DERSİM – Yerel seçimlerde Dersim Devrimci Güç Birliği’nin Hozat adayı olan Nesimi Ataş ile seçimler üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Yeni Demokratik Yerel Yönetim anlayışı çerçevesinde aday olduğunu belirten Ataş, tüm belediyecilik faaliyetlerini “kitlelerden kitlelere” esasına uygun olarak gerçekleştireceklerini ifade etti. Tarım ve hayvancılığın günden güne azaldığı Hozat’ta tarım ve hayvancılık alanlarına destek sunacaklarını, öncülük edeceklerini belirten Ataş, Dersim’in doğasını sahipleneceklerinin altını çizdi. Hozat halkının “oylar bölünüyor” kaygısına “en geniş birlik için çaba gösterdik” diyen Ataş, halkın Devrimci Güç Birliği’ne desteğini sunduğunu belirtti.
YENİ DEMOKRASİ- Burada hayata geçirmeye çalıştığınız Yeni Demokratik Yerel Yönetim Anlayışından beslenen belediyecilik anlayışından bahseder misiniz?
Nesimi Ataş- Seçimlere giderken her partinin, hareketin belli başlı yerel seçim anlayışı var, o belli anlayışlar üzerinden seçimlere gidiyorlar. Bizim de kendimize ait olan bir anlayışımız var, biz de o anlayış üzerinden seçimlere gidiyoruz, işte bu anlayışın adı da Yeni Demokratik Yerel Yönetimler Anlayışı’dır. Bu da temelinde halk ile birlikte karar aldığın, halkla birlikte yönettiğin bir anlayıştır. Temelinde esas olarak “kitlelerden kitlelere” anlayışı yatıyor ve bu anlayışı devrimci düşüncelerimizle bütünleştirip doldurduğumuz bir anlayıştır. Bu anlayış halkın köy meclisleri, mahalle meclisleri, ilçe meclisleri oluşturarak yönetime dahil olabileceği bir anlayış. Yerelde halkın örgütlenmesi, halkın gücünün bir araya getirilmesini amaçlıyoruz. Kitlelerden kitlelere anlayışıyla Hozat halkıyla ilişki kurarak onlardan ne öğrenebiliriz? diye soruyoruz ve buradaki devrimci anlayışın onlara neler kattığını öğrenip, öğrendiklerimizi örgütlülüğümüze aktarmak istiyoruz.
YD- 31 Mart Yerel Seçimleri için Dersim’de Partizan, ESP, EMEP, HDP ve DBP’den oluşan bir güç birliği oluşturuldu. Oluşturulan Dersim Devrimci Güç Birliği nelere etki ediyor? Hozat’ta yaşayan insanlar oluşturulan bu birliğe nasıl bakıyor?
Ataş- Halkımızda bir birliğin oluşmadığına dair bir düşünüş var, burada halkımız belli noktalarda duygusal davranıyor. Yani var olan bir Devrimci Güç Birliği oluşmuş, bu birlik içerisinde bazı dostlarımızın olmaması halkımızda burjuva siyasetlerin burada oyların bölünmesi sonucu seçimi kazanacaklarına dair bir tedirginlik oluşturuyor. Biz bu noktada halkımıza şunu diyoruz, SMF’nin kurulan ittifakın dışında kalmasında Partizan pay sahibi değildir, bunun tam tersine birliği güçlendirme çabası gösterdiğimizi belirttik. Biz şu anda bir güç birliği içerisinde yer alıyoruz ve bu bizim birliği amaçladığımızın kanıtıdır. Dostlarımız birliktelik sorununa aday odaklı yaklaşarak hatalı davrandılar. Birlik için önce bir araya gelinir sonrasında ise çıkarılacak adaylar için görüşmeler gerçekleştirilir. Bunun tam tersi davranış ise kendini yani adaylarını dayatmaktır ve bu birliği sağlamaya katkı sunacak bir yaklaşım değildir diyoruz. Hozat halkı geçmişten bugüne devrimciler ile iç içe yaşamış bir halktır ve doğal olarak politik bir halk, bu yüzden de burada yaşanan sürece vakıf olduklarında fikirleri değişiyor ve bize desteklerini sunuyorlar.
YD- Hozat’ta yaşayan insanların bu bölgede devam eden devrimci kültürden etkilendikleri görülüyor. İnsanlar birçok bölgeden farklı olarak daha politikler. Onlar yerel seçimler hakkında ne düşünüyor, bunu öğrenmek için bir çalışmanız oldu mu?
