Dersim’de 31 Mart yerel seçim süreci devrimci-demokratik kurumlar açısından yoğun ancak niteliksiz tartışmalarla başlamıştı. Bu tartışmalar bazı kurumlar arasında sert ve yıpratıcı boyutlara varmıştı. Yapıcı ve ilerletici tarzdan uzak bu tartışmalardan doğru sonuçlar çıkarmak mümkün değildi. Dar grupçu anlayışların gözetildiği, halkın çıkarlarının görmezden gelindiği bir süreç işletildi. Sadece seçim ve seçimleri kazanmanın hedefe konulduğu “her şey seçim için” anlayışının hâkim olduğu bir durumda devrimci-demokratik mücadelenin gelişme dinamiklerinin olması söz konusu olamaz. Halka tepeden bakan, halkın gündeminden kopuk ve onun yaşamına dokunmayan her pratik başarısız olmaya mahkûmdur. Kitlelerin çıkarı demokratik devrimledir ve buna göre hareket etmeyen, stratejisini ve politikalarını bu doğrultuda yürütmeyenler düzen sınırlarının dışına çıkamazlar. Dersim’de, seçim öncesinde, kurumlar arasındaki ittifak görüşmeleri daha başlangıçta yanlış zeminde başlamış sonrasında da geliştirilen eksik ve hatalı pratiklerle süreç sakatlanmıştı. Yapılan yanlışlardan arınmak yerine yanlışta uzlaşılmış ve “Dersim İttifakı” kurulmuştur. Bu ittifakın tek amacı seçim kazanmaktı. Durum böyle olunca esas görevler unutuldu. Dersim’de devrimci demokratik kurumlar ile kitle ilişkilerinin durumu, halkın bu kesimlere karşı tutumu ve bunlara karşı yaşadığı güvensizlik göz ardı edildi. Yanlışta ısrar etme “ben yaparım olur” anlayışına Dersim halkı seçimlerde bir cevap vermiştir.
31 Mart yerel seçimlerine Dersim İttifakı adıyla katılan kurumlar Dersim Merkez Belediyesi dışında bütün ilçelerde kaybetmiştir. İttifak bileşenlerinin seçimlere yüklediği anlam açısından bakıldığında: “Halk iradesini düzen partilerinden yana koymuştur”! Bir dahaki seçimlere kadar halkımızın “iradesi”ni düzen partileri temsil edecek. Buna göre dostlarımız da bu iradeye saygı duymak zorunda. Öyle ya burjuva-feodal sistemin düzenlemiş olduğu bu orta oyununu halk iradesi olarak görürseniz böyle davranmak dışında seçenek kalmıyor.
Bu seçimler bize bir şeyi daha tekrar göstermiş oldu, o da şudur: kitleselleşip güç olmanın ve kazanmanın anahtarı birçok kurumun bir araya gelip halkta karşılığı olmayan çokluklar oluşturmak değildir. Öyle olsa Hozat ilçesinde Sol Parti adayının tek başına Dersim İttifakı’nı yenmesi mümkün olmazdı. Sadece seçimden seçime halkla buluşmak, seçimlerle ilgili büyük vaatlerde bulunup seçimden sonra unutmak, gerçekleştirilmeyecek vaatlerde bulunup halkı kandırmak, sandığı bir umut kapısı olarak görmek, belediyeleri kazanıp bütün sorunları çözme iddiasında bulunmak bu sonucun çıkmasında etkendir. Halkımız bunu görmüş, düzen partilerinin söylemleriyle bunlar arasında bir fark olmadığını değerlendirip tavır almıştır. Öyle ki cumhurbaşkanlığı seçiminde Dersim’de halkın seçimlere katılım oranı yüzde 90 iken 31 Mart yerel seçimlerinde bu oran yüzde 71’e gerilemiştir.
Bazı durumlarda tercihi belirleyen sadece belediye hizmetleri olur ve seçimlerde halk ekonomik güç kimde ise ona yönelir. Salt belediye hizmetleri ve bu hizmetleri yerine getirebilecek ekonomik güç halk nezdinde etkili olur.
