Ukrayna’da savaş bu ülkeye sağlanan askeri mühimmat ve insani denen yardımlar dışında bir destek olmadan devam ediyor. “NATO üyeliği isteği” gündeme getirilerek, hatta göstere göstere kışkırtılarak tırmandırılan gerilimin sonunda başlayan işgale karşı gelişen Ukrayna’nın direnişine NATO’nun bir muharip güç olarak katılmayacağı en başından itibaren duyuruldu. Adına “Batı medeniyeti” denen güçler bir askeri savaş yerine ekonomik savaşı gündemlerine aldılar. Rusya bir aydan uzun süredir ekonomik yaptırımlarla sıkıştırılmaktadır. Ekonomik yaptırımlar Rusya’nın dünya finans sisteminden ve ticaretinden izole edilmesini amaçlıyor. Gelinen aşamada bunun Rusya’ya ciddi maliyetler oluştursa da dünya ekonomik sistemini de sarstığı görülüyor. Bu sonuçta her ne kadar Rusya’nın ve Ukrayna’nın dünya sistemindeki rolü etkili olsa da bunun göreceli olduğunu, zaten derinleşmiş olan dünya ekonomik krizinin belirleyici olduğunu vurgulamalıyız.
RUSYA SIKIŞIYOR, AVRUPA DARLANIYOR
Rusya Avrupa’nın ithal etmek zorunda olduğu gaz ve petrolün önemli bir bölümünü karşılamaktadır ve bu yaptırımlara rağmen sürmektedir. Rusya bu ihracatta günde yaklaşın 900 milyon dolar sağlamaktadır. Önemli bir ithalat sorunu yaşaması nedeniyle ekonomisinde bir durgunluk ve pahalılık sorunu yaşayacak olmasına karşılık Rusya’nın bu geliri onun savaşı sürdürebilir olmasını da sağlıyor. Gaz ve petrol ihracı sayesinde Rusya’nın 2022’de 250 milyar dolar cari fazla vereceği tahmin ediliyor. Rublenin değerini hızla toparlaması ve işgal öncesi seviyeye gelmesi bu bakımdan dikkat çekicidir.
Rusya işgal ile beraber ciddi bir ekonomik çöküntü sorunu ile karşılaşsa da bu sürece zaten hazırlıklı olduğunu göstermektedir. Özellikle ülkesinden sermaye çıkışlarını denetime alması, altın ve gümüş rezervlerini artırmış olması, gaz ve petrol ihracatını ruble üzerinden gerçekleşeceğini ilan etmesi bu hazırlığın en net göstergeleri. Sonuç olarak yaptırımlar Rusya’yı engelleyebilmiş hatta politik düzlemde etkileyebilmiş de değil. Bununla birlikte günler ilerledikçe yaptırımların dünya ekonomisi için de ciddi sorunlar ürettiği görülmüştür. Şimdi tartışılanın daha çok bu olduğu açıktır!
Bir umaca gibi tüm dünyayı saran pandemiden kaynaklanan sınırlamaların kaldırılmasıyla ekonomik olarak hızlı bir gelişmenin yaşanacağı söylenirken Ukrayna işgaliyle bunun mümkün olmayacağı görülmeye başlandı. Her ne kadar dünya ekonomisinin uzun yıllara yayılan krizine bir örtü olsa da pandeminin gündemden düşürülmesi ekonomide “yeniden canlanma”nın başlangıcı olacakken gerçeğin böyle olamayacağı genel bir kabul görmüş durumda. Hatta sadece Ukrayna işgali, Rusya’ya ekonomik yaptırımlar ve bu yaptırımların dünya ekonomisini de vuran sonuçları değil, en son Şangay’da ve ondan önce gene bir Çin şehri olan Şenzen’de görülen Kovid-19 vakaları da dünya ekonomisinde canlanma olasılığını rafa kaldırmış durumda. Bugün gündemde tüm dünyada artan enflasyon oranları, parasal sıkılaştırma politikaları, sermayelerin devletler tarafından denetimi, borçlarını ödeyemez duruma gelen ülkeler ve en son iflas açıklamaları var. Lübnan’dan sonra Sri Lanka da moratoryum ilan etti. “IMF için yoğun çalışma günleri başlamıştır” diyebiliriz. Öteden beri devam eden sorunlara yenileri eklendi ve bu tünelde ışık görünmemektedir.
Rusya’ya karşı başlatılan ekonomik savaşın dünya sistemine etkisi büyük olmuştur. Bunun bugünün sorunu olmadığını bilmeliyiz. Sistem zaten çürümüştü ve şoklara karşı dayanıksızdı. Şimdi tanık olduklarımız zaten kaçınılmaz olan şokların kontrollü bir şekilde yönetilmek istenmesiyle ilgilidir. Pandemi de Ukrayna’nın NATO üyeliği isteği de, Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar da nihayet bununla ilgilidir. Daha önce belirtmiştik: Rusya için de bu işgal ve savaş -bir önem taşımakla birlikte, ama asla belirleyici bir unsur olmayan- NATO kuşatmasının durdurulmasından çok dünya ekonomik sistemindeki sarsıntılara karşı kendi ekonomik yapısını korumaya dönüktür. Bu nedenle Rusya’yı haklı görmenin onun ekonomik karakterini göz ardı etmek olacağını söylemiştik. NATO kuşatması bir kışkırtmaydı ve Rusya da bunun kendi lehine kullandı; bize göre olayın arka planı budur.
