ABD’de yayın yapan ve kendini Gonzalocu/Maoist olarak tanımlayan Halkın Kürsüsü (Tribune of the People) adlı yayın organının “Biden’ın Zaferi Anti-Emperyalizm Olarak Kutlanamaz!” adlı makalesi, Filipinler Komünist Partisi’nin ABD seçimlerine dair görüşlerini eleştirmekteydi. Bu eleştiriye, FKP adına Basın Sözcüsü Marco Valbuena “Halkın Kürsüsü’nün FKP’ye Olan ‘Açık Mektubu’na Dair Yorumlar” başlıklı bir yazıyla yanıt vermişti. Aşağıdaki yazı ise Halkın Kürsüsü’nün ikinci açık mektubunu oluşturmakta, FKP ve Valbuena’ya yanıt vermektedir. -YD
Marco Valbuena ve Filipinler Komünist Partisi’ne Açık Mektup*
Aşağıdaki yazı, FKP Basın Sözcüsü Marco Valbuena’nın geçen Cuma yayınlanan yazımıza yanıt vermesinden sonra, Filipinler Komünist Partisi ile ilgili ikinci açık mektuptur. Tribune of the People (Halkın Kürsüsü), Filipinler’deki silahlı mücadeleye verdiği desteği yineliyor. Aşağıdaki yanıtı, doğru siyasi çizgiyi tutturma görev duygusuyla veriyoruz, organik olarak ne kadar gelişmiş olursa olsun hiçbir örgütün eleştiri ötesi olmadığını düşünüyoruz.
FKP’nin “Mao Zedong Düşüncesinden etkilendiğini” belirttik ve Marksizm-Leninizm, Marksizm-Leninizm-Mao Zedong Düşüncesi ve Marksizm-Leninizm-Maoizm’i yani kendilerini belirtirken üçünü de birbirinin yerine eş kullanımları nedeniyle, ideolojik çizgisinin doğru değerlendirmesi olarak görüyoruz. Bu terimlerin birbirinin yerine geçemeyeceğini düşünüyoruz ve ‘düşünce’ ile ‘-izm’ arasında hiçbir fark olmadığı iddialarına karşı çıkıyoruz. Marksizm-Leninizm-Maoizm, özellikle de Maoizm, Başkan Gonzalo’nun evrensel geçerliliğinin katkılarıyla üçüncü ve en yüksek aşamasına ulaştı. Büyük ideolojik farklılıkları korurken elimizdeki konuya odaklanmaya devam ediyoruz; ABD seçim furyasının uluslararası revizyonizmi destekleyen, gayrimeşru seçimleri meşrulaştıran ve gerici, yıkıcı burjuvazinin izini sürmeyi teşvik etmek için “faşizm” korkusunu harekete geçiren oportünist kuyruğa odaklanıyoruz.
Halkın Kürsüsü (HK), burjuva seçimlerinin “meşrutiyeti” önünde titreyen herkesin karşı çıkanlara fırlattığı tipik ve anlamsız “aşırı solculuk” suçlamalarını bir kenara bırakarak yoldaş Marco Valbuena’nın diğer iddialarıyla ilgilenmelidir.
FKP adına konuşan yoldaş Valbuena, ilk nokta olarak, “HK makalesi, FKP’yi son ABD seçimlerinin sonuçlarını Amerikan halkının Trump rejimini reddetmesinin bir ifadesi olarak kabul ettiği için revizyonist ‘olarak kınıyor.’” dedi.
HK’nın Filipinler Komünist Partisi’ni revizyonist ilan etmediği gerçeğiyle başlamak önemlidir. Biz onların revizyonist uluslararası politikalarına ve dünya çapında revizyonizmle işbirliğine işaret ettik. Örgütün bu yönü, daha önce de belirttiğimiz gibi Filipinler’deki gerici eski devlete ve emperyalizme karşı doğru ve adil bir silahlı mücadele yürütmek olan temel tarafını oluşturmuyor. Bu tür dikkat dağıtıcı şeyler, dürüst okuma yeteneğine sahip hiç kimse tarafından dikkate alınmamalıdır.
