[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Amasya’da Taşova’ya bağlı Çambükü’nde iki aydır köylülerinin direnişi sürüyor. Verimli tarım arazilerinin üzerine yapılmak istenen Organize Sanayi Bölgesi (OSB) köylülerin yaşam alanlarının hemen yakınında planlanıyor. Yaşam alanlarının yanında olmasının yanı sıra köylünün hayvancılık için kullandığı arazilerinin üzerine kurulmak isteniyor. Köylülerin ortak talebi ise “OSB’nin başka bir alanda yapılması”.
Jandarma eşliğinde kepçe ve dozerler arazileri talan ettikten sonra köylüler dayanışma çağrısında bulunmuştu. Bu dayanışma çağrısından sonra çevre örgütleri İstanbul’dan Çambükü’ne yola çıktı. Biz de Yeni Demokrasi Gazetesi olarak talanın boyutunu incelemeye ve köylülerin mücadelelerine tanık olmak için Çambükü’ne gitmeye karar verdik. Taşova’ya yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunan Çambükü köyü Yeşilırmak Nehrinin hemen yanında yer alıyor. Yeşilırmak’ın yanında yer almasından kaynaklı tarım arazileri verimli alanlar içerisinde bulunuyor. Yıllık yaklaşık 6 ila 8 ton arası bamya üretimi yapan Çambükü, geçiminin büyük çoğunluğunu tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. Köylülerin OSB’ye karşı mücadelesinin özü de bu üretimden geliyor. OSB’nin kurulması halinde tarım alanları ciddi zarar görecek ve hayvancılık için gerekli otlak alanlar daralacak veya tamamen yok edilecek. Çambükü köyünün nüfusu yaklaşık 150 civarında. Köyün yanına kurulacak olan OSB ise köyün varlığını ortadan kaldıracak. OSB’nin kurulması halinde yalnızca sanayi alanı olmayacağını ayrıca sanayide çalışacak işçiler için lojmanlar kurulma hedefi de köyün kendisini tehlikeye atıyor.
DAR ÜRETİMİN SONUÇLARI
Taşova’nın genel durumunu incelediğimiz zaman son birkaç yıl içerisinde ciddi göçler vermiş. Taşova’ya bağlı birçok köy de bu göçler nedeniyle nüfusunun azalmasına neden olmuş durumda. Çambükü de yıllara varan değişimler ile birlikte insan gücü kaybı yaşıyor. Konuştuğumuz bir köylü “Tarım ve hayvancılık yapan son nesiliz” diyerek üretimi bırakmak değil aksine sürdürme isteği içerisinde olduğunu belirtiyor. Genel coğrafyayı incelediğimizde benzer durum söz konusu. Amasya’nın konumu nedeniyle karayolu ticareti güzergâhı üzerinde yer alıyor. Bu konum Amasya ilçe ve köylerini ticari bir hattın içerisine alıyor. OSB yapılmak istenilen alan karayolunun hemen yakınında. Dolayısıyla Çambükü’nü ticari dolaşımın önemli merkezlerinden biri haline getiriyor. Köylünün karşı çıktığı nokta burası. OSB’nin verimli arazilerin üzerine konuluşu tarımsal üretimi dibe indirecek. Tek geçim kaynağı buralar olan köylünün sanayi üretimine dahil olması bu koşullarda çok zor. Bir de bunun yanı sıra yıllardır yaşadıkları, ürettikleri alanlar bir anda yok olacak. Zorunlu göçe ve terk edilmeye mahkûm bırakılacaklar.