ABD LİDERLİĞİ ZAYIFLAMAYA DEVAM EDİYOR
ABD’nin dünya ekonomisine liderlik kapasitesinin zayıfladığı, dış politikadaki başarısızlıklarının yanında önemli hiçbir başarı elde edemediği ve son zamanlarda iyice belirginleşmiş olan iç sorunlar karşısında istikrar sorunu yaşadığı koşullarda Rusya potansiyelini cüretkâr biçimde kullanmaya başlamıştır.
Son hamlelerinden birisi olan ruble-altın oranlaması bunlardan biriydi. Her ne kadar bunu sürdürmese de bu hamle onun potansiyelinin farkında olduğunu ve dünya ekonomik sistemindeki dönüşüme göre hareket ettiğini göstermiştir. 1 gram altının 5 bin rubleye eşitlenmesi ve artık ruble basılmayacağının açıklanması zaten sarsılmakta olan doların tahtına bir darbe niteliğindeydi. Böylece Rusya doların rezerv para olmasının sonuna gelindiğini, bundan sonraki döneme hazırlanmak gerektiğini açıkça ilan etmiş oldu. Bu oranlama sürdürülmedi, çünkü rezerv para sorununa karar verecek olan asla Rusya olamazdır. Onun öyle bir ekonomik gücü olmadığı biliniyor. Hatta bu oranlama sürecinde olası başarısızlıklar Rusya’nın altın rezervinin erimesine yol açabilirdi. Bununla birlikte Rusya süreci nasıl değerlendirdiğini somutlaştırarak ekonomik savaşta silahsız, öngörüsüz olmadığını gösterdi. Bu olayın işgal sürecindeki konumlanışlarda da etkili olduğu söylenmektedir. Aynı süreçte Rusya Kiev’e dönük hamlelerini sonlandırıp Donbass’ta ve Mariupol’de yoğunlaşmaya başladı. Dünyanın rezerv para problemini kaşımaması karşılığında Rusya’nın Ukrayna sınırları içinde “çıkarlarını koruma”ya hamlelerinin meşruluğu kabul görmüş olabilir. Fakat bunun bir tür savaş olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Anlaşma olana kadar ya da her şey nihayet masada tamamlana kadar yapılacak hamleler geçici, taktik nitelikte olabilir. Kabul edilen “meşru”luk yarın reddedilebilir. Nitekim Rusya’nın amiral gemisinin batırılması ve Rusya’nın buna karşılık olarak Kiev’i bombalaması sürecin “Donbass’ın ve Kırım’ın ilhakıyla” tamamlanmak istenmediğini gösteren hamleler olabilir…
Bütün sürecin ekonomik altyapısının dikkatten kaçırılmamasını vurguladık. Kuşkusuz bu özel bir incelemeyi, ilgiyi, ayrıntıları gözden kaçırmamayı gerektirir. Bu konuda ne derecede başarılı olursak öngörülerimiz de o kadar gerçeğe yakın olur. Bununla birlikte burada konu ettiğimiz durumun bundan biraz daha ötesi olduğunu söylemeliyiz. Burada konu ideolojik olarak proletaryanın saflarında durabilmektir. Proletaryanın safları dünya halklarının dolayısıyla Rusya ve Ukrayna halkının da çıkarları açısından bakabilmeyi içerir. Tavır almaya zorlandığımız koşulların niteliğini bilmeden, karşı karşıya gelen güçlerin sınıf karakterini göz ardı ederek haklar lehine tavırlar geliştirmek olanaksızdır. Öyle bir durumda “sürüklenen” olmak dışında bir özellik gösterilemez.
BÜYÜK BUHRAN KOŞULLARINDAYIZ
İçinde olduğumuz koşullar geçmişte benzerleri görülmüş “büyük buhran” koşullarıdır. Savaşlarla devam eden büyük buhran dönemi. Haklı savaşların üzerinin örtüldüğü, yer yer manipüle edildiği, egemenlerin ortak bir söylemle “terörizm” ile yaftalandığı; buna karşılık haksız savaşlarda da özellikle halkların taraf olmaya zorlandığı bir dönem.