Yoldaş Valbuena şöyle devam ediyor: “HK, ABD egemen sınıflarının aşırı sağ kesimini temsil eden Trump’ın seçim yenilgisinin, halkın Trump’ın anti-halk tutumuna karşı mücadelesini güçlendirdiği için Amerikan halkı için önemli bir zafer olduğu gerçeğini reddediyor. ABD seçimlerindeki Trump yenilgisini, geçtiğimiz birkaç ay içinde çok sayıda seferber olmuş Siyahilerin, işçilerin, kadınların, göçmenlerin ve diğer kesimlerin yaygın kitlesel protesto hareketinin bir yan ürünü olarak takdir etmiyor.”
Yoldaş Valbuena, sanayileşmiş herhangi bir birinci dünya ülkesinin en yüksek hoşnutsuzluk oranını ve en düşük seçmen katılımını gören burjuva seçim saçmalığının, belki de ABD’deki insanların durumundan bu kadar uzaklaşarak hâlâ kitlelerin iradesinin göstergesi olduğu düşüncesinde. Donald Trump’ın yenilgisi, ona oy veren 70 milyondan fazla insandan daha fazla kitlenin duygularının göstergesi değil kitlelerin kendilerinin geriliğinin kanıtıdır. Yoldaş Valbuena, seçimlerin yalnızca bir halk oyu meselesi değil emperyalist destek meselesi olduğunu hatırlamalıdır. Hakim emperyalist askeri çıkarların, silah üreticilerinin ve askeri sanayi kompleksinin çoğunluğunun Joe Biden’ı desteklemesi tesadüf değil -Amerikan kitlelerinin Donald Trump’ı durdurma isteği de bu mu? Öyle olmadığı sonucuna vardık. Aslında, ABD hakim sınıfının en gerici kesimleri, görevde daha uyumlu bir kişiden yana. Bunun dışında yoldaş Valbuena, emperyalist Joe Biden’ın kitlelerin sefaletinden oportünist amaçlarla yararlanma gerçeğini gizliyor. Biden ülkedeki kitleleri temsil etmiyor ve edemez. Demokrat Parti’nin, tercih ettiği karşı-mücadele yöntemi olarak kitlesel mücadeleleri seçim çıkmazlarına çevirmesi yaygındır. Açık olan şu ki Biden Siyahilerin yaşamlarına bir miktar sözde hizmet ederken bir “kanun ve düzen” etiketiyle konuştu ama hem kendisinin hem de arkadaşının Siyahilere karşı işlenen suçlarla ilgili uzun bir geçmişe sahip olduğu ortadadır.
Demokrat Parti’nin politikaları değişmez bir şekilde savaşa, kitlesel hapsetmeye, kitlesel sınır dışı edilmeye ve insanların Trump’tan haklı olarak nefret ettiği diğer her şeye dayandığında, seçim saçmalığının böyle bir sonucu, Trump’ın politikalarına karşı bir darbe olarak değerlendirilemez. Trump’a karşı örgütlenen hareketler, Demokrat kontrgerilla stratejisinin tekrar geçerli olmaması için artık Biden’e yönlendirilmelidir -bu, tüm devrimcilerin gecikmeden kavraması gereken bir şeydir. FKP’nin şaşırtmacaları, sadece liberal tutum anlamına gelen umutsuz bir kuyrukçulukla işleri karıştırmaktadır.
Yoldaş Valbuena, “FKP’yi suçlarken HK, boykot çağrısı yaptığı seçimlere katılan Amerikan halkını hor görüyor.” dedi. “Halkın siyasi olarak orta kesimi daha devrimci eylem biçimlerine girişmek için yeterince uyandırılmamış olsa bile devrimci güçlerin gerici seçimlerle hiçbir ilgisinin olmamasını talep ettiklerinde, ‘sol’ çocukçuluklarını ifşa ediyorlar.” diye devam etti.
