[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Her seçim sürecinde olduğu gibi 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde de egemen sınıf temsilcileri, halk gençliğinden daha fazla oy devşirebilmek, onları düzen içerisine daha fazla bağlı kılmak için vaatlerde bulunmuşlardı. Bu vaatler halk gençliğinin asıl sorunlarının çözümünden uzak, o sorunlara dokunmayan vaatlerdi. AKP öncülüğündeki Cumhur İttifakı’nın vaatlerini tekrardan hatırlamamız gerekirse şöyle sıralayabiliriz: “Yükseköğrenimdeki gençlere bir defaya mahsus olmak üzere cep telefonu ve bilgisayar ediniminde vergi muafiyeti sağlamak ve aylık 10 GB ücretsiz internet vermek”, “Genç işsizliği azaltmak”, “Üniversiteli gençlere verilecek Gençlik Kartıyla tiyatro ve sinemalara ücretsiz veya indirimli giriş sağlamak”, “30 bin genç yeteneği stratejik öneme haiz olan spesifik 20 alanda küresel arenada boy gösterebilecek nitelikle uzman olarak yetiştirmek.” Doğrudan öğrenci gençliği ilgilendiren eğitim alanında ise Cumhur İttifakı şu vaatlerde bulunmuştu: “Derslik ve öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısını OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ortalamasına getirmek”, “PISA ve TIMSS gibi uluslararası testlerde Türkiye’nin performansını yükseltmek”, “Yıllık doktora mezununu 25 bine çıkarmak”, “Dünyada ilk 500 üniversite arasına Türkiye’den 10 üniversitesinin girmesini sağlamak”, “3-5 yaş grubunun okul öncesi eğitime katılımını yüzde 90’a çıkarmak”, “Devlet okullarında ücretsiz öğle yemeği desteğini sağlamak.”
Yukarıda sunulan şaşaalı(!) vaatlerin gerçek, yakıcı sorunlara değinmekten, o sorunlara bir çözüm getirmekten uzak olması bir yana eğitim alanında ortaya sürülen vaatler de “nasıl, ne zaman” gibi temel sorular karşısında anlamsız durmaktadır. Zira ne vergiden muaf cep telefonu halk gençliğinin -ki bu vaat yalnızca öğrenci gençliği kapsamaktadır- geleceksizlik çelişkisini hafifletecektir ne de ücretsiz öğle yemeği (henüz desteğinin sağlanmasından söz edilmektedir!), yaşam, kitap ve okul araç-gereçlerinin pahalılığı karşısında bir anlam ifade edecektir. Halk gençliğinin karşısındaki gerçeklik yıllardır olduğu üzere bu vaatlerin de yalan ve boş olmasıdır. Karşımızda duran asıl tablo bir kez daha öfkesi sandıklara hapsedilmiş halk gençliğinin yakıcı geleceksizlik çelişkisidir.
VAATLER BALON GİBİ PATLADI
Bütün seçim süreci boyunca halk gençliğinin oylarına talip olmanın en “fiyakalı” vaadi “Gençler satın alacakları ilk cep telefonlarında vergiden muaf olacaktır” vaadiydi. Bu vaat dönüp dolaşıp “Yalnızca öğrenci gençliğin satın alacağı, yalnızca yerli üretim olan ve Türkiye’de yatırımı olan uluslararası firmaların cep telefonları vergiden muaf olacaktır” vaadi haline gelmiştir. Halkın “daha kötü nasıl olabilir ki” düşüncesine karşın her geçen gün daha da kötüleşen, egemenlerin günü kurtarmaya dayalı politikalarla çözüm olamadıkları ekonomik kriz bu vaadin ancak seçimlerin sonuçlanmasından aylar sonrasında konuşulabilmesine neden olmuştur. Bu vaat üzerine henüz bir genelge paylaşılmamış olmasına rağmen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ithal telefonlar için vergi muafiyetinin cari açığı artıracağına işaret ettiği bilinmektedir ve bu durum egemenlerin böylesi bir vaadi bile yerine getirmekten aciz olduklarını göstermektedir. Bu vaadi bile yerine getirmekten aciz egemenlerden gençliğin ekonomi temelli sorunlarını, geleceksizlik çelişkisini, işsizliği çözmesini beklemek çıkmış olmayacak duaya âmin demeye benzemektedir.
Sanal medyada gündem olan bir diğer konu ise vaatte yapılan kelime oyunu. “Gençliğe, alacakları ilk cep telefonunda vergiden muafiyet” gibi “şişirilmiş” bir vaat sanal medyada oldukça alay konusu olmuştur. Propagandası sırasında vaatten yararlanacak geniş bir gençlikten söz edilirken şimdi bu kapsam yükseköğrenim gençlerine kadar daraltılmıştır. Gençlik arasında rağbet gören, daha işlevsel, görece kaliteli cep telefonları yerine ise Xiaomi, OPPO, Vivo, TCL, Reeder, Realme, Tecno Mobile, General Mobile, Casper, OMIX gibi yalnızca yabancı sermayenin Türkiye’de yatırımı olan firmaların cep telefonları vergiden muaf tutulacaktır. Sonuç olarak vaat, gerçek sorunların karşısında basit kalmak bir yana yerine bile getirilememektedir.
