Kürt ulusal mücadelesine yönelen pervasız saldırı dalgası şiddetini artırarak sürüyor. Bir yandan HDP’yi kapatmaya odaklı davalar peşi sıra açılırken diğer yandan Irak Kürdistanı’nda bulunan gerilla güçlerinin üslenim alanlarına dönük bir imha savaşı devrede. Garê’de alınan hezimet TC’yi bu bölgede yeni hamlelere yöneltmiş, bölgedeki ittifaklarla gerilla direnişini kırma yönlü operasyonlar yoğunlaşmıştır. Faşist diktatörlük ve onun dümenindeki AKP-MHP faşist bloğu S. Peker’in devlet-mafya iş birliğini deşifre eden açıklamaları sonrası oluşan tepkilerin yönünü değiştirmek, açıklamaların içteki dinamikleri harekete geçirmesini ertelemek adına bir kez daha “vatan-millet-Sakarya” söylemlerini köpürterek saldırılarını “çoklu kazanmaya” dönük olarak sürdürüyor. AKP-Erdoğan, “müjdeli” haber diye açıkladığı hezimetli operasyonlarla kitleleri şovenizm ekseninde buluşturmaya gayret ederken bir yandan da Kürt ulusal mücadelesini boğmaya dönük askeri operasyonlar genişçe bir alanda devam ettiriliyor.
TC, bölgedeki imha operasyonlarını KDP ile askeri, istihbarı, ticari ve siyasi ittifaka dayanarak geliştiriyor. Kürt halkının “brakujî” olarak lanetlediği KDP’nin TC devletiyle ittifak kurarak giriştiği çatışmalar tarihsel bir ittifaka ve işbirlikçiliğe dayanıyor. Mesud Barzani liderliğindeki KDP (Kürdistan Demokratik Partisi) ile iş birliğine dayanarak Irak Kürdistanı’na daha güçlü ve kalıcı yerleşmeyi hedefleyen TC devleti, imhaya dönük politikalarını bu temelde geliştiriyor. İşgal edilen bölgelere askeri üsler kurulmakta, yollar yapılmakta, hâkim tepeler ve alanlar kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. Bu üslerin-karakolların ve TC askerlerinin güvenliği görevini de KDP’ye bağlı peşmerge güçleri üstlenmektedir. Geçtiğimiz günlerde KDP’ye bağlı permerge güçlerinden Gulan ve Zerevani (özel kuvvetler) birlikleri Girê Çarçel ve Girê Hakkâri bölgesi arasında bulunan boğaza dönük 2 koldan bir kuşatma başlatmış, sonrasında yaşanan patlamada beş peşmerge hayatını kaybetmişti. KDP’nin Zine Werte’de başlayan gerilla alanlarını kuşatma girişimlerinin bir benzeri olarak cereyan eden bu askeri sevkiyat sonrası Metina bölgesine peşmerge güçleri konuşlandırıldı. HPG yaptığı açıklama ile söz konusu patlamayla ilgilerinin olmadığını belirterek bu kuşatmanın gerillanın manevra alanını daraltmaya dönük olduğunu vurguladı. Çatışma durumunun devam ettiğini ifade eden HPG olası çatışmayı “tehlikeli” olarak değerlendirdi. Bazı peşmergeler saldırının uçaklarla yapıldığını belirtirken HPG ise saldırının bağımsız bir heyet tarafından araştırılması çağrısı yaptı.
KDP’nin söz konusu kuşatması TC devletinin Zap, Metina ve Avaşin bölgesine başlattığı işgal saldırılarının hemen ertesinde gerçekleşti. Bu da söz konusu operasyonun ittifak halinde sürdüğünü gösteriyor. Geçtiğimiz aylarda Peşmerge Bakanlığı ve Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı’nın, TC ordusu ve MİT’in katılımıyla biri Batûfa’da TC ordusuna ait askeri üste, diğeri de Barzan bölgesinde iki ayrı toplantı yaptığı belirtiliyor. Bu toplantılarda yapılan planlamaya göre, Boselê’de 2, Derkarê’deki Ecem bölgesinde 2 askeri nokta; Kerê silsilesinde ise 4 askeri nokta kurulması kararlaştırıldığı belirtiliyor. Bu planlamaların ardından KDP, Metîna’nın tam ortasında bulunan Tepe Ortê’nin Qela Saddam bölgesine, Brifka köyü üçgenine, Bazif köyü civarlarına ve Tirwaniş-Şimayla köyü arasına (Girê Bêtenê) yeni karakol ve askeri üsler kurmak için harekete geçti. Yine Behdinan’da genişçe bir ormanlık alan KDP tarafından gerillanın hareket alanını daraltmak için kesime tabi tutuldu. Toplantıdan önce Hulusi Akar ve Yaşar Güler, KDP ile bir dizi görüşme yapmış söz konusu kuşatma bunun sonrasında hızlanmıştı. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Mahmur Kampı TC devleti tarafından bombalandı.
