1991 yılında Yugoslavya’nın dağılmasıyla başlayan süreçte, kanlı çatışmaların ardından Almanya ve İtalya’nın desteklemesiyle Slovenya ve Hırvatistan Yugoslavya Federasyonu’ndan ilk ayrılanlar oldu. Onları Makedonya ve Bosna-Hersek izledi. Ardından Sırbistan ve Karadağ yeni “Yugoslavya Federal Cumhuriyeti” olduklarını ilan ettiler. 1991-1995 yılları arası emperyalistler tarafından körüklenen Yugoslavya iç savaşının kanlı yıllarıydı.
1992 yılında Sırp askerleri çoğunluğu Boşnak halkının yaşadığı Srebenitsa bölgesini ele geçirdi. Boşnaklar birkaç ay sonra bu kasabayı geri aldı. Srebrenitsa Sırp birlikleri tarafından kuşatılan bölge haline gelmişti. 1993 yılında Birleşmiş Milletler bu bölgelere asker sevk ederek Srebnitsa’yı “güvenli” bölge olarak ilan etti. Ve Boşnaklar’ın ellerindeki silahlar BM tarafından “koruma” gerekçesiyle toplanlandı. İki yıl boyunca Sırp kuşatması devam etti. Bölgeye gönderilen tıbbi ve besin yardımlarına el konularak Boşnaklar’a iletilmedi. Çoğu Boşnak bu süreçte açlıktan öldü ya da zayıf düştü.
1995 yılında “Bosna kasabı” olarak adlandırılan Radko Mladiç önderliğinde katliamcı Sırp ordusu kasabayı ele geçirmek için “Krivaya 95” işgalini başlattı. Katliamcı Sırp askerlerinin saldırılarının yoğunlaşması üzerine Boşnaklar toplanan silahlarını geri almak için başvuru yaptı. Başvuru sorumlu Hollanda Komutanı Thom Karremans tarafından reddedildi. Bu süreç zarfında Boşnaklar alenen ölüme terkedildi. Bu dönem tarihe geçecek bir soykırımın da başlangıcı oldu. Emperyalizmin savunucularının “güvenli” bölge ilan ettikleri yer binlerce Boşnak’ın kanıyla sulandı.
Hollandalı askerler gece yarısı Bosna’daki BM Barış Gücü Komutanı Hollandalı generalden aldıkları emir üzerine kenti boşalttılar. Sonrasında ortaya çıkan görüntülerde ise Sırp general kenti boşaltan Hollandalı komutana hediye “takdim” ediyordu. Emperyalizme güvenilemezdi çünkü emperyalistler için insanlar değil çıkarları önemliydi. Boşnaklar bunu en acı şekilde deneyimleyen milletlerden biri olmuştur.
Emperyalizmin “izni” ve şovenizmin verdiği katletme arzusuyla faşist Sırp ordusu yaklaşık beş gün boyunca kıyım gerçekleştirdi. 1992-1995 Bosna Savaşı’nda toplam 312.000 kişi öldürüldü. 50.000 kadın tecavüze uğradı, 30.000 çocuk katledildi. Sağ kalan Boşnak kadınlar, Sırp çocuk doğurmaları için kendilerine tecavüz edilip hamile bırakıldıklarını anlattılar. Dört yaşındaki bir kız çocuğu annesine kimsenin cevaplayamayacağı “Çocukları küçük kurşunlarla öldürürler değil mi anne?” sorusunu yöneltiyordu ve bu soru soykırımın tüm vahşetini gözler önüne seriyordu.
Boşnakların aktarımlarına göre tecavüz için “özel” sahneler vardı… Çocukların anne ve babasıyla cinsel ilişkiye zorlanması, cinsel organların kesilip yedirilmesi, emirlere uymayanların silah veya kesici aletlerle öldürülmesi, erkeklerin kamyonların arkasına doldurularak ölüme götürülmesi… İnsanlık onuruna sığmayan daha nice işkence yöntemi… Boşnakların çığlıklarına karşılık sanki tüm dünyayı ölüm sessizliği kaplamıştı.
Katliamcı Sırp askerleri öldürdükleri Boşnakları gömdükten sonra geri dönüp buldozerlerle çıkarıp kilometrelerce uzağa gömüyorlardı. Toplu mezarların bulunmasını engellemek için Boşnakları gömdükleri yerlerin üzerini bitki örtüsüne uygun bitkilerle yeşillendirdiler. Toplu mezarların bulunmasında kullanılan uydu resimlerinde manyetik değişkenlik taraması yapılamasın diye mezarların içine metal parçaları bıraktılar.
Bunca yapılan plana rağmen gerçekler gün yüzüne çıkmıştı. Çünkü Sırp askerleri bir şeyi hesaba katamamışlardı. Toplu mezarların bulunduğu bölgelerde, cansız bedenlerin toprağı beslemesi sonucunda ‘ölüm çiceği’ olarak da adlandırılan Artemis adında çiceklerin oluşumu başladı. Çiceklerin çoğalmasıyla birlikte sadece bu bitkiyle beslenen mavi kelebekler de bölge de çoğalmaya başladı. Durumun dikkat çekmesi üzerine bu bölgelerde araştırmalar başlatıldı. Mavi kelebeklerin takibi sonucu 300 toplu mezar bulunmuştu.
Srebnitsa Katliamı 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleşmiş en büyük toplu katliam olarak tarihe geçmiştir. En az 8.372 kişinin katledildiği ve hala yaklaşık binlerce kişinin cansız bedenine ulaşılamadığı belirtilmektedir. Ezilen uluslar tarih boyunca katliam ve soykırımlara maruz bırakılmıştır. Kıyımdan sorumlu tutulan “Bosna kasabı” Radko Mladiç müebbet hapis cezasına çarptırılsa da soykırımın Sırp hakim sınıfları ve emperyalist devletler boyutunun üzeri örtülmüştür.
Bosna-Hersek, etnik çeşitlilik ve yeraltı zenginliklerinin yüksek düzeyde olması nedeniyle emperyalistler ve bölge gericileri için üzerinde çeşitli oyunların sahnelendiği bir bölge özelliği taşımıştır. Bir yandan Hırvatistan bir yandan Sırbistan arasında kalan Bosna-Hersek iki devletin ilgi alanından 1995’te Dayton Anlaşması’yla çıkmış görünse de sorunlar bitmemiştir. Radko Mladiç müebbet hapis cezası almasıyla katliam aklanmış mıdır? Emperyalistlerin buradaki rolü ve bu katliamdaki sorumluluğu bu cezayla bitmiş midir? Elbette ki bunu bitirecek olan Boşnak halkının hesap sorma iradesi, sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelesi olacaktır.