HABER MERKEZİ- Dargeçit’te 1993 yılında öldürüldükten sonra yakılan 7 köylünün takipsizlikle sonuçlanan dosyasında emsal karar çıktı. Mahkeme, savcılığın dosyayı sürüncemede bırakarak zaman aşımına neden olduğu belirtti.
Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı kırsal Çelik (Çêlik) Mahallesi’nde yaşayan 7 köylünün 3 Temmuz 1993’te “PKK’li” denilerek öldürüldükten sonra yakılmalarına dair 2013 yılında dönemin İlçe Jandarma Komutanı Ali Tapan hakkında başlatılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştı.
Soruşturmanın başlamasından 7 yıl sonra “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı veren Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı, köylüleri “PKK milisleri” olarak tanımlamış ve dosyanın “zamanaşımına” uğradığını iddia etmişti. Karara ilişkin ailelerin avukatları aracılığıyla Midyat Sulh Ceza Hakimliği’ne yaptığı itiraz yerinde görülerek, takipsizlik kararı kaldırıldı.
Avukatlar dilekçelerinde Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’nın etkin bir soruşturma yürütmediğini, delil toplama yükümlülüğünü yerine getirmediğini, şüphelilerin üzerine atılı suçun insanlığa karşı suç olduğu için zamanaşımı uygulanamayacağını belirtirken, Hakimlik tüm tespitleri yerinde buldu. Kararının gerekçesinde Hakimlik, savcılığın kararının “yasaya ve usule uygun olmadığına” kanaat getirdi.
TANIK VE SANIKLAR
Hakimlik kararının gerekçesinde Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ilgili maddelerine atıfta bulunularak, “(…) etkin bir soruşturma olmadan, zamanaşımına dayalı olarak soruşturmanın neticelenmesi devlete yüklenen ölümü soruşturma yükümlüğünün ihlali olacaktır” denildi. Savcılığın takipsizlik gerekçesinde “müştekilerin ve tanıkların beyanlarının soyut” olarak değerlendirilmesinin eksik olduğu belirtilen Hakimlik kararında, “Dosyadaki toplanan delillere göre müştekilerin ve tanıkların beyanlarının soyut olup olmadığının tespite yer verilmesi için başka araştırmanın yapılması gerekir. (…) Çelik Karakolu baskınına katılan askerler ile haklarında yargılama yapılıp beraat ve mahkumiyet kararları verilen sanıkların dinlenmeden bu tespite ulaşılabilmesi mümkün değildir” ifadeleri kullanıldı.
ETKİN SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ
Öldürülen 7 ismin olayın başında “örgüt mensubu” olarak kabul edildiği, ancak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014 yılında verdiği “yetkisizlik” kararında maktullerin “örgüt üyesi” olduğu iddiasının aksine yer verildiği belirtilen kararda, 7 kişinin “örgüt mensubu olup olmadığı” konusunda gerekli araştırmanın yapılması gerektiği belirtildi. Kararda, 7 kişinin “örgüt mensubu” olup olmadığı konusunda “maddi gerçeği ortaya çıkarmak adına etkin bir soruşturmanın yürütülmediği görülmüştür” ifadelerine de yer verildi.
YARGITAY KARARLARI DA ELEŞTİRİLDİ
Yargıtay’ın “etkin soruşturmanın ihlaline” ilişkin kimi kararlarında zamanaşımı süresi içinde aydınlatılamayan olaylarda “etkin soruşturmanın ihlalinden söz edilemeyeceği” şeklinde karar verdiğini de hatırlatan Hakimlik, Yargıtay kararlarına da eleştiriler getirerek, “Devletin, tekrar etkisiz soruşturma nedeni ile yaşam hakkının ihlalinin engellenmesi için iç hukukta gereken adımları atması gerekir. O halde yer verilen Yargıtay kararındaki görüşe iştirak etmek mümkün olamayacaktır” ifadelerini kullandı.
SAVCILIĞIN GEREKÇELERİ
Hakimlik kararının devamında zamanaşımının gerekçe gösterilerek, dosyada “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verilmesinin mümkün olmadığını şu tespitlerle açıkladı: “Kamu görevlisinin yaşam hakkı ihlali oluşturan eylemi gerçekleştirdiği iddiası mevcut ise yapılacak olan etkin soruşturma neticesinde bir karar verilebilmesi mümkündür. Yapılan açıklamalara göre sadece tutanağa göre ölen 7 kişinin, terör örgütü mensubu kabul edilmesi, soruşturmada ve kovuşturmada ifadesi alınan sanıkların ifadelerinde bu kişilerin örgüt mensubu olduğuna ilişkin beyanları olmamasına rağmen arada geçen sürede gereken araştırmanın yani ölen 7 kişinin gerçekte örgüt mensubu olup olmadığı, örgüt mensubu ise Çelik Jandarma Karakolu baskınına katılıp katılmadıkları ya da terör örgütü mensubu olmadığı halde tanıkların beyanlarına göre şüpheliler tarafından öldürülüp öldürülmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu açıdan ilgili soruşturmanın, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilen yaşam hakkının devlete yüklemiş olduğu, ölümü soruşturma yükümlülüğü çerçevesindeki etkin soruşturma yükümlülüğüne aykırı olarak bir soruşturmanın var olduğuna Hakimliğimizce kanaat getirildiğinden, etkin olmayan soruşturma neticesinden yukarıda açıklandığı üzere zamanaşımı kuralları gerçekleşmesi gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi Anayasanın 17’nci maddesi ve AİHS’nin 2’nci Maddesinde düzenlenen yaşam hakkı çerçevesindeki etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlali olacağından, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraza konu kararındaki şüpheli hakkındaki soruşturmanın zamanaşımına uğraması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi belirtilen gerekçelerle hukuka uygun olmadığından, itirazcılar vekilinin itirazının haklı olduğundan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.”
