“Adın deler dağ başında karları
Kokun aşar dereleri yarları
Çiçek çiçek kuşatırsın dalları telli duvak
Dalları, mor salkımlı dalları güneş güneş, dalları”
Dağların Asmin’i, bizim Gökçemiz. 1997 yılında baskılara acılara, soykırımlara yabancı olmayan aynı zamanda bunlara karşı durabilmek için halkın kendi kendine ürettiği direniş pratiği ve özgürlük mücadelesine yabancı olmayan Dersim coğrafyasında dünyaya geldi. Evinin küçüğü okulunun başarılı öğrencisi, arkadaş ortamında sevilen Gökçemiz. Sahi kolay mı büyüdü? Zordur yatılı okulda büyümek. Evinin en küçüğü, en nazlısı Gökçe. Yetiştiği ortam olan köydeki yaşamdan doğru çocukluğu emeğin içerisinde ve bu emeğin sömürüsünün gölgesinde geçiyordu.
Sekiz yıl Pertek Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda okudu. Ortaokul yıllarında bile hayal gücü ile üretmeye başlamış, resimler yapıyor, şiirler yazıyordu. Liseye geçtiğinde de bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Kadının toplumda hak ettiği değeri görmediğini, erkek egemen sistemin hüküm sürdüğünün farkındaydı.
Ülkede yaşanan sınıf mücadelesine tanık oluyor, egemen sınıfların işçilerin, köylülerin üzerindeki baskısını görüyor, hissediyor, yaşıyordu. Gökçe bu farkındalığını, lise yıllarında Partizan’ın örgütsel gelenek, bilinç ve cüretiyle birleştirip yoluna devam etme kararı vermişti.
Can yoldaşı Fadime’nin dağları adımlamasının ardından Gökçe resimler yapıp, şiirler yazmaya devam ediyor, lise faaliyetlerinden de taviz vermiyordu.
Her gazete dağıtımında bir gazete de can yoldaşı Fadime için dağıtıyordu, her astığı afişte bir tane de onun için asıyordu. Şiirlerinin satır aralarında ona yer veriyordu. Her faaliyette her toplumsal olayda en önde olan her şeye bütün inancıyla koşan Gökçe yoldaş kendinden emin bir şekilde dağların yolunu tuttu. Başta kendisi bile ‘’Bu incecik bileklerimle nasıl bu silahı, bu kocaman çantayı taşırım’’ dedi. O küçük utangaç kız gitmiş yerine dünyayı kucaklayan Asmin gelmişti. Kendinden emin sağlam adımlarla ilerleyen her şeyi hemen öğrenmek isteyen, yüzünde gülümsemesi hiç eksilmeyen Asmin gelmişti. O artık sabahlara güneş olacaktı…
Asmin de can yoldaşı Rosa gibi cüreti kuşanıp savaşı büyütmek için her zaman elinden gelenin bir fazlasını yapmak istiyordu. Asmin’i her tanıyan her gören gülmelerinden tebessüm ederek anlatırdı. İlk zamanlar insanları dinler uzun uzun sohbetler ederdi. Gözünün nuru olsa yanlışsa yanlıştır derdi. Usul usul tütününü sarıp derin derin içine çekip uzunca susardı… Susarken bile ne çok şey anlatıyordu aslında. Tek bir bakışından ne demek istediğini anlatabiliyordu Asmin…
Dağların, Partisinin şen şakrak Asmin’i… Örgütün küçüğü Asmin… Bir keresinde bir yoldaş ‘’Asmin örgütün en küçüğü gelen çikolataları ona veriyoruz’’ demişti. Küçük yaşta kendini davaya adayan kadın. O inandığı dava uğruna bedenini yüreğini davaya adadı. Yapmak istediklerini yaşamak istediklerini yaşadı. Asmin 6 yıl boyunca tüm bilgi birikim ve pratiğiyle Dersim dağlarını adımlayarak inandığı dava uğruna savaştı. 2020 yılının Ekim ayında ise yoldaşı, aynı zamanda komutanı Özgür ile faşist TC’nin hava saldırısında ölümsüzleşti. Tıpkı kendinden 1 ay önce ölümsüzleşen Rosa yoldaş gibi… 1997 yılında Pertek’te Gökçe olarak başlayıp 2020’de Ovacık’ta Asmin olarak devam eden bu yol, uzun devrim yürüyüşünün birkaç adımıdır. Dağların Asmin’i Halk Savaşı’nda ısrarın adıdır.
Dersim’den Bir Yoldaşı