Dünya ekonomik krizine karşı alınan önlemlerin her biri halklar için daha yoğun sömürü, bitmeyen ve bitmeyecek olan borçlandırma ve dahası savaşlar halinde gerçekliğe yeniden dönmektedir. Onların her saldırısı yeni ve daha yoğun saldırıların ilkinden veya bir öncekinden ibarettir. Ukrayna işgali de nihayet bundan ibarettir. Yakın zamana kadar tüm dünyanın içine sürüklendiği “parasal genişleme” politikaları bugün ekonomik çöküşün bir nedeni olarak karşımızdadır. Bunları uygulayanlar, yönetenler aynı güçlerdir. Rusya’ya ekonomik yaptırım uygulayanlar dünya ekonomisini savaş ortamında yönetmenin avantajlarını da kullanmış oluyorlar. Hakeza pandemi sadece “bir salgına karşı önlemler” olarak yönetilmedi, aynı zamanda tüm dünyada halkların olumsuz koşullara rıza göstermesi de sağlandı. Hemen her şeyin dijital kayıtlara alınması da bu sürecin başka bir özelliğidir.
Ukrayna işgalinin hangi koşullarda ve hangi zorlamalarla başladığını unutmayalım. Bunların daha derin ve görünmez biçimleri her an gerçekleşmektedir. Şimdi savaş ve yaptırımlar başta gıda olmak üzere enerji, demir, çelik, gübre gibi malların dolaşımını, şimdiki ünlü söylemle tedarik zincirini dağıtmaya başladı. Bunun şimdi başlayan bir şey olmadığını hatırlatalım: pandemi ve savaş koşullarında bunun hızlandığı, zincirdeki kırılmaların arttığı söylenmelidir. Özellikle gıda ve enerji piyasalarındaki artışların toplumsal huzursuzlukları artıracağı açıktır. Bu genel durumun tüm ekonomilerde ciddi bir durgunluğa ve pahalılığa neden olacağı ortada. Şimdiden çeşitli ülkelerde, bunlara Türkiye de özellikle dahil edilmelidir, bunun toplumsal sonuçları görülmeye başlandı.
Enerji fiyatlarındaki artış tüm üretim maliyetlerini artırdığında karşımıza kaçınılmaz olarak tüketici talebinin daralması çıkar. Temel gıda ürünlerinin fiyatlarındaki büyük artışlar bize bu durumun içinde olduğumuzu gösteriyor. Tüketicilerin tüketme olanağı tüm ülkelerde daralıyor. İşsizlik sorunu artan bir eğilim içinde büyüyor. Alım gücünün azalması maliyetlerin artmasıyla doğrudan ilgili bir sorundur; işsizlik de bu sürecin devamı olarak önlenemez bir yükseliş içinde. Enflasyonun yol açtığı açmazlar bu bakımdan da sorundur. Avrupa ülkelerinde de enflasyon gerçek bir tehlikedir. Avrupa ülkelerindeki koşullar ile yarı sömürge ve yarı feodal ülkelerdeki koşullar kıyaslandığında ikinci ülkelerin ekonomik sarsıntılardan başını kaldıramayacağını söyleyebiliriz. Kuşkusuz bundan tüm emperyalist sistem olumsuz etkilenir. Çünkü tüm bu sistem ancak yarı feodal ve yarı sömürge ülkelerle birlikte var olabilmekte, sürdürülebilmektedir. Böyle olmasına rağmen egemen devletleri artan riskler karşısında ilkin bu ülkeleri gözden çıkaracağı da tartışmasızdır. Lübnan, Sri Lanka ve sıradakiler bunun somutlaşmasıdır! ABD’nin faiz artırma politikası ve parasal genişlemeden geriye adım atması hemen hemen tüm geri ödemeleri etkileyecek bir gelişmedir. Çekinceli davransa da, yüksek enflasyona rağmen faiz artışından imtina gösterse de, yeni bütçede “devasa bir rakam”dan söz edilse de (ABD Senatosuna 3 trilyon dolarlık bir bütçe sunulduğu açıklandı) borçlar ya da daha masum bir ifadeyle kredilerin geri ödenmesi için koşullar olumsuz seyretmektedir. Moratoryumlar nedensiz değildir!
BAYRAĞIMIZ HAKLI SAVAŞ İLKEMİZDİR
Bütün bu gelişmeler dünya ekonomik sistemindeki krizin bundan sonra da derinleşeceğini, halklara yönelik saldırıların da artacağını gösteriyor. “Küreselleşme” adı verilen geçici veya görünür istikrar ve birlik dönemi açıkça sona ermiştir. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği bir grup emperyalist liderliklerinin altında kalacağı çöküşe Rusya’yı öne çıkararak hazırlanıyor. Rusya da kendisini hedefleyenlere karşı aynı oyunda karşı kutupta yer alıyor. Bunlar emperyalizmin kendindeki çatışmalardır. Egemen güçler yeni sürece hazırlık olarak kendilerinin merkezde olacağı bloklarla giriyorlar. Bunlara karşı proleter enternasyonalizmin bayrağını dalgalandırmak, bir bütün emperyalizmi düşman görmek ilkesel bir tutumdur. Bütün alanlarda ve her durumda bundan bir adım dahi geri durulamaz. Tüm tartışmalarımızı ve değerlendirmelerimizi bu bakış içinde yapmamız bizim için başat ve zorunludur…