Halkın Kürsüsü, seçimleri bir saçmalık olarak henüz tanımayan seçmenleri “küçümsemiyor”. Sadece bu azınlıkların, çoğunluğun iradesini temsil etmediklerinde ısrar ediyoruz, 2016 seçimlerinde, emperyalist adaya oy verenlerin toplamından daha fazla sayıda seçmenin oy kullanmayı reddettiği bir gerçek. Yine de bu gerçeklerin sonuçlarını ve HK’nın bunları iddia etmesinin nedenini incelemek yerine, Valbuena Yoldaş, asılsız hakaretleri, “aşırı solculuk” ve “Troçkizm” iddialarını ortaya atıyor. Bu, FKP’nin siyasi olarak tükenmiş olan uluslararası çizgisinin bir göstergesi ve burjuva seçim saçmalığının ardında yatan bir argüman oluşturmak için basit bir duruş.
Halkın Kürsüsü, “devrimci güçlerin gerici seçimlerle hiçbir ilgisi olmadığını” iddia etmiyor. Hiçbir ilgisi olmaması için hiçbir şey yapmamak, hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeyi incelememek gerekir. Aksine HK, pasif, uzak durmayı değil aktif boykotu teşvik eder. Boykot, bir şeyle hiçbir ilgisi olmamasının zıttıdır -bir şeye karşı aktif bir mücadeledir; boykot, basitçe seçim furyasını “kınamak” değildir, eğitmek, harekete geçirmek ve örgütlemektir. Bu nedenle, burjuva seçimleri, devrimcilere, bir boykot biçiminde örgütlü muhalefet yoluyla burjuva seçim saçmalığını teşhir etmek ve mümkün olduğu yerde onları engellemek için büyük bir fırsat sunuyor. FKP, oy vermeyen çoğunluğu, en derin ve en geniş kitleleri oluşturanları, gençleri, fakirleri, ezilen azınlıkları vb. görmezden gelmeyi (birlikte ele alındığında, oy verme hakkına sahip olanlar arasında çoğunluğu oluştururlar) ve nüfusun varlıklı azınlığını memnun etmeyi teşvik ediyor. Burjuva seçimleri, seçim boykotunu değil kitleleri yabancılaştırıyor. Nüfusun yalnızca bir kısmı, sadece Trump’a karşı olduğu için bile Biden’a oy verdi. FKP ne yazık ki “hangi kitlelere gidiyoruz?” sorusundan habersiz kalıyor.
Yoldaş Valbuena, Vladimir Lenin’in “Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı”ndan alıntı yapıyor: “Yasal ve yasadışı, parlamenter ve parlamento dışı mücadele biçimleri birleştirildiğinde, parlamentoyu reddetmek bazen yararlı ve hatta gereklidir. Bununla birlikte, bu deneyimi körü körüne, taklit ederek ve eleştirmeden başka koşullara ve diğer durumlara uygulamak son derece hatalı olur.”
