Kavramların salt sözlük anlamlarıyla kullanabilecek alengirli sözler olduğu düşünülmemeli, sınıfsal bir yükleme sahip oldukları unutulmamalıdır. Kavramların önemi sınıfların, farklı toplumsal kesimlerinin olaylara/olgulara yaklaşımını bir anlamda ihtiyaçlarını, beklentilerini, isteklerini duygu ve düşüncelerini içermelerindedir. Bu yüzden her tartışmada, olay ve olguda kavramların sınıfsal karakterine –kullanımına özen göstermek aynı zamanda ilgili olay/olguların sınıfsal özelliklerine vakıf olmanın önemli bir koşuludur. Bu koşul yerine getirilebildiği oranda gerçeği dönüştürme süreci daha hızlı kavranabilir, bunun bilgisi ilerletilebilir.
“…Başarılı devrimler ancak bilginin ilerlemesi ile mayalanır. Eskiler ‘bilmek, muktedir olmaktır’ diyordu. Aydınların toplumsal işlevi bilgiyi yeni bir güce dönüştürmektir, düşüncedeki enerjiyi insanların hizmetine sunmak ve özgürleşmenin önünü açmaktır.” (Sovyet Edebiyatı Üzerine, André Bonnard, Evrensel Basım Yayın)
Bu alıntı üzerinden bilgi ile devrim ilişkisinden hareketle aydınlara bakışımızı konu edineceğiz. Bunu da bilgi ile ilişkilerimizin, bilgiye ulaşmanın ve onu kullanmanın neden önemli/gerekli olduğunu aydınların özellikleri ile bilgiye gereksinimimizi ve aydınlarla nasıl bağ kurulması gerektiğini anlatarak somutlaştırmaya çalışacağız.
Aydın genel olarak karanlığı aydınlatan kişi olarak bilinir, aydınlatma dediğimiz bilgi yaymaktır; burada aydınlatmanın nerede/nasıl olduğu ayrıca değerlendirilebilir. Sonuçta her ışık doğru yeri aydınlatmaz ne de olsa; bu noktada ondan yararlanacak olan nereye baktığı, nereye yol aldığı önemlidir. O halde bilgi ve aydın ile ilişkimiz aydınlanmakla sınırlı olamaz, devrimin yolunu/yasalarını/ilişkilerini aydınlatmayı yani onları kavramayı amaçlamalıdır.
Bilginin kaynağı sınıf mücadelesi, bilimsel deney ve üretim mücadelesidir. Bilginin ilerlemesi bu üç alandaki gelişimle mümkündür. Başarılı devrimlerin mayalanması da var olan toplumsal düzen ve toplumsal çelişkiler hakkındaki bilgilerimizin yeterli düzeye gelmesidir. “Bilmek muktedir olmaktır’’ sözü tek başına alındığında farklı yorumlanabilir. Bilginin kaynağını ve niteliğini konu dışı bıraktığı gibi bilgiye kendi başına özne olma işlevi yüklemek gibi hatalı bir kavrayışa da götürebilir. Ayrıca “bilme”yi amaçlaştırma tehlikesini de taşıyor. Ancak alıntıyı bütünlüklü şekilde, toplumsal özgürleşmede bilginin rolü bağlamında değerlendirdiğimizde bilginin toplumsal ilerlemeye katkısını aydınlaşan olası ilerici rolünü anlamamıza yardımcı olacaktır.
Aydının toplumsal işlevi bilgi birikimiyle toplumsal özgürleşmeye hizmet etmesi, sahip olduğu bilgiyi topluma sunması ve böylece toplumsal ilerlemedeki katkısını gerçekleştirmesi olarak özetlenmişti. Aydının ileri/devrimci rolü bilginin devrimlerdeki işleviyle açıklanmaktadır.
“Aydın” denildiğinde akla salt “iyi”, salt “ilerici” kişiler gelmemelidir. Aksine devrimci veya karşı-devrimci kişiler, daha somut olarak sınıf mücadelesindeki konumlar gelmelidir ve “burjuva aydın” “düzenin aydını” gibi tanımların gerçekliği de kabul edilmelidir.
Aydın kesimi; toplumsal bir tabakadır; bir sınıf değildir, bununla beraber sınıflar mücadelesinde bir yeri vardır ve bu kaçınılmazdır. Bu kesimin temel özelliği düşün alanında faaliyet yürütmesidir. Dolayısıyla malzemesi bilgidir. Sınıflar mücadelesine katkısı/hizmetleri çoğunlukla dolaylıdır ama özellikle devrim ve karşı-devrim zamanlarında bunun terse döndüğü görülür.