Ataş- Hozatlılar buradaki devleti tanıma konusunda çok netler. Çünkü geçmişlerinde ezilmişlikler ve katliamlar yaşadıkları için, ’38 Katliamı’nı yaşadıkları için çok iyi tanıyorlar devleti. Devrimcileri de çok iyi tanıyor burada yaşayan halk. 70’ler sonrasında Dersim’de filizlenen Kaypakkaya geleneğinin, anlayışının ve ideolojisinin burada çok büyük bir etkisi var. Yani devrim için verilen mücadele burada yaşayan halkın bilincini ileriye taşımış ancak bugün devrim mücadelesinin gerilemesinden dolayı halkımız seçimlere özel anlamlar yükleyebiliyor. Yerel seçimlerin bir kurtuluş aracı olabileceğini düşünenler var. Biz gittiğimiz evlerde ise belediye seçimlerinin kurtuluş olmadığını ancak mücadelemizin bir parçası olabileceğini söylüyoruz yani bizim bir araya gelebilmemiz için bir araç olduğunu söylüyoruz. Belediyeler bu devletin yasalarıyla, yönetmelikleriyle doğrudan ilişkili alanlardır. Bunlar da devletin “beka”sını koruması için kullandığı şeylerdir. İşte hane hane gezerek bunları konuşup, tartışıyoruz…
YD- Devletin geçmişten süregelen Kürt ve Alevi düşmanlığını yaşayan Dersimlilerin inançlarına, kültürlerine ve yaşam tarzlarına yönelik saldırıların yanında Türkiye’nin her bir yanında uygulamaya çalıştıkları gibi halkı yoksullaştırarak bireysel faydacılık anlayışını yaymaya çalışmaktalar. Bu saldırı türüyle insanlar yalnızlaştırılmak isteniyor. Devrimci Güç Birliği’nin yerel seçimleri kazanması Hozat halkının günlük yaşantısını nasıl etkileyecek?
Ataş- Şöyle bir şey var yani yoksulluğun Hozat’a has bir durum olmadığını halka söylüyoruz. Aynı yoksulluk Türkiye’nin genelinde var, Hozat’ta ise bizim 16-17 sene önce ekim yaptığımız yerlerde bugün tarım yapılmamakta. Hayvancılık yapma eğilimi gün geçtikçe azalmakta. 1994 yılında sonra devlet tarafından yakılan köylerle birlikte hayvancılık ve tarım da çok büyük zarar gördü. Devletin yakmadığı köylerde ise AKP’nin siyasi iktidar olmasıyla birlikte hayvancılık ve tarım gerilemeye başladı. Mazotun pahalı olması, hayvancılığın para etmemesi ve tarım yapanların mahsullerinin para etmemesi, yaptığı işi devam ettirememesine neden oldu ve bunlar doğal olarak halkı yoksullaştırdı. Bizim yapacağımız şey halkın bir araya gelmesi için aracı olmak; kamusal alan dediğimiz alanları canlı kılmak olacak. Tarımı ve hayvancılığı geliştireceğiz, destek sunacağız, öncülük edeceğiz.
YD- Dersim coğrafyası yıllardır sermayenin saldırıları ile gündemde. Barajlar, HES projeleri, siyanürle altın arama vb. bu saldırılara örnek verilebilir. Bu sorunlara ilişkin çözüm ve mücadele perspektifiniz var mı?
Ataş- Doğanın talanı Dersim’de yeni olan bir şey değildir. Osmanlı’dan günümüze süren doğa talanına karşı halkın bilinçlendirilmesi, örgütlenmesi önemli. Çünkü sürekli doğa talanıyla karşı karşıya kalıyoruz. Orman yangınlarıdır, barajlardır, siyanürle altın aramadır bunların yanında avcılık söz konusu bunun da önüne geçmek gerekiyor. Bütün bunlara karşı halkımızı örgütlememiz gerekiyor. Bu sorunlar doğanın bilincine varmakla çözülecektir. İnsan doğa olmadan yaşayamaz ama doğa insan varlığını sürdürebilir. İnsanlar doğayı korumakla mükelleftirler, bu bilinç geliştiğinde doğanın talan edilmesinin karşısında durulabilir. Ben daha önceden DEDEF’te (Dersim Dernekleri Federasyonu) yöneticilik yaptığım dönemde buradaki doğa katliamlarına karşı büyük çalışmalarımız olmuştu. Miting, basın açıklaması, yürüyüş vs. gibi karşı duruşlar örgütlendiğinde doğamıza saldıranlar geri adım atıyor, atmak zorunda kalıyor. Şunu söylüyoruz, doğa var olmak zorundadır bu yüzden de yaşam alanlarımız sahipleniyoruz, sahipleneceğiz.