Şunu da görmek gerekiyor: Bir önceki seçimle karşılaştırıldığında bu seçimde sandığa gitmeyen azımsanmayacak bir kitle vardır. Bunun bir gerekçesi sistem içine sıkışmış umudun azalması iken bir başka gerekçesi de ittifak politikalarına tepkidir. Kitlenin Dersim’de oluşturulan “Dersim İttifakı”na tepkisi ittifakın ilkesizliğine, kitleden kopukluğuna ve tutarsızlığına yöneliktir. Dersim halkının bir kısmı sandıktan umudunu kesmiş ve bu gerekçe ile sandığa gitmemiştir, bir kısmı ise kurulan Dersim İttifakı’na tepki olarak gitmemiştir. İttifaka yönelik asıl tepki yurtsever kitleden geldi. DEM Parti’nin oluşumu ve duyuruluşu tepki çektiği halde SMF ve EMEP’in kurduğu ittifaka dahil olup Dersim İttifakı’nı bu yolla genişletmesinde yurtsever kitle kendi tarihine, amacına ve kazanımlarına karşı bir kayıtsızlık veya haksızlık, ayrıca yanlış bir taviz politikası görmüştür. Özellikle SMF’nin geçmiş dönemlerde Dersim ve ilçelerinde belediyeleri kazanması ve belediyeleri yönetirken bu süreçlerde her anlamda sınıfta kalması halkta büyük tepkiye neden olmuştur. Dersim İttifakı kurulduğunda ittifak bileşenlerinin hem geçmiş süreçle ilgili herhangi bir değerlendirmelerinin yapılmaması hem de ittifak sürecinde kendi aralarında geliştirmiş oldukları olumsuz tartışmalarla ilgili bir özeleştiride bulunmamaları Dersim halkında büyük tepkiye neden olmuştur. Meselenin sadece adaylık tartışmasıyla sınırlandırılması ilkelerin ve programın tartışılmaması, aynı zamanda tartışmaların halktan kopuk ilerlemesi bu tepkilerin oluşmasında etkenlerden biridir.
Bu seçimlerde asıl hüsrana uğrayan ise “halkçı belediyecilik, sosyalist belediyecilik” kavramlarını kullanarak siyaset yapanlar olmuştur. Yıllardır propagandası yapılan bu söylemlerin içinin ne kadar boş olduğu bir kez daha görülmüştür. Seçim sonuçlarına bakıldığında, nerede bir deneyim ortaya konuldu ise hemen bir sonraki seçimlerde o belediye düzen partilerine verilmiş ve halkın yoğun tepkisiyle karşılaşılmıştır. (Merkez belediyesi dışında) Hozat ve Mazgirt deneyimi ile başlayıp Ovacık ve Dersim Merkez’de uygulanan ve ders alınması gereken deneyim olarak önümüze konan bu sürecin halk tarafından sahiplenilmediği görülüyor.
Bu seçim sonuçlarına bakıldığında Dersim halkının devrimcilerden ve devrimci siyasetten uzaklaştığını söyleyebilir miyiz? Bu değerlendirme seçimleri amaçlaştıranların bir değerlendirmesi olabilir. Ve bütün sorumluluk halka yüklenebilir. Ki genel olarak bu böyle oluyor. Bu tarz siyaset yapanlar kendi hatalarını görmeyip sorumluluktan kaçarak suçu halka yüklerler. Devletin Dersim halkını siyasi anlamda nefes alamaz duruma getirme çalışmaları kısmi de olsa sonuç vermiş, yoğun baskı ve sindirme politikası halkın devrimcilere olan ilgisini azaltmıştır. Ancak halkta devrimcilere güven sorununu yaratan ve derinleştiren temel sebep bu değildir. Güven sorununu yaratan şey devrimci, demokratların kendi pratikleridir. Halkı aldatmak, yalan söylemek, kayırmacılık, tutarsız davranmak, siyasette net olmamak, dost-düşman ayrımı yapamamak, hasmına şirin gözükmek ve ilkelerden vazgeçmek… İşte Dersim’de halkta devrimcilere yönelik gelişen güven sorunu bu pratiklerden kaynaklanmaktadır. Yani sorun içtedir. Ağacı kemiren ağacın kurdu olmuştur.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Dersim halkı doğru devrimci tarzda yürütülecek her pratiği sahiplenir. Devrimcileri bağrına her zaman basan halkımızın bundan sonra da kendi gerçek sorunlarıyla ilgilenen her pratiği sahipleneceği bilinmelidir.