Proletaryanın iktidarı dışında bugüne kadarki tüm iktidarların aydınlarla kurduğu ilişkiler ve aydınların rolü ikiyüzlüdür. İktidar özel misyon yükleseler de genellikle aydınları siyaset alanının dışında konumlanmaya zorlamışlardır. Onlara “herkesin aydını” denirken onlardan sistemle uyumlu olması istenmiştir. Oysa proleter iktidar altında sınıflar mücadelesi inkar edilmez, açıktan ilan edilir ve aydınlar “herkesin aydını” olarak yüceltilmez. “Bilgili olmak” ve “bilgiyi bir üretim malzemesi/amacı olarak kullanmak” kendi başına bir aydın faaliyeti olması nedeniyle bunun “gericiliğe/egemen olma hizmeti” de mümkündür, ve zalen gerçekleşen de esasta budur. O halde aydını baştan “ilerici” kabul etmek subjektifdir. Çünkü bilginin içeriğindeki “devrimci” nüveyi onu taşıyan aydınlar hayata/topluma yansıtmayabilirler; bununla beraber bilgi onlardadır ve düşün faaliyetlerince kullanılırlar.
“… Bilimin taşıyıcısı proletarya değil, burjuva aydın katmanıdır; halen modern sosyalizm de bu katmanın tek tek bireylerinde ortaya çıkmış ve onlar tarafından ilk önce düşünsel bakımdan öne çıkan proleterlere iletilmiştir. Koşulların izin verdiği yerde bunlar onu proletaryanın sınıf mücadelesine taşımıştır…” (Lenin, Ne Yapmalı) Burjuva aydınların bilginin devrimci özünü nasıl taşıdığını buradan da anlayabiliriz. Onlar bu işlevi farklı biçimde yerine getirecek halkın, toplumsal ilerlemenin ve devrimci mücadelenin çıkarlarına hizmet etmeye devam ederler. Bilginin kaçınılmaz ilerici özelliği/rolü ile bu sağlanabilir. Bilim insanlarının toplumsal ilerlemeye katkıları göz önüne alınarak bu yapılabilir. Sınıflar mücadelesindeki tavırları ile bilim yapmaları durumunda sağladıkları bilginin işlevi üzerinde durulduğunda bu görülebilir.
Burjuva devrimler çağı aydınlarının rolü ile proleter devrimler çağı aydınlarının rolü biçimsel olarak aynı ama özsel olarak farklıdır. Orada toplumsal ilerlemeye katkıları toplumun yine özel mülkiyetin sınırlarında tutulması ile sonuçlandı. Elbette bu burjuva sınırlarda burjuvaziye hizmet eden bir ilerlemedir. Ama proleter devrimler çağında toplumun ilerlemesine bu amaçla katkı sundukları ölçüde proletaryanın amacını gerçekleştirmesine hizmet etmiş olurlar.
Toplumun özgürleşmesinin önünü açmak aydınların karakterindeki/toplumsal rollerindeki sınırlılıkla ilgilidir. Özgürleşmenin önünü açmak ile özgürleşmeyi sağlamak farklıdır. Burjuvazi de proletaryanın özgürleşmesinin önünü açmış koşullarını yaratmıştır ama özgürleşmeyi o değil proletarya sağlayacak/tamamlayacaktır. Üstelik kendisine bu koşulları sunan ama artık özgürleşmesinin engeli haline gelen burjuvaziyi alt ederek bunu yapmak zorundadır. Aydınların bilgiyi insanların/toplumların özgürleşmesinin önünü açmak için kullanması ilerici bir tavırdır. Bilgiyi bunun karşıtı amaçlarla egemen sınıfların çıkarına kullanarak gerici bir tutum takınan aydınlar da vardır. Bunlar arasında ayrım yapıp bilgilerini/rollerini hangi amaçla kullandıklarına bakarak özgürleşmenin önünü açan bir misyon oynayanları olumlamalı, ilerici olarak tanımlamalıyız. Aydınların rolleri/çalışmaları sınırlılığına rağmen kitlelerin gerçeği görmesine ve mücadelesine yarıyorsa önemlidir. Toplumun ilerlemesi amacına katkı sunuyordur. Bu “sınırlılığı” aşmalarında yardımcı olmak, perspektif sunmak, dönüştürmek proletaryanın görevidir. Mao “Aydınların katılımı olmaksızın devrimin zaferi mümkün değildir” ve “Kendi başına proletarya mevcut aydınların yardımını almaksızın kendi aydınlarını yaratamaz” derken aydınların önemini ortaya koymuştur. Aydınlara ilişki aynı zamanda birleşik cephenin genişletilmesi siyasetinin de bir parçası olarak üzerinde önemle durulması gereken bir ilişkidir.
(devam edecek)