Yakın zamana kadar Nepal’deki komünist hareket dünya devrimci-demokrat kamuoyu tarafından yakından takip edilirken, devrimin ihanete uğraması ve hareketin nitelik değiştirmesi ile birlikte Nepal’e olan ilgi de azalmış oldu. Bugün ülkedeki devrimci durumu ve kendini Maoist olarak adlandıran örgütlerin pozisyonları hakkında çok az bilgimiz var. Bu bilgi yoksunluğunu gidermek için, sübjektif ve sorunlu yanları olma ihtimali pahasına, konuyla alakalı yazılan bir analizi okurlarımızla paylaşıyoruz.
Geçmişte görkemli bir tarihe sahip olan Nepal’deki Maoist hareketin bugünkü durumunu gören dünya devrimcileri derin bir endişe duymaktadırlar. Sadece devrimciler değil, gerici güçler de durumu ihtiyatla izliyor. Şu anda Nepal toplumu çok karmaşık bir süreçten geçiyor. Çeşitli engeller ve zorluklarla karşı karşıyayız. Aynı anda Kovid-19 ve devlet baskısından muzdaribiz.
Nepal’in gerici güçleri, hangi yabancı gerici gücün iktidarda kalacağına odaklanmış durumda ve bunun için her türlü pazarlığı yapmaya hazırlar. Bütün ülkeyi bir kargaşa ve kaos içine sokarak, ulusal bağımsızlık oyunları oynuyorlar. Gerici baskı sürüyor ve Nepal halkının buna karşı direniş mücadelesi de devam ediyor.
Geçmişte Nepal halkı, Nepal Komünist Partisi (Maoist)’in önderliğinde on yıllık Halk Savaşı verdi. Prachanda ve Company’nin önderliğinin devrime ihanet ettiğini ve şimdi neo-gericilere dönüştüğünü hepimiz biliyoruz. Komünizm kisvesi altındaki yeni gericiler, eski gericilerden daha tehlikelidir. İnsanları daha depresif hale getirdiler.
Maoist hareket dağıldı ve bölündü, geri püskürtüldü ancak yok olmadı. Kesinlikle dünkü durum aynı değil ama yine de halkın büyük bir kısmı Maoist harekete inanmıyor ve devrimcilerin davranışlarıyla ikna edilmesi gerekiyor. Bu güveni ancak pratikle aşabiliriz.
Güncel olarak üç gruptan bahsetmek mümkün: Komünist Çekirdek Nepal, Nepal Komünist Partisi (Devrimci Maoist) ve Netra Bikram Chanda “Biplav” önderliğindeki Nepal Komünist Partisi. Bu üç örgüt, Nepal devriminin yol gösterici ilkesi olarak Marksizm-Leninizm-Maoizmi benimsemiştir. Bu örgütler dünün on yıllık Halk Savaşı’nın bir parçası.
Devrimci ruhu göstermenin zamanı geldi ama işler sorunsuz ve iyimser gitmiyor. Mohan Baidya “Kiran” liderliğindeki CPN (Devrimci Maoist), Yeni Demokratik Devrim ve Üç Sihirli Silah’a olan bağlılığını ifade etti. Ama görünüşe göre yorgunlar ve pratikten kolay bir ders almak istiyorlar. Aslında, belgelerde ne yazılırsa yazılsın, artık devrim için heves ve irade göstermiyorlar. Görünüşe göre sübjektif koşullar adı altında legal mücadelenin dışına çıkmak istemiyorlar.
Biplav liderliğindeki partide devrimci ruh ve bağlılık görülüyor. Sözde Sol hükümet, Biplav liderliğindeki Nepal Komünist Partisi’ni yasakladı. Üst düzey liderlerinin ve aktivistlerinin çoğu hapiste ve gözaltında. Ancak bu tek başına yeterli değil. Asıl önemli olan ideolojik-politik doğruluk ve siyasi çizginin netliğidir. Bu anlamda Biplav’ın partisinin bazı sorunları var. Biplav’ın partisinin ortaya koyduğu “birleşik devrim” politik çizgisi kendi içinde belirsizdir. Ne söylemeye çalıştıkları belli değil. Aynı şekilde Biplav önderliğindeki parti de emperyalizmin sonu anlamına gelen “post-emperyalizm” fikrini ortaya attı vr bu fikir çok fazla şaşkınlık yarattı, devrimci güçler arasındaki birliği ve anlayışı engelledi.
