarafından özel önlemlerle yok edilmeye, kırılmaya çalışılmaktadır. Tabii egemenlerin yanı sıra İbrahim’in ardıllarını içine sindiremeyen kimi yapıların bu düşüncenin, ideolojinin altını boşaltmaya ya da kendi çıkarları için kullanmaya çalıştıklarını bizzat gördük. Gittiğimiz köy çalışmalarında ‘Partizan’ ismi ile kendilerini tanıtan ve TKP’ye oy isteyenleri öğrenmemiz bunun en büyük göstergesidir. Partizan bu dönemde yerel yönetimler için bir adım atmış olsa da esas amacımızın seçim olmadığını, halkın örgütlenmesi olduğunu, seçimin bizler için bir araç olduğunu, bizler Kemalizm’i faşizm diye nitelendirirken Kemalist, revizyonist bir parti altında seçime girmemizin imkansız olduğunu kurduğumuz ilişkilerde dile getirdik. Görüştüğümüz köylüler bu tür Kemalist ve revizyonist partilere Dersim’de alan açan yaklaşımları doğru bulmadıklarını dile getirdiler. Bizler de meseleyi sadece yerel seçimler olarak ele almadığımızı, kimi politik kurumların bugünkü liberal, reformist politikalarının uzunca bir tasfiye sürecinin ürünü olduğu üzerine tartışmalar yürüttük ve çoğu yerde olumlu sonuçlara ulaştık.
Dersim’de bulunduğumuz süre içerisinde genel olarak olumlu ve devrimci bir bilince sahip bir taban ile karşılaştık. Bu çalışmalar Dersim’e dair yaratılan olumsuz algıların gerçekçi olmadığını görmemizi sağladı. Bu da Dersim’e dair umudumuzu daha da büyüttü. Dersim’de reformist, revizyonist, Kemalist partilerin halkı kandırmasına izin vermeyeceğiz. Egemenlerin Dersim’e yönelik saldırılarını, örgütlenerek ve örgütleyerek aşacağız.
(Dersim’den Bir Partizan Okuru)