HABER MERKEZİ- Konya’nın Meram ilçesinde bulunan Dedeoğulları ailesine yönelik katliam davasının 6’ncı duruşması, Konya 8’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya sanıklar Ali Keleş (Velioğlu) ve Lütfü Keleş, Ses Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada Avukat Abdurahman Karabulut, Lütfü Keleş’e soru yönelterek, Yaşar Dedeoğlu ile arasında geçen ilk tartışmaya dair detayları aktarması talebinde bulundu. Talep, mahkeme heyeti tarafından reddedildi.
Söz alan Avukat Atilla Kart, iddia makamının maddi olguları değerlendirmesi sürecinde hukuki çelişkileri barındırdığını belirterek, hukuki aykırılıklar ve eksiklikler giderilmeden yapılacak bir yargılamanın maddi gerçekle ilgisi olmayacağını söyledi.
ATK raporlarının söz konusu saldırıyı sanıklar tarafından toplu ve organize bir biçimde işlendiğini gösterdiğine dikkat çeken Kart, şunları söyledi: “Böylesine ağır sonuçları olan bir olayı karşılıklı kavga olarak nitelendirmek adil değil. Raporda kasten öldürmeye teşebbüsten bir saldırının olduğu da ortaya çıkmıştır. Heyet olarak taleplerimizi reddedip geçiyorsunuz. Hangi gerekçe ile reddettiğinizi açıklamak zorundasınız. Polis tutanağını imzalayan polislerden bir tanesinin olay yerinde olmadığı halde tutakta imzası var. Sanıkların ifadeleri, ATK raporları ile çelişiyor. Maktül mağdurlar olaydan 6 ay sonra vücutlarında kalıcı bir hasarın olup olmadığının tespit edilmesi için Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gideceklerdi ancak katledildiler. Saldırı ölüme yol açacak vasıtalar ile gerçekleştirilmiş ancak mağdurların kendini savunmasıyla neticeye ulaşamamıştır.”
Saldırının ardından ailenin öldürüleceğini fark ettiğini söyleyen Kart, müşteki Çetin Dedeoğlları’nın İngiltere’den Konya’ya gelerek eve ve bahçeye güvenlik kamera düzeneğini kurduğunu aktardı. Kart, “Bu sayede 30 Temmuz katliamı tüm çıplaklığı ile kayıtlara geçiyor. Kamera kayıtları olmasaydı, 30 Temmuz katliamı faili meçhul cinayetler arasında yerini alacaktı. Böylesine bir kurgudan söz ediyoruz. Bu süreçte devlet ve kamu görevlileri ise koruma taleplerine rağmen duyarsız kalmaya devam ediyor. 12 Mayıs’ta vuku bulan saldırı öldürmeye teşebbüstür. Önlemlerin alınmaması ile 30 Temmuz katliamı yaşanmıştır. Bu bağlamda saldırı katliamdan bağımsız bir şeklide ele alınamaz” ifadelerini kullandı.
“Kürdün canının Türkün toprağı kadar değeri görülmedi”
Avukat Ebru Akal, saldırı esnasında Dedeoğulları ailesinin savunmasız halde olduğunu vurguladı. Saldırganların, “Ben ülkücüyüm, sizi buradan süreceğiz” sözlerini hatırlatan Akal, 112 kayıtlarında sağlık görevlilerinin “Kavga varsa polis gelmeden gelemeyiz” dediğini hatırlattı. Ciddi ihlallerin olduğunu belirten Akal, “Sorgulamada ve kovuşturmada çok ciddi ihlaller var. Mağdur ailenin koruma talebine cevap verilmezken, sanık aileye koruma tahsis ediliyor. Dosya savcısı, 30 Temmuz tarihine kadar hiçbir delil ve evrakı toplamadı. Önlemler alınmadı, sanıklar 12 Eylül saldırısından sonra tahliye edildi ve olaylar 30 Temmuz katliamı ile sonuçlandı. Kürdün canının Türkün toprağı kadar değeri görülmedi. Sizler Türkiye tarihine ya utanç verici bir kararla geçeceksiniz ya da gereğini yaparak geçeceksiniz” diye konuştu.
İfadelerdeki Kürt kısımları çıkartılıyor
Avukat Mehmet Emin Gökdemir, “12 Eylül ve 30 Temmuz olayları TCK 76 ve 77 kapsamında değerlendirilmelidir. Saldırganlar milli ve etnik bir grubu tamamen veya ulaşabildiği kadarını yok etmek istediğini ve soykırım suçunu işlediğini söyledik. Mağdurlar önceki ifadelerinde saldırgan Keleş ve Çalık ailelerini tanıdıklarını ancak tanımadıkları bir grubun da saldırıda olduğunu söylemişti. Saldırganlar, mağdurlardan bahsederken ‘Kürt’ diyorlar. Bu dosya tarihi bir dosya, çünkü diğer tarihi dosyalara benziyor. Sanıklar Mehmet Altun’u azmettirdi. Altun, Kürt oldukları için öldürdüğünü söylüyor. Maktül mağdurlar Kürt oldukları için öldürüldüklerini söylüyor ama savcı, ifadelerdeki Kürt kısmını çıkarıyor” sözlerini kullandı.
Heyetin reddi talebinin ardından dosya avukatları, HDP’li Gergerlioğlu ve aile yakınları duruşma salonunu terk etti.
Sanıklar tahliye edildi
Mahkeme heyeti, avukatların heyetin reddi talebini reddetti. Sadece davalı tarafın bulunduğu salonda karar açıklandı. Kararda tutuklu bulunan sanık Ali Keleş ve Lütfi Keleş serbest bırakılırken, tüm sanıklara 1 yıl ila 3 yıl arasında hapis cezası ve para cezaları verildi. Sanıkların hepsine haksız tahrik indirimi uygulanırken, konut dokunulmazlığı suçundan hepsine beraat verildi.
(Yeni Yaşam)