Hindistan, Filipinler ve Türkiye’deki Maoist partiler, Uzun Süreli Halk Savaşı’nı sürdürüyor, yurt içinde ve yurt dışında düşmanlara karşı bir ölüm kalım savaşı veriyorlar. Ve Avrupa, Latin Amerika, Afrika ve ABD’deki Maoist parti ve örgütler, ülkelerinin özel koşullarında sınıf mücadelesini yoğunlaştırıyor. Yüzlerce siyasi lider, aktivist ve entelektüel hapishanede. Ancak Nepal’deki Maoist örgütler, oradaki mücadele ve harekete olması gerektiği kadar ilgi ve alaka gösteremediler. Aslında çok tepkisiz bir durumdayız. Bu hoş bir durum ya da proleter enternasyonalist bir ruh değil. Bu tür bir ilgisizlik, devrimci değerlere aykırıdır.
Şimdi Devrimci Enternasyonalist Hareket (DEH) hayatta kaldı. Bu, geçmişin bir fenomeni haline geldi. NKP (Devrimci Maoist)’in, uzun deneyime sahip yoldaşları ve geçmişte DEH’e liderlik pozisyonları var. Ancak değişen koşullarda, yeni bir uluslararası embriyonik merkez inşa etmedeki rolleri hevesli ve aktif olmadı. Bunun yerine, ICOR ile ilişkilerini genişletmeye çalışıyor gibi görünüyorlar. Biplav liderliğindeki Komünist Parti bu konudan daha da habersiz. Görünüşe göre Uluslararası Komünist Hareket ile hiçbir alakaları yok. Bu konuda sadece Komünist Çekirdek Nepal daha hassas ve ciddi görünüyor. Proleter enternasyonalist ruh açısından bakıldığında, bu hoş bir durum değil. Karşılaştırıldığında, Avrupa ve Latin Amerika Maoist partilerinin aktivizmi daha takdir edilesi bir yerde durmaktadır.
İçinde bulunduğumuz zaman, Nepal’in ezilen halkı için en zorlu zamandır. Ülkenin durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor. Ulusal bağımsızlık ve demokrasi sorunu her taraftan saldırıya uğradı. Yabancı güçler, özellikle Amerikan emperyalizmi, Hint yayılmacılığı ve Çin sosyal-emperyalizmi, çeşitli aldatmacalarla Nepal’deki varlıklarını genişletmek istiyorlar. Böyle bir durumda, ilerici ve devrimci güçler arasındaki birlik, hareketi yükseltmek için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Maoist hareket içindeki bölünmenin ve parçalanmanın gericiler için rahat bir durum yarattığı gerçeğini ciddiye almalıyız. Bunun için de devrimciler arasındaki kutuplaşma ve yeniden yapılanma sürecine, ezilen halk arasında devrimci coşku ve güveni aşılayan yeni bir yön vermek gerekiyor.
Böyle bir durumda, her parti ve örgüt içindeki devrimci liderlerin ve kadroların, partinin belirsiz siyasi çizgisine, tekdüze ve basmakalıp çalışma tarzına karşı ideolojik bir mücadele vermesi çok mantıklı geliyor. Özellikle, Biplav liderliğindeki Nepal Komünist Partisi, “birleşik devrimi” benimsedikleri için kendi siyasi çizgisini tekrar düşünmelidir. Partinin ideolojik ve siyasi çizgisi doğru değilse, o zaman devrimden bahsetmenin bir anlamı yoktur. Mao, ideolojik ve siyasi çizginin doğruluğunun veya yanlışlığının her şeye karar verdiğini ifade etmişti. Benzer şekilde, NKP-Biplav Yeni Demokratik Devrim çizgisini terk etti. Nepal toplumunun hala yarı-feodal ve yarı-sömürge bir durumda olduğu açık bir şekilde ortaya konmalıdır. Nepal devriminin karakteri “Yeni Demokratik”tir. Bunlar çözümlenmesi elzem meselelerdir.
