[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
İbrahim Kaypakkaya üzerine yapılan çalışmalarda, onun yer yer değinilen enternasyonal kimliği devrimci teorinin önemli bir özelliğine işaret eder. Diyebiliriz ki enternasyonal olunmadan proletaryanın bırakalım devrimci bir önderi olmayı, sarsılmaz bir devrim savaşçısı olmak dahi esasen mümkün değildir. İbrahim Türkiye devriminin niteliğini ve alacağı yolu ancak dünyayı ve insanlık tarihini belli bir bütün içinde kavradıkça çözümlemiş ve formüle etmiştir.
Bugün, onun ardılları olarak hem dünyadaki gelişmeleri hem de tarihsel gelişmeleri kavramanın zorunlu olduğu konusunda onun bu özelliğinden öğrenmeliyiz. O, Türkiye devrimini yüzünü tüm dünyaya dönerek ve devrimci teoriye yaslanmak konusunda tam bir ısrar sergileyerek çözümledi. Dünyayı ne kadar izliyoruz, MLM literatüre ve gelişmeleri açıklayan bilimsel, objektif çalışmalara ne kadar ilgi duyuyoruz diye kendimize sorular sormalı, kendi öğrenme pratiğimizi sürekli olarak sorgulamalıyız. Zamanın bir devrimci için çok önemli olduğunu her birimiz söyleriz. Bunu söylemek yetmiyor, zamanımızın çoğunu ne için kullandığımızı da açık yüreklilikle tespit edip doğru olan alanlara yönelmeliyiz.
Bunun ne kadar büyük gelişmelere yol açtığını görmek için aynı soruları İbrahim yoldaşın pratiğinde kısaca cevaplamaya çalışalım…
YÜZÜ DÜNYAYA DÖNÜK SIRTI MLM’YE DAYALI
İşkencede katledilişinin 50. yılında olduğumuz İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci teorisi ve Türkiye devrimi için belirlediği görüşler ve ortaya koyduğu devrim güzergâhı kitlelerin devrimdeki rolünü açıkça ifade etmesi bakımından konu edilmeye; ama ayrıca incelenmeye değerdir.
İbrahim’in belirleyici özelliklerinden birinin dünya komünist hareketle kurduğu ilişki olduğunu söylemeliyiz. Bu ilişki organik bir ilişki değil, teorik düzlemde kurulmuş bir ilişkidir. Hem Marksist-Leninist literatürü hem de ML hareketin hâlihazırda ürettiği bilgiyi çok sıkı takip ettiği ve bunları kendi fikri gelişiminde ve somut sorunların analizinde ve devrimci çözümünde uyguladığını biliyoruz. Bir komünist için bu özellik belirleyicidir. Tarihsel ve evrensel devrimci teoriyi olabildiğince kapsamlı öğrenmek ve bu teoriyi içinde olduğun özgün koşulların devrimci teorisinin ana malzemesi olarak kullanmak olmazsa olmaz bir devrim eylemidir. Bir komünist olarak aynı zamanda enternasyonal bir devrimci olan, ML teorinin evrenselliğini ve özgünlüğünü devrimci pratiğinde gösteren İbrahim’in görüşlerindeki ilkeler bizim için yol göstericidir.
İbrahim genç yaşlarında toplumsal koşulların değişimi zorlayan özelliklerini kavradığından, bunu bir devrim anlayışı, programı olarak tanımlayıp hızla bir komünist partisi kurup ülke koşullarına uygun bir Halk Savaşı çizgisi oluşturdu. Onun bu adımı genç bir devrimcinin “kendiyle sınırlı bir çaba” ile açıklanamaz elbette. Onun böyle cüretli bir adım atmasında dünya komünist hareketiyle kurduğu ilişki belirleyicidir. Dünya komünist hareketinin birikimi, deneyimi hemen her bakımdan İbrahim’in hareketinin temelidir. İbrahim bu temele dayandığını tüm temel konularda göstermiştir. Örneğin bir Bolşevik olan Şnurov’un Türkiye Proletaryası adlı çalışmasını okuduktan sonra Kemalist hareket hakkındaki görüşünü değiştirmesi bunlardan biridir. Kemalizm hakkında önemli derecede egemen küçük ve orta burjuva düşünürlerin etkisinde olan devrimci hareketin bütün unsurları gibi İbrahim de onu anti emperyalist, bağımsızlıkçı bir hareket olarak değerlendiriyordu. İbrahim bu düşünceden Şnurov’un Marksist sınıf tahlilleriyle kurtuldu. Onun Marksist tahlillerle kurduğu bu ilişki dikkate ve öğrenmeye değerdir.
