[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Önceki sayılarımızda politika belirlemek, kitlelerin güncel çelişkilerine müdahale edip önderlik ederek örgütlemenin kaldıracı haline getirmenin önemi üzerinde durduk. Bu sayımızda esas olarak güncel çelişkilerden yola çıkarak belirlenen politikanın kitlelere taşınması ve belirlenen güncel politikalar etrafında proletaryanın bağımsız eyleminin önemi üzerinde duracağız.
İçinden geçtiğimiz süreçte, ülkemizde olduğu kadar dünyanın gündeminde de Siyonist İsrail devletinin Gazze’de gerçekleştirdiği işgal ve katliam saldırısı yer almaktadır. Hastanelerin, okulların, yaşam alanlarının vurulduğu, Gazzelilerin ambargolarla açlığa, susuzluğa en temel insani ihtiyaçlara ulaşımının engellendiği, kadın, çocuk başta olmak üzere sivillerin katledildiği bir saldırıya tanıklık ediyoruz. Bununla birlikte on yılları bulan Siyonist işgale karşı son yılların en güçlü ve büyük direnişine de tanıklık etmekteyiz. Bırakalım komünist olmayı, yurtsever, demokratik, hatta insani değer yargılarıyla yaşayan bireylerin dahi kayıtsız kalamayacağı bir katliam, abluka, vahşet saldırısı ve buna karşı büyük bir direnişle karşı karşıyayız. Ancak komünist devrimcilerin görevi salt “kayıtsız kalmamak”la sınırlanamaz. Tüm politikalarda olduğu gibi Filistin meselesine dair politik-pratik yönelimimizin temelinde kitlelerin harekete geçirilmesi, kitlelerde oluşan tepkiyi örgütleyip önderlik ederek onu bilinçli ve hedefe yönelten doğru bir rotaya oturtma görevi vardır. Komünistlerin “öncülük”, “önderlik” misyonunun sözden öte anlamı vardır. Stratejik önderlik kadar kitlelerin güncel hareketlerine de önderlik görevi ancak pratikle mümkündür.
Bunu başaracağımız en temel hedef proletaryanın bağımsız eylem hattına göre politika belirlemektir. Gazze işgali ile birlikte kitlelerin gündeminde yoğun yer kaplayan gelişmeye karşı, konumlanacağımız ana çizgi bu olmalıdır.
Gazze işgali halk yığınlarının büyük öfkesinin ve gelişen direnişe desteğin sokaklara aktığı bir gelişmenin oluşmasına neden oldu ve bu gelişme büyümeye, yeniden gerçekleşmeye devam ediyor. Özellikle egemenleri işgale açık destek sunan emperyalist-kapitalist ülkelerde halk büyük ve kitlesel eylemlerle egemenlerin konumlanışına, her türlü yasağa rağmen dayanışma ve öfkelerini sokağa taşımaktan geri durmadı.
Ülkemizde ise özellikle ileri kitle olarak tanımlayabileceğimiz kesimlerde İsrail’in Gazze işgaline karşı yanlış bakış açısı, kafa karışıklığı ve bilinç bulanıklığı nedeniyle olması gereken refleksin gösterilemediği bir gerçektir.
Bunda Filistin Ulusal Kurtuluş Direnişine önderlik eden çizginin İslami karakteri nedeniyle direnişin ana karakterine doğru bir bakış açısıyla yaklaşamama etkili olmaktadır. Direniş güçlerinin ağırlıklı kısmının gerici karakteri, direnişin haklı ve meşru ilerici yanını gölgelemesine yol açan yanlış bakış açısı ve bilinç bulanıklığı mesafeli ya da kısmen karşısında bir duruşa yol açmıştır. Öte yandan Gazze işgaline karşı pratik tavrın politik bakımdan geri kitlelerde somutlaştığı da bir gerçek. Bunun belli objektif nedenleri vardır kuşkusuz. Güncel çelişkiler üzerinden politika belirlerken politikanın kitleleri bu çelişkiler üzerinden harekete geçirme ve örgütleme amacı içerili iken politikanın bir işlevi de aynı zamanda bilinç taşıma, yanlış eğilimleri anlatarak bunu doğru bir bakış açısına çevirebilme misyonu taşımasıdır. Kimi güncel çelişkiler gibi Gazze işgali egemen sınıf kliklerinin özde aynı olan ancak farklı gelişen çıkarları için fırsatlar sundu. Bu durum kitleleri kendi saflaşmalarına göre kendilerine yedekleme politikaları için şekillendirme pratiğine de zemin sunmuş oldu. Komünistler açısından politika belirlerken gerçeğe olgulardan yaklaşmak ve doğru fikirlere ulaşmak politikanın yaşam bulması için gerekli ilk adım olmaktadır. Sadece çelişkiyi ortaya çıkaran koşulların değil, aynı zamanda kitleler nezdinde çelişkinin karşılığının da doğru analiz edilmesi ve buna uygun yol ve yöntemler belirlenmesi gerekir. İleri olarak nitelendirebileceğimiz kitlelerin gerek etkisinde bulunduğu muhalif kliğin, gerekse de kimi reformist çizgilerin etki alanının içinde olması hasebiyle oluşan bilinç bulanıklığından etkilenme hali, işgale karşı direniş karşısında yanlış konumlanışa yol açmıştır. Komünistlerin kitle çizgisi, belirlenen politikaların ileri kitleleri hedeflemesi, onların dinamiğini örgütleyerek hareket alanı sağlaması, orta ve geri kitlelerin ise tarafsızlaştırılarak ileri doğru çekilmesinin amaçlanmasıdır. Tüm bunlar totalde örgütlenme ve çelişki karşısında halkın çıkarı için tavır alınmasına hizmet eder tarzda olmalıdır. Güncel olarak belirlenen politika her ne kadar doğru bir çizgi üzerinde olursa olsun, kitleler nezdinde oluşan yanlış eğilimlerin ikna yoluyla ve doğru bilincin aşılanmasıyla karşılık bulacaktır. Bununla birlikte politikanın hedefinde sisteme yedeklenmiş kitlelerin sistemden koparılma ve kendi haklı çıkarları etrafında konumlanmalarını sağlamak vardır.