Teorik bilgiye ve pratik deneyime sahip olmalıyız. Yeni neslin teorik çalışmalara pek ilgi göstermemesi ironiktir. Bu kuşak sonuca hemen ulaşmak istiyor. Bu kuşağın, devrim yolunun çeşitli dönemeçlerde ilerlediği gerçeğine sabrı yok. Öte yandan eski nesil, geçmişin deneyimini ve tarihini ortaya koyarak rolünü arıyor. Tecrübeli ve kıdemli yoldaşlara saygı duymalı ve onların deneyimlerinden ders almalıyız. Lider eksikliğimiz yok. Ancak bu tek başına yeterli değildir, hareket her zaman dinamik liderlik arar. Yoldaş Mao Zedung’un rehberliğinde, yaşlıları, orta yaşlıları ve gençleri her seviyedeki lider bedenlerde birleştirme ilkesini takip etmeliyiz. Bu, “Üçü Bir Arada” prensibidir. Gençlik liderliğini ilerleten ve devrimci halefleri inşa eden devrime liderlik etmeliyiz. Ama hareketimiz bundan yoksundur.
Durumun ciddiyeti dikkate alınmazsa, Nepal’deki Maoist hareketin, dağılma aşamasına gelmiş diğer ülkelerdeki hareketlerin konumuna ulaşmayacağı söylenemez. Bu anlamda Nepal, Komünist Çekirdek, Maoist hareketin örgütsel yeniden inşası meselesini gündeme getirdi. Sadece devrimci ideoloji ve çizgiye odaklanan yeniden organize edilmiş bir kampanyanın Nepal’deki Maoist harekete yeni bir ivme ve yön verebileceğini netleştirmeliyiz. Sorunlar var ama, biz yapabiliriz. Hepimiz yerimizden fedakarlık yapmaya hazır olmalıyız.
Şimdi tarihi gözden geçirmenin ve tarihten ders çıkarmanın zamanı geldi. Zaman, güçlü irade, öz mücadele ve devrimci iyimserlik gerektirir. Nerede durmamız gerektiğini ciddi düşünmeliyiz. On Yıllık Halk Savaşı’nın mirasının taşıyıcıları olduğumuzu iddia ediyorsak, yeni bir şekilde düşünmenin ve yeni bir adım atmanın zamanıdır. Özellikle Kiran ve Biplav liderliğindeki her iki partinin genç liderlerini ve kadrolarını durumu ciddiye almaya çağırıyorum. Devrim kendiliğinden olmaz. Devrimciler, “zayıf sübjektif durum” adına sessiz kalmamalıdır. Devrim, bilinçli çaba ve irade gerektirir.
Maoist olmak, farklı bir devrimci olmaktır. Sadece sözlerde değil, eylemlerde de güçlü bir bağlılığa sahip olmalıyız. “Üç Sihirli Devrim Silahı”na güvenmeliyiz. Şu anda hiçbir örgüt tek başına hiçbir şey yapamıyor ve bunun için devrimci yeniden yapılanmaya ihtiyaç var. Her ne kadar birleşik bir hareket inşa etme görevi o kadar kolay olmasa da, yalnızca Marksizm-Leninizm-Maoizm ve Halk Savaşına dayalı devrimci yeniden yapılanma bize yeni bir yol ve yeni bir adım sağlayabilir. Çeşitli çelişkiler ve zorluklar vardır. Ancak bunun ileriye taşınması gerektiğine ve yapılabileceğine inanıyoruz. On yıllık Halk Savaşını yapan büyük güç hala yaşıyor ve kitleler devrimden yana.