Devlet eliyle milli burjuvazi yaratmak gibi uydurma bir savın İbrahim tarafından nasıl mahkûm edildiğine baktığımızda da aynı tutumu görmekteyiz. Kemalist hareketi bir milli burjuva hareket olarak değerlendiren birçok aydın gerçeklikle çelişkili bu iddiayı cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki zayıf milli burjuvazinin sonraki yıllarda devlet eliyle yaratıldığı teorisini üreterek tamamlamaya çalıştılar. Kurtuluş Savaşı’nın önderliğinde esas olarak kompradorların, toprak ağalarının olduğunu gösteren, feodalizmin egemenliğinden kurtulamamış ülkede yabancı egemenliğinin hem kaçınılmaz olduğunu hem de somut olarak bunun gerçekleştiğini gösteren Şnurov’u temel alan İbrahim burjuva aydınların marksist teoriyle çelişen yaklaşımını tam olarak reddetti. Türkiye’deki Kurtuluş Savaşının geçmiş çağa ait bir savaş olduğunu, dolayısıyla güdük bir anti emperyalist yön barındırdığını, bağımlı bir cumhuriyete kapı araladığını tespit etti. Bunun için Şnurov’u okuması gerekmişti…
Komünistler enternasyonaldir. Enternasyonalizmi kendi ülkelerindeki proleter devrimi ileriye taşımak olarak kavramak komünistlerin temel özelliğidir. Enternasyonalizm bu anlamda ülkelerdeki devrime önderlik olarak somutlaşır. İbrahim’in Şnurov’dan hareketle Kemalizmi kavraması aynı zamanda ülkedeki sınıfsal düzeni de tam olarak anlamasına yol açtı. Toprak devrimini temel alan bir rota çizerek Türkiye devriminin teorisinin önünü açtı.
Benzer bir gelişmeyi ulusal sorun teorisi için de görüyoruz. Türkiye’de Kürt ulusal sorununun varlığını keşfeden kuşkusuz İbrahim değildir. Ondan önce Kürt ulusunun hakları temelinde mücadele yürüten, büyük bedeller ödemiş nice önder ve hareket olmuştur. Bunun ötesinde tarihsel bakımdan küçümsenemez bir Kürt ulusal direniş ve isyan tarihi de vardır. Kürt ulusunun ulusal haklar temelinde ya da dolaylı olarak bu haklardan ileri gelen mücadeleden geri kaldığı bir zaman yoktur. Büyük katliamlar da dahil olmak üzere bu mücadele neredeyse her zaman devletin şiddeti ile bastırılmıştır. Bununla birlikte İbrahim bu sorunu en doğru temelde, Marksist teorinin en ileri seviyesinde yakalayarak çözümledi. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkını ulusların tam hak eşitliği ve proletaryanın çıkarları temelinde tanımlayan İbrahim Kürt ulusunun devlet kurma hakkını kayıtsız şartsız ileri sürdü ve komünist partisinin çözüm anlayışını geniş bölgesel özerklik olarak tanımladı. İbrahim’in bu tanımı tamamen Leninist literatüre dayanır. Kuşkusuz kavrayışı, bakış açısı dönemindeki bütün diğer devrimci önderlerle, hatta sonraki dönemlerde yetişenlerle kıyaslandığında özgündür. Ne var ki bu bakış açısı ve bu kavrayış ulusal sorunun çözümünde yeni bir keşif değildir. Böyle olması da gerekmiyor. Bunun için devrimci teorinin içinde olmak, çözüm yolunu bu teoriyle bulmak onun temel özelliği olmuştur.