HK, “parlamenter biçimleri reddetmenin bazen yararlı olduğu” konusunda büyük Lenin ile birleşir. Lenin’de devrimcileri, alternatifi olmayan sefil bir sistemde bir emperyalistin diğerine karşı zaferini ödüllendirmeye zorlayan hiçbir şey yoktur. Bunu yapmak, emperyalistlerin seçim saçmalığını meşrulaştırma gündemine dâhil olmaktır. Bu taktiksel bir destekleme veya karşı çıkma sorunudur ve verili koşullarda açıktır -emperyalizme karşı çıkın, devrim için savaşın. Bugün ABD’nin yaşlanan ve giderek gericileşen bir şekilde gerici olan burjuva demokrasisi, Lenin’in bahsettiği yeni doğan burjuva demokrasisiyle neredeyse hiç karşılaştırılamaz. Ayrıca Yoldaş Valbuena, HK’yı okumaya zahmet etseydi, seçim boykotuna verilen desteğin somut koşulların somut tahliline dayandığını, körü körüne, taklit ederek veya eleştirmeden uygulanmadığını vurgulayan düzinelerce makale ve başyazı bulacaktı. Aksine, ABD burjuva seçimlerine körü körüne, taklit ederek ve eleştirmeden, saçma sapan şeyler söyleyerek ve ABD’de kimin oy verip kimin katılmadığına dair sıfır analiz sağlayan FKP’dir. Valbuena, büyük Lenin’i savunmuyor, sadece kendi oportünist amaçları için yorgun, dogmatik, ilham vermeyen bir okumayı kullanıyor.
Lenin’in mükemmel ve doğru eseri “Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı” parlamentarizmin bir savunusu değildi. Seçimlere kendi adaylarını yöneterek halk arasında ilerleme sağlayabilen komünist partilerden bahsediyordu. O, komünistleri şu ya da bu emperyaliste oy vermeye ya da desteklemeye çağırmıyordu, hatta İkinci Enternasyonal’e karşı mücadelede sosyal-şovenizm olarak bu tür faaliyetleri kınayan büyük Lenin’di. Yoldaş Valbuena, sosyal demokrasiye yeni bir dönüş yapmak için dogmatik bir Lenin okumasını kullanıyor, bunun Leninizm ile hiçbir ilgisi yok. Uygun koşullar olduğunda halkı, Lenin’in savunduğu, önderlik ettiği ve katıldığı burjuva seçimleri aktif boykot etmek için harekete geçirmeyi öznelci ve oportünist tarzıyla tamamen görmezden geliyor.
Yoldaş Valbuena şöyle devam ediyor: “Çocuksuluğu nedeniyle, HK, devrimci proletaryanın işçi sınıfına ve ezilen insanlara önderlik etmesinin; insanların seçme şansı olmadığı yani Trump ve Biden’ın aynı tekelci kapitalist sınıfı temsil ettiğini, seçimlerin sınıfsal doğasını açığa vurmaktan ve seçimlerin gerici yarışmalar olduğu gerçeğini ileri sürmekten daha fazlasını gerektireceğini kavrayamıyor.”
Yoldaş Valbuena’nın iddialarının aksine HK, ABD’de proleter önderliği kurmanın tek yolu olarak seçim boykotlarını ortaya koymadı ancak boykotun, kendisinin de söylediği gibi “kazanma görevini yerine getirmek, milyonlarca geniş kitle üzerinde ve işçilerin politik ve sınıf bilincini eğitmek ve yükseltmek… ” anlamına geldiğini gösterdi. Bu, pasif bir çekimserliği aktif bir boykota dönüştürerek proletaryanın çoğunluğunun başlangıçta seçmen olmadığının altını çizmeyi içerir. Ve emperyalistlerden birine oy vermekle hâlâ kandırılmış olanlara, burjuva seçimlerinin başarısızlığını ilan ederek değil başarısızlığına işaret ederek ulaşmayı içerir. Artan sayıda seçmen olmayanların, oy verdikleri kişiler tarafından kandırıldıktan sonra oy kullanmayı bırakmaya karar verdikleri açıktır, boykot bu kişilerde de yankılanmaktadır.
