Rakamların soğuk yüzü, ölümün soğuk yüzüyle insanoğlunun sıcaklığının yan yanalığını ne kadar ifade edebilir? Bir ömre sığdırılanlar “bir ölümle” ne kadar anlatılabilir? Hele hele bahsedilen ömür, yaşamı güzelleştirmeye adanmış bir ömürse ve tekil değil çoğulsa, üstelik doğanın döngüsü gereği değil, insan yapımı ateş kusan metallerden, sadece insan görüntüsüne sahip olabilenlerce saçılmışsa en güzel ömürlerin üstüne, sözün ağırlığı bitmiştir artık… artık ağırlık; geçmişin bugünün ve geleceği yaratmanın sorumluluğunu üstlenmiş olanların omzundadır. Sicilinde her türlü lekeyi barındıran bu faşist devlet 26 Eylül 1999’da Ankara Ulucanlar’da hapishanedeki tutsaklara karşı ilk defa silah kullanarak yok etmeye çalışmıştır genç ömürleri, ama onların bayrağı diğerlerine devretmesini sağlamıştır sadece. 24 Eylül 1996’da Diyarbakır Hapishanesi’nde kafaları çivili tahtalarla parçalanan PKK tutsaklarının yarattıkları değerlere sarılmak, özgürlük koşusunda tükenmez adımlar atmak, bırakılan mirasa sahip çıkmanın adıdır o sorumluluk. “Barış” asla olmayacaktır çünkü On’ların hesabı sorulmadan, hedeflenen ideale ulaşılmadan… İki tutsak katliamı protesto için kendini yakmıştı Diyarbakır Zindanında. O ateş Demirci Kawa’nın yaktığı ateşti, çağlar boyu harlandırılmıştı ezilen Kürt halkının yiğit evlatlarıyla. 82’de Newroz’da Diyarbakır Zindanında Dörtler’le büyümüştü o ateş. Şimdi söndürebilir miyiz o ateşi, elimizi ateşten çekebilir miyiz yanma korkusuyla? Görüldü ki, F Tipi hapishanelere geçişin “provasını” yapmıştı devlet Ulucanlar’da. Sonrasında 19 Aralık katliamını da görecektik, görecek ve sözcüklerin ne kadar az şey anlatabildiğine şaşacaktık bir kez daha…
Devrimci, yurtsever tutsaklara teslimiyetin, tecridin dayatıldığı bu günlerde parti ve devrim şehitlerinden öğrenmek, geçmişten güç almak zorundayız bir kez daha. O tarih ki hem kanlı katliamlarla hem de nice onurlu direnişlerle yazılmıştır ve her saldırı muhakkak yanıtlanmıştır yaşamı güzelleştirenlerce. Ama az, ama eksik söylenecek sözümüz olmuşsa da her daim, bundan sonra sözden çok omuzlardaki sorumlulukla eylemin gücündedir yanıt. Ne söylesek az kalacaktır On’lara dair, ne söylesek eksik… En güzeli, yaşamımızla veriyoruz yanıtı: Gidene dek bu yolda başımız, kavganızı devam ettiriyor yoldaşlarınız. Diyarbakır katliamında katledilen PKK’li tutsaklar: Edip Direkçi, Erkan Perişan, Rıdvan Bulut, Nimet Çakmak, Hakkı Tekin, Ahmet Çelik, M. Sabri Gümüş, Cemal Çam, Kadir Demir, Mehmet Aslan. Protesto için kendini yakanlar: Hamdullah Şengüner, Vedat Aydemir. Ulucanlar’da katledilen devrimci tutsaklar: Halil Türker (TKP/ML), Önder Gençaslan (TKP(ML)), Mahir Emsalsiz (TKP(ML)), Ümit Altıntaş (TKİP), Nevzat Çiftçi (TİKP), Abuzer Çat (MLKP), Zafer Kırbıyık (TİKB), Aziz Dönmez (DHKP-C), Ahmet Savran (DHKP-C), İsmet Kavaklıoğlu (DHKP-C).