Tüm bunlar gösteriyor ki TC, bölgede ittifaklar, kontra güçler ve kendi askeri gücüyle gerçekleştirdiği hamlelerde çok yönlü bir pozisyon alıyor. TC, söz konusu “çoklu kazanma” politikasıyla peşmerge güçlerine saldırıp saldırıdan PKK’yi sorumlu tutarak KDP ve diğer yapıların “Başur’da PKK’yi istemiyoruz” söylemlerini köpürtme hesabı güdüyor. Nitekim KDP ve peşmerge, TC’ye benzer olarak PKK gerillaları için “terörist”, “deccal” ifadelerini kullanmaya başladı. 10 Haziran’da ise KDP güçleri misafirlerini karşılamak için Hewlêr Havaalanı’na giden PYD Hewlêr Temsilcisi Mistefa Osman Xelîl, Özerk Yönetim temsilcisi Cîhad Hesen ve PYD üyesi Mistefa Ezîz Mistê’yi gözaltına aldı. Bu ve benzeri gelişmeler Irak Kürdistanı’nda yaşanan gelişmelerin her an karşılıklı çatışmaya dönüşebileceğinin işaretlerini veriyor. PKK her ne kadar “çatışma istemiyoruz” dese de KDP’nin TC devleti ile kurduğu ihanete dayalı ilişkilerin devam ediyor oluşu çatışmama kararını zorluyor.
Metina’da yaşanan peşmerge kuşatmasına dair konuşan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Bizim üzerimizde bu kadar kapsamlı bir saldırı varken biz nasıl olur da peşmerge güçlerine saldırı gerçekleştirebiliriz? Yani bu akıllıca olur mu? Neden bu kadar yoğun savaş halindeyken başka bir savaş cephesi açalım? Hem de Metina gibi bir bölgede. Metina’nın kuzeyinde savaş verirken neden kalkıp orada peşmerge karşısında ikinci bir savaş cephesi açalım? Bunun mantıklı bir tarafı yoktur. Bu iddia temelsiz ve mantıksızdır. Yani gerilla güçlerimiz peşmergeye saldırmamıştır.” diyerek saldırı iddialarını yalanladı. M. Karayılan bahse konu açıklamasında TC devletinin T. Kürdistanı’nda ateşkes ilan edilmesini istediğini bunun da bir oyun olduğunu ifade etti. Bilindiği gibi TC devleti ile PKK arasında dönem dönem “müzakereye” dayalı ateşkes süreçleri yaşanıyor. Yakın tarihte “çözüm süreci” aldatmacasıyla başlayan sürecin sonunda TC’nin bu süreci nasıl PKK’yi imhaya hazırlık dönemi olarak değerlendirdiği görülmüştü. M. Karayılan söz konusu demecinde ateşkesin T. Kürdistanı’nda gerçekleşmesi durumunda diğer parçadaki çelişkilerle Kürtlerin baş başa bırakılacağını belirterek “Kürdü, Kürde saldırtıyorlar” dedi. M. Karayılan’ın söz konusu açıklamasında, olası ateşkesin reddedilmesinin nedeni olarak müzakereye kapalı olduklarına dair net bir ifade yok. Ateşkes isteminin “oyun” olduğu ifade edilmişse de bu ihtimalin güçlendiği bir durumda PKK’nin tavrının ne olacağı önem kazanıyor.
TC devletinin işgal saldırılarına karşı gerilla dört parça Kürdistan’da can feda bir direniş gösteriyor. Tüm kirli-örtülü ittifaklara, ihanetlere karşı direnişin meşruluğu ile TC güçlerine ağır kayıplar verdiriliyor. Birçok bölgede operasyonun bir kademe geri çekildiği bilgileri bizzat TC’nin temsilcileri tarafından birinci ağızlardan ifade ediliyor. “Çoklu kazanmaya” dayalı politika gerillanın sınır tanımayan direnişine çarparak içeride çoklu hüsran ve krize dönüşüyor. Gerilla direnişinin içeride çarpan etkisi yapması belli ki Türk hâkim sınıflarını zora sokmuş, “ateşkes” ile krize soluk aldırılmak istenmiştir. Ancak bu soluğun Kürt ulusal mücadelesini boğmaya evrildiği gerçeğini unutmamak gerekiyor. Devlet ve iktidardaki gücün ekonomik krize paralel daha ciddi bir siyasi kriz içerisine gireceği görülmektedir. Bu tür durumlarda sadece Kürt ulusal mücadelesi değil hâkim klikler arası çatışmalar, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleleri de yoğunlaşabilmektedir. Devlet çelişki ve çatışmalarla baş edebilmek için genellikle belli konularda zaman kazanmaya veya başka bir çatışma yaratmaya çalışır. Bugün artık her bir çelişki ve sorunun birbirini tetikleyeceği ya da devleti zorlayacağı bir gerçeklik ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle TC devletini soluksuz bırakacak bir gerilla direnişi, hâkim sınıfların hesaplarını boşa çıkarabilecek ve devlete karşı birçok mücadelenin soluk borularının açılmasına da ön ayak olabilecektir.