“Yasal düzenleme” adı altında birçok kez iktidarın tasfiye ve etkisiz kılma saldırılarına maruz kalan TMMOB ve barolarla ilgili olarak yakın zamanda hükümet cephesinden yeni bir açıklama geldi. Basına yansıyan tartışmaların hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan “meslek kuruluşlarının seçim yöntemiyle ilgili düzenlemenin” acilen yeniden ele alınması talimatını verdi.
Basına yansıyan yasa taslağına baroların yanı sıra TMMOB da tepki göstermiş, 23 odanın ortak imzasıyla “Demokratik yollarla ele geçirilemeyen meslek kuruluşları tasfiye edilmek isteniyor” açıklaması yapılmıştı. Konuyla ilgili olarak TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Yüksek Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük sorularımızı yanıtladı.
Hükümetin salgın uygulamalarını ve meslek örgütlerine yönelik son yasa taslağını genel politik atmosfer içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu gündemi değiştirmek, yapılan yanlışlardan dikkatleri başka alana çekmek fırsatçılığıdır.
‘’Her felaket bir fırsattır’’ sözünü duydunuz mu? 1999 depremi sonrası Bolu’da otoyol güzergahına asılan bir pankart idi. Hem de Bakanlığın pankartı. Aynı siyasal yöntem ana fikir olarak sistemsel yaşamdadır.
Siyasal iktidarın bugün yaşam mücadelesi veren halkımızın sorunlarının çözümünü bir kenara itip felaketi fırsata dönüştürme girişimi her alanda sürdürmektedir. Bunu için Yıkım politikalarına karşı çıkan “Mesleki Demokratik Kitle Örgütleri”ne yönelik daha önce birkaç kez girişim yapıp, halkımızın da destek verdiği eylemsel süreçlerle engellediğimiz işlemleri yeniden gündem yapmıştır. Elbet koşullar ne olursa olsun gene mücadeleyi sürdüreceğiz.
TMMOB özgülünde hükümeti en çok rahatsız eden konular nelerdir? İktidar için meslek örgütleri üzerinde kontrol sağlamak neden bu kadar ciddi bir ihtiyaç haline geldi?
Öncelikle TMMOB ve diğer örgütler sadece meslek örgütü değildir. Yukarıda yaptığım tanımlama ki demokratik tartışma süreçlerinde tanımlanmış Demokrasi Kurultayı sonrası karar altına alınmış bir tanımlamadır. Nedir o; “Mesleki Demokratik Kitle Örgütleri.” Dünyada antidemokratik politikaları hayata geçiren bütün iktidarlar öncelikle bu örgütleri denetim altına almaya çalışmışlardır. Bilimsel-teknik verilere dayanan, demokratik tartışma süreçlerinden geçmiş, kitlesel bilgeliği taşıyan bilgilerle iş yapan örgütler düşman görülmektedir.
Çünkü tekil anlayış, başka fikir istemez. Bunun için bu yapıları düşman görür. Ve dağıtıp kendine bağlamak ister. Bildiğiniz gibi bu birlikler ve bağlı birimleri coğrafyamızda her alanda yapılan saldırıya hem adli hem de eylemsel süreçlerle itiraz yapmakta ve örgütlemektedir. Bu nedenle siyasal iktidar için düşmandırlar ve ortadan kaldırılmalıdır. Otokratik anlayış bunu benimser.
Bu haliyle yürürlüğe girerse söz konusu “düzenlemelerin” TMMOB ve faaliyetlerine ne tür bir etkisi olacaktır? Özellikle nispi temsil, genel kurul, şube açma yeter sayısı ve bakanlığa verilen yetkiler gibi doğrudan seçim ve yönetim süreçlerine müdahalenin anlamı nedir?
Bu saldırı pandemiden daha tehlikelidir. Onun için mücadelemiz bu hukuk dışı, felaketi fırsata çevirmek isteyen anlayışa karşı duracağımız için etkilerini konuşmanın anlamı yoktur.
Seçim sitemi ile ilgili söylemler için sadece şunu söyleyelim. Siyasi iktidar, her siyasal partiye oy aldığı oranda hükümette bakanlık verirse ya da bakanlıklarda yönetsel temsiliyet verirse biz de buna uyarız.
‘PANDEMİDEN DAHA SALDIRGANLAR’
Salgın yasakları devlet ve enerji şirketleri açısından bir fırsata dönüştürüldü. Birçok yerde köylüler ve çevreciler sokağa çıkma yasağı nedeniyle hareket edemezken dozer ve kepçeler harekete geçti. Salgın yasaklarını, iktidarın ve şirketlerin tutumunu nasıl değerlendirmek gerekir?
Başlangıçta belirtiğim gibi “her felaket bir fırsattır” anlayışıyla saldırmaktadırlar. Pandemiden daha saldırganlar.
Son olarak, salgını da bahane ederek iktidarın doğaya ve insana yönelik saldırılarına karşı önümüzdeki dönemde nasıl bir çalışma içerisinde olmak gerekir?
Otokratik yapılanma ve bunu topluma kanıksatmaya karşı mücadelemiz sürecektir. Öncelikle kanıksamayalım. Yaşam alanlarına yönelik saldıranlar ile yaşam alanlarında bulunanlar arasındaki bu savaşta taraf olalım. Yaşam alanlarını kâr ve biriktirme felsefesiyle ele geçirmek isteyenlere karşı yaşam alanlarını geleceğe taşımak isteyenlerle birlik olacağız. Her bölgenin kendine has mücadele ve direniş modelini yerele bırakıp, birlikteliği ortak toplumsal bilgi doğrultusunda ileriye taşımak gerekir.
Öncelikle bize dayatılan yıkım politikalarını kanıksamayacağız. Önerilen üzerinden değil kendi kitle bilgeliğimizin yarattığı birikimle mücadele etmeliyiz. Bu girişimler pandemiden daha tehlikelidir. Karşı duracağız.