Seçimler sürecinde de yoğun şekilde karşılaştığımız kliklerin kitleleri kendi çıkarlarına göre sisteme yedekleme hali, Filistin direnişi özgülünde de çalışmalarımızın, politikalarımızın hedefleri arasında olmalıdır. Kitlelerin gücünü kendi çıkarlarına göre kullanma hedefi olan egemenlerin bu yönelimini boşa çıkaracak olgu en başta budur. Filistin’de haklı ve ilerici bir direniş sergilenmekte, bunun ne olursa olsun gölgelenmesinin engellenmesi en başta bizim görevimizdir. Tüm ezilenlere sunulan karanlık bir bilinç değil, aynı zamanda bu karanlığa boyun eğdirme çabasıdır egemenlerin politikaları. Bu çabaların çok boyutlu, çok çeşitli olduğunun altını çizmek zorundayız. Komünist partisinin ayırt edici özelliklerinden biri olarak konu ettiğimiz, sınıf karakterinden hareketle öncülük görevi bu yedekleme çabasına karşı tavırda somutlaşır. Bununla birlikte kitleleri bu yedeklenmeden kurtarmak değil hedef, kitleleri bu açık ve haksız işgal karşısında aktif tavır almaya yönlendirmektir görevimiz. Başta komünistler olmak üzere halk kitlelerinin işgal karşıtı tavrı protesto etmek, kınamakla sınırlı bir yaklaşımın ötesinde aktif bir karşı koyuş, aktif bir dayanışma pratiğinin sergilenmesidir. Güncel politikanın somutlaştığı görev alanı buralarda şekillenmek zorundadır. Kitlelere bu aktif tavrın gereği ve ihtiyacının kavratılması kadar, onun yol ve yöntemlerini anlatmak ve bu çerçevede harekete geçirmek, öncülük etmek bu çelişki etrafında kitleleri anti emperyalist mücadele çerçevesinde ana hedefe doğru örgütleme görevimiz elzemdir. Nihayetinde ana hedefe doğru kitleleri örgütleme görevimizin kaldıracı güncel politik çelişkilerin ortaya çıkardığı harekettir.
Egemenlerin tüm kullanma girişimlerine rağmen halkın bu haklı ve meşru direnişe karşı gerekli tavrı, kendi egemen sınıflarının etki sahasından kopmalarında ve bağımsız eylem tavrını sergilemelerinde yatmaktadır. Bunun bir örneğini direnişle dayanışma eylemleri kapsamında özellikle ABD önderliğinde Batılı emperyalistlerin açık işgal desteğine rağmen, bu ülkelerdeki geniş halk yığınlarının güçlü protesto ve dayanışma eylemlerinde görmek mümkün. Her türlü yasak ve baskıya rağmen halklar kendi bağımsız eylemleriyle sisteme rağmen sokaklara akmakta, protesto eylemleri gerçekleştirmektedir. Ancak burada da eksik olan bu eylemlerin kendiliğindenciliğe yola açan, proletaryanın sınıf çıkarına hizmet eden eylem perspektifinden yoksun olmalarıdır. Proletaryanın bağımsız eylemini, halkın bağımsız eyleminden ayıran en önemli nokta günübirlik, dağınık eylemi esas hedefe yönelten, sonuç alıcılığını güçlendiren amacıdır. Yapmamız gereken kitleleri hem harekete geçiren hem de ana hedefe yönelten pratik bir eylem hattının yaratılmasıdır. Komünistlerin öncülük misyonu bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Politikanın harekete dönüşmesini sağlayacak olan da bu iddia ve misyonun pratik olarak hayat bulmasında yatmaktadır. Güncel gelişmeler bize şunu göstermektedir: Kitlelerin mücadelesi birleşik, örgütlü bir hatta kavuşturulmalı ve bu mücadelelerde devrimci, komünist önderlik tesis edilmelidir.