HK, Trump aleyhine oy verme eğiliminin altını çizdi ve daha fazla seçmenin Biden’ı desteklemek için bu nedeni kullandığını kabul etti -aksi takdirde ABD emperyalist burjuvazisinin gerici yörüngesinin çaresi olmadığına işaret etmek zorunludur. Hatalı fikirleri düzeltmek, subjektif pozitivizmle meşgul olmamak ve onları takip etmek devrimcilerin görevidir. Boykot, Valbuena yoldaşın yaptığı gibi yalnızca eğer birinin başı sıkıca kuma gömülürse ve ABD’deki burjuva seçimlerine düşük heves ve düşük katılım göz ardı edilmeye devam edilirse “kitlelere tepeden konuşmak olarak” suçlanabilir. FKP, ABD’deki temel gerçekleri ve koşulları görmezden gelerek kibirli ve aptal “orta kesim”i takip etme çizgisini teşvik ediyor ve daha da kötüsü, bu politika, yalnızca burjuva demokratını (gerici liberali) meşrulaştırmaya yarıyor ve bir emperyalisti diğerine karşı haklı kılıyor.
İkinci noktasında, Yoldaş Valbuena şöyle devam ediyor: “HK makalesi, amacının FKP açıklamasını ‘çözümlemek’ olarak ilan etti ancak FKP’nin Biden’in zaferini ‘kutladığını’ iddia ederek onu yanlış tanıttı. Trump’ın yenilgisini kutlamak başka bir şey. Biden’ın zaferini kutlamakla aynı şey değil. Aslında FKP açıklaması, Biden’in seçim zaferinin daha çok Amerikan halkının Trump’a karşı protestolarının bir sonucu olduğunu öne sürüyor ve gelen Biden hükümetine Amerikan halkının taleplerine cevap vermesi görevini hatırlatıyor.”
Yoldaş Valbuena ve FKP hangi fantezileri teşvik ederse etsin, Biden’in seçim zaferini kutlamaksızın Trump’ın seçim yenilgisini kutlamak imkansızdır, çünkü biri doğrudan diğerinin sonucudur. Marksistler bir şeyin yalnızca bir kısmına bakamazlar; bunu yapmak subjektivizm ve bu durumda oportünizmdir.
FKP, gelecek yönetimin halkın taleplerine daha duyarlı olacağına inanarak, “Gelecek Biden hükümetini Amerikan halkının taleplerine cevap vermesi görevini hatırlatıyor.” sözleriyle, Biden’ın zaferini tam olarak kutluyor. Devrimcilerin görevi hükümetle değişmedi: halkın mücadelelerine katılarak ve bu kendiliğinden mücadeleleri yeni, devrimci seviyelere getirmek için gerekli organik biçimleri sağlayarak ABD emperyalizmiyle savaşmak ve direnmek. Açıktır ki ABD burjuva demokrasisi giderek daha -az değil- gerici hâle geliyor -koltukta kim oturursa otursun, yakın tarihi incelerken bunu görmek çok açık.
Yoldaş Valbuena üçüncü noktasında şöyle yazıyor: “HK, Duterte’yi Filipinler’in ‘ilk sosyalist başkanı’ olarak adlandırdığını iddia ederek FKP’yi yanlış tanıttı. Ayrıca, barış görüşmelerini ‘taktik’ olarak kullanarak silahlı mücadeleyi ‘sonlandırmaya istekli’ olduğunu iddia ederek FKPyi karaladı.”
Duterte’ye gelince, hafızası olan herkes, “barış görüşmeleri” yaklaşırken FKP’nin, Duterte’nin başkanlığı hakkında ifade ettiği gereksiz iyimserliği hatırlayabilir. Yoldaş Valbuena’nın ifade ettiği şekliyle, bu tutum FKP’nin kitle çizgisine ilişkin yorumunu özetliyor. Bu konuda HK’dan daha fazla ayrıntı istenebilir ancak okuyucularımızı, iyi bir kavrayış için Filipinler Komünist Partisi’nin Uluslararası Komünist Hareket içindeki rolü hakkındaki İlk Eleştirel Açıklamalar belgesini yakından incelemeye teşvik ediyoruz.