VAATLER VE GERÇEKLER
Her yıl on binlerce öğrenci üniversitelerden mezun olmaktadır. Bunun sonucu olarak üniversite mezunu işsizlerin oranı genel işsizlik oranının üstündedir. Emperyalist-kapitalist sistemin kronik sorunu olan işsizlik sorununun Türkiye gibi dışa bağımlı ülkelerde işsizliği azaltma vaadi yukarıda da ifade ettiğimiz üzere “nasıl” sorusuyla boşa düşmektedir. Egemenler “aylık 10 GB ücretsiz internet”, “Üniversiteli gençlere verilecek Gençlik Kartıyla tiyatro ve sinemalara ücretsiz veya indirimli giriş”, “Devlet okullarında ücretsiz öğle yemeği desteği” gibi vaatlerle öğrenci gençliğini kendine bağlı kılmaya çalışmaktadır. Bu vaatlerin gerçekleşmesi bir yana aslolan şey öğrenci gençlik sırtındaki yükün artması, yaşamlarının zorlaşması ve geleceksizliğin somutlaşmasıdır. Marmara Üniversitesi yemekhane fiyatlarına yüzde 200, yurt ücretine de yüzde 87,5 zam yaptı. Tüm bu zamlara rağmen KYK bursu ise sadece bin 250 TL’den bin 500 TL’ye yükseltildi! Akdeniz Üniversitesi yemekhane ücretlerine yüzde 133,3 oranında zam yapmıştır. Öğrencilerin tepkisinden korkan üniversite yönetimleri uzun bir süredir eğitim başlamadan önce, henüz tatil zamanlarında yemek ücretlerine zam yapmaktadır. Neredeyse bütün özel üniversitelerde ise kayıt ücretlerine en az yüzde 80 oranında zam yapılmıştır. Üniversite okumanın her geçen gün daha masraflı hale gelmesi, artan pahalılık okumayı zorlaştırmakta ve ondan alınan verimi de düşürmektedir. Dolayısıyla bugün öğrenci gençliğinin yaşamlarını idame ettirmelerini, okumalarını zorlaştıran ekonomik, sosyal birçok etken varken “30 bin genç yeteneği stratejik önemi haiz olan spesifik 20 alanda küresel arenada boy gösterebilecek nitelikle uzman olarak yetiştirmek”, “PISA ve TIMSS gibi uluslararası testlerde Türkiye’nin performansı yükseltmek”, “Dünyada ilk 500 üniversite arasına Türkiye’den 10 üniversitesinin girmesini sağlamak” gibi vaatler öğrenci gençliğin önemli bir bölümünün hedefleriyle, istekleriyle örtüşmemektedir.
HEP AYNI TERANE
Parlamentonun, dolayısıyla seçimlerin de düzenin ömrünü uzatmak, halkın rızasını almak, kitlelerin öfkesini soğurmak gibi egemenler için önemli işlevleri olduğundan seçim sürecinde çokça bahsetmiştik. Bunun sonucu olarak yıllardan beri karşımıza çıkan gerçek aynıdır. Sunulan vaatler, verilen sözler, iddialı laflar fakat icraatta ne talepler karşılanır ne de vaatler tam olarak yerine getirilir. Getirilse bile bunlar hiçbir zaman halkın temel sorunları olan yoksulluk, işsizlik sorunlarına kökten bir çözüm sağlamamıştır ve sağlamayacaktır da. Geçmişte de olduğu gibi bu seçimlerdeki vaatlerden sonra da halk gençliğinin özelde de öğrenci gençliğinin sorunları bitmemiş -hatta büyümüştür- ve bitmeyecektir.
Üniversiteler açılmadan dahi yurt ve yemek ücretlerine zam yapıldı. Tesadüf değildir. Okullarına gelmekle birlikte öğrencilerin yüzüne yaşam pahalılığı sert bir gerçeklikte vuracak. Bu yüzden devlet, daha üniversite sıraları boşken zamları yaptı! En temel ihtiyaçtan başlayan tepki ve öfkenin kendiliğinden eyleme dönüşmesi kolaydır. TC için ekonomik kriz o kadar çarpıcıdır ki öğrencilerin ne sağlıklı yaşam sürebilmesi ne de bilimsel bir eğitim alabilmesi olanaklıdır.
Egemenler türlü politikalarla her daim halk gençliğini kontrol altında tutmaya çalışacaktır. Çünkü oradan doğup büyüyüp gelişebilecek yıkıcı öfkeyi kendileri gayet iyi bilmektedirler. Onlar bu konuda korkmakta haklılar! Köhne düzenin geleceksizlik, yoksulluk, işsizlik ablukasını ve faşist baskılarını örgütlü mücadelemizle bertaraf edelim!