İSTANBUL- Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB) tarafından “Asgari ücret, vergi yükü ve EYT” gündemiyle panel-forum gerçekleştirildi. 25 Aralık Pazar günü Eğitim-Sen Avcılar Şubesi’nde gerçekleştirilen panelde, işçi sınıfını mutlak bir sömürü içerisine hapseden koşullar tartışılarak patronlara ve sendika bürokrasilerine karşı taban örgütlenmeleri vurgusu yapıldı.
Dünyadaki ve Türkiye’deki ekonomik koşulların ve işçi sınıfının genel mücadele tablosunun özetlendiği açılış konuşmasıyla başlayan panelde, madenlerde hayatını kaybeden işçiler başta olmak üzere işçi sınıfı mücadelesinde hayatını kaybedenler için de saygı duruşu yapıldı. Birçok sektörden işçilerin ve değişik sendikalardan temsilcilerin katılım gösterdiği panelin ilk bölümünde asgari ücretteki gelişmeler, vergi yükü ve EYT sorunu hakkında sunumlar gerçekleştirildi.
Asgari ücret üzerine yapılan sunumda, genel olarak ücret sömürüsünün, asgari ücret mantığını taşıdığı ve işçinin “ölmeden yaşayabileceği ve üretebileceği” alt sınırlarda gerçekleştiği belirtilerek asgari ücret belirleme sürecinin en büyük toplu sözleşme anlamı taşıdığı vurgulandı. Enflasyon ve alım gücündeki düşüşler nedeniyle asgari ücretin her geçen dönem açlık sınırına ve hatta onun da altında bir rakama denk düştüğü, toplam ücretlilerin artık yarıdan fazlasının asgari ücret rakamlarında çalıştığı ve asgari ücretin taban ücret olmaktan çıkıp ortalama ücrete dönüştüğü ifade edilen sunumda sendika bürokrasilerinin tutumuna da değinildi. Türk-İş Başkanının daha görüşmeler başlamadan önce “kırmızı çizgi” olarak ifade ettiği rakam ve ardından 9.000 çıkışıyla komisyondan çekilmesinin ve yine asgari ücreti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklıyor olmasının arka planına değinilen sunumda, bu süreçte işçi sınıfının hiçbir söz hakkının olmadığı; hükümet, patronlar ve sendika bürokrasi aracılığıyla sadece algı operasyonları gerçekleştirildiği belirtildi. Sunumda ayrıca, alım gücü bakımından hızla eriyeceği şimdiden belli olan asgari ücret ve diğer tüm ücretler bakımından yeni sorun ve çelişkilerin baş göstereceği, patronların birçok sektörde işten atma saldırıları gerçekleştirebileceği belirtilerek sınıfın örgütlenme ve mücadele ihtiyacına vurgu yapıldı.
Asgari ücret üzerine rakamsal oyunlarla gerçekleştirilen “soygunun” bir benzerinin gelir vergisi yoluyla gerçekleştirildiği belirtilen ikinci sunumda, işçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergilerin oluşturduğu yük ortaya kondu. Devletin en önemli gelir kaynaklarından birinin, milyonlarca emekçiden daha maaşı yatmadan kesilen vergiler olduğu belirtilerek zannedildiği gibi zenginden ya da patronlardan daha büyük gelirler elde edilmediği, tam tersine onların birçok yolla vergiden kurtulabildiği vurgulandı. Asgari ücrette gelir vergisini kaldırdık denilerek aslında asgari geçim indiriminin de ortadan kaldırıldığının ifade edildiği sunumda, gelir vergisinde adalet yalanıyla asgari ücret üzerinde ücret alan çalışanların yüzde 15 ve yüzde 27’lik dilimlere sokularak yılın ortalarından itibaren ücretlerinden ciddi oranda kesintilere gidildiği aktarıldı. ÖTV, KDV gibi vergilerin de en çok emekçilere zarar verdiği, bu vergiler alınırken sermaye sahipleri ile işçilerin bir tutulduğu belirtilirken bu konuda devlet ve bağlı kuruluşlarının muhasebe oyunları ve yanlış verilerle işçi sınıfı üzerindeki sömürüyü daha da derinleştirdiği ifade edildi. Asgari ücret konusunda olduğu gibi vergi sorununda da meselenin rakamsal bir mücadeleyle sınırlı olmadığı, işçilerin iş yeri bazında ve aynı zamanda tüm ülke nezdinde de örgütlü ve dişe diş bir mücadeleyle haklarını elde etmek zorunda olduğuna dikkat çekildi.
Panel bölümünün son başlığı olan Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda, dünden bugüne kısaca sorunun ortaya çıkışı aktarılırken 13 milyon emeklinin büyük bölümünün halen çalıştığı ve genç işçiler açısından ise geleceklerini ilgilendirdiği ifade edilerek sorunun işçi sınıfının temel sorunlarından biri olduğu vurgulandı. EYT konusunda yine yaş sınırı getiren bir düzenleme çıkabileceği, devlet ve patronların emekliler ve emekli çalışanlar üzerinde farklı tasarruflarda bulunabileceği belirtilen sunumda, asgari ücretin ve açlık sınırının da çok altında bir maaşla yaşamaya mecbur bırakılan emeklilerin bir anlamda işçi sınıfının en büyük “iş kolu” olduğuna dikkat çekilerek emeklilerin sendikal mücadelesinin önemine değinildi ve sokak çağrısı yapıldı.
Panel sunumları ve verilen aranın ardından forum bölümüne geçilen etkinlikte, farklı sektörlerden işçiler söz alarak karşılaştıkları baskıları ve yaşadıkları deneyimlerini aktardı. Geçmiş direniş ve mücadelelerin de tartışıldığı forum bölümünde özellikle sınıf bilincinin gelişimi ve mücadelede izlenmesi gereken yol-yöntemlere dair tartışmalar yapıldı. Tartışmalara katılım, fikir alışverişi ve işçilerin doğrudan aktarımları bakımından etkinliğin en canlı ve verimli bölümünü forum oluşturduğu gözlemlenirken ilerleyen zamanda bu ve benzeri çalışmalarla, iş kolu ayrımı yapmaksızın işçilerin bilinçlendirilmesi, örgütlenmesi ve dayanışmanın güçlendirilmesi gerektiği üzerine vurgu yapıldı. Bugün sendikalı, toplu sözleşmeli çalışma koşulları yaratmanın önündeki yığınla engelin, sendikaların birçoğuna renk veren sarı sendikal çizgilerin de tartışıldığı forum bölümünde özellikle fiili-meşru mücadeleye ve sınıfın üretimden gelen gücüne dayalı bir çizgi üzerinde duruldu. Birçok işkolundan öncü ve ileri işçilerin katılım gösterdiği panele DERİTEKS, Birleşik Emekliler Sendikası, Şeker-İş, İnşaat-İş ve Basın-İş Sendikası’ndan temsilciler de destek verdi.