Yoldaş Valbuena, HK’nın parlamento mücadelesine girmeyerek FKP’yi “tamamen askeri bir duruma” yerleştirmek istediğini iddia ediyor. Onun hayal gücüne göre, burjuva seçimlerini meşrulaştırmasalar, durum bu olurdu. Gerçekte, yalnızca büyük askeri teorisyen Clausewitz’den türetilen Maoist gerçeği iddia ediyoruz: Savaş, politikanın başka yollarla sürdürülmesidir. Siyasi mücadeleyi burjuva gerici devlet içinde sınırlayan hiçbir yapay ayrım aramıyoruz.
Yoldaş Valbueno sözlerini şu şekilde bitiriyor: “HK’nın ‘Maoizmi’, Maoizme saldırmak için bir uydurmadır. HK, web sitesinde, kendilerini Gonzalocu veya “Başkan Gonzalo”nun (Peru Komünist Partisi’nin tutsak lideri) takipçisi olduğunu iddia ediyor. FKP’yi “Mao Zedong Düşüncesinden etkilenmiş” olarak alaya alıyor ve partinin dış politikasını “revizyonist” olarak suçluyor. HK’nın açık mektupu, bir Maoistten diğerine samimi bir eleştiri değil Marksist-Leninist-Maoist çizgiye açık bir saldırı. ”
HK’nın “samimi eleştiri” eksikliğine gelince, biz suçluyuz. Ülkemizdeki proleter mücadelelerin gidişatını etkileyen, Maoizmin içini boşaltan ve revizyonizmi destekleyen ciddi sağcı sapmalarla samimi olmama yönünde siyasi bir taahhüdümüz var. HK, samimi olmamakla birlikte, Filipinler’deki silahlı mücadeleye verdiği desteği, bu yoldaşlar “geçmişin Maoizmine” bağlı kalsa bile asla geri çekmedi. FKP, isterse samimi davranmakta özgürdür ancak değişimin temeli olarak doğrudan ve “tatlandırılmamış” Marksist eleştiriyi tercih ederiz.
HK, şunları teyit ederek ideolojik ve uluslararası görüşünü netleştirmeye çalışmaktadır:
“Günümüzün en büyük önderi, parti ve devrimin başkanı olan Başkan Gonzalo. Peru halkı, muazzam savaş ve zafer yıllarında, kontrolsüz bir şekilde ülke çapında iktidarın fethine yürüyor. Halk Komiteleri açıldı, yeni gücün ifadesi, hareketler savaşını geliştirdi. Başkan Gonzalo tüm çalışmalarımıza, tüm mücadelemize yön veriyor. Kendinize soruyorsunuz, Başkan Gonzalo kimdir? O, kahramanlık işlerinin yeni lideri, öğretmenlerin hocası, büyüklerin arasında büyük, partimizin kartalı. Muzaffer devrimin bu yıllarında ona bir bakın, imajı ve benzerliğiyle komünistleri nasıl oluşturduğuna, tüm fırtınaların üstesinden gelmeye hazır demir lejyonları nasıl oluşturduğuna bakın. Yeni gücün tuğla tuğla nasıl inşa edildiğine bakın. İsyan meşrudur. Bizim neyimiz var? Hiçbir şey. Ne istiyoruz? Her şeyi. Yeni, komünist bir toplum istiyoruz. Zengin ya da fakir yok. Ebedi bir uyum topluluğu. Başkan Gonzalo bunu garanti ediyor. Marksizm-Leninizm-Maoizm, Gonzalo Düşüncesini Yükseltmek, Savunmak ve Uygulamak. Peru’daki halk savaşı parlak umutları aydınlatıyor. Gonzalo Düşüncesini enkarne edin! ”
Peru Komünist Partisi’nin bu açıklamasının Peru’nun çok ötesinde çıkarımları vardır, yukarıdakilerin tümü tamamen doğrudur ve sentez olarak Başkan Gonzalo bizim başkanımız ve tüm hakiki Maoistlerin lideridir.