Onun Kürt ulusal sorununa dair çözüm yaklaşımı Lenin’in teorik çözümlerine dayanır. Federasyonun, özerkliğin vb.nin de ulusların kendi kaderini tayin hakkı kapsamına girdiğini iddia edenlere karşı Lenin’in berrak, net belirlemesini savunur: Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı sadece devlet kurma hakkıdır; bu nedenle o daha net bir tanım olarak özgürce ayrılma hakkının kullanılmasını da önerir. İbrahim’in tutumu bunu temel alır.
Benzer biçimde Demokratik Halk Devrimi, sosyalist devrim, sosyalizmin inşası, Mao Zedung Düşüncesi’nin dünya çapındaki önemi, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin komünizme kadar tüm dünya devrimi sürecindeki yeri konularında da o öğrenen ve uygulayandır. Hemen her meselede onun kılavuzu bilim olmuştur: MLM bilimi. Aynı zamanda dünyadaki gelişmelerin de sıkı bir takipçisidir.
ÖĞRENECEĞIMIZ ÇOK ŞEY VAR
Dünyanın birçok yerinde bugün halkların mücadeleleri sürmektedir. Komünist hareket, özellikle Maoist bir seviyede ilerlemeye, halklar için kurtuluş olanaklarını bulmaya, geliştirmeye devam etmektedir. Maoist hareketin sunduğu tartışma zemini de bu bakımdan zengin ve güçlüdür. Hem çeşitli halk hareketlerinin, bu hareketlerin egemen sınıf güçleriyle geliştirdikleri ilişkilerin, farklı ülkelerdeki koşulların ve bu koşulların sonucu olan isyanların takip edilmesi, tartışılması hem de Maoist hareketlerin kimi farklı teorilerinin, politikalarının yakından takip edilmesi İbrahim’in yolunu, öğrenme yöntemini uygulamak bakımından bir görev olduğunu görmemiz gerekir.
Bilmeliyiz ki halkımızın kurtuluş için mücadeleye atılmasında, bunun için örgütlenmesinde temel eksiklik devrimci teoridir. İbrahim tam da bu eksikliği gideren büyük bir adım atmıştır. Bu büyük adımın beslendiği kaynak onun enternasyonal bakış açısıdır.
Yoldaşlarımızın önemli bir kısmının halkımızın genel sorunlarına, farklı illerdeki, farklı bölgelerdeki halktan kesimlerin durumlarına ilgisiz olması en temel sorunlarımızdan birisidir. Fazlasıyla kendi dar alan sorunlarımız içinde kalmaktayız. Gelişim gösteremememizde, bir adım ileri iki adım geri bir seyir izlememizde, çoğunlukla kendimizi tekrar eden pratiklerimizdeki nedenlerden birinin bu olduğunu görmemiz gerek. Bu sorunu aşmak mümkündür.
Bu sorunu aşmak için İbrahim yoldaşın tezlerindeki arka plana biraz daha yoğunlaşmakla işe başlayabiliriz. Devrimci teori ile kurduğu ilişkiyi çözümlerken bunun gayet mümkün, başarılabilir bir iş olduğunu da göreceğiz.
Başka ülkelerdeki komünist yoldaşlarımız İbrahim’in görüşlerini öğrendiklerinde onun kendileri için de bir ışık olduğunu fark ediyor ve sımsıkı sahipleniyorlar. Bunun nedeni İbrahim’in sonuçta onların da karşı karşıya olduğu aynı meseleleri konu etmesidir. Biz yıllar önce yaşamış ve teori üretmiş ustaları okurken de aynı hisse kapılmıyor muyuz? Öyleyse karşı karşıya olduğumuz sorunların anlaşılmaz, çözülmez sorunlar olmadığını bilmeliyiz. Bu sorunların çözümünün temel yolunun tüm dünyaya yüzünü dönmek ve devrimci teori ile çok sıkı bir ilişki kurmak olduğunu kafamıza kazımalıyız.
Çözüm gücü olmak için İbrahim’in enternasyonal kimliğini kılavuz edinelim. Dünya devriminin bir parçası olan devrimimizin ancak devrimci teori ile kuracağımız doğru ve güçlü bir bağla anlaşılır ve hatta mümkün olduğuna inanmalıyız…