“OSB’YE KARŞI DEĞİLİZ”
Köylüler sık sık “OSB’ye karşı değiliz” vurgusu yapıyor. Bunu yapmalarının sebebi de sanayinin getirmiş olacağı muhtemel pazar alanı. Fakat köylüler karşı çıkmamakla birlikte söyledikleri diğer şey “OSB’nin fayda için değil rant için yapılması” oluyor. Bu faydayı incelediğimizde sermayeye açılan rant kapıları ve rant kapılarını açan devletin siyasi yapıları karşımıza çıkıyor. Devletin politikaları sermayenin çıkarları ile uyumlu ilerliyor. Köylülerin itirazı da buradan yükseliyor. Köylüler “üretimin desteklenmesini”, “yatırımların tarım ve hayvancılığa destek sağlanmasını” talep ediyor. Fakat özellikle Amasya Valisi Mustafa Masatlı köylülerin üzerinde ciddi bir baskı kuruyor. Köylüler, valinin bu ısrarının ardında yatan durumu ise daha çok “yandaş grupların palazlanması” üzerinden değerlendiriyor. Türkiye’de birçok OSB ise bu düzlemde inşa ediliyor. Araziler birleştirilerek tarım alanları yok ediliyor. OSB’nin kurulmasına verilen teşvikler, krediler ile sanayi alanları inşa ediliyor. Ve ardında üretimi kısır, sürdürülemeyen harabeler bırakılıyor. Köylüler de buna vurgu yapıyor. Dünyada gıda krizi varlığını sürdürürken neden tarım arazileri yok edilmek isteniyor? Elbette ardındaki mesele: patronlara sunulan kâr olanakları…
“TARIM VE HAYVANCILIK YAPMAK İSTİYORUZ”
Köylüler hep bir ağızdan şunu dile getiriyor: “Biz üretmek istiyoruz, üretimi seviyoruz.” Köylüler geçimini uzun yıllardır tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. Yaşamları bunun üzerinden şekillenen köylülerin üretimi hiçe sayılarak adeta “burayı terk edin” deniliyor. Birkaç yıldır özellikle tarım arazileri ciddi bir biçimde yıpratıldı. HES, OSB, JES inşaları verimli tarım arazileri üzerinden yükseliyor. Rize İkizdere, Amasya Çambükü, Aydın Mezeköy, Konya Çavuşçugöl, Tokat Akbelen, Erzincan İliç, İzmir Marmariç gibi birçok alanda köylüler üretim alanlarını korumak için mücadele verdi, veriyor. Ortak noktaları da tarım arazilerinin yok edilmesi, üretim alanlarının talan edilmesi… Bugünkü koşullarda tarım alanları komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının “vicdanına” kalmış durumda. Bugün bu “vicdan” küçük ve orta ölçekli üretim yapan köylüyü baskı altında tutuyor. Yıllardır üretim yapan köylü bir anda “kamulaştırma”, “arazileri birleştirme” politikalarıyla dımdızlak bırakılıyor. Sonrası ise muamma. Köylü ya göç edecek ya da sınırlı alanlarında az üretim yapacak…
Çambükü’nden edindiğimiz deneyim de daha çok bu düzlemde. Komprador burjuvaziye ve toprak ağalarına açılan rant kapılarına karşı direnişi örgütlemek gerekiyor. Üretim yapmak isteyen köylünün tepesindeki ceberut olan bu egemen sınıflara karşı direnişler büyütülmelidir. Çünkü egemen sınıflar ile köylünün arasındaki çelişki böylesi zamanlarda daha fazla görünür olmaktadır. Bu görünürlük çelişkileri örgütlemek için olanaklar sağlamaktadır. Çambükü’nde olduğu gibi… Köylüler yıllardır “devlet daima köylünün arkasındadır” demagojisi ile aldatılmıştır. Jandarma komutanının “Devlet isterse biz geliriz” söylemi de hafızalarda henüz tazedir. Köylünün bu çelişkisi kendiliğinden hareketi ile mücadele göstermektedir. Çambükü’nde de önemli olan buydu. Köylüler kendiliğinden örgütlenerek mücadele pratikleri sergiliyor. Söylemlerde ortak bir tavır sergilemeye çalışıyorlar.
Bu ortak tavrın içerisindeki devrimci olanı bulmak ve örgütlemek gereklidir. Son yıllardaki köylü hareketlerinin birçoğu bu temelde gelişti. Devam eden veya oluşabilecek dinamikler karşısında doğru söylemleri edinmek için hareketlerin yapısının incelenmesi gerekmektedir. Ancak incelenip, bağ kurulabilirse bu hareketlere dahil olabiliriz. Çambükü köyü halkının direnişi sürüyor. Jandarma eşliğinde dozer ve kepçelerin bir kez daha gelmesi bekleniyor. Çambükü köyü halkı jandarmanın saldırısına karşı daha bilinçlenmiş durumda. Ziyarete gelen herkesi de olası saldırılara karşı dayanışmaya çağırıyor ve elbette seslerini duyurabildikleri herkesi.