MALATYA- Depremin 23. gününde Munzur Çevre Derneği (MÇD) ve Partizan faaliyetçilerinin dayanışma ziyaretleri Malatya’ya bağlı Kürecik ve köylerinde devam ediyor.
6 Şubat’ta yaşanan merkez üssü Maraş olan ve 10 ilde büyük yıkımlara neden olan depremlerin etkileri sürüyor. Her geçen gün depremde hayatını kaybedenlerin sayısı artarken yaralar halk dayanışmaları ile sarılmaya çalışılıyor.
Depremin 23. gününde ise Munzur Çevre Derneği (MÇD) ve Partizan faaliyetçilerinin dayanışma ziyaretleri Malatya’ya bağlı Kürecik ve köylerinde devam ediyor. Deprem vesilesiyle gidilen bölgelere yapılan dayanışma ziyaretleri devam ederken hazırlanan yardım kolileri halka ulaştırılıyor.
Ziyaret edilen yerlerde halkın temel sorunlarından biri barınma sorunu. Hasar alan evlere giremeyen halk, çadır ve konteynerlerde yaşamaya çalışıyor. Depremin ilk günlerinde devletin ve arama-kurtarmanın gelmediği yerlerde kendi imkanlarıyla enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışan halk, teknik ekipman yetersizliğinden kaynaklı insanların yardım çığlıkları atarak ve soğuktan donarak hayatını kaybettiğini belirtiyor.
Yapılan sohbetlerde devletin yardıma gelmediği ve halk dayanışmasıyla yaraların sarılmaya çalışıldığı ifade edildi. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan köylüler çadır konusunda sıkıntı yaşadıklarını söylerken, devletin hiçbir kurumunun hala köylere ulaşmadığını belirttiler. Partizan ve MÇD faaliyetçileri tarafından köylüleri topraklarını terk etmeme, olanaklar dahilinde bölgede üretme ve yaşamı devam ettirme çağrısı yapıldı.
Ziyarette Partizan ve MÇD adına konuşmalar yapıldı. Partizan adına yapılan konuşmada “Biz depremin ilk gününden beri Maraş, Adıyaman, bu bölge ve Antakya’da çalışmalar yürütüyoruz. Bunu çok açık gördük: Devlet ayrımcılık yapıyor. Devlet insanları ayırıyor. Türk-Sünni diye Türk-Kürt diye ayırıyor ve ona göre yardım dağıtıyor. İnsanları enkaz altında ölüme mahkûm ediyor. 3-5 rantçı müteahhiti koruyor. Kendi sermaye düzenini var etmek için aslında bir imar planlaması yapıyor. Bunların hepsini çok net gördük. Ama şunu da görmeliyiz. Örgütsüz toplumlar bir araya gelip kendi dayanışmalarını oluşturmadıkları sürece bu acıları, bu felaketleri yaşamaya mahkûm. Şunu da gördük: Depremin ilk 7 günü devlet yoktu. İlk 7 gün Türkiye’nin her yerinden emekçi halkımız yardımlarıyla deprem bölgesine ulaştı. Dolayısıyla şunu gördük: Halk dayanışmasının örgütlendiği bir yerde, halkın kendi örgütlenmesini yaptığı bir yerde devlete zaten gerek yok. Halk orada devletleşir. Biz bunu çok net gördük. Bugün ve yarın da yine bu temelde örgütlenmemiz gerekiyor. Halk komisyonları, halk komiteleri, köy komiteleri oluşturarak yeniden inşayı sağlamamız lazım. Devletin yapacağı tek şey bizi TOKİ’lere yerleştirmek, bizi birbirimize yabancılaştırmak olacaktır. Dolayısıyla biz bu bölgede bugün ve yarın bu çalışmalara odaklanacağız. Hepinizi bu temele güç vermeye ve örgütlenmeye çağırıyoruz.” denildi.