Dersim’in kültürüyle özdeşleşmiş olan simgelerden bir tanesi olarak dağ keçileri, bir kez daha zevk için avcıların hedefi haline getirildi. Aralık ayında bir grup avcı, Dersim’e gelerek kendi zevkleri için Dağ keçisi avına çıktılar. Haklı olarak birçok kesimden tepki gören avcılar yine de av maceralarından geri durmadılar. Son olarak vurdukları dağ keçileriyle çekilmiş fotoğraflarını yayınladılar. Birçok köyü ve yaylası güvenlik gerekçesiyle Dersimlilere yasak olan bu bölgelerde, avcıların gayet rahat bir şekilde avlanmaları, bir kez daha “kapitalizmin ağacın gölgesini dahi satması” esprisine güçlü kanıtlardan birisi oldu. Hemen herkesin bildiği gibi bu avcılar, sırf kendi zevkleri için binlerce lira para ödeyerek ve devletin kolluk güçlerinin izni dahlinde avlanmaktadırlar. Yine bir başka olgu da, organizasyonu yapanların da Dersim’de ikamet ediyor oluşlarıdır.
Ancak avcılık, Dersim’de sadece dışarıdan gelenlerin zevk için yaptıkları bir organizasyonla sınırlı kalmamakta yine devletin gerilla mücadelesine karşı yürüttüğü faaliyetlerin bir parçası haline de getirilmiştir. Özellikle av mevsimi döneminde gerillaların üslenme bölgeleri çevresine özel olarak örgütlenen işbirlikçi ve korucular, avcı kılığında yönlendirilmekte, onların aldıkları görüntü sonrası operasyonlar yapılmaktadır. Bu politika yeni değildir ancak son dönemde oldukça yaygınlaşmıştır. Son süreçte özellikle belli bölgelerde yapılan operasyonlar, düşman bu avcı kılıklı işbirlikçileri aracılığıyla topladığı istihbaratlardan yola çıkılarak yapılmış ve belli sonuçlar da alınmıştır.
Bir yandan Dersim’in kültürel dokusuna saldırı diğer yandan onurunu, kişiliğini kaybetmiş insanların devletin gerilla mücadelesine karşı yürüttüğü saldırının bir parçası olması… İşte avcılığın Dersim’de maskelediği gerçekler bunlardır.
Düşürülmüş ve onursuzlaştırılmış halk düşmanları dışında, Dersim halkı misafirperverdir, kapısı dost olana açıktır. Ancak misafirlik adı altında kültürüne, ahlakına ve gerillalara yönelik saldırı hedefleyenlere kapısı kapalı olmak zorundadır.
Avcılığı zevk için yapanlara gösterilen tepki (her ne kadar daha güçlü olması gerekirken), aynı zamanda avcılık adı altında gerilla mücadelesine yönelik bir politika olan avcılığa da gösterilmelidir. Yoksa kaybedilen sadece dağ keçileri değil, ahlaki değerler de olacaktır.
Buradan yola çıkarak en başta duyarlı ve onurlu Dersim halkının bölgede faaliyet yürüten örgütlerin av yasaklarına kulak vermesi oldukça önemlidir. Zira avcılık bir yandan dağ keçilerinin neslinin tükenmesine diğer yandan özgürlük mücadelesinin kösteklenmesine hizmet etmektedir. Bu nedenle tepkinin sadece avlanmak için gelen avcılarla sınırlı kalmaması, yine bu işi organize eden kişi ve kuruluşlara ve bizzat bu pratiğin onayını veren devlete de yönelmesi gerekmektedir.
Yabancı avcıların Dersim’deki av pratiğine gösterilen tepkilerin bir parçası olarak yapılmak istenen basın açıklamasına devletin kolluk güçleri tarafından engel konulmuş ve basın açıklamasına katılanlar gözaltına alınmıştır. Bu dahi başlı başına meselenin sadece avcılık yapanlara ait bir sorun olmadığını, bizzat devlet tarafından organize edilen bir pratik olduğunu ortaya sermiştir. Yani devlet, kendi politikalarının bir parçası olarak avcılığa yönelik muhalefete müdahale etmiştir. Bu gerçekliğin bize anlattığı şudur: Avcılık, Dersim’de doğasına ve kültürüne yönelik devletin kapsamlı bir saldırısının parçasıdır. Tıpkı barajlarla bir yandan doğasını satılığa çıkardığı Dersim’in Munzur ırmağı gibi kültürüyle özdeşleşmiş bir simgesine saldırdığı gibi…
Yine işbirlikçi ve korucu unsurların dağlarda rahat bir şekilde avcılık maskesiyle gerilla avına çıkması, aynı saldırının bir parçası olarak görülmelidir. Buna karşı gösterilen her tavır, bölgede ajan-işbirlikçilik ve koruculuğa karşı gösterilecek tavrın da bir parçasıdır. Sessiz kalmak, gerillaya yönelik saldırılara sessiz kalmak anlamı taşır. Onursuzlaştırılan, düşkünleştirilen ve düşmanlaştırılan unsurlarının av pratiği gerillaların düşmana ihbar edilmesi demektir.
Avcılığa karşı mücadele “avcılık yasaklansın” çağrısıyla devletten beklentiye girilerek yapılamaz. Bunun bir getirisinin olmadığı, devletin pratiğinde sabittir. Zaten endemik türlerin avlanması, hukuk çerçevesinde yasaktır. Devlet, bölgedeki avcılık politikasıyla kendi hukuğunu çiğnemektedir. Ama yine söyleyelim. Mevzu bahis gerilla mücadelesi, Dersim’in kültürü ve doğasına saldırı olduğunda egemenler için bu yasalar çiğnenmek için alınmış kararlardan başka bir anlam ifade etmez. O halde kendi öz gücümüzle, hem zevk için avcılık yapanların, hem de işbirlikçi ve korucuların, avcılık bahaneleriyle dağları dolaşmasına izin vermemeliyiz.
(Bir Yeni Demokrasi okuru)
*Bu yazı Yeni Demokrasi’nin 28. sayısından alınmıştır.