KAYIP YAKINLARININ İTİRAZLARI
Dosyada yaşanan süreci anlatan Avukat Erdal Kuzu, Hakimliğin kararının emsal bir karar olduğunu dile getirirken, “Yaşadığımız şu adalet sistemi içerisinde son derece cesur ve hepimizin yıllardan beridir dile getirdiği tespitlere yer veriliyor. Soruşturmada Cumhuriyet Savcılığının hiçbir işlem yapmayarak, dosyanın zamanaşımı nedeniyle kapatılmasında mesuliyeti olduğunu söylüyor. Söz konusu kişilerin sivil olduğunu, bu sivil insanlara karşı işlenen suçun insanlığa karşı suçlar kapsamında kalacağını, zamanaşımına uğramayacağı tespiti yapıyor. Bu anlamda cesaretli bir karar. Bu tespiti yaparken de Anayasa’nın 90’ıncı maddesine atıf yaparak Uluslararası sözleşmelerin bağlayıcı olduğunu, bu anlamda insanlığa karşı işlenmiş suçların ya da devlet görevlileri tarafından sivillere karşı işlenmiş suçların bu gerekçelerle zamanaşımına konulamayacağı ve böyle bir karar verilemeyeceğini söylüyor. İnsan hakları savunucularının kayıp yakınlarının yıllardan beridir söylediği yaptığı itirazların net bir tespitini yapıyor. Bunu yaparken Yargıtay kararlarını eleştiriyor” diye konuştu.
ZAMANAŞIMI HUKUKİ DEĞİL
Kararın 90’lı yıllardan bu yana Kürtlere yönelik cinayetlerde devlet görevlilerinin korunma altına alan cezasızlık politikasına da bir itiraz olduğunu dile getiren Kuzu, “Karar benzer mahiyette alınmış kararların da hukuki olmadığını gözler önüne seriyor. Emsal teşkil edebilecek bir karar. Aradan yıllar geçtikten sonra bir hakimlik Kürt yurttaşlara yapılmış olan bu fiillerin insanlığa karşı suç olduğunu tespit etmesi ve bunun zamanaşımına uğramayacağını kabul etmesi ve hakimlik kararı haline gelmesi iyiye işaret olarak görüyoruz” diye konuştu. Kuzu savcılığın yapması gerekenin bu saatten sonra dosyayı yeniden etkin bir soruşturma yürütmek ya da iddianame hazırlayarak mahkemeye sunması gerektiğini belirterek, iddianame hazırlanmasını beklediklerini söyledi.
OLAY HAKKINDA
Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı kırsal Çelik (Çêlik) Köyüne 3 Temmuz 1993’te baskın yapan askerler tarafından “örgüt mensubu” denilerek öldürülen Ahmet Kavakçıoğlu, Mehmet Kavaçıoğlu, Alaattin Acar, Fahrettin Acar, Mahmut Erol, Süleyman Erol ve Zülfer Akkurt’un cenazeleri yakılmıştı. Askerler aynı zamanda girdikleri köyde kimi evleri ateşe vermiş çok sayıda hayvanı da kurşunlayarak, telef etmişti. Haklarında “örgüt mensubu” oldukları yönünde tutanak tutulan 7 kişiye dair soruşturma olay tarihinde kapatılmıştı. JİTEM tarafından 90’lı yıllarda işlenen cinayetlere dair soruşturmaların başlatılması üzerine köylülerin ailelerinin İnsan Hakları Derneği (İHD) aracılığı ile yaptıkları başvuru sonucu 1 Kasım 2013’te Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı kabul etmişti. 2013 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dönemin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Ali Tapan hakkında başlatılıp, Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığınca sürdürülen soruşturma daha sonra “yetkisizlik kararı” verilerek, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmişti. Mardin’e gelen dosyada da savcılık yeniden “yetkisizlik kararı” vererek, dosyayı Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderirken, aradan geçen 7 yıl sonra 2020 yılının sonuna doğru savcılık “zamanaşımı” ve öldürülen köylülerinin “milis” olduğu iddiasında bulunarak dosyada “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı vermişti. (MA/Ahmet Kanbal)